Erdal Eren’le neler konuştunuz? Ne yaptı sizi görünce?
Erdal’ın hücresinin kapısını açtılar. Karaltıyı gördüm ben. Erdal arkasını bize dönmüş, yüzü duvara bakıyordu. Talimat böyleymiş. Komutan gelirse arkan dönük tutuluyorsun. Komutan içeri girip seslendi: “Erdal yüzümüze bakabilirsin!” Bunu üç kere söyledi. Bu da talimatlar gereğiymiş. Erdal bize döndü. Bir komutan ve biz... Dört kişiydik hücresinde. Emin Çölaşan kilitlendi kaldı Erdal’ı görünce, çok etkilendi. Benim de muhabirlik sürecim olduğu gibi bu tür olaylar üzerine ama yarın asılacağını bildiğin bir “çocukla” karşı karşıyasın. Çorum, Kahramanmaraş, Sivas, Malatya, 1 Mayıs olayları, infazlar, kahve taramaları… Bütün bu olayların içinde gazetecilik yapıyorum. Afrika’da kabile savaşlarını da gördüm. On binlerce insanın bir kerede nasıl doğrandığını kareledim.
Nasıl bir diyalog yaşandı aranızda?
Erdal’a sordum; “Bizimle duygularını paylaşır mısın Erdal?” Bana bir baktı Emin Abi ve koluma vurdu. Hani “burada soruları ben sorarım” havasında. Doğru da aslında. Muhtemelen kimin ne yapacağı, hangi görevi üstleneceği yazılmıştı. Ama ben iyi ki de sormuşum. Yanıtladı Erdal: “Beni ibreti âlem için asacaklar. Çünkü hiçbir savunmamı ve söylediklerimi dikkate almadılar. Karar verilmiş. Tamam, erin bulunduğu tarafa doğru bir el sıktım ama vurulan er yüzüstü düştü. Mermiyi benden yese arkaya doğru düşmesi gerekirdi. Arkadan vurulmuştu. Hem de iki mermiyle. Arazi davamız vardı; benim yaşımı büyüttüler; ben 17 yaşındayım 18’ime tamamlamadım! Kemik raporum ortada, bunu dikkate almadılar! Beni burada bitki hâline getirtmek istiyorlar. Ailemle görüştürmüyorlar, gazete bile okuyamıyorum. Çözmek istiyorlar. Halkımı korumak için yaptım. Kitlemi korumak görevini üstlenmiştim, bunun için canımı bile verirdim.” Başbakan hani söylüyor ya; “Diklenmeden dik durmak!” Erdal aynen öyleydi. Son derece ağırbaşlı, bu kadar tertemiz bir yüz. Düşün 17 yaşında çocuk karşında duruyor. Yakası kürklü bir palto var üstünde. Ekim ayı. Nasıl soğuksa o hücre. Konuştuk yatağının üzerinde. Sonra çıktık. Bitmişiz hepimiz duygusal olarak.
Emin Çölaşan ne yapıyordu bu arada?
Emin Çölaşan bana dedi ki; “Yahu kardeşim karşında idam edilecek bir adam var, ona sorulur mu böyle bir durumda duyguların ne diye?” Dedim ki; “Gazeteci duygularını erteleyen adamdır! Şimdi ağlayacağız! Şimdi kafamızı duvarlara vuracağız. Bizim duygulanma hakkımız yoktur! Gazete bizi buraya duygulanmaya göndermedi! Onu son görenler bizleriz. Bak neler çıktı; vasiyetini yazdırdı bize!” Neyse, İstanbul’a geri döndük… Gazeteye geldim. Açtım sayfaları… Flaş, flaş, flaş… Erdal Eren bu sabaha karşı idam
edildi! Odaya kapanıp çöktüm. İki saat ağladım.
Erdal Eren’in idamının yankıları nasıl oldu?
Sonradan Emin Çölaşan bunları anlattı seminerlerde, toplantılarda. Ve bizim öykümüzü de. “Önce İnsanım Sonra Gazeteci” kitabının adı buradan çıkmadır. Ben o soruyu ona iyi ki sordum. Benim meslekteki hocalarımdan biri Hasan Pulur’dur. Onun dediği gibi; “Gazeteci insandır evet. Ama duygularını erteleyebilen insandır!” İnsanlık bizim sayemizde, bizim yarattığımız olanaklarla bir şeye tanıklık eder, haberdar olur. Sen tanık olacaksın önce. Benim bireysel olarak duygusal davranma hakkım olabilir ama bu herhangi biri olduğumda olabilirdi.
Hikâye burada da bitmiyor tabii…
Bütün filmleri gazeteye teslim ettim sonra. Bir kasada sakladılar. Sonra beni Sezen Aksu aradı bir gün. “Biz o fotoğrafı şarkı yaptık” diye. Ne müthiş bir şey. Duyarlılık gösteriliyor, sözler yazılıyor. Onno Tunç yapıyor düzenlemeyi…
ŞARKI NASIL YAZILDI
Sezen Aksu, gazetede yayınlanan Erdal Eren fotoğrafından çok etkilenir. Öylesine masum, öylesine ölümden uzak, öylesine gençtir ki... Sonra bir de hikâyesini okur. O “son bakış” fotoğrafı aksu’yu çok derinden etkiler. Sözleri Aysel Gürel’le yazılır. Ve Onno Tunç’la birlikte bestelenip hayata karışır, bir ağıt gibi söylenir.
SON BAKIŞ
Bir an duruşu gibi,
Ömrün gidişi gibi,
Veda ederken
Aşk ateşi gibi,
Söner iç çekişler.
Aman aman,
Yandım aman…
Acı yüzler
Kurşun gibi izler,
Son bakıştaki o gözler,
Kaldı aklımızda.
TEOMAN’DAN ERDAL EREN ŞARKISI
Ünlü rock’çı Teoman da 17 adlı şarkısını Erdal Eren için yazmıştı…
17
Boşver beni
Mühim değilim.
Bu O’nun hikâyesi.
Çok beyazdı, kir tutardı,
Ömrü kelebek kadardı.
Mektupları şişedeyken
Bir de bakmış deniz
yokmuş.
Tek başına dans ederken
Mutsuzluktan sarhoşmuş.
Daha 17, 17, 17
17’ymiş.