"Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, İsmet Özel"

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Eğitim çalışmalarını sürdüren TOKAD’da (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) “Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, İsmet Özel” konulu bir seminer yapıldı.

Tokat'ta eğitim çalışmalarını sürdüren TOKAD'ın haftalık seminerlerinde Ahmet Örs "Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, İsmet Özel" konulu bir seminer verdi.



Bu üç ismin Müslümanlar ve İslam düşüncesi bağlamında sürekli tartışılan ve önemli bir düşünsel-entelektüel etki uyandıran kişiler olması bakımından önemli olduğunu belirten ÖRS, bu isimler ve etkileri ile ilgili olarak aşağıdaki tespitleri yaptı:

Necip Fazıl Kısakürek


Batılılaşan Türkiye'nin batılı aydınlarına karşı geleneksel çizgiyi, milliyetçi-mukaddesatçı söylemi temsil eden Necip Fazıl, güçlü söyleyişi olan bir şair olarak taraftar kitleleri içinde önemli ve etkin bir isim olmuştur. Sivri dili karşıtları için keskin bir muhalif olarak algılanırken henüz İslam düşüncesinin kendini tevhidi bir çizgi şeklinde gösteremediği dönemlerde dindar kitlelerin siyasallaşmasına ve muhalefet etmesine katkıda bulunmuştur ancak gelenekçi çizgiyi aşamaması sahih bir dil üretmesini engellemiştir.

Necip Fazıl'ın tasavvuru "Büyük Doğu" ismiyle şekillenmektedir. Ancak bu çerçeve en nihayetinde karma bir çerçevedir ve milliyetçi, İslami ve devletçi değerlerin harmanlanmasıyla oluşur. Büyük Doğu marşı bu bağlamda utanç verici mahiyettedir:

BÜYÜK DOĞU MARŞI

Allah'ın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!

Avlanır, kim sana atarsa kement,

Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.



Allah'ın seçtiği kurtulmuş millet!

Güneşten başını göklere yükselt!



Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Nur yolu izinden git, KILAVUZ'un!

Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!



Yürü altın nesli, o tunç Oğuz'un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.



Aynası ufkumun, ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!

Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak!

Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!



Aynası ufkumun, ateşten bayrak!

Babamın külleri, sen, kara toprak!


Necip Fazıl, İslamcı bir şair ve hareket adamı olarak bilinirken müşrik değerlerin Oğuz'uyla nesillerimizi isimlendirir. Burada Seyyid Kutub'un 'Kur'an Nesli' vurgusu ile Necip Fazıl mukayese edildiğinde aradaki fark gayet rahat bir şekilde anlaşılır.

İslam düşüncesiyle ilgili olarak Necip Fazıl'ın birikimi ilmihal düzeyini aşabilmiş değildir. Seyyid Abdülhakim Arvasi ile tanışıklığıyla başlayan tasavvuf süreci onda düşünsel durağanlığa sebebiyet verir. "İslam ve İman Atlası" ilmihal yolculuğu anlayışı doğrultusunda bir eser olarak değerlendirilebilir.

İslami şahsiyetlere dönük pervasız tutumu kabul edilebilir değildir. Düşüncelerini beğenmediği Mevdudi'ye "Merdûdî", Hamidullah'a "Ba'îdullah" demesi gayri ahlaki bir tercihtir ve kendi niteliğini ele verir mahiyettedir.

Necip Fazıl'ın milliyetçi vurgusu son derece belirgindir. "Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur" meşhur mısrası Sakarya Türküsü şiirinde geçer ve bu bağlamdaki bütün terkiplerin özünü ihtiva eder: "Türk'ün ruh kökü, Türk Milleti'nin ruh mührü, Türk'ün hakikatı, Türk haşyeti, Türk'ün tarihi çilesi, Türk'ün mukaddesatı, Türk'e karşı Türk'ün yanında, Türk'ün saffetli hayatı, Türk anaları, Türk'ün bütün milli kokuları, Türk ruh kumaşı, Sapına kadar Müslüman dibine kadar Türk, Türk hücresi Anadolu, Türk'ün genç adam tipi, Asil Türk halkı, Aziz ve mübarek Türk Milleti... vs. vs."

Necip Fazıl'ın iki ay önce Hece dergisinde Adnan Menderes'e yazdığı mektupların bir kısmının yayımlanması karizmasına indirilen bir darbe olup onun psikolojik tarafını ele veren bir mahiyettedir. Bu mektuplarda Menderes'e yalvar yakar niyazda bulunan bir Necip Fazıl vardır. Kendisini kısacık hapis süresine dayanamayarak kurtarmasını Menderes'ten rica eder. Kurtarması durumunda partisi için çalışacağını bildirir. Ellerinden öper. Doğrusu her şeye rağmen insanı üzen ifadelerle dolu mektuplardır bunlar ve dışarıda aslan kesilen, büyük bir saldırgan olan Necip Fazıl'ın esasen ruh sağlığının yerinde olmadığına da bir işarettir.

Bugün Necip Fazıl'ı büyük üstad olarak anan çevreler, onu aşmak, Kur'an'la buluşmak zorundadırlar. Haddini bilemeyen bir tutumla İslam düşüncesini şekillendirip geleneksel kalıplarda ve saldırgan, itham edici bir vaziyette dillendiren bu mezhepçi ve tasavvufçu anlayışın Müslümanlara verebileceği hiçbir şey yoktur.

Sezai Karakoç


Necip Fazıl gibi geleneği sırtlayan ama daha naif ve daha kuşatıcı bir tablo çizip bir medeniyet ve ümmet dairesine vurgu yapan şair Sezai Karakoç, Türkiye'de okuma-yazma sevdasındaki genç kuşaklar için her zaman söylemleriyle ilgi çeken bir isim olmuştur.

Sezai Karakoç'un din anlayışı tasavvuf üzerine bina olunur. Şiirleri bu bağlamda düşüncenin hizmetindedir. Said Nursi'de, İbni Arabi ya da Mevlana'da görülen batıni vurgu onda da yoğundur. Sadık Yalsızuçanların anlatımıyla; "Hızırla Kırk Saat'e ilişkin anılarından öğreniyoruz ki, Karakoç, bu magnum opus'undaki şiirlerin her birini ayrı bir Hızır buluşmasında kaleme almıştır. Bir yazısında belirttiği üzere, 'yazı kendisini yazmış'tır. Eğer Karakoç yazmasaydı, bu yazılar, kendilerini başka bir yazara mutlaka yazdıracaklardı." Gaybi alana ilişkin sınır tanımaz inanç iklimi Karakoç'u da kuşatmış görünmektedir.

Karakoç, Necip Fazıl ve İsmet Özel gibi "Türk" vurgusu yapmaz, Fas'tan Endonezya'ya bir ümmet ve İslam dünyası haritası çizer. Bu, onun olumlu yanı olmakla birlikte İbni Teymiye'den Mehmet Akif'e, İbni Arabi'den Mevlana'ya herkesi bir potada eritir ve bunların "Diriliş" adını verdiği projesinin elemanı olduğu inancını işler.

"Şam'dayız

Mevlana ve Mesnevi

Muhyiddin ve Yasin

Şems ve Füsus

Şems nasıl değiştirdi

Bengisu sarnıçlarından geçirerek

Mevlana Celaleddin'i

Ve Yasin bir delikanlı biçiminde

Ağır ölüm hastalığında

Nasıl iyileştirdi İbn Arabi'yi

Mekke çatısında Füsûs'un ve Fütuhat'ın yapraklarını ayıklayan

Güneşin yağmurun ve rüzgârın yardımcısı kimdi?"


Sezai Karakoç'un hatası diriltmeye çalıştığı geleneğin kifayetsizliğini kavrayamamasıdır:

"Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz

Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler

Bunu bana öğretmediniz

Kardeşim İbrahim bana mermer putları

Nasıl devireceğimi öğretmişti

Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım

Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini

Nasıl sileceğimi öğretmediniz"

Sezai Karakoç, yeşil sarıklı ulu hocaların bu gerçekleri kavrayamayacaklarını hala anlayamamış görünmektedir. Seyyid Kutub'un "cahiliye toplumu" tanımlamasını yeterince tetkik edebilmiş olsaydı eğer yücelttiği değerlerin çoğunun ne kadar içlerinin boş ve tevhid dininden uzak olduğunu fark edecekti. Ama inanıyoruz ki Sezai Karakoç'un etrafındaki ve peşindeki çevre bunu istememektedirler. Tarih içinde üretilen ve belirsiz bir "doğu" tanımlamasına hapsedilen bir çizginin elbette vahiyle irtibatı zayıf olacaktır.

Sezai Karakoç'un takipçilerinin "Diriliş Medeniyeti" söylemlerinin mirasını hoyratça tükettiğini gözlemlemek mümkündür. Edebiyat ve düşünce alanında söz söylemeye çalışanlar için bir dibace hükmündeki konumuyla Sezai Karakoç'un takipçiliği iddiası reyting yapmaya devam etmektedir. Onun siyasi, kişisel ve ekol bağlamındaki tercihlerinde uzun soluklu birliktelikleri göze alamayanların tükettiği bir kavram olmuştur Diriliş…

İsmet Özel



Son zamanlardaki gündem bağlamından ziyade evveliyatından bugüne düşünce ve siyaset dünyasındaki yer/sizliğ/i bakımından bir İsmet Özel değerlendirmesi yapmak gerekiyor.

Sürekli abartıldığını düşündüğümüz bir "sosyalistlik dönemi" vurgusundan "büyük İslamcı şairlik"ine kadar İsmet Özel her zaman gündem oldu.

Güzel ve etkili şiirler yazdı ama ilk dönem çaba ve yönelimlerindeki nispi samimiyet yerini zamanla kibrin derin sularına bıraktı. Müslümanları aşağılamaktan çekinmeyen, elini hiçbir zaman hiçbir taşın altına sokmadan Müslüman mahallesinin imkânlarıyla ayakta duran bir hayatı oynadı. Bütün pervasızlıklarına rağmen birileri onu her zaman pohpohladı.

İslam düşüncesindeki seviyesizliği kitapları ve konuşmalarında her zaman kendini çok rahat bir şekilde hissettirmiştir. Necip Fazıl'da olduğu gibi ilmihal düzeyini aşamayan bir İslam algısı, kibrin sebebiyet verdiği psikolojik sorunlar yakasını bırakmadı.

Üç Mesele'den bu yana daha güncel ve magazinel düzeyde politik bir çizgiye oturan İsmet Özel, siyasi bağlamda isyan şiirleri söylerken sosyalist çizgiyi terk etmiş, sanki Müslümanların muhalefet edecekleri bir çerçeve yokmuş gibi hikmet söylemeye başlamış, şimdilerde de ulusalcı kanadı takviye eder mahiyette "Türk" vurgusuna çalışmıştır.

Onu bir şair olarak değerlendirmek isteyen zevat İsmet Özel'in siyasi vurgu ve yönlendirmelerine "delidir, ne yapsa yeridir" bağlamında mı değerlendirmektedirler ki onu anlaşılmaz, sorgulanmaz kılmak isterler? İslam'a ve okumaya yönelen insanların önüne kutsal bir kişilik olarak konulmak istenen İsmet Özel, sahih tavır ve düşüncenin önünde bir duvar gibi yükselmektedir.

Müslüman=Türk anlayışı, Türkiyeli Müslümanların tevhidi arınma sürecindeki ümmetçi mesafelerini baltalar mahiyettedir. Mutlaka ters cevaplar, çelişkili açıklamalar üzerinden açıklamalar yapmayı marifet bilen "büyük Türk büyüğü"nün bütün lafları bir çuvalı bile doldurabilecek kudrette değildir.

Takipçileri için İsmet Özel, kutsal bir kişiliktir, dedik. Şair Osman Özbahçe'den bir alıntıyla örneklendirelim:

"yaşasın ismet özel!

yaşasın ismet özel!

yaşasın ismet özel!


yaşasın takım kaptanımız, hocamız, başkanımız, rehberimiz, imamımız, şairimiz, yol göstericimiz, canımız, kalbimiz, kafamız, şahdamarımız, sevincimiz, savaşımız, kahrımız, gazabımız, ruhumuz, en büyük aşkımız, biricik aşkımız ismet özel! seni çatlarcasına seviyorum ismet özel! sana çatlarcasına inanıyorum!"

İslam düşüncesiyle sahih bağlar kuramayan yeni kuşak düşünce ve sanat adamlarının anarşist söylemler zannettikleri vurgu İsmet Özel'in yeni "Türkçü" paradigmasıyla yeni bir sentez üretiyor.

SONUÇ

Şurası bir gerçek ki edebiyat ve sanatın bütün alanları siyasetin ve düşüncenin yaygınlaşması için verimli imkânlardır. Tarih boyunca bütün coğrafyalar için bu inkarı kabil olmayan büyük bir hakikattir. Sanat sadece kendi kalıbında durmaz, düşünce ve siyaseti hareketlendirir, bireyi ve kitleleri yerinden oynatır. O zaman yapılacak iş vahyin sanatını kitlelerle buluşturmak ve problemli ekol ve çizgileri lâyıkıyla tanımak olmalıdır.

HAKSÖZ-HABER / Tokat
 

reallife

Asistan
Katılım
6 Mar 2008
Mesajlar
285
Tepkime puanı
2
Puanları
0
yerinde dinlemek varmış bu semineri

"bir birşeyi delicesine severiz ama, tanrım neyi?"
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
İsmet Özel hakkında epey saçmalamış.Diğerlerini okumadım.Eğer orada olsa idim,o konuşmacının işi çok zordu.Meydanı boş bulunca salladıkça sallamış. :) Kendisinin takip ettiği insanların İsmet Bey'den fazlaları ne!Arapçanın anadilleri olması dışında!
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Şu eleştirilerin tamamına yakını asılsız ve ideolojik.Elle tutulur hiç bir yanları yok."Davulun sesi uzaktan hoş gelir." diye bir atasözü vardır.Birileri uzaktan gelen davul sesinin hatırına buradan yükselen sesleri kaale almıyorlar.Ama aynı gafleti herkesten beklemeseler bari!
 

Bîçâre

Profesör
Katılım
23 Şub 2008
Mesajlar
951
Tepkime puanı
57
Puanları
0
Konum
Simeranya...
TOKAD ve Ahmet Örs halt yemiş! Necip Fazıl Kısakürek'e bu sebeplerle saldırmak son derece ayıp ve yersizdir. Onun Türk edebiyatındaki yerini bir şiirle yorumlayacak gaflete nasıl düşülmüş anlamadım, hele hele bu seminere hangi cühela kesim katılmış hiç anlamadım.

İtibar edilmeyecek bir konu!

Önce gidin NFK'ya ait üç kitap okuyun, ondan sonra bu isime laf uzatın. Sözüm semineri tertip edenleredir, Karakoç ve Özel'i okuma gereği duymadım.
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
TOKAD ve Ahmet Örs halt yemiş! Necip Fazıl Kısakürek'e bu sebeplerle saldırmak son derece ayıp ve yersizdir. Onun Türk edebiyatındaki yerini bir şiirle yorumlayacak gaflete nasıl düşülmüş anlamadım, hele hele bu seminere hangi cühela kesim katılmış hiç anlamadım.
İtibar edilmeyecek bir konu!

Önce gidin NFK'ya ait üç kitap okuyun, ondan sonra bu isime laf uzatın. Sözüm semineri tertip edenleredir, Karakoç ve Özel'i okuma gereği duymadım.


Zaten şiir üstadında sorgulanan şey, şiiri değil!

Şiirlerinde anlattığı islam davasıdır!

Onun islam davasından bahsediliyor.

Sağcımıydı, milliyetçi - devletçimiydi, muvahhidmiydi?

Mütefekkirin üretiği düşünceşeye bakıyoruzve

Diyoruz ki:

Seyyid Kutubun kuran nesli, islam düşlüncesi ile NFK nın büyük doğusunu bir kıyaslayın bakalım!
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Necip Fazıl ve Sezai Karakoç hakkındaki bölümü okudum.İsmet özelle ilgili kısmı okumaya lüzüm duymadım zira perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor...

Bir kaç sözüm var tesbitler hakkında...

Öncelikle kişleri yüceltip idealize insanlar olarak görmeye karşıyım. Necip Fazıl da Sezai Karakoç da netice de insandır ve hataları eksiklikeri yada kusurları vardır. bunları bilmek ve bunlarla o insanları kabullenmek gerekir... Kusursuz dost bile bulamazken dava adamı aramak bir hata olur... Geçenlerde Ahmet hakan da Necip Fazılın kumar tutkusuyla ilgili alaya alıcı bir şeyler yazmıştı... Evet Üstadın böyle bir tutkusu vardı ama zahmet edip "O ve Ben" adlı eseri okunursa o günlerinden ve o hallerinden nasıl pişmanlıkla ve nefretle bahsettiği görülür...
Diğer bir husus da Üstad'ın insani yonünün dikkate alınmadın değerlendirme yapılması... Necip Fazıl deha derecesinde zeki bir insandır fakat onun da zayıf yönü hassas birisi olmasıdır. Hapse atılmayı ve hapis hayatını hazmedemez. Biz hapse girsek belki umarsamaz tavırlarımızla o yükü hafiflete biliriz, Ama üstad bu hassas durumu nedeniyle hapisanede tam bir bunalım hayatı yaşamış, Kimine tüy gibi gelen (!) bu yük Necip Fazıl'a bir dağ yüklenmiş kadar ıstırap vermiştir. Psikolojisinin ne kadar bozulduğunu o dönem beraber hapis yattıkları arkadaşları anlatmıştır...
Şimdi böyle bir ortamda böyle zihni bakımdan çöken birinin Mendere Yazdığı mektubu değerlendirirken, "kısacık hapis süresine dayanamayarak" Menderes'e "yalvar yakar" niyazda bulunmasını kınarken parağrafın sonunda da "ruh sağlığının yerinde olmadığına da bir işarettir." demek büyük bir tezattır. Madem hapisanede ruh sağlığı bozulmuş, o halde bu tür bir davranışı neden kınıyorsunuz... Yok Ruh sağlığı yerinde olmayan derken delilik yönünü kast ediyorsanız zaten o "Kendinde olmak küfür, kendinden geçmek iman" demiştir. Delilikle velilik arasında kıl kadar çizgi olduğunu düşünür...

Diğer bir ayrıntı da NFK ye karşılık Seyyid Kutup'un ve Kuran Neslinin örnek verilmesi... Necip Fazıl oğuz neslini savunan bir milliyetçi olur çıkar, Seyyid Kutup da karşısına Kuran nesliyle çıkar. Ne kadar basit bir karşılaştırma... Kişinin aslını inkar etmesi dinen caiz midir. Neslimizin oğuzdan geldiğini söylemenin neresi yanlış... Sahabe künyelerini sayarken gayri müslüm olan atalarının ismini saymamış mı? Ama tabi malzeme gerekiyorsa Hemen Oğuz vurgusu örnek verilerek Necip fazıl kafatasçı bir kimliğe büründürülür... Peki koca bir şair bir tek şiiriyle değerlendirilebilir mi?

Peki bu dizeler de ona ait değil mi?

"Sonsuzluk kervanı peşinizde ben
Üç ayaklı seken topal köpeğim" Sizce sonsuzluk kervanı "Oğuz"un soyumudur?

"O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.

Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.
...

Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar."

bu erler de oğuzun çocukları ay, gün, yıldızdır herhalde ?:thinking: Yoksa seyyid kutubun kuran nesline benzer bir gençlik midir?

Necip Fazıl imanlı bir gençliğin peşinde koşmuşken bir şiirle tüm emeğini bir kenara koymak insafa sığar mı?

Amma Mesela üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir... Bu yazarlar üzerinden mesaj verilmeye çalışılıldığı açık...
Necip Fazıl miliyetçi, Sezai Karakoç tasavvufçu... onun için bu adamlar ağzıyla kuş tutsa boş... Bakın yazarımız ne demiş:
Sezai Karakoç, yeşil sarıklı ulu hocaların bu gerçekleri kavrayamayacaklarını hala anlayamamış görünmektedir. Seyyid Kutub'un "cahiliye toplumu" tanımlamasını yeterince tetkik edebilmiş olsaydı eğer yücelttiği değerlerin çoğunun ne kadar içlerinin boş ve tevhid dininden uzak olduğunu fark edecekti.
Mesele Sezai Karakoç değil, mesele "Ulu sarıklı hocalar"ın şahsında tasavvuf anlayışını eleştirmek. Sezai Karakoçun suçu bu ulu sarıklı hocalara bel bağlamasıdır (!) Oysa orada Seyyid kutup varken ulu sarıklı hocalar da kim ???
Ama istese de seyyid kutuba bizi düşman edemez. Seyyid kutubunda ulu sarıklı hocalarında Necip fazılın da Sezai karkoçun da yeri ayrıdır, değeri de...
Tasavvuf bir anlayış meselesidir ve kişi bilmediğine düşman olur. Madem bilmiyorsunuz, anlamıyorsunuz o halde size susmak düşer... Ve bir derdiniz varsa Bu miletin yetiştiriği Şahsiyetleri buna alet etmeyin...

Eleştirilen her üç kişi de "Edebiyatçı"dır. Fikir adamı kimlikleri de vardır ama edebiyatçı olmaları daha ön plandadır. Bu insanlarla Seyyid kutubu karşılaştırmak elmayla portakalı karşılaştırmak gibidir...

Sonuç olarak yazarın mesajı şu: -Kurtlar vadisi repliklerile söylersek :) - Bırakın bu feodal din ayaklarını da siyasal islam çizgisine gelin... :)
 

elmnightmare

Profesör
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
1,734
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Sahte Muvahhidlerin düştüğü acizliğin kanıtlarından biri de yukarıdaki yazıdır.Tokad ve Ahmet Örs namlı hezeyanlar komitesi tasavvufa saldırmak için eline Şu 3 silahşörleri dolamış dinine...
Bunların yaraları belli...Necip Fazıl Mevdudi'nin Seyyid Kutub'un İbn Teymiyye'nin bazı hatalarını gözler önüne sermiş.Buradan başlayan bir yaraları var.
Seyyid Kutub'un Kuran nesli var da Ahmet Örs Büyük Doğu'yu okumuş mudur....
Necip Fazıl'ın Büyük Doğu nesli Kuran ve Sünnet neslinin diğer adıdır.
Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında “Hakimiyet Hakkındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik…
.......................
Kapitaliste ise “Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!” ihtarını edecek…Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik…

Necip Fazıl

Seyyid Kutub'u Mevdudi'yi haklı çıkarmak için Necip Fazıl'a vurmak değil aslında amaçları....Tasavvufu bel altından vurmak...Türkiye'de birileri hala namaz kılabiliyorsa bunları Seyyid Kutub'a ya da Mevdudi'ye borçlu değiliz.
Allah Necip Fazıl'a Sezai KArakoç'a vermiş kalemşörlüğü onlar da hakkıyla savunmuşlardır...
Sahte Muvahhidler bunlar....Türkiye de vahdetin önündeki engeller bu sahte muvahhidlerden çıkar...
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Müslümanların Türkçüleştirilmesi
1638.jpg


Müslüman olduğunu söyleyen kesimlerde karşılaşılan sığınmacı, uzlaşmacı, devletçi hatta Türkçü söylemlerin nedeni demokratikleşme sürecinde oluşturulan kimliğin hala aşılamamış olmasıdır.

"Türkçülük" Müslüman çoğu kesimin hala aşamadığı bir olgu olarak karşımızda duruyor. Rahmetli Macide Göç Türkmen'in, Cumhuriyet tarihi boyunca Türkçülüğün Müslümanların düşüncelerine ve pratiklerine nasıl bulaştırıldığını inceleyen makalesini Haksöz Dergisi'nin 33. sayısından (Aralık 1993) iktibas ediyoruz:


Müslümanların Türkçüleştirilmesi <TIKLA
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Keşke bizim yazdıklarımızı da o alıntı yaptığın sitelerdekiler ve yazarları da okuyabilse... Ama belli bir zihniyet çerçevesinde dönüp duruyor... Ama bilmedikleri şu eskiyi yıkmaya çalışmakla yeni bir şey kurulmaz, yeni ancak eskinin üzerine bina eder... Değerlerimizi alçaltarak kendi değerlerinizi yükseltemezsiniz... Ve'sselam...
 

elmnightmare

Profesör
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
1,734
Tepkime puanı
8
Puanları
0
http://www.haksozhaber.net/author_article_detail.php?id=5611
Haksözhaber sitesi ümmetçilik adı altında Kürtçülük yapıyor...
Bunun pek çok delili vardır...
Hele yukarıdaki yazıya bakın..DTP lilerin yaptığı toplantıyı bile hoş gösterme çabaları var...
Milliyetçilikten bahseden yazı Kürt kelimesini defalarca kullanmaktan çekinmezken Türk kelimesini ağzına almaya cesaret edememiş...
Bunlar ümmetin içine sokulmuş birer fitnedir...
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
:D

ilahi elmnightmare kardşe hiç güleceğim yoktu


Laik olduğu için islam, türkçü olduğu için kürt ve arap düşmanlığı üzerine bina eidlmiş şu sistemde, adaletle bakmanın adı varsın kürtçülük olsun!

Bu yüzden Mustafa İslamoğlu'nun, Nureddin Şirin'in ve Necmeddin Erbaka'nın ceza aldığını biliyorsunuz herhalde!

Ne kadar çok türk kürtçü varmış!


Sizi İbrahim Agabeye havale ediyorum!

İsrâil Bayrağı ve Ülkenin Bölünmez Bütünlüğü <TIKLA

Bugün İkimiz de Ermenî’yiz Abdullâh Kardeş <TIKLA

Benimle Aynı Dili Konuşmak İster misiniz? <TIKLA
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Bizde öğrenelim inşAllah kardeş!

Mustafa İslamoğlunun, Necmeddin Erbakanın, Nureddin Şirinin vb. lerinin ceza alamasına sebbe olan sıkıntı neymiş..

Neymiş bu zatların kaşıntısı.
 

SULTAN

Paylaşımcı
Katılım
12 Ara 2006
Mesajlar
114
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Sual : Ey Velî, nasıl olmalı?
Cevap : Son anda nasıl olacaksa hep öyle olmalı...

(N.Fazıldan bir nasihat )
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Beşeri istekler, ilişkiler, vatani ve milli ayrılıkların etkisiyle oluşmuş olan ayrılıklar bireyler arasında kapsamlı bir yakınlaşmaya engel olur. Bununla birlikte aynı yerde yaşayanlardan bir kısmının kendi düzen ve kurallarına boyun eğmek istememesi, doğal olarak bu düzenin eksiksiz bir şekilde uygulanmasına engel teşkil eder. Bundan dolayıdır ki Hizbullah kendisini korumak, büyük bir yenilik ve düzenlemeyi gerçekleştirmek için bu ilahi düzeni bir bölgede ya da bir kıtada uygulamakla kalmayıp bütün dünyaya yaymak zorunluluğundadır. Bununla beraber bu evrensel inkılabı gerçekleştirebilmek için bütün gücüyle çalışmak, görevindedir. Hizbullahın hangi koşullar altında bulunursa bulunsun bir an dahi davasından yüz çevirmesi söz konusu olmamalıdır. Bunu da gerçekleştirebilmek için bir taraftan İslam ülküsünü yayması; görüşlerini anlatması, bütün bir yeryüzünde yaşayan her cinsten ve her sınıftan insanlara, iki dünyanın mutluluğunu sağlayacak düzenin sadece ve sadece İslam olduğunu göstermesiyle mümkün olacaktır. Bununla da kalmayıp bütün bir gayretiyle didinmesi; hak ve adalet düzenine karşıt putçuların kurduğu sistemleri elinden geldiğince ya da gerekli ortamı bulduğunda yıkıp yerine İslam'ın eskimez, solmaz, ölmez düzenini getirmesi gerekir.
İşte İslam'ın yolu... İşte Resulullah'ın metodu... Ve işte ondan sonra gelen halifelerin yolu...

Şehid Rehber Seyyid Kutub
 
Üst