Savcı Rehin Alındı. Sebep : Sadece ekmek almağa giden BERKİN ELVAN !

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,663
Tepkime puanı
2,339
Puanları
113
Konum
istanbul
Anlamıyorum ya. Hakkaten anlamıyorum. Adamlar türkiyenin elektrik şebekesini çökertebiliyorlar, adliye basıp savcı öldürebiliyorlar ama bizim mit iş işten geçtikten sonra bunları tespit edebiliyor. Hala devletin acziyeti olmadığını söyleyebiliyorsunuz.

Hani paraleller tespit edilmiş her hamleleri takip ediliyordu?

Yahu hesap sorulmasını istemek çok mu abes. Evet ben devletin anında hesap sormasını istiyorum.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Son hadise ve başkalarında; istihbarat, güvenlik ve yönetim zaafiyetlerimizin olduğunu ise inkar etmiyorum. Bu hadise planlandığında istihbaratımız nerdeydi? Hususen, devleti kanser gibi saran paralel elemanlar, mevcut hükumetin eseridir. Her ne kadar can hıraş temizlemeye azm u karar etmişse de eşeğin başını deliğe sokmadan çevirmeleri gerekirdi. Şimdi o kelleyi delikten çıkarması çok zor. Temizle temizle bitmiyorlar. 5-10 sene sürecek gibi... Hemen yarın temizleyecek gibi de durmuyor.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Aydın Doğan, tırsıp ağız değiştirmiş. :)
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,398
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Ya ak partiyi savunacağım diye düşülen şu durum gerçekten çok acıklı.

Kardeşim anlamak mı istemiyorsunuz anlamamazlığa mı vuruyorsunuz? Tamam iki tane deli çıkıp savcı, polis, asker, doktor, öğretmen, imam, esnaf vs. vurabilir. Devlet herşeye engel olamayabilir. Her vatandaşın başına bir polis koysun diyen yok ama ortada devletin şahsiyetini temsil eden savcının şehit edilmesi gibi bir durum var. Bunun karşılığının anında verilmesi gerekiyor. Gerekirse devlet bir gece de 10 cana, 100 cana, 1000 cana kıyacak ama varlığını ve gücünü hissettirecek. Bu gücü hisseden var mı aranızda? YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE sözünden ne anlıyorsunuz? Hükümet irade gösteremiyor kardeşim. Antalyada 22 kişiyi gözaltına almış. Hepsinin hakkında yakalama kararı varmış. Madem öyle bunları niye bugüne beklettin ki? Alsana zamanında. Dhkpcli ne kadar adam varsa şu dakikadan itibaren toplayacak. Hatta ileri gidiyorum bu eylemi yapanların 7 sülalesini toplayacak. Bu eylemi yapanları medya kanalıyla öven, sempatik göstermeye çalışan medya patronlarını toplayacak, sanatçıları toplayacak. Vatandaşta diyecek ki benim devletim görevini yapıyor. Bu canilik değildir. Zülm de değildir. Her işi paralele bilmem kime ihale ederek sorumluluktan kaçılmaz. Madem paralel bu kadar çalışıyor mitte çalışsın. Poliste çalışsın, askerde çalışsın.

Lafons evet bugün yavuz sultan selim han dönemi gibi değil ama Cennet Mekan Abdülhamid han dönemi gibi de değil.

Mugalata kürtlere zamanında zülm edilmedi demiyorum. Ama bu memleketin asli unsurlarının tamamına zülm edildi. Tekke zaviyeler kapatıldı diye tüm tarikatlar alsın silahı çıksın milleti vursun, yol kessin öyle mi? Bugün artık kürtlerin hakları iade edilmiştir. Yaptıkları şımarıklıktan başka bir şey değil.
Daha önce Yavuz dan bahsettin demir yumruk gibi yahu el insaf etrafın kan gölüne dönmüş bir coğrafyada yaşıyorsun kardeşim,bir Yavuz un arkasında geçen 80 senelik devlet hakimiyetini oluşturan kadrolara bak birde sadece şu iktidarın gerisinde bıraktığı 80 yıla bak ki bu iktidarın 12 yılda nasıl iğne ile kuyu kazarak geldiğine şahit ol!Bu iktidara sağcı sı ,solcusu hepsi ısmarlanmış ağızla başındaki insana diktatör dedikten sonra dışarıdaki elin gavuru senin kuyunu kazsa ne olur kazmasa ne olur!Abdülhamit i nasıl al aşağı ettiler,internette MAHMUT ŞEVKET PAŞA nın topçu kışlasında yapıtğı 31 mart vakasının ses kayıtları var oturda bir dinle güzel kardeşim


https://www.youtube.com/watch?v=xIRUC8p0t7M
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Anlamıyorum ya. Hakkaten anlamıyorum. Adamlar türkiyenin elektrik şebekesini çökertebiliyorlar, adliye basıp savcı öldürebiliyorlar ama bizim mit iş işten geçtikten sonra bunları tespit edebiliyor. Hala devletin acziyeti olmadığını söyleyebiliyorsunuz.

Hani paraleller tespit edilmiş her hamleleri takip ediliyordu?

Yahu hesap sorulmasını istemek çok mu abes. Evet ben devletin anında hesap sormasını istiyorum.
Türkiye çok yalnızlaştı. Pragmatizmi terk edip işi kuru hamasete dökünce devlet olarak gelinen nokta bu oluyor malesef. Siyasal literatürde bir Amerikan pragmatizmi, İngiliz, Alman, Fransız pragmatizmi diye kavramlar vardır. Bu kavramlar öyle boş laf değil, her devletin kendi filozofları bunun içini doldurmuştur. Siyasi, ekonomik, coğrafi kojünktüre göre bunları hep tazeliyorlar. Bizim devlet olarak hala bir pragmamız yok. Geçen burada pragmatizmden bahsettim iki diplomalı okumuş bayan ''islamda pragmatizm yoktur'' diye üzerime çullandı yahu!! Daha biz islamda var mı yok musunu aşamamışız düşün yani.. Onun için politikamız kuru hamasete dayalıdır. Akıl ve mantık arama..

Türk istihbarat teşkilatı dünya çapında bir ağa sahip değildir. Sadece yurt içinde aktif. Onun için istihbarat teşkilatları birbiriyle içli dışlı olmak zorundadır. Durum böyleyken sen bir ülke olarak alıp başını gidersen başka devletin istihbarat teşkilatları artık sana bilgi vermezler. Hatta tersine seni yanıltırlar. Yalnızlaşmaktan kastettiğim şey bu. Kuzey Kore ve Eski komünist devletler niçin keskin sınırlar çekti sanıyoruz? Buna izolasyon deniyor.

Türkiye, Kuzey Kore ve eski Rusya gibi kendini izole etmeden asla ve kat'a iç düzeni tutamaz. Girenin çıkanın belli olmadığı bir ülkede dış güçler istediği atı oynatır. Bu böyle. Biz ülke olarak kapımıza gelen adamın kim ve ne olduğunu bilmiyoruz çünkü dünya çapında bir ağımız yok. Adam iş adamıyım diyor giriyor. Sonra Dhkp-c ile buluşup stratejik eğitim veriyor.
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,398
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul

Türkiye çok yalnızlaştı. Pragmatizmi terk edip işi kuru hamasete dökünce devlet olarak gelinen nokta bu oluyor malesef. Siyasal literatürde bir Amerikan pragmatizmi, İngiliz, Alman, Fransız pragmatizmi diye kavramlar vardır. Bu kavramlar öyle boş laf değil, her devletin kendi filozofları bunun içini doldurmuştur. Siyasi, ekonomik, coğrafi kojünktüre göre bunları hep tazeliyorlar. Bizim devlet olarak hala bir pragmamız yok. Geçen burada pragmatizmden bahsettim iki diplomalı okumuş bayan ''islamda pragmatizm yoktur'' diye üzerime çullandı yahu!! Daha biz islamda var mı yok musunu aşamamışız düşün yani.. Onun için politikamız kuru hamasete dayalıdır. Akıl ve mantık arama..

Türk istihbarat teşkilatı dünya çapında bir ağa sahip değildir. Sadece yurt içinde aktif. Onun için istihbarat teşkilatları birbiriyle içli dışlı olmak zorundadır. Durum böyleyken sen bir ülke olarak alıp başını gidersen başka devletin istihbarat teşkilatları artık sana bilgi vermezler. Hatta tersine seni yanıltırlar. Yalnızlaşmaktan kastettiğim şey bu. Kuzey Kore ve Eski komünist devletler niçin keskin sınırlar çekti sanıyoruz? Buna izolasyon deniyor.

Türkiye, Kuzey Kore ve eski Rusya gibi kendini izole etmeden asla ve kat'a iç düzeni tutamaz. Girenin çıkanın belli olmadığı bir ülkede dış güçler istediği atı oynatır. Bu böyle. Senin ülke olarak kapına gelen adamın ne olduğunu bilmiyoruz çünkü dünya çapında bir ağımız yok. Adam iş adamıyım diyor giriyor. Sonra Dhkp-c ile buluşup stratejik eğitim veriyor.
Hocam çok uzun yazmayacağım dediğin güzel lakin o zaman da diktatör oluyorsun 100 YIL ÖNCE Abdülhamit Han a yapılan hainlik ortada,sonrasında içi çeşitli inkılaplar vasıtası içi boşaltılmış ,başbakanı asılmış,darbelerden ayağa kalkamayan yani kısaca yolunmuş tavuğa dönrek elde kalan bir ülke ve bu ülkeyi 12 yılda ayağa kaldırmaya uğraşan bir iktidar ,12 yılda ne olaylar oldu gördük hiç bir doğum malesef sancısız olmuyor.
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,663
Tepkime puanı
2,339
Puanları
113
Konum
istanbul
Daha önce Yavuz dan bahsettin demir yumruk gibi yahu el insaf etrafın kan gölüne dönmüş bir coğrafyada yaşıyorsun kardeşim,bir Yavuz un arkasında geçen 80 senelik devlet hakimiyetini oluşturan kadrolara bak birde sadece şu iktidarın gerisinde bıraktığı 80 yıla bak ki bu iktidarın 12 yılda nasıl iğne ile kuyu kazarak geldiğine şahit ol!Bu iktidara sağcı sı ,solcusu hepsi ısmarlanmış ağızla başındaki insana diktatör dedikten sonra dışarıdaki elin gavuru senin kuyunu kazsa ne olur kazmasa ne olur!Abdülhamit i nasıl al aşağı ettiler,internette MAHMUT ŞEVKET PAŞA nın topçu kışlasında yapıtğı 31 mart vakasının ses kayıtları var oturda bir dinle güzel kardeşim

Bu işin kaderinde bu var. Mesela bakın çok ilginç Sezar zamanında...

Ya hu kardeşim istediğim ve söylediğim şey o kadar basit ki. Bunun önünde yasal engelde yok. Al şu DHKPC'lileri ve destekleyen avaneyi içeri. Bu! Gerekirse zor kullan, direnirlerse vur. Nedir bu pısırıklık, korkaklık ya.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Al şu DHKPC'lileri ve destekleyen avaneyi içeri. Bu! Gerekirse zor kullan, direnirlerse vur. Nedir bu pısırıklık, korkaklık ya.

İç güvenlik paketi, polisin yetkilerinin arttırılması...

Bunlar ne için yapılıyor?


Yahu ben bizzat sana İzmirden bir olay anlatayım. Yasadışı bir yürüyüşte, polisin silahını kapan birisi oldu hepiniz duydunuz. Polis bu olay üzerine havaya sıktı ve savcı emir verdi: Havaya sıkan polisleri bana getirin...


İşte savcı..

Senin ülkende İstanbul baro başkanın ile dün savcıyı vuran terörist aynı kepi takıyor. Resmini koydum hala uyanmadın. Ahmaklığını da bir yere kadar kaldırırım.
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,398
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Bu işin kaderinde bu var. Mesela bakın çok ilginç Sezar zamanında...

Ya hu kardeşim istediğim ve söylediğim şey o kadar basit ki. Bunun önünde yasal engelde yok. Al şu DHKPC'lileri ve destekleyen avaneyi içeri. Bu! Gerekirse zor kullan, direnirlerse vur. Nedir bu pısırıklık, korkaklık ya.
Patrona Halil isyanını etraflıca bir daha oku istersen kardeşim vikipedia dan bile okusan anlaman için yeterli olur .,çeyrek asır önce olmuş bir hadise bile şu güne ışık tutmaya yeter .
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,398
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
http://tr.wikipedia.org/wiki/Patrona_Halil_İsyanı


Vur ,kır,parçala,bu maçı kazan demekle olmuyor bu işler tarihte de böyleydi.





Ayaklanmanın idaresi ve gelişmesi

Halk isyanının elebaşısı Horpeşteli Arnavut Halil, leventlik ve Rumeli'de yeniçerilik yapmıştı ve yakın hemşehrileri arasında "Patrona" (koramiral) lakabıyla anılmaktaydı. İstanbul'da bir ara hamam tellaklığı veya esnaflık yaptığı da söylenmektedir. İstanbul meyhanelerine devam ettiği, devamlı alkol aldığı ve ihtilal yoldaşlarını da bu meyhanelerde tanıdığı bilinmektedir. Patrona Halil'i kendini ayaklanmaya elebaşılık etmeye kışkırtanların telkinleri ile 1730 yaz sonunda bir ihtilalci kadro toplamış ve ilk ihtilal planlama toplantısı 25 Eylül 1730'da Mevlid Alayı günü yapılmıştır. Bu grupta başkan Patrona Halil; yardımcıları Muslu Beşe ve Emir Ali ve kolbaşı kurmaylar olarak Ali Usta, Karayılan, Çınar Ahmed, Oduncu Ahmed, Derviş Mehmed, Erzurumlu Mehmed, Küçük Muslu, Kutucu Halil adlarında daha çok zorba olarak adları çıkmış halk adamları bulunmaktaydı. Zorba ayaklanmacılar 28 Eylül Perşembe günü bayrak açıp şeriat için herkesi bayrak altına gelmesini istediklerini bağırarak üç koldan şehirde yürüyüşe geçtiler. Kapalıçarşı'ya Bayezid Camii'nin Kaşıkçılar kapısı tarafından yürüyüşe geçerek ayaklanmayı resmen başlattılar; çarşıya girip tüccarlara zorla dükkânlarını kapattırdılar ve çarşı girişlerini tutup kimsenin alışveriş için girememesini sağladılar. Birden yürüyüş kolları kalabalıklaşıp büyümeye başladı. Ana kola hedef Etmeydanı oldu ve Patrona Halil ve erkanı bu meydanı merkez seçtiler. Bir grup da Üsküdar'a geçip orada muzır çıkarmaya başladı. Asayişi sağlaması gereken Yeniçeri Ağası Hasan Paşa bu kargaşalığa önce müdahale eder göründü ise de kalabalık dallanıp budaklanınca korkup, kurtulma çaresini kaçıp saklanmakta buldu.
Sultan ve sadrazam Damad İbrahim Paşa Üsküdar'da idiler. İstanbul Kaymakamı karşıya geçip gelişmeler hakkında bilgiler verdi. Karşılık olarak yapacakları kararlaştırmak için devlet adamları ve yüksek ulema Üsküdar'a çağrıldı ve Sancak-i Şerif Topkapı Sarayı'ndan çıkarılıp getirildi. O gece Sultan, Sadrazam ve devlet erkanı İstanbul'a geçip Topkapı Sarayı'na yerleştiler. Fakat o akşam Yeniçeriler ve Acemoğlanları da kazan kaldırıp, şeriat için yürüyüşe geçen ve geceyi sokaklarda geçiren halka katıldılar. 29 Eylül günü ayaklanmacılar İstanbul'un kontrolünü ellerine almışlardı. Patrona Halil yandaşlarına emirler verip yağmalar ve baskınlar düzenleyip isyana katılmayan veya isyancıların uygun görmedikleri kişilerin öldürülmelerine başlandı. Bu aranan ve kayıplara karışan kişiler arasında devrin ünlü şairi Nedim de bulunmaktaydı. Böylece Patrona bir terör havası yaratmayı ve kendine muhalif olacaklara gözdağı verip muhalefeti önlemeyi başardı. Etmeydanı'nda bulunan elebaşılar heyeti karargahına müderrisler getirip isteklerini fetvalar şekline dönüştürüp güya meşruiyet kazandılar. "Şeriat isteriz" yaygaralarıyla sokaklara dökülmüş acayip halk psikolojisi içinde bulunan halk güruhuna, tomruk ve zindan mahkûmlarının salınması ile katılanlar ve İstanbul'un bütün ayaktakımı öncülük ve liderlik etmeye başladı.
Bu gelişmeler üzerine Saray'dan gönderilen bir aracı ile Sultan III. Ahmet isyancıların ne istediklerinin sorulmasını istedi. Patrona Halil'in, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin kellelerinin kesilmesini istediği belirtildi. Sultan duruma el koymak için Sancak-i Şerif'in açılmasını ve müslümanların bu sancak altına çağrılmasını emretti. Bu emire uyan çok az sayıda kişi Patrona Halil'in devriyeleri tarafından hemen dağıtıldılar. Yeni Kaptan-ı Derya olarak atanan Abdi Paşa, Patrona ile şahsi bir görüşme yapıp uzlaşma yolları araştırdı; ama başarı kazanamadı.






Sadrazamın idamı

30 Eylül'de Topkapı Sarayı'nda yapılan toplantıda Zülali Hasan Efendi, Sadrazam İbrahim Paşa'nın idam edilmesini önerdi. Ulemanın fetvası da alınarak akşama doğru Sadrazam İbrahim Paşa ve damatları Mustafa Paşa ve Mehmed Paşa Kapılararası'nda boğduruldular. 1 Ekim sabahı, cesetleri öküz arabalarına konulup Saray'dan çıkartılıp isyancılara verildi. Ayaklanmacılar cesetleri İstanbul sokaklarında sürükleyip herkese gösterdiler.
Fakat, ayaklanmacılar arasında bu cesetlerden hiçbirinin İbrahim Paşa'ya ait olmadığına dair bir şüphe uyandı. Tekrar Saray'a bir yürüyüş başladı. Alay Köşkü önünde büyük bir kalabalık toplandı. Padişah pencereden görünmek zorunda kaldı.








III. Ahmed'in tahttan feragati ve I. Mahmut'un tahta geçişi

Ulemadan Zulalî Hasan Efendi ve İspirzade asilerle uzlaşmaya gönderildiler. Fakat Patrona Halil ve diğer isyancı başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan III. Ahmet'in tahtan indirilmesini istediler. Uzlaşma heyeti de Patrona Halil ile isyanın sona ermesinin ancak Sultan III. Ahmed'in tahttan inmesi ile mümkün olacağına anlaştılar. Kendisine ve ailesine zarar verilmemesi durumunda tahttan çekileceğini bildiren Sultan III. Ahmet, 30 Eylül gecesi yeğeni Şehzade Mahmud'u Kafes Köşkü'nden getirip önce alnından öptü; saltanata dair öğütlerde bulundu ve şehzadeleriyle birlikte yeni sultana biat etti.
I. Mahmud önce Hirka-i Saadet dairesinde namaz kılıp dua etti ve gece yarısından sonra iç biat törenine katılıp Saray halkının tebriklerini kabul etti. 2 Ekim,1730'da İstanbul Osmanlı tahtına I. Mahmut geçtiğini ilan eden cülus toplari ile uyandı. O gün Sadrazamlığa Silahdar Mehmed Paşa tayin edilmişti. Babüsaade onune kurulan bir tahta oturan I. Mahmut için dış biat törenine hemen başlandı. Bu torende protokol ayaklanma liderlerinin uygunsuz giysi, hareket ve tavırları ile bir skandal oldu. Ön sırada baldırı çıplak Yeniçeri eri kıyafeti giyinmiş ile silahları kuşanmış olarak Patrona Halil, Muslu Beşe vb efradı yer almışdı.
Ayaklanmacılar hemen organize olmaya başladılar. Patrona Halil, İstanbul Kadısı olarak Müderris İbrahim'i, Yeniçeri Ağası olarak eski yoldaşı Nişli Kel Mehmed'i ve Sekbanbaşı olarak Urlu Murteza'yi atamıştı. Yeni Padişah, ayaklanmacıların hazırladığı listelere göre, ta en küçük görev olan kürsü şeyhliğine kadar, yeni atamalar yapmak zorunda kaldı. Örnegin, Patrona'ya ayaklanmadan önce borç vermiş ve ayaklanma sırasında kredi sağlamış olan Yanaki adlı bir Rum kasap Boğdan Voyvodalığı'na kâğıt üzerinde atanmıştı.
6 Ekim 1730'da yeni Padişah için Eyüp'da yapılan kılıç alayında İstanbul halkı arasından geçip camide, İslam peygamberi Muhammed'in kılıcını kuşandı.






Ayaklanmanın sonrası ve sonuçlar

Asiler daha önceki devirden elde kalan en önemli binaların bulundugu Saadabat'daki köşkleri yakıp küle döndürmeyi arzu etmekteydiler. Fakat I. Mahmud bu yangına izin vermedi. Ama yine de buraların yıkılmalarına engel olamadı.
I. Mahmud ayaklanma elebaşılarını birer görevle İstanbul'dan uzaklaştırmayı denedi. Patrona Halil Yeniçeri Ağası tarafından yapılan 10 bin altın maaşla nerede isterse vali olması teklifini reddedip; amacının mal, mülk ve unvan edinmek olmadığını ve bozuk düzeni kaldırmak ana hedefi olduğunu belirtti. Güvenilir adamları aracılığıyla I. Mahmut, Kapıkulu asker ocaklarındaki isyancıları ve Patrona Halil etrafındaki kalabalığı kendi safına çekmekte biraz başarı kazandı. Patrona Halil, Şeyhülislam ve kazaskerin kefil olmaları ile bu yoldaşlarının ayrılmasını kabul etti.
Fakat yine bir ay boyunca Patrona sık sık Etmeydanı karargahından ayrılıp silahlı olarak Sultan'ın huzuruna çıkıp istek ve önerilerde bulunmakta ve ayrıca çarşı pazarda denetimde bulunmaktaydı. Kasım 1730 ortasında (çoğu Arnavut asıllı olan) Patrona Halil erkanı ile kapıkulu askerleri arasında, özellikle Patrona Halil erkanına sağlanan ayrıcalıklardan doğan hoşnutsuzluk dolayısıyla, uyuşmazliklar başladı. Bunu önlemek için Patrona Halil Sadaret Kaymakamı görevini yüklenmek istediğini Sultan'a bildirdi. Bunun zararını anlayan Sultan hemen Kaptan-ı Derya Canım Hoca Mehmed Paşa'ya bir plan hazırlatıp uygulamaya koydu. 23 Kasım'da genel gündemli bir Divan-ı Hümayun toplantısı hazırlanıp Patrona Halil ve bütün erkanı bu toplantıya çağrıldı. Burada 25 Kasım'da bir gizli toplantı yapılması kararlaştırıldı. Bu gizli toplantiya gelen Patrona, erkanı ve muhafızları birbirinden ayrıldı. Silahlarından arındırılan Patrona Halil ve erkanı Sünnet Odası'ndan alınarak bir baskınla öldürüldüler. Dışarıda bekleyen muhafızlar ise birer ikişer ayrı ayrı idam edildiler. Enderun avlusu ve Sofay-i Hümayun bir savaş meydanına döndü. Patrona, erkanı ve mufahızlarının kelleleri ve cesetleri Saray'dan arabalarla çıkarılınca zorba kalabalıkları da hemen dağıtıldı.
İstanbul sıkı bir denetime alındı. Özellikle hamamlarda çalışıp yaşayan Arnavutlar dağıtıldı. 2.000 kişi yakalanıp ya idam edildi ya da Anadolu'ya sürgüne gönderildi. Böylece 25 Kasım'dan hemen sonra Patrona Halil isyanı kalıntıları sona erdirilip I. Mahmud'un gerçek saltanatı başladı.

 

ebkem

Baş Yücelik
Katılım
3 Ara 2011
Mesajlar
3,128
Tepkime puanı
321
Puanları
0
Artık ben de Akp'ye ciddi manada eleştirel bakıyorum. Tek bir kelime var üzerine yapıştırılacak ACZİYET! Bir KOBANİ hala unutulmuş değildir nezdimde.

Gerçekten sorguluyorum. Sadece bunu demekle yetineceğim.

Savcımızın da mekanı cennet olur inşallah. İki minik evladı var. İçim ezildi, çok üzücü :((
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Al şu DHKPC'lileri ve destekleyen avaneyi içeri. Bu! Gerekirse zor kullan, direnirlerse vur. Nedir bu pısırıklık, korkaklık ya.

Telaş bize yakışmaz. Ümitsizlik bize haram. Sabır kardeşim.

Antalya'da 22, İzmir'de 5, İstanbul'da üniversitede 21 Dhkp-c'li göz altına alındı. Geniş çaplı bir karşı operasyonun düğmesine bastı devlet.
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,398
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Artık ben de Akp'ye ciddi manada eleştirel bakıyorum. Tek bir kelime var üzerine yapıştırılacak ACZİYET! Bir KOBANİ hala unutulmuş değildir nezdimde.

Gerçekten sorguluyorum. Sadece bunu demekle yetineceğim.

Savcımızın da mekanı cennet olur inşallah. İki minik evladı var. İçim ezildi, çok üzücü :((
Hepimiz yani en azından insan olma vasfına sahip olan herkes bu olayları lanetliyor ve üzülüyoruz lakin şahsım sadece tek bir birey olarak etki alanım sadece 3-5 insanla sınırlı birey olarak neticede 8o milyonluk bir ülkede yaşıyor ve en bariz tabirle sadece şu forumda bile olay bu noktada bu şekilde seslerin yükselmesine vesile oluyorsa aslında söylenecek çok ta fazla bir şey kalmamış gibi bize armağan edilen DEMOKRASİ altında gelişen batı EMPERYALİZMİ nin meyvelerini toplamakla meşgulüz malesef!Sırf şu iktidarı al aşağı etmek için ulusalcısı,milliyetçisi,alevisi,dinsizi ,donsuzu Erdoğan gitsinde ne olursa olsun moduna girip Ekmel de birleşip cumhurbaşkanlığına bile destek noktasında bir ortak dil üretebilirken ,zaten zar zor bir araya gelmiş yüzde elli lik bir oy kitlesini de ancak eleştirisel,demokratik haklarını kullandırmak vesilesi veya zorlaması ile adı her ne olursa olsun BU OLAYLAR larla kışkırtıyorlar amaç belli!

Allah memlekete zeval vermesin ne diyeyim.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Gönül verenler kırılacak ama söylemek durumundayım: Biz Chp (Shp) ve Mhp iktidarlarını da gördük, birebir yaşadık. Ak parti gider, iktidar namzeti bu partiler başa gelirse, bugünleri ararız.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Gönül verenler kırılacak ama söylemek durumundayım: Biz Chp (Shp) ve Mhp iktidarlarını da gördük, birebir yaşadık. Ak parti gider, iktidar namzeti bu partiler başa gelirse, bugünleri ararız.

Susurluk Kazası, 3 Kasım 1996’da saat 19.25 sularında Balıkesir- Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, yasadışı polis- mafya- aşiret ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal.


O günlerden bugüne zar zor geldik. Tekrar o günlere gelmek çok kolay.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
Susurluk Kazası, 3 Kasım 1996’da saat 19.25 sularında Balıkesir- Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, yasadışı polis- mafya- aşiret ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal.


O günlerden bugüne zar zor geldik. Tekrar o günlere gelmek çok kolay.

o günlerden hangi günlere geldik muhterem lafons kardeşim, Alemlerin Efendisine hakaret eden bakanın bulunduğu dönememi, bayrağımızın indirildiği dönememi, adalet sarayında ve makamında, rehin alınıp, İnşaAllah şehid olmuş, savcı, döneminemi.... elin gavuru sistemini çok iyi kurmuş, dindarlar ve ortada kalmışlar, siz, AKP ye , siz solcular ve dinsizler, sizde chp ye, siz milliyetçi takılanlar siz mhp ye, siz kürtçüler ve ermeni çocukları sizde hdp ye...siyonizm arabasının, 4 tekeri... bana sp yemi verelim diye sorma, abicim...
 
Üst