Ona Sevdiğinizi Söyleyin ;)

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com

DOĞDUĞUN GÜN
BABA: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Ne kadar güzel gülümsüyor. Hoşgeldin Dünya'ma minik prensesim
MİNİK PRENSESİ: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.

5 YAŞINDA
BABA: Prensesim benim, güzel minik prensesim.
Söyle bakalım baban sana ne alsın?
MİNİK PRENSESİ: En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.

10 YAŞINDA
BABA: Gittikçe yaramaz oluyor, kime cekti bu kız?
Onunla zaman geçirmeye bayılıyorum.
MİNİK PRENSESİ: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi bir erkekle evleneceğim. Onunla zaman geçirmeye bayılıyorum.

15 YAŞINDA
BABA: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
MİNİK PRENSESİ: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?

20 YAŞINDA
BABA: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyaci kalmadı tabi. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda. Zaten evi de sürekli erkekler arıyor.
Galiba Minik prensesim elden gidiyor.
MİNİK PRENSESİ: Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli?
Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım.
Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!

25 YAŞINDA
BABA: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor.
MİNİK PRENSESİ: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.

30 YAŞINDA
BABA: Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
MİNİK PRENSESİ: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi.

40 YAŞINDA
BABA: Minik prensesim benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
MİNİK PRENSESİ: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 YAŞINDA
BABA: Minik prensesimin mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim.Her şeyi kendi başardı. Onunla çok gurur duyuyorum.
MİNİK PRENSESİ: Babam icin çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır
değilim.İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 YAŞINDA
BABA: Hiç bir zaman seni ne kadar çok sevdiğimi unutma Minik prensesim! Ne kadar uzağada gitsem hep seni gözlüyor ve koruyor olacağım.Elveda Minik prensesim.
MİNİK PRENSESİ: Beni sensiz bırakamazsın baba.
Ben kimin omuzlarında ağlayacağım,
kim tüm kalbiyle koşacak yardımıma?
Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol.
Ve hep yanımda olduğunu hissettir.
Sensiz ne yapacağımı bilmiyorum ben baba ?

55 YAŞINDA
KRALI ARTIK UZAKLARDA OLAN MİNİK PRENSES:
Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim diyemiyorum, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni çok sevdiğimi asla unutma baba...
SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM BABACIĞIM, SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM...

SEVDİKLERİNİZE SEVGİNİZİ GÖSTERMEYİ ASLA YARINA ERTELEMEMENİZ DİLEKLERİMLE
 

NuRuDiLara

Asistan
Katılım
30 Ara 2006
Mesajlar
455
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Yapmadığım birşey için sonradan pişman olmaktan çok korkarım bu yüzden herzaman yapıp pişman olmayı tercih ederim (Günahlar değil tabi)

ben de söyledim..Seni seviyorum dedim.En azından bunu hakettiğini düşünüyorum.Ve Onu gerçekten seviyorum Rabbim onun sevgisini de bana bağışlasın inşallah...
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bir adam vardı. O sırada oradan birisi geçti. Rasulullah’ın yanındaki adam, “Ya Rasulullah! Ben şu adamı Allah rızası için seviyorum.” dedi.
Rasulullah, “Bunu kendisine söyledin mi?” diye sordu.
Adam, “Hayır!” dedi.
“Git, ona sevdiğini bildir!” buyurdu.
Adam, gidene yetişti, “Seni Allah için seviyorum!” dedi.
Öbür adam da ona, “Kendisi için beni sevdiğin Allah da seni sevsin!” diye karşılık verdi.




Selamla...


konuyu okuyunca güncellemek istedim...
ve nergihan'ın bu güzel paylaşımını alarak güncelledim...
herkes okur inşaAllah...

ertelemiyelim, sonraki pişmanlık, pişmanlık olarak kalıyor...
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
UNUTMA !

Pazartesi farkında olmadan Salı.. Salıda Çarşamba oluyorsa... Perşembe geldiğinde haftasonu için geri sayılıyorsa, Birinci hafta yerini ikinciye, ikinci üçüncüye, Ocak Şubat'a, Şubat Mart'a derken Nisan olduğunda yaz geliyor diye mutlu olunmuyorsa; O zaman günümüzü gün etmiyoruz..Bence Günümüzü Yarın Ediyoruz...

Günüzü YARIN ETMEYİ Bırakında.. GÜNÜNÜZÜ GÜN EDİN....:))


İnsan biraz çocuk olmalı, bir balon gördüğünde istiyorum diye tutturup
ağlayabilmeli
İnsanın bir annesi olmalı, eteğini çekiştireceği
İnsan yolda yürürken birazda etrafına bakmalı, değişik hayatları görmek için

İnsan gecenin bir vakti yatağından fırlayıp, seni seviyorum diye bağırmalı
İnsan sabah uyandığında yatağının baş ucunda bir gül ile bir not bulunmalı,
uyandırmaya kıyamadım
İnsan heyecan duymalı, yeni günün getirdiği ışıklar için
İnsan sinirlenmeli, kavga etmeli inandığı değerler için
İnsan arada aşık olmalı, sonunda acı olduğunu bilerek
İnsan bazen de sarhoş olmalı, bir türkü tutturup sokakları arşınlamalı
İnsan anlamsızca beklemeli telefon çalmasını, belki arayan odur diye
İnsan efkarlanmalı tabii biraz da; belki hiç olmayacak şeylere sırf efkar
olsun diye
İnsan ara ara kocaman olmalı, dünyalar kadar; herkesi kucaklamalı
İnsan bazen kendi olmalı, bazen herkesten bir parça
İnsan bazen de aptal olmalı, inanmak istediği şeylere inanmalı
İnsan gerçek olmalı, rüya görebilmek için
İnsan ölmeli zamanı gelince Velhasıl güzelim,
insan olmak zor zanaat..

YAŞAMAK fırsattır , yararlanmayı bil.
YAŞAMAK güzelliktir, kıymetini bil.
YAŞAMAK mutluluktur, tatmayı bil.
YAŞAMAK rüyadır, gerçekleştirmeyi bil.
YAŞAMAK meydan okumasıdır sana,karşı çıkmayı bil.
YAŞAMAK görevdir,tamamlamayı bil.
YAŞAMAK oyundur, oynamayı bil.
YAŞAMAK servettir, korumayı bil.
YAŞAMAK aşktır, sevgidir, keyfini çıkarmayı bil.
YAŞAMAK bilmecedir, çözmeyi bil.
YAŞAMAK hüzündür, aşmayı bil.
YAŞAMAK verilmiş bir sözdür, tutmayı bil.
YAŞAMAK şarkidir, söylemeyi bil.
YAŞAMAK mücadeledir, kabullenmeyi bil.
YAŞAMAK trajedidir, göğüslemeyi bil.
YAŞAMAK şanstır, kullanmayı bil.
YAŞAMAK çok kıymetlidir, mahvetmemeyi bil.
YAŞAMAK yaşamaktır,uğruna savaşmayı bil.
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Bugün...
Evet, evet. Bugün, kızgın olduğun kim varsa karşısına geç.
Onun yüzüne dikkatle bak.
Ta, gözlerinin içine.


Minicik pırıltıları yakalamaya, ifadeleri çözmeye çalış,
gözbebeklerinde SON DEFA!!
Ve onun gözlerinden ayırmadan gözlerini, şu sözü anımsa:
O, çok kısa bir zaman sonra ÖLECEK!
Senin için çok kısa zaman ne demektir?
Üç gün!..
Üç gün sonra öleceğini biliyorsunuz artık onun; ama o bilmiyor.
Davranışın değişir mi ona karşı?
Üç gün sonra ölecek bir yakınınız sizi kızdırabilir mi?
Veya ona kızdığın olay gerçekten kızmaya değer mi?
Üç gün çok mu kısa?..
Onun gönlünü bile almaya yetmez mi?
O zaman otuz gün sonra onun "bir daha gönlünü alamayacağın uzaklığa" taşınacağını düşün.
Kabri başında oturup ağlamak mı,
yoksa dizi dibinde oturup konuşmak mı daha kolay, daha az can acıtıcı????
Bırakalım hadi üç günü, otuz günü...
O insanın ücyüz, hadi ücbin gün sonra öleceğini hesap edin.
Çok mu uzun!...
Bitmeyecek kadar mı?..
Bugün... Evet bugün bir görünmez gözlük tak gözüne ve çevrene onunla bak.
Ailen'deki insanlara bu gözlükle bak...
Okuldaki veya işyerindeki arkadaşlarına bu gözlükle bak.
Ve hatta bu yazıyı, o gözlükle oku;
YARIN YOK
Bugün herkese, her yere ve her şeye dikkatle bak...

AYNALARA BİLE!!


alıntı...
 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0

DOĞDUĞUN GÜN
BABA: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Ne kadar güzel gülümsüyor. Hoşgeldin Dünya'ma minik prensesim
MİNİK PRENSESİ: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.

5 YAŞINDA
BABA: Prensesim benim, güzel minik prensesim.
Söyle bakalım baban sana ne alsın?
MİNİK PRENSESİ: En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.

10 YAŞINDA
BABA: Gittikçe yaramaz oluyor, kime cekti bu kız?
Onunla zaman geçirmeye bayılıyorum.
MİNİK PRENSESİ: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi bir erkekle evleneceğim. Onunla zaman geçirmeye bayılıyorum.

15 YAŞINDA
BABA: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
MİNİK PRENSESİ: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?

20 YAŞINDA
BABA: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyaci kalmadı tabi. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda. Zaten evi de sürekli erkekler arıyor.
Galiba Minik prensesim elden gidiyor.
MİNİK PRENSESİ: Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli?
Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım.
Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!

25 YAŞINDA
BABA: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor.
MİNİK PRENSESİ: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.

30 YAŞINDA
BABA: Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
MİNİK PRENSESİ: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi.

40 YAŞINDA
BABA: Minik prensesim benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
MİNİK PRENSESİ: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 YAŞINDA
BABA: Minik prensesimin mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim.Her şeyi kendi başardı. Onunla çok gurur duyuyorum.
MİNİK PRENSESİ: Babam icin çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır
değilim.İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 YAŞINDA
BABA: Hiç bir zaman seni ne kadar çok sevdiğimi unutma Minik prensesim! Ne kadar uzağada gitsem hep seni gözlüyor ve koruyor olacağım.Elveda Minik prensesim.
MİNİK PRENSESİ: Beni sensiz bırakamazsın baba.
Ben kimin omuzlarında ağlayacağım,
kim tüm kalbiyle koşacak yardımıma?
Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol.
Ve hep yanımda olduğunu hissettir.
Sensiz ne yapacağımı bilmiyorum ben baba ?

55 YAŞINDA
KRALI ARTIK UZAKLARDA OLAN MİNİK PRENSES:
Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim diyemiyorum, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni çok sevdiğimi asla unutma baba...
SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM BABACIĞIM, SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM...

SEVDİKLERİNİZE SEVGİNİZİ GÖSTERMEYİ ASLA YARINA ERTELEMEMENİZ DİLEKLERİMLE


cok duygulandim okuyunca ..tesekkürler bu güzel paylasim icin
ufff babami özledim ..su günler cabuk gecsin
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
Bana sakın 'seni seviyorum' deme, imtihanım olmaya yaklaştırır bu seni, sahibi olmadığım şeye elim uzanır...sahiplendikçe kaybın da o denli zorlaşır. İlla bir şey diyeceksen, 'seni ve herkesi, içimdeki sevilme duygusunu ve sevme ihtiyacımı karşılamak için değil, ancak ve sadece Rab'den ötürü seviyorum' de. 'Kayıp gözüyle bakma, bir "öte" var' deme. Ötede Buluşmanın Hayalini Kurduğum'la arama girme...
 

necmunNEHAR

Doçent
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
507
Tepkime puanı
160
Puanları
0
Ne hoş paylaşımlar bunlar.. başta Arzu kardeşimin olmak üzere herkesin yüreğine sağlık.. şarkı sözleri geldi aklıma :))

"Sevipte susuyorsun ayıp,yazık. daha gerçek ne var hayatta? hem ne var korkup kaçacak bunda?" dese de, sanırım çoğumuz korkağız...
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Sevgi Dolabı...

6kzf.jpg


Düşünün ki önünüzde bir dolap var. Bu dolapta 4 bölüm var. Her bölümde kutular. Bu kutuların içinde sevginiz ve nefretiniz var. En üst bölümdeki kutularda ‘en çok sevdiklerinizi’ saklıyorsunuz.
İkinci bölümde "Seviyorum ama fazla da güvenmiyorum" dediklerinizi.
Üçüncü bölümde "herkes gibi biri benim için" dediklerinizi.
Ve en altta da "nefret ediyorum veya kesinlikle güvenmiyorum" diye adlandırdıklarınızı.
Buraya kadar her şey tamam.
Asıl sorgu şimdi başlıyor. Siz hiç en üst bölüme koyduğunuz birisini, bir tek söz yüzünden, en alt bölümdeki kutulara kattınız mı?
Değerinden fazla değer verdiniz mi birine? Ya nefret ediyorum dediğiniz birini zaman ile sevdiniz mi? Siz hiç yanıldınız mı? Utandınız mı o bir zamanlar arkasından attığınız kişinin şuanda en yakın dostunuz olduğu için? Hiç itiraf ettiniz mi "seni hiç sevmezdim" diye?
Ya da hiç kızdınız mı "ne de çok güvenirdim sana" diye.
İnsan hiç ‘bir söz’ ile en sevdiğini en nefret ettiği kişilerin arasına katabilirimi? Doğru mu? Bir zamanlar göklere çıkarttığınızı yerin dibine atmak olur mu? Yakışır mı size?
Hâlbuki bir zamanlar aranızdan su sızmazdı. Yeri gelir ekmeği bile paylaşırdınız, kaldı ki düşünceleriniz, duygularınız. Bu kadar çok şeyi paylaştığın birini tanımamazlıktan gelebilir misin?
Sizlere bir tavsiye.
Hiç bir zaman ilk gördüğünüz birini ‘sevmedim’ diyerek, dolabınızdaki en alt bölümdeki kutulara atmayın. Zaman tanıyın, sabredin. Gerekirse kutulara kaldırmayın, dolabın önünde bekletin. Zamanı geldiğinde o kişi zaten dolabında bir bölümü kendi seçecektir. Aynı şekilde, ilk gördüğünüz birine ‘sanki 10 yıldır tanıyorum’ diyerek, en üst bölüm’e kaldırıp, yere göğe sığdırmayın. Arkadaşlık, dostluk ve en önemlisi sevgi zaman ister. Senin haberin olmadan o dolabında kendine yer bulacaktır. Yeter ki siz sabredin ve dolabınızı geniş tutun.
Dolabınızın en üst bölümündeki kutuları Asla atmayın. Değerli bir hazine gibi saklayın. En alt kattakileri de her hafta çöpe boşaltın. Göreceksiniz, gün gelecek dolabınız sadece ‘Sevdikleriniz’ ile dolacaktır. İşte o zaman gerçek mutluluğu bulacaksınızdır.
Bir şey daha. Bu dolap herkeste vardır.
O sizin sevginizi barındırdığınız kalbinizdir.
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Ona “Sevdiğinizi” Söyleyin

2w605.jpg


Öğretmen, yetişkin sınıflardan birisine şöyle bir ödev verir:

- “Sevdiğiniz birine gidin ve ona kendisini sevdiğinizi söyleyin.”

Bir sonraki dersin başında ise öğrencilerden birisi söze şöyle başlar:

- Geçen hafta bize bu ödevi verdiğinizde size sinirlenmiştim. Bu sözleri söyleyebileceğim hiç kimsenin olmadığını düşünüyordum. Eve giderken bir anda yüreğimin sesine kulak verdim. İşte o zaman kime “Seni Seviyorum” diyeceğimi anladım.

Bundan beş yıl önce babamla aramızda bir tartışma geçmişti ve o günden bu yana bu sorunu çözememiştik. Önemli aile toplantılarının dışında birbirimizi görmemeye çalışıyorduk ve hemen hemen hiç konuşmuyorduk. Eve vardığımda babama kendisini çok sevdiğimi söylemeye hazırdım. Bu kararı almak bile üzerimden büyük bir yük kaldırmıştı. Saat 5:30′da annemle babamın evinin kapısını çaldığımda kapıyı babamın açması için dua ettim. Çünkü kapıyı annem açarsa kendimi tutamayıp, ona kendisini sevdiğimi söylemekten korkuyordum. Fakat Allah yardım etti ve kapıyı babam açtı. Hiç zaman kaybetmeden eşikten adımımı attım ve :

- “Baba, buraya seni sevdiğimi söylemeye geldim” dedim. Babam sanki bir anda başka bir adam olmuştu. Yüzündeki ifade yumuşadı, kırışıklıklar yok oldu ve ağlamaya başladı. Kollarını açtı, beni kucakladı ve bana :

- “Ben de seni seviyorum oğlum, ama bunu hiçbir zaman dile getirmedim” dedi.

Fakat sizlere asıl anlatmak istediğim esas nokta bu değil. Babamı ziyaretimden iki gün sonra babam bir kalp krizi geçirdi ve hala hastanede. Şimdi yaşam savaşı veriyor. Şimdi sizlere şu mesajı vermek istiyorum:

- “Yapmanız gerektiğine inandığınız hiçbir şeyi ertelemeyin. Ya babama olan sevgimi ifade etmek için hala bekliyor olsaydım? Yapmanız gerekeni hemen yapın, hiç beklemeden…

?

Ah ki giden zaman geri gelmiyor…


alıntı...
 
Üst