Mektuplaşmak mahpusların hakkı mı?
Sen askerlik yaptın değil mi mugalata?
ASKERDE bile asker mektupları okunur, gelen giden zarflar kontrol altındadır.
MAHKUMLARa gelelim.
Bu hain herhangi bir mahkum değil, onbinlerce insanan hayatına mal olmuş bir terör örgütünün başı.
Bu hainin adeta bir DEVLET ADAMI edasıyla başka devlet adamlarıyla yazışması vs. hakkaten sizce normal mi?
Ağırlaştırılmış müebbete mahkum bir hainin BU KADAR RAHAT ETMESİ normal mi sizce?
Asker mektubu da okunur, mahpus mektubu da. Öcalan'ın mektubu da herhalde okunmuştur.
Öcalan Esad'a da 2011'de mektup yazmış. Dün onu okudum.
Öcalan, evet, binlerce insanın hayatından sorumlu birisi. Suçlu biri ve işlediği suçun cezasını da çeken birisi.
Ama bu kadar değil. Öcalan sadece kendi başına bir birey değil, aynı zamanda bir örgütün lideri ve halkın bir kısmının peşinden gittiği bir insan. Politik bir gücü, etkisi var. Dolayısıyla bundan gelen bir hareket alanı genişliği var. Devlet yetkililerinin kendisiyle görüşmeler yapmasında olduğu gibi. Bu tamamen realiteyle ilgili bir durum.
Hukuk denilen kurum sonuçta güç ilişkilerinin dengesinde biçimlenir. Kazanan kendi hukukunu uygular. Güçlenen de bu hukuka müdahale eder.
Bu nedenle Öcalan belki yakın zamanda ev hapsine çıkabilir. Belki de en sonunda tamamen serbest de kalabilir.
Bu olursa, Öcalan serbest kalırsa, işlediği suçların cezasını çekmeden çıkmış olur ve haksızlık olur. Ama öte yandan da politik bir gerekliliğin, mecburiyetin tescili anlamına da gelir.
Zorun, toplumca benimsenmiş bir meşruiyete daima sahip olması işte bu nedenle önemlidir. Aksi halde böyle sorunlar zamanla ortaya çıkabiliyor.
Bu devlet geçtiğimiz dönemde Kürd'lerimizin üzerine öyle zalimce ve gayrı-meşru biçimde gitmeseydi, bu reel durum yaşanmayacaktı.
"Ben devletim, istediğimin ağzına dışkı da sokarım, jop da" derse, sonunda işte böyle, tek bir insanın ağzına bakar hâle getirirler.
Bu durum yeni de değildir. Osmanlı tarihinde de devlet, baş edemediği eşkiyayı düze indirmek için çok defa anlaşma yoluna gitmiştir. Mesela Çakırcalı Mehmet Efe.