Seçim Öncesi Provokasyon - Operasyonlara Dikkat

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Güvenlik ve istihbarat birimleri, 7 Haziran seçimleri için kırmızı alarm durumuna geçti

Seçimler için alınacak güvenlik tedbirlerinin belirlendiği toplantıda, Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak ve çözüm sürecinin girdiği atmosferi bozmak isteyen tüm odakların, seçimleri hedef alarak kaos ve korku ortamı oluşturmak için girişimlerde bulunabilecekleri kaydedildi.

Türkiye'deki huzur ortamı ve çözüm sürecini bozmak isteyecek örgüt sayısının arttığı bunun için önlemlerin de önceki seçimlere göre artırılması kararlaştırıldı.

Tehdit kapsamında öncelikli ele alınan 20 il için risk analizi yapıldı, polislerin eğitimden geçirilmesi, bu illere çevik kuvvet ve jandarma komando takviyesi yapılması, boş emniyet kadrosu bırakılmaması, riskli ilçelere deneyimli emniyet müdürlerinin ataması yapıldı. Suriye sınırındaki risk yoğunluğu sebebiyle bir askeri güvenlik bölgesi kurulmasına karar verildi. Ayrıca siyasi partilerin, seçim bürolarının çevrelerindeki güvenlik önlemleri artırılacak, sandık güvenliği için tüm araçlar seferber edilecek.

'HEDEF ÜLKE İSTİKRARI'

Terör örgütlerinin seçimleri hedef alacak girişimlerine karşı alınan tedbirler ve tüm istihbarat raporları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 9 Mart'ta Beştepe'de topladığı Bakanlar Kurulu toplantısında da ele alındı. PKK, DHKP-C, IŞİD ile birlikte Suriye'nin eli kanlı diktatörü Esad ve örgütleri taşeron olarak kullanan bölgedeki yabancı istihbarat örgütlerinin Türkiye'nin huzur ve istikrar ortamını bozmak için 7 Haziran seçimlerini özellikle hedef alabilecekleri vurgusu yapıldı.

İçişleri ve istihbarat birimlerinin bilgileri ışığında yapılan geniş çalışma bir kez de Bakanlar Kurulu üyelerine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a anlatıldı. İşte SABAH'ın ulaştığı o çalışmanın detayları:

50 BİN POLİS GÖREV YAPACAK

Seçimler için, öncelikli 20 hassas ilin risk analizi ve güvenlik değerlendirmesi yapıldı.
Seçimlerde görev alacak 50 bin emniyet personeli için özel eğitim başlatıldı.

Tüm görevli personele dağıtmak için, dikkat edilmesi gereken hususlar başta olmak üzere tüm gerekli bilgileri içeren "Milletvekili Genel Seçimi 2015-Mevzuat ve Genelgeler" el kitabı hazırlandı.

Riskli illere 10 bin 65 çevik kuvvet polisi takviye olarak gönderildi.

10 jandarma komando taburu takviyesi başlatıldı. İhtiyaç belirmesi durumunda takviyeler devam ettirilecek.

http://www.haber7.com/guncel/haber/1321260-hainler-ittifak-yapti-7-haziran-oncesi-dikkat
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Kuşcubaşı Eşref @kuscu_e · 10 sa. 10 saat önce

Gülen Örgütü'nün ve PKK Dersim Hattı'nın tek amaçı var Nevruz öncesi büyük bir provakasyona imza atıp Doğu'daki mahallelere ateş salmak.

PKK Dersim Hattı'nın ve Gülen Örgütü'nün tek bir amaçı var: Kardeş kavgası bitmesin ve barış gelmesin.

Çözüm Süreci sadece bu ülkenin değil tüm ortadoğunun ayağa kalkış planı ve umududur.

Çözüm Süreci, İstanbul'un, Kudüs'ün ve Amed'in kaderinin bir olduğunun ve beraber değişeceğinin müjdesidir.Tüm düşmanlıkları bundan.
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Seçim öncesi kritik provokasyon uyarısı

Nevruz sonrası yaşananlar tartışılırken Vatan gazetesi yazarı ve AK Parti Milletvekili aday adayı Hüseyin Yayman'dan kritik bir uyarı geldi. Hüseyin Yayman, çözüm sürecinde son aşamalara gelindiğini hatırlatarak, provokasyon olabileceğini söyledi.

Yakın tarihte yaşanan provokasyonlara dikkat çeken Yayman, "Türkiye ne zaman çözüme yaklaştıysa büyük olaylar oldu. Görünmez bir el ülkeyi kaosa sürükledi. Türkiye kan banyosuna sokuldu." dedi.

İşte Hüseyin Yayman'ın o yazısı:

20 Ekim 1991 seçimi sonrası DYP-SHP Hükümeti kuruldu. Toplumda büyük umut doğmuştu. Demirel-İnönü hükümetinin güvenoyu aldıktan sonra ilk işi Diyarbakır’a gitmek oldu. Başbakan Demirel, 8 Aralık 1991’de Diyarbakır Ulu Caminin önünde ‘Kürt realitesini tanıyoruz’ sözünü söyledi. Hükümet programının ek protokolü buna ayrıldı. Yapılacak işler tek tek sıralandı. Hükümetin bu açılımına PKK şiddetle karşılık verdi. Demirel, Diyarbakır’dan dönmeden bölge kan gölüne çevrildi. Her gün on kişi hayatını kaybediyordu. 1992 Nevruz’unda yüzün üzerinde insan hayatını yaşamını yitirdi. Demirel inisiyatifi kaybetti. Düşük yoğunluklu savaş konsepti devreye sokuldu.

ÖZAL ÖLDÜRÜLDÜ

1992 kanlı nevruz’undan sonra yeniden müzakereler başladı. Bu defa Cumhurbaşkanı Özal direksiyona geçti. Öcalan’a aracılarla haber gönderdi. PKK eylemsizlik ilan etti. Ülkede büyük umut doğdu. Ancak görünmez el yeniden devreye girdi. Önce Cumhurbaşkanı Özal bugün bile tartışılan bir ölümle hayatını kaybetti. Eylemsizlik devam ederken Bingöl’de 33 er şehit edildi. Demirel Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller başbakan oldu.

ERBAKAN'A 28 ŞUBAT YAPILDI

24 Aralık 1995 seçiminden sonra ANAYOL hükümeti kuruldu. Hükümet kısa sürede devrildi. Yerine REFHYOL hükümeti geldi. Başbakan Erbakan’ın ilk icraatı örgütle müzakere arayışı oldu. Yine aracılar yoluyla Öcalan’a haber gönderildi.

Erbakan’ın bu açılımına askerin içindeki bir yapı 28 Şubat darbesiyle karşılık verdi. Hükümet post modern darbeyle yıkıldı. Ülke destabilize edildi. Ekonomik kriz çıkarıldı. Terör yükseltildi.

GÜLEN ABD'YE ÖCALAN İMRALI'YA

28 Şubat sürecinde siyaset mühendisleri yeni bir denklem kurdular. DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde ilginç olaylar yaşandı. Öcalan, Türkiye’ye verilirken, Fethullah Gülen ABD’ye götürüldü. Bir nevi takas yapıldı. Tayyip Erdoğan cezaevine gönderildi. 3 Kasım 2002’de AK Parti hükümeti kuruldu. 2004’te askerin içine çöreklenmiş bir yapı PKK’ya terörü başlatması için emir verdi. Bunun belgeleri daha önce yayınlandı.

AK PARTİ'YE KAPATMA DAVASI

2005’te Başbakan Erdoğan Diyarbakır’da tarihi bir konuşma yaptı. PKK’nın buna cevabı şiddet oldu. 2007 seçimleri silahların gölgesinde yapıldı. Erdoğan’ı tasfiye etmek için Cumhuriyet mitingleri tertiplendi. Seçimden hemen sonra % 47 alan bir partiye kapatma davası açıldı.
2009’da Demokratik açılım süreci başladı. Bu defa da paralel yapı KCK davalarını açtı. Habur’da büyük olaylar oldu. Eylemsizlik süreci Reşadiye saldırısıyla son buldu.

OSLO SÜRECİ SİLVAN'DA BİTTİ

2011 seçimleri çatışmalı dönemde yapıldı. Oslo’da MİT, PKK görüşmeleri oldu. Ancak bu süreç de Silvan saldırısıyla sona erdi. Çözüm Süreci başladığında ise hepinizin bildiği provokasyonlar yaşandı.

Bugün, tarihte görülmemiş biçimde çözüme yaklaşmış durumdayız. Son 30 yılda hiç bu kadar sonuca yaklaşılmamıştı. Ancak geçmişte yaşananları baktığımda gerçekten endişeleniyorum. Ankara olayı ciddiye alıyor. Ancak ‘PKK’nın arkasındaki güçler’ ve şiddet üzerinden ülkeyi kontrol etmek isteyen yapılar buna kolay izin vermeyeceklerdir.

Çözüme son bir adım kala çok daha dikkatli olmak gerekiyor...

http://www.haber10.com/haber/601181/#.VREQJLccRPM
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Seçim öncesi düğmeye basıldı

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, bugünkü "Seçim öncesi düğmeye basıldı" başlıklı yazısında Savcı Mehmet Kiraz'ın rehin alındıktan sonra öldürülmesini ve operasyonu masaya yatırdı. Selvi, seçim öncesi bir tezgah hazırlandığını, bunun seçimden önce de başka olaylarla sürebileceğini belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu'nun olayla ilgili yorumlarını da eleştiren Selvi, geçmişte yaşanan buna benzer olayları gündeme getirdi. Berkin Elvan'ın babası Sami Elvan'ın çağrısını bir baba yüreğinin çağrısı olarak yorumladı.

İşte Abdülkadir Selvi'nin yazısından bir bölüm:

Çağlayan Adliyesinde rehine krizinin patladığı sırada Meclis’teydik.

Başbakan, AK Parti grubundaki konuşmasını tamamlayıp Meclis’ten ayrılmıştı.

İstanbul Adliyesi’ndeki rehine olayı meydana geldiği sırada, bir önceki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanına girmek üzereydim.
Ben içeriye girmeye hazırlanırken, o hızla odasından çıktı. Rehine krizini konuşmak üzere Başbakan yanına çağırmıştı.
İlk değerlendirmesini sordum.

Elektrik kesintileri ile Adliyeye silah sokulması olayı arasındaki bağlantı ihtimali üzerinde duruyordu.

Eylemin, ”Organize” bir iş olduğu görüşündeydi.

İlk aldığım bilgiler silahın avukat aracılığıyla Çağlayan Adliyesine sokulduğu yönündeydi. İlk anlarda içeride iki mi yoksa üç kişi mi olduğu yönünde tartışmalar yaşanıyordu. Zaman ilerledikçe üç kişinin Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin aldığı yönündeki bilgiler netleşmeye başladı. Savcı’nın odası dardı ve bir operasyon için riskliydi.

Görüşmelerin başladığı sırada İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’la görüştüm. Diyalogla sonuç alınabilecek bir yumuşamanın sağlandığını söyledi. İlk başlarda teröristlerin nereden geldiği,Suriye’den girip girmediği merak ediliyordu. İstanbul’daki örgüt üyeleri olduklarını söyledi. Umutluydu, ama hazırlıklıydı. Maalesef umutlanan değil korkulan oldu.
Ve henüz zehir hafiye Kemal Kılıçdaroğlu’nun yorumları gelmemişti.

Ama bir yandan Çağlayan Adliyesi’ndeki rehine krizini izlemeye çalışıyor, diğer yandan Meclis’in nabzını tutmaya çalışıyordum.
Türkiye’nin gözü kulağı İstanbul’dayken Meclis’tekilerin aklı,fikri,gözü,kulağı listelerde ve seçimdeydi.

Meclis’te bir milletvekilinin gündem dışı söz alıp, “Ne oluyor?” diye sormasına bile tanık olmadık.

Oysa DHKP-C’nin Berkin Elvan savcısını rehin alması seçimlerle yakından ilgiliydi.

30 Mart 1994 tarihi örgütün kuruluş yıldönümü olması nedeniyle eylemin 31 Mart günü gerçekleştirilmesi bir anlam ifade ediyordu.

Ancak güvenlik birimleri seçim öncesinde yapılacak saldırılar konusunda kısa bir süre önce uyarılmıştı.

Suriye’de Esed rejimi ile yaptığı işbirliği nedeniyle Mihraç Ural’ın hakim olduğu bölgede terör kamplarına sahip olan DHKP-C’nin, 7 Haziran seçimleri öncesinde eylem hazırlığı içinde olduğuna dair bilgiler alınmıştı. Suriye’den girişlerin kapatılması bu açıdan anlamlıydı.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
31 Mart eylemi, yeni kanlı olayların işaret fişeğidir!

Türkiye dün bütün günü korku içinde geçirdi. Önce yurt genelinde elektriklerin kesilmesi, hemen ardından da Çağlayan Adliyesi'ndeki terör eylemi...

31 Mart tarihini bir kenara not edin...

Aylardır gittiğim her şehirde ve verdiğim her konferansta, "Yeni bir tehlike sessizce ve sinsice yaklaşıyor. Nerede ne yapacaklar bilmiyorum ama Türkiye'yi ayağa kaldıracak bir eylem yapacaklarından eminim" diyorum. Meseleye sadece DHKP-C'nin terör eylemi olarak bakmayın. 31 Mart tarihi, yaklaşan seçimler öncesi oyun kurucuların düğmeye bastığı tarih olacak...

Savcıyı rehin alan iki teröristin bazı taleplerinin asla karşılanamayacak talepler olması bile başlı başına bir mesajdır.

Neydi o teröristlerin talepleri?

- Berkin Elvan’ı katleden polislerin canlı yayına çıkarak itirafta bulunmaları…
- Polislerin Halk Mahkemelerinde yargılanmaları…

- Bugün kadar, Berkin Elvan için yapılan eylemlere katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan, işten atılan, tutuklanan herkesin suçlamalarının kaldırılması…
- Bu üç saatin ardından güvenli bir şekilde ayrılmalarının sağlanması…
- Oluşturulacak bir heyetle iletişim Kurmak… Oluşturulacak heyette bulunmasını istedikleri kişiler: Ümit Kocasakal, Sezgin Tanrıkulu, ÇHD’den bir avukat, Halk Meclislerinden bir kişi…

- Tüm bu talepler karşılanmazsa saat 16.36 da savcı öldürülecek.

"Öldürülecek" dedikleri savcı, Berkin Elvan cinayeti soruşturmasına 2 ay önce atanmış. Uzun zamandır yerinde sayan soruşturmayı ciddiyetle ele almış ve Berkin Elvan'ın ölümünde rolü olabilecek 21 polisin ismine ulaşmış.

Olayın pek tartışılmayan bir yönü daha var. İki terörist, şehit edilen savcıyı istese istediği yerde rehin alabilirdi. Neden özellikle Çağlayan Adliyesi'nde yapıldı bu eylem?

Herhangi birinizin eline silahla giriş izni verilse bile, o devasa binada savcının odasını bulamaz kaybolursunuz. Ayrıca o gün, o saatte savcının orada olduğunu nereden biliyorlardı? Daha önceden çalışılmış, planlanmış olduğu belli. Silah yada silahlar, büyük ihtimalle içeride hazır bekliyordu.

Sadece iki kişiyle yapılacak bir olay değil. İşte bundan dolayı "31 Mart tarihini bir kenara not edin" diyorum.

Öğrenebildiğim kadarıyla teröristlerle 6 saat süren bir pazarlık yapılıyor. Orta nokta bulunamayınca "Konuşma bitmiştir" diyen teröristler savcının başına 3 kurşun, göğsüne iki kurşun sıkarak katlediyor. İçeriden gelen silah sesleriyle birlikte özel harekat timleri kapıyı patlatarak içeri giriyor ve iki teröristi öldürüyor.

Yani son ana kadar ikna çabaları sürüyor. Ama teröristlerin taleplerinden de anlaşılacağı üzere savcının öldürüleceği daha başından belli.

İnternetin başından kalkmadıkları için annelerinden terlik yiyen veletlerin birer terör uzmanı gibi yaptığı, "Savcıyı da eylemcileri de devlet öldürdü ki Berkin'in katilleri ortaya çıkarılmasın" tarzındaki yorumlar birer kuru palavradan ibaret anlayacağız.

Benim asıl üzerinde durduğum konu, bu vahşetin siyasi ve insani boyutu...

Altını çizerek açık açık söylüyorum.

Bu ülkedeki kadar kansız, kendi ülkesine, kendi vatanına vatanına düşman olan, terör yardakçısı sefil yaratıkların olduğu başka bir ülke yoktur. Dün sosyal medya, bu sefil yaratıkların attığı kan dondurucu yorumlarla dolup taştı.

Savcının rehin alındığını gösteren fotoğrafın altına, "Kafasına boşalt mermiyi ve videoya çek. Belki bundan ders alırlar" diyen soysuzların... "Adalet için vursunlar savcıyı ki Erdoğan adaletin ne olduğunu görüp anlasın" diyen kancıkların... "Kalkın halay çekiyoruz. Oturmak yok bugün" diyen yaratıkların yorumları birbirini izledi.

Ve yine açık açık söylüyorum...

Berkin Elvan'ı bugüne kadar siyasiler kullandı, medya kullandı, sanatçılar kullandı. Öyle bir öfke girdabına yakalandılar ki Berkin'i terör eylemlerinde ön saflara sürüp, ölmesine vesile olan terör örgütü DHKP-C'ye bile destek verecek kadar çukurlaştılar.

DHKP-C isimli terör örgütü yakıp yıktıkça ayinler, şölenler düzenleyecek hale geldiler. Polis bu teröristlere müdahale edince, "Ne suçu var bu masum çocukların. Bırakın eylemlerini yapsınlar" dediler.

Biz "Şehir iblisleri" dedikçe CHP'nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu onları "masum" ilan ediyor, alınlarına "lanetli buseler" konduruyordu. Aynı Kemal Kılıçdaroğlu dün sağduyu çağrısı yapıyordu.
Açıklamasına dikkat edin. Ağzından "DHKP-C" veya "terörist" lafı çıkmıyor.

Adama sorarlar...

Sen ve senin partinin milletvekilleri bunlarla kolkola yürüyüş yaparken bizler sağduyu çağrısı yapıyorduk. O zaman neredeydin? Önce teröristleri öv, zoru görünce sağduyu çağrısı yap!

Oh ne ala siyaset!

Dün bazı ünlü isimlerin ve sözümona gazetecilerin savcının ölümünü meşru gösteren, teröristlerin vahşetini legalleştiren yorumları sosyal medyada dönüp durdu.

Savcının İmam Hatip Lisesi mezunu olduğunu söyleyip, ölümü haketmiş gibi gösteren kana susamışlara bile rastladık. Vefat eden birinin ardından bu kadar haysiyetsizce yorum görmemiştim.

Cemaate mensup bazı isimlerin bile DHKP-C'li iki teröriste destek veren twitlerine rastladım dün. Hal böyle olunca devlete düşen görev, Berkin Elvan'ın ölümüne neden olan polislerin isimlerinin açıklanmasıdır. Açıkcası ben bu polislerden bazılarının cemaatle ilişkisinin olmasından şüpheleniyorum!

Umarım haklı çıkmam!

Yazının başında da söylediğim gibi, 31 Mart tarihi, yeni olayların işaret fişeğinin atıldığı tarihtir.

Her şeye hazırlıklı olun!

Süleyman Özışık
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Firas Sancaktar @trFiras · 10 sa. 10 saat önce

Savcının şehit edilmesiyle sonuçlanan bu terör olayı, Türkiye'ye ve bölge ülkelere "ayanı denk al" mahiyetinde bir olaydır..

Bu olayın arkasında dış mihraklı istihbaratların olduğu şüphesizdir.. İran'ın bunların başında olması uzak ihtimal değildir..
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Isanbul emniyetine teror saldirisi
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Wake Up Attack @WUAttack · 19 dk. 19 dakika önce

İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde vurularak öldürülen terörist kadının üzerinden bomba ve silah çıktı.

Vatan Caddesi'nde silahlı bir erkek terörist daha canlı ve yaralı olarak ele geçirildi. Operasyon sürüyor.
 
Üst