Salâvât-ı şerife

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
SALÂVÂT-I ŞERİFE
Allah-u Teâlâ, kulu ve resulü Muhammed Aleyhisselâm'ın fazilet ve meziyetini, şeref ve haysiyetini, yüceler yücesindeki mevkisini çok açık bir şekilde beşeriyete ilân etmiştir.
Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber (Muhammed)e çok salât ve senâ ederler.Ey iman edenler! Siz de ona salât-ü selâm getirin ve tam bir teslimiyetle gönülden teslim olun." (Ahzâb: 56)
Bu Âyet-i kerime'de apaçık bir emir var. Allah-u Teâlâ'nın bizzat kendisi ve melekleri Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine salât-ü selâm getiriyor. Bu ise Resulullah Aleyhisselâm'a en büyük iltifât-ı ilâhî'dir, açık bir fermân-ı ilâhî'dir. İnanan mümindir, inanmayan kâfirdir.
Binaenaleyh Resulullah Aleyhisselâm'ı hafif ve basit tutanlar var ya! "Adam sende, Abdullah'ın menisinden ibaret!" diyenler var ya! Bunlar İslâm değildir. Kim? Kim olursa olsun.
Zira bu Âyet-i kerime'yi inkâr etmişlerdir, ona salât-ü selâm getirmeyi şirk kabul etmişlerdir. Resmen Âyet-i kerime'yi inkâr ediyorlar. Üstelik Allah-u Teâlâ:"Tam bir teslimiyetle teslim olun!"buyuruyor. Onlar teslim olmadıkları gibi, ona karşı yapılan tâzimi şirk kabul ediyorlar.
Kim ki bu Âyet-i kerime'yi kabul etmezse, Resulullah Aleyhisselâm'a gönülden bağlı olmazsa ve salât-ü selâm getirmezse, bu ilâhî hükmü reddettiği için küfre düşer. O artık müslüman değildir.
Ey Vehhâbîler! Siz bu ilâhî emre inanıp, iman edip salât-u selâm getiriyor musunuz? Yoksa küfürde mi kaldınız? Ben sormuyorum, kendi kendinize sorun.
Gerçek olan Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'tir. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyurur ki:
"Bir kimse indinde ismim zikrolunur da bana salât-ü selâm getirmezse bana cefâ etmiş olur."(Câmiü's-sağir)
"Bana salâvat getirmeyi unutan kimse cenetin yolunu şaşırır." (İbn-i Mâce)
Beni diyor demeyin. Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'leri size delil olarak gösteriyorum.
Peygamber'ine Allah-u Teâlâ'nın salâtı; onu en yüce makamda anması, onu rahmeti ile rızâsı ile tebcil, tebrik ve tâzim etmesidir.
Meleklerin salâtı ise; istiğfarda bulunmalarıdır. İnsanlarınki de öyledir.
Ne yüce mertebedir ki, onu yaratan ona salât-ü selâm getiriyor, sevgili Peygamber'ini anıyor, tebrik ediyor. Ulvî makamındaki melekler de onun için mağfiret diliyorlar, senâ ediyorlar.
Bu nimet ve şereften üstün bir ikbal ve ikram düşünülemez.
Sonra da süfli âlemdeki insanlara Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine salât-ü selâm getirmelerini emrediyor.
Müminler bu sayede kendilerini zulmetten nura kavuşturan, ulvî ufukların kapılarını açan peygamberlerine; salât ve selâmlarını, hürmet ve tâzimlerini, övgü ve senâlarını, minnettarlıklarını arzetmiş oluyorlar.
Bu vesile ile de Allah katında itibar kazanmış, birçok ecir ve mükafatlara nâil olmuş oluyorlar.
Sâdık müminler asırlar boyu o Nur'un aşkında ve şevkinde yaşamışlar, ona karşı besledikleri muhabbet bağından bir an olsun ayrılmamışlar, salât-ü selâm ile tebcil etmekten geri durmamışlardır.
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Ramazan ayına erdiği halde kendisini af ettirmeye muvaffak olamadan bu ayı çıkaran kimsenin burnu sürünsün! Anne-babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürünsün. Ben yanında anıldığım halde bana salâvât getirmeyen kimsenin de burnu sürünsün!"(Tirmizî: 3539)
Binaenaleyh Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in ism-i şerif'leri anılınca: "Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed" diye salâvât-ı şerife getirmek her müminin üzerine vâcibdir, bundan fazlasını söylemek sünnettir.
Bir kimseyi çok anan, onu çok seviyor demektir. Kişi her zaman sevdiği ile beraber olur.
Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'te:
"Kıyamet günü insanların bana en yakın olanı, üzerime çok salât gönderendir."buyuruluyor. (Tirmizî: 484)
Ebu Talha -radiyallahu anh- buyurur ki:
Bir gün Resulullah Aleyhisselâm yüzü sevinçli olduğu halde geldi. "Yüzünüzde bir sevinç görüyoruz!" dedik.
Buyurdular ki:
"Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: Yâ Muhammed! Rabb'in diyor ki: 'Sana salâvât okuyan herkese benim on rahmette bulunmam, selâm okuyan herkese de benim on selâm okumam sana yetmez mi?'"(Nesaî)
Salât-ü selâm her zaman getirilebilir. Kerahat vakitlerinde bile okunmasında mahzur yoktur. Bilhassa Cuma gecesinde ve gündüzünde salâvât-ı şerife okumakla fazla meşgul olmalıdır.
Evs bin Evs -radiyallahu anh-den rivâyete göre, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Günlerinizin en faziletlisi Cuma günüdür. O günde benim üzerime çok salâvât getirin. Zira sizin salât ve selâmlarınız bana arz olunur." buyurdu.
Ashab-ı kiram -radiyallahu anhüm-:
"Yâ Resulellah! Getirdiğimiz salâvât size nasıl arz olunur, halbuki siz çürümüş bulunacaksınız."dediklerinde, Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle cevap verdiler:
"Allah-u Teâlâ peygamberlerinin cesetlerini yeryüzüne haram kılmıştır." (Ebu Dâvud)
Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'te ise şöyle buyurulmaktadır:
"Yeryüzünde Allah'ın gezici melekleri vardır. Ümmetimin selâmını bana tebliğ ederler."(Nesâî)
Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı'ndan bir zât:
"Yâ Resulellah! Allah-u Teâlâ bize senin üzerine salât-ü selâm göndermemizi emir buyurdu. Size nasıl salât-ü selâm getirelim?"diye sordu.
Bunun üzerine bir müddet sükut etti. Orada bulunanlar bu sükutun uzamasından dolayı:"Keşke sormasa idi."diye temenni ettiler. Daha sonra Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Salli-Bârik duâlarının okunmasını söylediler. (Müslim: 406)
"Ey Allah'ım! Rahmetini Muhammed Aleyhisselâm'ın ve onun akraba ve taalukâtının, itaatkâr ümmetinin üzerine indir. Nasıl ki İbrahim Aleyhisselâm ve onun âile fertlerine nâzil buyurmuşsun.
Şüphesiz ki bütün hamdler ve yücelikler sana mahsustur."
"Ey Allah'ım! Muhammed Aleyhisselâm'ın onun akraba ve taalukâtının, itaatkâr ümmetinin bereketlerini daima artır. Nasıl ki İbrahim Aleyhisselâm ve onun âile fertlerinin bereketlerini artırdığın gibi.
Şüphesiz ki bütün hamdler ve yücelikler sana mahsustur."
Ebu Hümeyd es-Saîdî -radiyallahu anh-den rivayete göre, Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm-: "Yâ Resulellah sana nasıl salâvât getirelim?"diye sordular.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise buyurdular ki:
"Ey Allah'ım! Muhammed'e, zevcelerine ve zürriyetine rahmet kıl, İbrahim'e rahmet kıldığın gibi.
Muhammed'in, zevcelerini ve zürriyetini mübarek kıl, İbrahim'i mübarek kıldığın gibi.
Şüphesiz ki bütün hamdler ve yücelikler sana mahsustur." (Buhârî-Müslim)

http://www.hakikat.com/anabuay.html
 
Üst