Salihler Hakkında Aşırılık Şirk Sebebidir

kadem

Profesör
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
1,622
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Salihler Hakkında Aşırılık Şirk Sebebidir


Bu olaydan anlıyoruz ki, salihler hakkında aşırı muhabbet, insanoğlunun şirke düşmesine sebep olabilir. Buradaki aşırılıktan murad, söz ve itikatla onları tazimde aşırı (ifrata) gitmektir.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Ey kitap ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri söylemeyin. Meryemoğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi ve O'nun Meryem'e yönelttiği kelimesidir." (Nisa: 4/171)

Yani tazimde aşırı giderek onu, Allah'ın (c.c.) ona verdiği dereceden daha fazla yüceltip, Allah'tan (c.c.) başkasına layık olmayan makama koymayın.

Buradaki hitap her ne kadar ehli kitaba ise de, umumidir ve bütün ümmetlere şamildir. Allah (c.c.) onları, Hristiyanların İsa (a.s.) ve Yahudilerin Uzeyir (a.s.) hakkında düştükleri gibi bir hataya düşmemeleri için sakındırmıştır.

Ömer'den (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Hristiyanların İsa'yı överek göklere çıkardıkları gibi, siz de beni övüp göklere çıkarmayınız. Ben ancak bir kulum, benim için Allah'ın kulu ve Resulü deyiniz." (Buhari; Enbiya: 44, Darimi; Rikaak: 68, Ahmed; 1/23-24, 47.)

Yani beni överken haddi aşmayı, sonra beni Allah'ın (c.c.) bana verdiği derecenin üstüne çıkarmış, hristiyanlarıh yaptığını yapmış olursunuz. Nitekim hristiyanlar İsa (a.s.) hakkında böyle yaptılar ve sonunda onu ilah edindiler.

Bu uyarıya rağmen, cahiller ve hurafeciler Rasulullah'ın (s.a.v.) emirlerine karşı gelerek, onun yasakladığını yaptılar. Hristiyanların aşırılığının ve şirklerinin benzerini uygulayarak, evliya ve salihlerin kabirleri üzerine kubbeler ve mescitler yaparak, oralarda namaz kıldılar. Bu namazlar her ne kadar Allah (c.c.) için olsa da bununla kabir sahiplerini tazim etmek istediler, kabirlerini tavaf ettiler, sıkıntılarını gidermek üzere onlardan yardım dilediler, ihtiyaçlarını gidermeyi istediler, evliyaların türbelerinde kılınan namazları mescitlerde kılınan namazlardan daha faziletli olarak gördüler.

Aişe (r.a.) Rasûlullah'tan (s.a.v.) şöyle rivayet etmiştir:

"Peygamber (s.a.v.) son hastalığa yakalandığında yüzünü benekli bir peçe ile örter, nefesi daralınca açardı. Böylesine sıkıntılı bir esnada şöyle buyurdu:

"Allah'ın laneti Yahudiler ve Hristiyanlar üzerine olsun. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescit haline getirdiler."

"Böylece ümmetini onların yaptıklarından sakındırdı. Eğer öyle olmasa idi, onun kabri açık tutulurdu, fakat mescit edinilmesinden korkuldu." (Buhari; Namaz: 55, Müslim; Mesacid: 22, Nesai: Mesacid: 13.

Rasulullah (s.a.v.) peygamberlerin ve salihlerin kabirlerinin mescit, kilise ve mabed edinilmesini yasaklayarak böyle yapanları lanetledi. Bunu yaparlarken her ne kadar mescit edinme gayesiyle yapmasalar bile itibar isme değil manayadır. Peygamberlerin ve salihlerin kabirleri üzerine kubbe ve mescit yapanlar lanetlenmiştir. Burada "Alim ve salihlerin diğerlerinden ayırt edilmemeleri için, onların kabirleri üzerinde böylesi binalar yapmak caizdir" diyenlerin sözleri de reddedilmiş oluyor. Peygamberlerin kabirleri üzerinde mescit yapılması lanetlenince, diğerleri öncelikle lanetlenmiş olur. (Teysir el-Aziz el-Hamid))

Cahiller bu konuda o kadar aşırı gittiler ki, Allah'tan (c.c.) başkasından istenmesi açıkça şirk olan bazı taleplerini, şiir ve edebi sözlerle, peygamberden ve salihlerden istemeye başladılar. Onların gaybı bildiklerini söylediler. Bazıları o kadar ileri gittiler ki;

"Rasûlullah'ın (s.a.v.) dünyadan ayrılmadan önce olmuş ve olacak her şeyi biliyordu" dediler. Böylece Kur'an-ı Kerim'in açık naslarına muhalefet ettiler.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Gaybın anahtarları O'nun katımladır. O'ndan başkası onu bilmez..." (En'am: 6/59)

"Saatin (Kıyametin ne zaman kopacağının) ilmi muhakkak Allah'ın yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse hangi yerde öleceğini bilmez. (Her şeyi) bilen, (her şeyden) haberi olan, yalnız Allah'tır." (Lokman: 31/34)

Allah (c.c.) peygamberlerinden haber verirken şöyle buyurmuştur:

"Eğer gaybı bilseydim, elbette çok hayır (mal ve menfaat) elde ederdim ve bana kötülük dokunmazdı..." (A'raf: 7/188)

"De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez." (Neml: 27/65)

Bu ayette görüldüğü gibi gaybı Allah'tan (c.c.) başka kimse bilemez.

Onun için Aişe (r.a.):

"Herkim Muhammed, gaybı biliyor diye iddia ederse, Allah'a (c.c.) en büyük iftirayı yapmıştır." (Müslim; İman: 77.) demiştir. Resûlullah'ın bazı gaybi bilgileri bildirmiş olması ancak Allah'ın (c.c.) vahyi ile olmuştur.

Yeryüzünde şirk, ilk olarak salihler hakkında aşırı sevgi yüzünden ortaya çıkmıştır. İlkinden sonuncusuna kadar bütün peygamberler, insanları onları yaratanın Allah (c.c.) olduğu inancına değil yalnız Allah'a (c.c.) ibadete davet etmişlerdir. Çünkü daha önceden belirttiğimiz gibi, müşrikler herşeyin yaratıcının Allah (c.c.) olduğunu bilmekteydiler.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Sen bize babalarımızın ibadet ektiklerini terkederek yalnız Allah'a ibadet edelim diye mi geldin." (A'raf: 7/70)

Büyük şirk: Secde, adak vb. ibadet çeşitlerinden herhangi birini Allah'tan (c.c.) başkasına yapmaktır

Küçük şirk ise, riya, tazim kastı olmaksızın yaratıklardan birinin adına yemin etmek gibi ibadet seviyesine ulaşmamış amelleri Allah'tan (c.c.) başkası için yapmaktır.

Şair Ahmed Muharrem şöyle demiştir:

Şirkin fitnesi var ya, fitneler içinde yoktur benzeri.

Allah'tan başka kuvvetler içinde bir ilah yok ki, ona ibadet edilsin ve ondan korkulsun.

O, mülkün malikidir, O'nun şanına ibadet edilir ortağı, olmaktan münezzehtir.

Hayatta olan bir kişinin yine hayatta olan başka birisinden, yaratılanların yapabileceği bir şeyi istemesinde veya yardım talep etmesinde ise bir sakınca yoktur.
 
Üst