Mustafa Siel /Yine Zülfikar Çıktı Meydane

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Nisan’ın son günlerinde İştebrak köyünde alevi katliamı olduğunu iddia eden bazı gruplar, İstanbul’un Sultan Gazi İlçesi Gazi Mahallesinde yürüyüş düzenlemişler.
Fotoğraflarda gördüğümüz kadarıyla yürüyüşçülerin bir kısmının elinde maket Zülfikar kılıçları, Suriye bayrakları, Beşer Esed ve Hasan Nasrallah posterleri var. “Zülfikarı Kuşandık Geliyoruz” yazılı pankartlar ile “Ya Ali” yazılı maket Zülfikar kılıçları ise hassaten dikkat çekici.
Bilindiği gibi Zülfikar peygamberimizin damadı Ali (ra)’a hediye ettiği iddia edilen çift uçlu kılıcın ismi olup, Şii, Bektaşi, Alevi ve Nusayriler için bu nedenle önem arz ediyor. Lafa gelince inanışlarını en hümanist inanış olarak tanımlayan bu kesimler, nedense kendilerini kılıç sembolüyle ifade etmeyi tercih ediyorlar.
Kelimeyi Tevhid Yazısı Terör Simgesi, Kılıç Sevginin Simgesi İmiş!
Kelimeyi Tevhid yazılı Işid bayraklarına terör simgesi deyip kırmızı görmüş boğa gibi saldıranların, boyunlarında taşıdıkları Zülfikar kolyelerinden vaz geçtik, (makette olsa) büyük boy kılıçlarla meydanlara akın etmesine ne demeli?
Biz bu Zülfikarların gerçek olanlarını daha önce Irak’ta ve Suriye’de de görmüştük, gerek Sünnilere gözdağı verme amaçlı, gerekse fiilen doğrama amacıyla.
Doğrusu hayret. Nasıl oluyor da karıncayı bile incitmemekten, hoş görüden, insancıllıktan vs. vs. dem vuran bir kesim kendisine bir kılıcı sembol alıyor, bu kesim adına meydanlara inen birileri de başka birilerine (ki anlaşıldığı kadarıyla bu birileri muhalifleri destekleyen tüm Sünniler oluyor) kılıç sallayıp, gözdağı verebiliyorlar.
Haberiniz Var mıydı? Direniş Cephesinin Bir Ucu Ta İstanbul’a Ulaşmış!
Yürüyüşte taşınan bir pankartta Suriye Baas tağutu Esed ile Lübnan Hizbulesed tağutu Nasrallah’ın resimleri direniş cephesi liderleri olarak takdim edilmiş. Bu fotoğraf kareleriyle bizlerde Yemen’den başlayıp Suriye ve Irak’a uzanan Direniş! Cephesinin bir uçununda Türkiye’ye ve hatta en batıdaki İstanbul’a kadar ulaşmış olduğunu gözlerimizle görmek imkanına kavuşmuş olduk.
Bu saldırgan ve zalim Şiaperest - Nusayrici cephesini direniş cephesi olarak yutturmakta hoşta, bir türlü anlayamadık neyin direniş cephesi olduğunu. Rivayet muhtelif, İran rejimi ve Şiaperestler ABD ve İsrail’e karşı direniş cephesi derken, Nusayrici, Alevici ve Ulusolcular emperyalizme karşı direniş cephesi diyorlar.
Bölgede son yıllarda gerçekleşen tüm gelişmeleri ve iş bu fotoğrafları göz önüne aldığımızda, her kese mavi boncuk dağıtarak asıl niyetlerini takiyye eden bu zalim ve saldırgan cephenin Şiaperest – Nusayrici- Alevici – Ulusolcu Cephesi olduğunu net olarak görebiliyoruz artık.
Demek Aleviler Dünyanın En İnsancıl İnsanları Ha!
Sadece Aleviciler değil, anadan doğma yada sonradan olma İslam düşmanı tüm kesimler ısrarla Alevilerin dünyanın en merhametli, en yumuşak, en insancıl kesimi olduklarını iddia ediyorlar.
Lakin Aleviler adına ortaya çıkan iş bu Alevici güruh ellerinde salladıkları Zülfikarlarla ve Suriyeli muhaliflerin İdlib Zaferini lokum dağıtarak barışçıl yollarla kutlayanlara mermi dağıtmakla tehdit eden duvar yazıları ile nasıl hoş görülü, insancıl oluyorlar; bu çelişkiyi kendileri ve bu kesimin her fırsatta sırtını sıvazlayan, onların iddialarını koşulsuz şartsız destekleyenler izah etmeli.
Zülfikarlarla Kimleri Doğramayı Düşünüyorsunuz?
Sormak gerek Aleviler adına meydana çıkan bu barışsever ve insancıllara, kime karşı kuşandınız bu Zülfikarları ve bunlarla kimleri doğramayı düşünüyorsunuz? Yoksa stajınızı Irak’taki Sünni doğrama merkezlerinde yada Esed’in işkence hanelerinde mi yaptınız da, oralardan hediye edilen Zülfikarları mı kuşanıp ta geldiniz?
Zalim Esed’in yenilmesinden, Hizbulesed Lideri Nasrallah’ın mağlubiyetinden, İran rejiminin devrilmesinden size ne? Hani siz Ulusalcı idiniz, Misakı milli sınırları dışı sizi zerrece ilgilendirmezdi. Hani Alevilik Türklerin has dini idi, hani pis Arapları hiç sevmezdiniz. Demek ki Arabın Sünnisi pis, Nusayri yada Şiisi temiz oluyor.
Hadi laik Esed’i tutmanızı anladık ta, şeriatçı Nasrallah ve Hamaney’i desteğinize anlam veremiyoruz bir türlü? Hani siz laik idiniz, bir zamanlar bizler için mollalar İran’a diye bağırıyor, başta Uğur Mumcu olmak üzere pek çok öncünüzü İran mollalarının öldürttüğünü iddia ediyordunuz. Anlayamadık doğrusu, İran’a laiklik mi geldi, yoksa sizlerde şeriatçı mı oldunuz?
Birileri İyi ki Çoğunluk Değil
Mensup oldukları kesime mezhebi baskı yapıldığından, aşağılandıklarından bahsedenlere bak. Yaşadıkları coğrafyadaki nüfusun en fazla % 15 - 20’sini oluşturdukları bir kesim adına çoğunluğunu oluşturan kesimlere karşı kılıç çekip dayılandıklarına göre, alimallah temsil ettiklerini iddia ettikleri kesim çoğunluğu oluştursa imiş halimiz harapmış.
En fazla % 10 - 15’lik nüfusa sahip Nusayrilerin Suriye’deki % 70 civarındaki Sünniler üzerindeki 50 yıla yaklaşan korkunç tahakkümünün ve zulümlerinin kesintisiz devamını şiddetle arzulayanlar, bu uğurda yapılan katliamları sevinçle karşılayanlar; azınlık hakları peşinde değil, tıpkı Esed rejimi gibi bir azınlık iktidarı ve tahakkümü peşinde olabilirler ancak.
Hem Kol Hem Fodul Olanlar
Aslında sadece bu olay ve bu yaşananlar, hatta sadece şu fotoğraflar bile kimlerin hem suçlu hem güçlü, hem kel hem fodul olduğunu net olarak ortaya koyuyor.
Doğrusu 4 yıldır devam eden Nusayri azınlığa dayalı Arap Ulusolcusu Baas – Esed zulmüne karşı ne Suriye’de ve ne de Türkiye’de hiç kimsenin, değil Türkiye Alevileri ile Hatay Nusayrilerini; bütün Suriye Nusayrilerini bile suçladığını, suç ortağı olarak gördüğünü işitmedim, okumadım.
Şimdiye kadar Türkiye’de hiç kimse her hangi bir eylemde Esed’le beraber tüm Nusayrileri yada Alevileri hedef almadı. Hedef Esed rejimi ile onlar adına zulüm yapan Suriye’liler ve onlara doğrudan yada dolaylı destek veren Türkiye içindeki kişi ve gruplardı.
Bumerang
İyi ama kimsenin size bir şey dediği yok iken siz birilerine karşı Zülfikarı kuşanırsanız, buna tepki duyan birileri de başka şeyleri kuşanırsa ne yapacaksınız.
Muhaliflerin zaferine sevinip lokum dağıtan kimselerin sizinle bir iş yokken, siz Esed’in savaş suçlusu bir Şebbihasının öldürülmesini kendinizin öldürülmesi olarak yorumlayıp, lokum dağıtanlara kurşun dağıtırsanız, başkaları da size bir şeyler dağıttığında ne yapacaksınız?
4 yıllık Esed zulmü boyunca hiç kimse Türkiye Alevilerini Esed’in suç ortağı saymamış, Şebbihaların yaptıklarından dolayı onları suçlu görmemiş, buna dair en ufak bir beyan dahi olmamışken; asrın Yezidlerinden Esed ile Haccac ve askerleri konumundaki Şebbihalarını kendi adamları olarak görerek karşılarında duran herkese alenen savaş ilan edenler, aslında kendileri adına konuştukları Alevilere zarar veriyorlar ancak.
Çünkü asrın en büyük zalimlerinden birine verilen bu sınırsız ve kayıtsız destek, mezhebi kaygılarla ortaya konulan bu derece bir bağnazlık ve kindarlık, ancak bu zihniyeti taşıyanlara zarar verir ve bir bumerang gibi kendilerine döner eninde sonunda.
Tepkiniz Haklı Olsa İdi Bile İfade Metodunuz Yanlış
Öncelikle Suriye’de iddia ettiğiniz gibi Alevilere yönelik bir katliam değil, tam aksine Sünnilere yönelik bir katliam söz konusu. Aksi iddialarla ancak kendinizi kandırabilirsiniz, bıyık altından gülerek sizleri pohpohlayanları bile inandıramazsınız bu iddialara.
Velev ki Suriye’de iddia ettiğiniz gibi bir katliam bile olsa, tepkiniz Türkiye içindeki kesimlere değil, o katliamı yapanlar ile, Türkiye içinden böyle bir katliamı açıktan destekleyenlere olabilir ki, bu tepkinizi de kılıç ve kurşun motifleriyle göstermeniz yine de açık bir tahrik ve suç olurdu.
Tüm bu gerçeklere rağmen sizinle alakalı olmayan bir durumu niye kendi üzerinize alınıyor, niye kendinize saldırılmış gibi tavır alıyorsunuz. Yoksa gizlediğiniz bir takım hedefleriniz, emelleriniz, işbirlikleriniz mi sizi böyle davranmaya itiyor?
Bu Ne Yaman Çelişki
Bizler Sünni, Nusayri, Alevi Yezidi demeden her kesime karşı yapılan zulümlerin karşısındayız. Tek bir kişiye karşı yapılan zulüm bile önemlidir. Lakin birilerinin mezhep yada başka gerekçelerle Irak ve Suriye’de on binlerin zulmünü görmezden gelmek bir yana, mezhebi yada ideolojik kaygılarla sevinçle karşılarken; kendilerinden gördükleri birilerine yapılmayan zulmü yapılmış gibi göstererek bu tür aşırılıklara gitmesi de her açıdan çok acıtıcı, tahrik edici, yaralayıcıdır.
Suriye’deki 300 bin mazlumun katillerini savunmak, en azından dolaylı olarak o zulümlere iştirak etmektir. Alevilerin hakkını savunmak adına böyle bir zulme ve zalime dolaylı da olsa destek olmak, Alevileri zalim pozisyonuna getirmek anlamına gelir çoğunluğun nezdinde.
Bu Yapılanlar Barışın Değil, Yeni Savaş Arzularının Dili
Eğer iddia edildiği Suriye’de Sünniler Nusayrilere zulmetse ve katletselerdi, birileri haklı olarak tepki verebilirlerdi ama, yine bu şekilde kitleleri tehdit ve tahrik ederek değil.
Işid’in kelimeyi tevhid yazılı bayrağını ısrarla terör sembolü olarak gösterenlerin, sembolik bir anlamı ve maket bile olsa kılıçla meydanlara inmeleri, üstelik Zülfikarı kuşandık geliyoruz, lokum dağıtanlara kurşun dağıtacağız diye birilerine gözdağı vermelerinin hiçbir gerekçesi ve en ufak bir meşruluğu olamaz.
Kılıç ve kurşun meşru müdafaa dışında suç aletidir. Meydanlarda bunlarla gözdağı vermek, halkın bir kesimini kin ve tahrik etmek anlamına gelir ve adli mercilerin mutlaka takibini gerektiren görmezden gelinemeyecek bir suçtur.
Eğer bu takibat yapılmazsa yarın başkaları da bunlara karşı benzer unsurlarla meydanlara inmek zorunda hissedebilir kendini ve bu süreç çok tehlikeli ufuklara gebe bir süreç olur.
unnamed.png

unnamed-(1).png

 
Üst