şefaatle ilgili bir soru??????

tevhidul_hareket

پايگاه ا
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
829
Tepkime puanı
11
Puanları
0
selamün aleyküm kafama takilan ama herkesin degişik yorumlar yaptigi bir konuda size sorular yöneltmek istiyorum ALLAH(c.c)'Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. '' diye buyurmuslardir hiç süpesiz bu konuda kimse süpe edemz simdi gelelim konuya şefaat hakki ALLAHİN izni ile sadece peygamber efendimize mi aittir yoksa baskalarida şefaat edebilir mi? dün bu konida birisiyle konistim ve kafam karisti ALLAH rizasi için beni aydinlatirmisiniz
 

tevhidul_hareket

پايگاه ا
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
829
Tepkime puanı
11
Puanları
0
ha sunu belirteyim Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. meryem 87. ayet tir sonra yanlis anlasilma olmasin
 

tevhidul_hareket

پايگاه ا
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
829
Tepkime puanı
11
Puanları
0
ismail abi güzel vermisinizde bende baktim ama oradan hiç birsey anlamadim çok yabanci kelime var ben risalei nuru zor anliyom zeten lütfen bu koni çok önemli benim için
 

simurg

Asistan
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
472
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Konum
Trabzon
Meryem suresi 87. aytei kerime aslında sorduğun sorunun tefsiri ile birlikte cevabıdır inş.

Bu ayeti kerimenin tefsiri şu şekildedir. Rabbin katında kendisini söz sahibi kıldıkları; yani kendi yolunda ikramda bulundukalrı kastedilmektedir

Bu ayeti kerimede şu aytei kerimeyi işaret eder.(ihdinessıradal mustakim)

doğru yolda oalnların yoluna ilet bizi ya rabbi.

kimlerdir bu doğru yola iletilenler:peygamberler,şehitler ve allahın veli sıddık kullarıdır.

İşte allahu zülcelal makamlerına göre mahşer günü en başta kendi oalmak üzere makamına göre şefaat hakkı verecektir bu saydığımız sınıftaki kullarına.buda sorunun cevabı ,için yeterli olacağı kanısındayız abi inş. selametle
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
ismail abi güzel vermisinizde bende baktim ama oradan hiç birsey anlamadim çok yabanci kelime var ben risalei nuru zor anliyom zeten lütfen bu koni çok önemli benim için


«Kıyamet gününde şefaat edenler de üçtür:

(1) Peygamberler,

(2) Alimler,
(3) Şehidlerdir.»
[12]

«Şefaat ediciler beştir: Kur'ân-ı kerîm, sıla-i rahim, eminlik, sizin Peygamberiniz ve ehli beyti»[13]

[12] Ğavs-ul-İbâd bi Beyân-ir-Reşad s.260, Firdevs-i Deylemî c.2 s.519 h.n 8946

[13] Feyz-ul-Kadîr c.4 s.176 h.n.4942, Kenz-ul-Ummâl h.n.39041
 

tevhidul_hareket

پايگاه ا
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
829
Tepkime puanı
11
Puanları
0
şimdi bunlari arastirdim ve tartismamizda su konularada deginildi denildiki hz.isa(a.s) bile safaat edemezken nasil olurda bir baskasi yani peygamberimizden baskasi sefaat edebilir tabi her seyin en iyisini ALLAH bilir ama bu konuda kafama takildi
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
şimdi bunlari arastirdim ve tartismamizda su konularada deginildi denildiki hz.isa(a.s) bile safaat edemezken nasil olurda bir baskasi yani peygamberimizden baskasi sefaat edebilir tabi her seyin en iyisini ALLAH bilir ama bu konuda kafama takildi


Konyalı merhum Dişçi Mehmet Efendi'ye -rahimehullahi aleyh- şefaati inkar eden birini getirmişler.

Getirdikleri adam ısrarla şefaat yoktur diye iddia ediyor ve ;

Allah, ayet-i kerime'de buyurmadı mı : Allah'ın izni olmadıkça Nezdi'nde şefaat edecek kimmiş?.. diyormuş.

Dişçi Mehmet Efendi rahimehullah tebessüm etmiş demiş ki:

" Evladım ben sana şefaatin varlığı hakkında Rasulu Muhterem'den bir çok hadis gösterebilirm, sahih olarak ...

A be evladım! Bu Kur'an kime indi söyle bakalım, Kur'an'ı bize ilk talim eden kimdir!?...

Adam: Rasulullah tabi ki demiş.. Dişçi Mehmet Efendi:

A be evladım Peygamber bu ayeti görmedi mi de bunca şefaatle ilgili sözü söylemiş o halde !?.... demiş...


şefaat hakkında bazı hadisler:

1- "Kıyamet gününde şefaatimle insanların en mutlusu, hûlus-i kalb üzere 'Lâ ilâhe İllallah ' diyen kimsedir." Yani kalbin en derin köşesinde bulunan ihlas üzere "Lâ ilâhe illallah" diyen zat, şefaate daha müstehaktır. Doğrusu hâlis Tevhidinden başka ameli olmayan Mü'minler hakkında şefaat daha garantidir. Doğrusu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şefaati umûmî ise de günahkarlar daha faydalanır, demek olur. Öyle ya, günahı olmayanın hakkında şefaatin ehemmiyeti, günahkarın hakkındaki şefaatine nisbeten zayıf kalır.[1]


2- "Rabb'imin indinde bana bir gelen (Cebrail) geldi. Gelen melek ümmetimin yarısının cennete girmesiyle şefaat arasında beni serbest kıldı; ben şefaati seçtim. O da, ölüp de Allah'a şirk koşmayan kimseler içindir." [2]


3- "Ben cennete girmek için şefaat eden insanların en ilkiyim = layıkıyım. Ve Ben, nebilere nisbetle ümmeti en çok olanım." [3]


4- "Benim şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir." [4]


5- "Şefaatim, ümmetimden, her türlü günah işleyenler içindir. " Hazreti Ebû Derdâ radıyallahu anhu'nun: ' Ya Rasulallah, zina etseler ve hırsızlık yapsalar da mı?' demesi üzerine: "Evet zina ve hırsızlık işleseler de. Ebû Derdâ (r.a.) kahrından burnunu uzatıp kabul etmese de." [5]


6- "Benim şefaatim ümmetimden ehli beytimi seven kimseler içindir." [6]


7- "Benim şefaatim (bütün ümmete) mübahtır. Ancak ashabıma söven kimseler müstesnadır." [7]


8- "Şefaatim kıyamet gününde haktır. Kim ki ona iman etmez ise şefaat ehlinden olmaz." [8]


9- "Ben, Rabb'imden şirk koşmayıp da ümmetimden yirmi yaşında ölmüş olana şefaat etmek için izin taleb eyledim; Rabb'im onları bana bağışladı." [9]
"Ben, eş koşmayıp da ümmetimden kırk yaşında olanlar için Rabb'imden şefaat istedim. Rabb'im dedi ki:
"Ya Muhammed, ben onları mağfiret ettim. " Dedim ki:
"Ya Rabb'i ya elli yaşında olanlar?
Rabb'im Bana dedi ki:
"Gerçekte Ben onları da mağfiret ettim. " Dedim ki :
Ya Rabb'i ya altmış yaşında olanlar?
Rabb'im : "Ya Muhammed, Ben onları da mağfiret ettim. " dedi. Ben:
"Ya Rabb'i, ya yetmiş yaşında olanlar?" dedim. Rabb'im dedi ki:
"Ya Muhammed, Ben bir kuluma yetmiş yaş bağışlarsam, Bana bir şeyi eş koşmaksızın ibadet ettiği halde onu ateşle azaplandırmakdan haya ederim. Amma seksen ve doksan yaşındakilere sıra gelince, onları kıyamette haşir meydanında bırakırım; onlara denilecek ki: Siz kimi sevmiş iseniz, kendinizle beraber cennete sokun." Bu hadis-i şerif gençliğini ibadetle geçirip seksen yaşında olan zevatların sevdiklerine şefaat edeceklerine delildir. [10]

 

mûsemma

Üye
Katılım
5 May 2007
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bu tip konularda konuşurken çok dikkatli olmak gerekli. Allah bize doğru anlamayı nasip etsin...

bazı kişiler kafa bulandırmak için özellikle şefaat, ruh..vb konulara değinirler.

verdiğiniz bilgiler içinde teşekkürler ayrıca...
 

simurg

Asistan
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
472
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Konum
Trabzon
bu tip konularda konuşurken çok dikkatli olmak gerekli. Allah bize doğru anlamayı nasip etsin...

bazı kişiler kafa bulandırmak için özellikle şefaat, ruh..vb konulara değinirler.

verdiğiniz bilgiler içinde teşekkürler ayrıca...

ONLARADA İHTİYAÇ VAR ABİ ..
 
A

AMMAR KARAN

Guest
ümmet-i muhammed e şefaat edecek olanlar
hz.muhammed (s.a.a)
hz. fatıma (s.a)
ve 12 imam aleyhumusselamdır

VESSELAM
 

simurg

Asistan
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
472
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Konum
Trabzon
ümmet-i muhammed e şefaat edecek olanlar
hz.muhammed (s.a.a)
hz. fatıma (s.a)
ve 12 imam aleyhumusselamdır

VESSELAM

SAYIN AMMAR KARAN ABİCİM bu sözünü hangi senede dayandırarak söylüyorsun.Sen böyle yazınca insanlar söylediğinin doğru olduğunu başka şefaat edenin olmadığını sanabiliyorlar.Bu konuda hakkımıza girmöiiş olmuyormusun.Unutma ki abi kimse sana bu soruyu cevapla diye zorlamıyor. şu verdiğin cevaba nisbeten cevaplamaman daha hayırlı olsa gerek inş selametle inş
 
A

AMMAR KARAN

Guest
neden cevaplamayım islam dini sadece belli
bir mezhebin yada cematin yada fırkanın partinin vs.vs. tekelindemi

VESSELAM
 
A

AMMAR KARAN

Guest
şefaat nedir



SİZİN İNANDIĞINIZ ŞEFAAT NEDİR?

Cevap: Her ne kadar şefaatin sonucu hususunda gö-rüş farklılığı sergileseler de, İslâm fırkalarının hemen hepsi Kur'ân ve hadislere uyarak şefaati İslâm'ın kesin ilkelerinden biri olarak kabul ederler. Şefaatin hakikati, Allah'ın yanında değeri ve saygınlığı olan bir insanın yü-ce Allah'tan bir başka bir insanın günahlarını bağışla-masını veya makammi yukseltmesini istemesidir. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Bana beş şey verildi: .ve bana şefaat veril-di, onu ümmetim için sakladım."1

Şefaatin Sınırlılığı

Kur'ân, mutlak ve kayıtsız şartsız şefaati kabul et-mez. Kur'ân'a göre şefaat, şu kayıtlarla sınırlıdır:

1- Şefaat edecek olan kimse, Allah tarafmdan şefa-at etme yetki ve iznine sahip olmalıdır. Dolayısıyla ancak manevî anlamda Allah'a yakın olmanın yanında, bu iş için Allah tarafmdan izni olan kimseler şefaat edebilirler. Kur'ân-ı Kerim, bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Rahman'in katında bir ahit almış olanlardan başkaları, şefaat yetkisine sahip de-ğildirler."2

1- Müsned-i Ahmed, c.l, s.301; Sahih-i Buharî, c.l, s.91, Mi-sir bas.
2- Meryem, 87

Başka bir ayette ise şöyle buyurmaktadır:

"0 gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şe-faati fayda vermez."1

2- Şefaat edilecek kimse, şefaatçi aracılığıyla ilâhî feyzi elde etme liyakatine sahip olmalıdır. Yani Allah Me iman bağı kopmamış, şefaatçi ile manevî bağlantısı ke-silmemiş olmalıdır.

Dolayısıyla Allah ile aralarında iman bağı olmayan kâfirler ile, şefaat edecek kimselerle manevî bağlantısı kesilmiş olan bazı günahkâr Müslümanlar -örneğin na-maz kılmayanlar ve adam öldürenler gibi- şefaate nail olmayacaklardır.
Kur'ân, namaz kılmayan ve yeniden diriliş gününü inkâr eden kimseler hakkında şöyle buyurmaktadır:

"Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez."-

Kur'ân, zalimler hakkında ise şöyle buyurmaktadır: "Zalimlerin ne içten bir dostu, ne de sözü din-lenecek bir şefaatçisi olur."3

Şefaatin Hikmeti

Şefaat, tıpkı tövbe gibi, sapkınlık ve günah yolunun yarısında günahları terk edip, ardından ömrünün geri ka-lan bölümünü Allah yolunda tüketebilecek kimseler için bir ümit ışığıdır. Çünkü günahkâr bir insan, sınırlı koşul-larda şefaatçinin şefaatine nail olabileceğini hissedecek olursa, bu sınırı korumaya ve daha ileri gitmemeye çalı-şır.

l-Tâhâ,109
2- Müddessir, 48
3- Mü'min, 18


Şefaatin Sonucu
Müfessirler, şefaatin sonucunun günahların bağış-lanması mi, yoksa derecenin yükselmesi mi olduğu hu-susunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Ancak Hz. Pey-gamber'in (s.a.a), "Kıyamet gün benim şefaatim, ümme-timden büyük günahlar işleyenler içindir."1 şeklindeki sözünü dikkate aldığımızda, birinci görüşün daha ağır bastığını söyleyebiliriz.

1- Sünen-i İbn-i Mace, c.2, s.583; Müsned-i Ahmed, c.3, s.213; Sünen-i Ebî Davud, c.2, s.537; Sünen-i Tirmizî, c.4, s.45


Şefaat Dilemek Şirk Midir?


GERÇEK ŞEFAATÇİLERDEN ŞEFAAT DİLEMEK ŞİRK MİDİR?

Bu soruyla ilgili açıklama yapılırken şöyle deniyor: Şefaat, tümüyle Allah'a mahsustur. Nitekim Kur'ân-ı Ke-rim, bu hususta şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Şefaat, tümüyle Allah'ındır."1

0 hâlde Allah'tan başkasından şefaat dilemek, Al-lah'ın mutlak hakkını kulundan dilemek olur ki böyle bir dilek, gerçekte Allah'tan gayrisine ibadet etmek olup, ibadet boyutundaki tevhide ters düşer.

Cevap: Şüphesiz burada sözü edilen şirkten maksat, yüce Allah'ın zatı veya yaratıcılığı veya tedbiri hususun-daki şirk değildir. Maksat, Allah'a ibadet ve tapınma hu-susundaki şirktir.

Açıktır ki, bu konunun açıklığa kavuşması, ibadet ve tapınmanın dakik bir tanımının yapılmasıyla mümkün-dür. Hepimizin bildiği gibi ibadet, tanımı bize bırakılan bir kavram değildir. Dolayısıyla, bir mahluk karşısında gösterilen her türlü huzuyu veya bir kuldan istenen her türlü dileği, ona ibadet etme olarak algılamamalıyız.

Örneğin Kur'ân-ı Kerim'in de açıkça belirttiği üzere, melekler Adem'e secde etmişlerdir:

1- Zümer, 44

"Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın. İblis'ten başka bütün me-leklersecde etmişlerdi."1

Fakat bu secde, her ne kadar Allah'm emriyle ol-muş-sa da, mahiyet açısından Adem'e ibadet değildir. Aksi tak-dirde Allah bunu emretmezdi.

Veya Hz. Yakub'un oğulları ve hatta bizzat kendisi, de Hz. Yusufa secde etmişlerdir.2

Eğer böyle bir huzu Yusufa ibadet olsaydi, ne ma-sumluk makamma sahip olan Yakup Peygamber bunu yapardi, ne de çocuklarımn bunu yapmalarına rıza gös-terirdi. Kaldı ki, secdeden daha büyük bir huzu örneği de yoktur.

Buna göre, birine karşı huzu göstermek ve birinden bir şey istemek ile birine ibadet etmek kavramlanni bir-birinden ayirmak gerekir. Ibadetin hakikati, insamn bir varlığı ilâh kabul edip ona tapmmasi veya bir varlığı mah-luk kabul etmekle beraber, âlemi idare etmek veya gü-nahları bağışlamak gibi Allah'a özgü bazı işlerin ona bi-rakıldığını sanmaktır.

Ama eğer biz, kendisini ilâh say-madığımız ve de Allah'a mahsus işlerin kendisine bıra-kıldığını düşünmediğimiz birisi karşısında huzu gösterip eğilirsek, böyle bir huzu ve eğilme, tıpkı meleklerin Ade-m'in önünde ve Yakub'un oğullarının Yusufun önünde eğilmeleri gibi, saygı göstermekten başka bir şey olma-yacaktır.

Sorulan soruyla ilgili olarak da şunu söylemek gerekir: Şefaat hakkının gerçek şefaatçilere tefviz edildiğini (bırakıldığını) ve bunların hiçbir kayıt ve şart olmaksızın şefaat edebileceklerini ve günahları bağışlama sebebi olabileceklerini düşünecek olursak, böyle bir inanış şirke girer. Zira bu durumda Allah'ın işini, Allah'tan gayrisin-den dilemiş oluruz. Ama eğer Allah'ın temiz kullarından


1-Sâd, 72-73 2- Yûsuf, 100
Şefaat Dilemek Şirk Midir?


bir grubun şefaat makamına malik olmaksızın belli bir çerçevede günahkârlar hakkında şefaat iznine sahip ol-duğunu, en önemli şartının da Allah'ın izni ve rızası ol-duğunu düşünecek olursak, şüphesiz Allah'ın salih bir kulundan böyle bir şefaati talep etmek, onu ilâh sayma-yı gerektirmediği gibi ilâhî işlerin ona tefviz edildiği an-lamına da gelmez.

Biz, Hz. Peygamber'in (s.a.a) hayatı döneminde, günahkârların mağfiret dilemek için Hz. Peygamber'in huzuruna geldiğini ve Hz. Peygamber'in onlara şirk isnadında bulunmadığını görmekteyiz. Nite-kim İbn-i Mace, kendi Sünen'inde Hz. Peygamber'in şöy-le bu-yurduğunu nakletmektedir:

"Acaba Rabbimin beni bu ğece hanği iş hu-susunda özğür bıraktığını biliyor musunuz?" Biz (ashap) şöyle arz ettik: "Allah ve Resulü daha iyi bilir." Peygamber şöyle buyurdu: "0, beni üm-metimin yarısının cennete ğirişi ile şefaati kabul hususunda serbest bıraktı. Ben de şefaati tercih ettim.

" Biz şöyle arz ettik: "Ey Allah'ın Resulü! Allah'tan bizi şefaate lâyık kılmasını dile." Peygamber şöyle buyurdu: "Şefaat, her Müslüman i-çindir."1

Bu hadisten açıkça anlaşıldığı üzere, Hz. Peygamber'in ashabı da ondan şefaat dilemiş ve "Allah'tan bizi şefaate lâyık kılmasını dile." diye arz etmişlerdir.
Kur'ân-ı Kerim de bu konudaşöyle buyurmaktadır: "Onlar, kendilerine zulmettiklerinde, sa-na gelip Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allah'ı tövbele-ri kabul eden ve (kullarına) merhamette bulu-nan olarak bulurlardı.2


Başka bir yerde ise Yakub'un oğullarının şöyle dedi-ğini nakletmektedir:

1- Sünen-i İbn-i Mace, c.2, Bab-u Zikr'iş-Şefae, s.586

2- Nisâ, 64


"Oğulları, 'Ey Babamız! Günahlarımızın bağış-lanmasını dile; şüphesiz biz suçlu idik.' dedi-ler."1

Hz. Yakup da onlar için mağfiret dileyeceğini vadetti ve onları asla şirk ile itham etmedi:

"Yakup, 'Rabbimden sizi bağışlamasını di-leyeceğim; şüphesiz o, bağışlayandır, merhamet edendir.1 dedi."2

1- Yûsuf, 97
2- Yûsuf, 98

 

karaselam

Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.tevhiddersleri.com
"Şer’î ve Şirkî Şefaat
Bu nefy ve istisnâ iki hususu ihtiva etmektedir:
1 - Sahih şefaatin kabul edilmesi. Bu şefaat yüce Allah’ın söz ve amelinden razı olduğu kimselere izniyle gerçekleşecek şefaattir.

2 - İkincisi ise müşriklerin putları hakkında inandıkları şirkî şefaati çürütmektir. Çünkü onların kanaatine göre yüce Allah’ın izni ve rızası olmadan dahi putlar kendilerine şefaatçi olacaktır.

Daha sonra yüce Allah, ilminin genişliğini ve kuşatıcılığını geçmiş ve gelecek hiçbir şeyin O’na gizli bulunmadığını söz konusu etmektedir.

Yaratılmışlara gelince onlar:

"O’nun ilminden hiçbir şey kuşatamazlar." Burada O’nun ilmi ile kastedilenin, O’nun malumu olan şeyler olduğu söylendiği gibi, isim ve sıfatlarının ilminden şeyler diye de açıklanmıştır.

"O’nun" yani şanı yüce Allah’ın "dilediğinden başka" rasûlleri vasıtasıyla yahut bunun dışında araştırma, inceleme, sonuçlar çıkarma ve deney gibi çeşitli yollarla Allah’ın kendilerine öğretmeyi dilediği şeyler müstesnadır.

Daha sonra yüce Allah, mülkünün azametine, egemenliğinin genişliğine delâlet eden hususları söz konusu etmekte, kürsîsinin gökleri ve yeri tamamıyla kuşattığını haber vermektedir."
el-Akîdetu’l-Vâsıtıyye Şerhi, Muhammed Halil el-Herrâs, 18.şerh
 

karaselam

Üye
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.tevhiddersleri.com
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır." (Enam: 6/51)

"De ki: Her türlü şefaat Allah'a aittir." (Zümer: 39/44)

"O'nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir." (Bakara: 2/255)

"Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dileyip razı olduğuna izin vermedikçe şefaatleri hiçbir şeye yaramaz." (Necm: 53/26)

"De ki: "Allah'ı bırakıp da göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahip olmadığı, her ikisinde de ortaklığı bulunmadığı ve hiçbiri Allah'a yardımcı olmadığı halde ilah olduklarını ileri sürdüklerinizi yardıma çağırsanıza! Allah katında şefaat, kendisine izin verdiklerinden başkasına fayda vermez. Nihayet kalplerinden korku giderilince: "Rabbimiz (şefaat hakkında) ne buyurdu?" derler. Onlar: "Hak (buyurdu). (Razı olduğu kimseler için şefaate izin verdi) O çok yüce, çok büyüktür." derler." (Sebe: 34/22-23)

Ebu Abbas (r.a.) dedi ki:

Allah-u Teala, müşriklerin kendi zatı ile ilgili olarak uydurdukları her türlü şeyi reddetti. Mülkünde hiç kimseyi ortak kabul etmedi ve hiç kimseden yardım da istemedi. Fakat Allah (c.c), seçkin kullarına bazı günahkar kullar için şefaat etme hakkı verdi. Tabii bu şefaat etme hakkının yine kendi izniyle olacağını ayetlerde bildirdi.

Bu hususta Allah-u Teala buyurdu ki:

"O'nun rıza gösterip müsaade ettiği kimselerden başkasına şefaat edemezler." (Enbiya: 21/28)

Kur'an-ı Kerim, müşriklerin zannettikleri şekilde bir şefaat anlayışını reddediyor. Haşr Günü Rasulullah (s.a.v.)'ın dahi hemen şefaat edemeyeceğini, ancak Allah'ın huzuruna gelerek secdeye kapanıp O'na hamd ettikten sonra kendisine izin verilmesi sonucu şefaat edebileceğini haber veriyor.

Rasululluh (s.a.v.)'a :

"Kaldır başını! İste, istediğin verilir, şefaat et, şefaatin kabul edilir." denilecek.(Buhari Tevhid:19. 34. 36, Müslim İman: 322. 327. İbn Mace Zühd: 37.Tirmizi Kıyame: 15.)

Ebu Hureyre (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)'a:

"Ey Allah'ın Rasulü! Senin şefaatına nail olacak en kısmetli insan kimdir?" diye sordu. Rasulullah:

"Canı gönülden, ihlas ile 'La ilahe İllallah' diyen kimsedir." cevabını verdi." (Buhari İlim: 33. Rikak: 51. Ahmed Müsned: 1/173-174)

Buna göre Allah'ın izniyle olan şefaat; Allah'a eş koşup, bu eş koştukları şeylerden şefaat bekleyenlere değil, ihlas sahiplerine nasip olacaktır.

Şefaatin Hakikati:

Allah-u Teala, rıza gösterip izin verdiği kimselerin yapacakları dualar vasıtasıyla ihlas sahiplerine affını lütfeder. Böylece Allah-u Teala, rıza gösterdiği kimselerin dualarını sebep kılmakla, çok sevdiği bu kullarını yüce bir mevki olan Makam-ı Mahmud'a ulaştırır.

Kur'an'ı Kerim'de reddedilen şefaat, şirkin karıştığı şefaattir. Bu sebeple Kur'an'da şefaat, "Allah'ın izniyle" diye zikredilmiştir.

Rasulullah (s.a.v.)'da şefaatin ancak Tevhid ehline ve ihlas sahiplerine olacağını açıkça bildirmiştir.
 

tevhidul_hareket

پايگاه ا
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
829
Tepkime puanı
11
Puanları
0
ya benim en çok kafama takian soru su biliyosunuz hz.isa(a.s) bile sefaat edemezken nasil oluyoda bir baska insan sefaat edebiliyo peygamberimizden baskasi bana bunu izah edermisiniz
 

GADİRHUM

Üye
Katılım
21 Nis 2007
Mesajlar
38
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
İZMİR


Resulullah'ın şefaati




[FONT=book antiqua,palatino]
638_4354423.jpg


İmam Zeynelabidin (a.s) şöyle buyurmuştur:

Mümin kul şu üç haslet sebebiyle helak olmaktan kurtulur: Allah'tan başka ilah, yoktur, tektir ve ortağı yoktur diye yaptığı şahadet, Resulullah'ın şefaati ve Allah'ın rahmetinin genişliği.
(Sefinetu'l-Bihar, s.517)
[/FONT]
 
Üst