Mustafa Kemal'i Sevmiyorum,Şeriat gelsin istiyorum!

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Ne dersiniz,biraz da Mustafa Kemal'i müzakere edelim mi?!

Müzakere edersek neticede ne çıkacak bilemiyorum.Bir kimsenin iyi tarafını da görürsek tartışmalar yumuşayacaktır.

Yahu, el insaf! Mustafa Kemal ne adammış ki bu adamın adı anıldığında hemen polemikler başlıyor.Yahu tarihte iyi olanlar iyi anılıyor da neden sıra Mustafa Kemal'e gelince hemen tartışmalar başlıyor?.

Mustafa Kemal'i de müzakere etsek acaba neticede ne ortaya çıkar diye düşünüyorum.Lakin, Mustafa Kemal'in harplerden önce ki hali ile sonrasında ki halinde ki muazzam değişikliği onun ne kadarda bir ideoloji adamı olduğunu gösteriyor.

Mustafa Kemal, kendisine muhalif olan her kimler var ise, her ne şekilde olursa olsun bir şekilde ne yapıp edip cümlesini tasfiye etmesini başarmış olup cumhuriyeti kurduktan hemen sonra cumhurbaşkanı olmuştur.Yani onda 2 kişilik ruh yapısı vardı.O, ikincisini tercih etti.Yani harplerden önce asıl fikrini değiştirip harplerden sonra,İslam'a karşı devrim ve inkılap yaptı.Bu yüzden bu adam her zaman tartışılan biri olarak tarihe geçmiştir.
Kemalistler her zaman onun harplerden önce ki halini anlatırlar.Oysa bize asıl lazım olan harplerden sonra ki halidir.Yani son yaptığı icraatların ve işlerinin neticesidir.Biz, bunu bâza ve kaalaya alırız.Asıl mesele budur.

Mustafa Kemal'in en çok hoşuna gittiği ve örnek aldığı padişahın Fatih Sultan Mehmet olduğunu tarihçi yazar Mustafa Armağan kendi eseri olan "Paşaların Hesaplaşması" adlı eserinde belgeleriyle anlatıyor.Sonrasında ise Mustafa Kemal'i usulünce eleştiriyor.

Bir kimse bir kimseyi örnek alırsa ona benzemek istemez mi?İster tabii ki..Ee, peki Sultan Fatih'i örnek alan bu adam nasıl oluyor da İslam'a karşı inkılap ve devrim yapabiliyor?.Demek ki Mustafa Kemal'de "çoğulcu kişilik psikolojisi" var ki ne yaptığını bilmiyor.İşte ben bunu anlayamıyorum..

Mustafa Kemal'in nasıl birisi olduğu hakiki anlamda iyice tanınmazsa bu polemikler bitmek bilmeyecektir.Polemikler şu iki şey üzerinde oluyor."SEVGİ VE NEFRET!"..

Sakın yanlış anlaşılmasın.Sevgiden hiç nefret doğar mı dİyeceksiniz.Ben burada Atatürk'e olan sevgi ve nefretten bahsediyorum.Atatürk niçin seviliyor, niçin ondan nefret ediliyor?İşte bütün polemikler işte bundan doğmaktadır.

Kişi bir kimseyi niçin seviyor ona bakması lazım.Bir kimse diğer kimsenin sevdiğinden neden nefret ediyor ona da bakmak lazım.Yanı iki zıt kutup nerede anlaşamıyor işte asıl çözülmesi gerek mesele budur.

Ben şuna inanıyorum ki Atatürk'e olan nefret ve sevgi bize anlatılan yalan yanlış bilgilerden kaynaklanıyor.Yani asıl hak ve hakikat bizden gizlenmektedir.Biz de diyoruz ki, niçin bu cumhuriyet tarihinde olup bitenlerin arşivleri çıkarılıp bu millete gösterilmiyor?.İşte bizim nefretimiz bundandır.

Bize dev olanlar cüce gibi anlatıldı, cüce olanlar da dev gibi anlatıldı.Yani cumhuriyet tarihimizi çorba haline getirdiler.Bu yüzden zıt kutuplar oluşturuldu.Netice olarak, bizde diyoruz ki bilhassa kemalist arkadaşlara sözümüzdür:

GELİN HEP BERABER CUMHURİYET TARİHİMİZDE HER NE KADAR ARŞİVLERİMİZ VARSA, HEM DIŞARDAN HEM İÇERDEN OLMAK ÜZERE BUNLAR GÜN YÜZÜNE ÇIKARILSIN VE ARTIK BU HAKİKATLER ORTAYA DÖKÜLSÜN.VAR MISINIZ ŞİMDİ BU ARŞİVLERİ ÇIKARMAK İÇİN CESARET ETMEYE!.

HAZIR MISINIZ?..

HAZIRSANIZ BUYRUN TÜM ARŞİVLERİMİZİ İRDELEMEYE!.NE VAR NE YOK, KİM NE YAPMIŞ, HEPSİNİ BİRBİR DÖKTÜRELİM ORTAYA!..YOK EĞER "HAZIR DEĞİLİZ" DİYORSANIZ KUSURUMA BAKMAYIN SİZE "TAASSUP EHLİ OLMUŞ OLUP BİZİMLE TARTIŞMAYA HAKKINIZ YOKTUR" DİYEBİLİRİM...
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul



Çok merak ettim kusuruma bakma da, Genç Birikimde yazıyor musun? Şeriatten ne anlıyorsun? Özlemini çektiğin şeriat devletini genel hatlarıyla yazabilir misin?


Genç Birikim Yazılarımı bekliyor ama malesef buna zaman bulamıyorum çünkü çocuklarım var , geceleri de ders çalışmam gerekiyor ilahıyatı bitirmeye çalışıyorum... Bu soruyu niye sorduğunuzu anlayamadım doğrusu...

Şöyle söyleyebilirim Mevdudi nin tarih boyunca tevhid mücadelesi kitabını okuyun derim... bizim beslendiğimiz kaynaklardan biri... M.Kemal hakkında seviyorum ve ya sevmiyorum ifadelerini kullanan bir kişi değilim beni merak ettiren gündeme bu tür mevzuların oturması...

Bizler kitap okumaktan ziyade medya yoluyla bir şeyler öğrenmeyi adet edinmişiz, kolay geliyor....
devlet varılacak son nokta biz önce islami şahsiyet olmalıyız...
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
İttihat ve Terakki'nin büyük hataları ve ihanetleri sonucu işgal edilmiş bir Osmanlı Devletininin başına geçmek zorunda kalan SULTAN VAHİDEDDİN en önemli 35 subayını ( bunların arasında M.Kemal ve Fevzi Çakmak gibi isimlerde vardı ) Anadolu'ya göndermiş ve Milli Mücadeleyi başlatan isim olmuştur.
Bu subayları Sultan Vahideddin ,İngiltereye Anadolu'da ki isyanları bastırmak için diyerek izin alıp İngiliz vizesi ile Samsuna göndermiştir.
Yani M.Kemal Samsuna külüstür bir gemi ile ne padişahtan nede ingilizlerin elinden kaçıp Samsun'a gitmiştir.Padişaın ricası ile ingilizin vizesi ile gitmiştir.
ARTIK RESMİ TARİHTEN GERÇEK TARİHE DÖNMELİYİZ.BU YALANLAR ORTAYA ÇIKTIKÇA HANGİ YÜZLE BAKACAK BU KEMALİSTLER BU MİLLETİN YÜZÜNE ANLIYAMIYORUM !!!

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MUTLAKA OKUNMALI.....
Mustafa Kemal’in 9.Ordu (12 Haziran 1919’dan başlayarakbu unvan 3.Ordu olarak değiştirilmiştir) Müfettişliğine atanmasıyla ilgili yönetmelik Meclis-i Vükela ([1]) tarafından 6 Mayıs 1919’da onaylanır.

Yani Kemalistlerce 1930’lardan sonra yazılan yeni resmi tarihe göre ’’vatan haini’’ ilan edilmiş İstanbul’daki mecliste alınmış bir karardır, Mustafa Kemal’in Samsun’a gidişi. Üstelik de bu onayla Mustafa Kemal’e verilen yetki, askeri yönden ’’başkomutanlık’’, mülki idare yönünden “Genel Vali” yetkisidir.
Sadi Borak’ın Atatürk adlı kitabında Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçmeden önce 6 Mayıs 1919’da Harbiye Nazırı Şakir Paşa ile yaptığı görüşme ([2]) şöyle aktarılır:
“Şakir Paşa bir dosya uzattı bana, (sonra): ‘Bunu okur musunuz?’ dedi. Dosyayı baştan nihayete kadar gözden geçirdim: Özeti şuydu. ‘Samsun ve bölgesinde birçok Rum köyleri Türkler tarafından her gün tecavüze uğramaktadır. Osmanlı Hükümeti bu vahşi saldırıların önüne geçememektedir. Bu bölgenin güven ve huzurunu sağlamak, insanlık adına borcumuzdur.’ (İşgal kuvvetleri subayı) Raporlar İstanbul Hükümeti’ne verilirken bir de protesto ilave edilmişti: Bu tecavüzleri engellemek lazımdır. Eğer siz acizseniz, görevi üstümüze alacağız.”
Görüldüğü üzere öncelikle Karadeniz’de yaşanan duruma dair bir tespitte bulunulmaktadır. Rum köyleri, her gün tecavüze uğramaktadır. Ve Osmanlı yönetiminin bu konuda aciz olduğu iddiasıyla İngilizler, bir uyarıda bulunmuşlardır.
Anlaşıldığı üzere İngiliz yönetimi işgali İstanbul ile sınırlı tutmak istemektedir. Oysa Mondros Mütarekesi Antlaşma maddeleri gereği, pekala İngiliz askerleri sözde bu aciziyeti ortadan kaldırmak için kendileri de Karadeniz’de “önlem alabileceklerken” Osmanlı yönetimini uyarmışlardır.
İşin ilginç yanı ise Osmanlı Hükümeti’nin hakkında arama kararları aldığı hatta idamla yargılanmasını talep ettiği “Kuvayi Milliyeci” subayların bu göreve hem de İstanbul Hükümeti tarafından uygun görülmeleridir. Bu durum çelişkili bir durumdur. Ama bu çelişki, sadece bununla da sınırlı değildir.
MUSTAFA KEMAL VE 34 YÜKSEK RÜTBELİ SUBAYA, İNGİLİZLER TARAFINDAN VERİLEN ’’SAMSUN’’ VİZESİ
Samsun’a gidecek olan sadece Mustafa Kemal değildir. Mustafa Kemal’in yanı sıra 34 kişiye daha İngilizler tarafından Samsun’a gidiş vizesi verilmiştir. İstanbul’da 1919’da İngiliz Karargahı’nda istihbarat subayı olarak görevli yüzbaşı Bennett, Mustafa Kemal ve ekibinin İstanbul’dan ayrılıp Samsun’a gitmesi için vizeyi veren kişidir. Yüzbaşı Bennett, Nezih Uzel’in “Atatürk’e nasıl vize verdim” adlı kitabında da bu vizeyi kaç kişiye, nasıl verdiğinin hikayesini şöyle anlatır:
“Mustafa Kemal ile 1 Mayıs 1919’da tanıştım… Samsun’a 35 kişinin gideceğini görünce şüphelendim… Evet, bunun için benim mesuliyetimin üstünde gördüm. Bunların hepsine vize vermek, çünkü bana 3-4 kişi gidecek, vize vereceksiniz yani talimat, emir verildi. 35 kişi ve bunların hepsi büyük adamlar. Yani levazım filan değildir. Bütün evrakı aldım. Ve Şişli’deki İngiliz Kumandanlığı’na gittim. 3-4 kişi yerine 35 kişi vize ister, vizeyi verebilir miyim? Onlar telefon ettiler ve cevap geldi ki: Siz veriniz. Biz evvela İngiliz Başkomiserliğine, o zaman Rumbolt komiserdi, sefir yoktu. Onlar bize cevap verdiler: Mustafa Kemal gitsin ve ne ki lazımsa yapsın. Ben derhal gittim, vizeyi verdim. Vizeleri imza ettim ve teslim ettim. Ben anladım ki orada bir heyecan var, anladım ki yani bir şey var, fakat ben hiçbir şey söylemedim… Biliyorsunuz Yunanlar daha işgal etmemişlerdi değil mi? Yunanların işgal ettiği haberi gelince bunlar derhal karar verdiler. Çünkü benim gördüğüm hal, oradaki Harbiye Nezareti’nde hazırlık tamam değildi. Belki bunun için biz 35 kişiye vize verdiğimiz halde, yalnız 19 kişi gitti. Hepsi hazır değildi. Gazete 19 kişi der fakat ben hatırımda çok iyi kalıyor ki 35 kişiye vize verildi. Fakat bu İzmir işgali sebebiyle acele gitmişler ve kim ki hazır değildi, sonra gelsin denildi, ben öyle anladım. Bence İsmet Paşa isteseydi giderdi, evrakı hazırdı, mani yoktu. Vizesi, her şeyi vardı, tabii o biraz geç kaldı. Birkaç hafta sonra gitti değil mi? Ben o zaman irtibat zabitiydim. İstihbarata Eylül’de 3 ay sonra atandım. Bu nisan, mayıs, haziran, temmuzda ben hep, şey, ben hep Harbiye Nezareti’ndeydim.”[3]
İngiliz İstihbarat Subayı vize verilecek olanların 3-4 kişi olduğunu sanıp 35 kişilik listeyle karşılaşınca, şaşkınlığını anlatıyor. Ve bu kadar insana vize verilmeyeceği düşüncesiyle Şişli’deki İngiliz Kumandanlığı’na gittiğini söylüyor. Ama yapılan bir telefon görüşmesiyle 35 kişinin tümüne vize onayı çıkıyor.
İstihbarat subayının anlatımlarındaki “Orada bir heyecan var, anladım ki yani bir şey var, fakat ben hiçbir şey söylemedim” ifadesi de işin arkasında başka bir şey olduğu şüphesini uyandırıyor. Yani Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yazdıkları resmi tarihe bakarsak, İngilizlerin tehdit olarak gördüğü kişiler olması gerekiyor. Hem İngilizlerin hem Padişah’ın hem de İstanbul Meclisi’nin düşman olarak gördüğü Mustafa Kemal ve arkadaşlarının üstelik de yüksek rütbeli subaylardan oluşan 35 kişinin Samsun’a gidişinin onaylanması ne kadar olağandır?
Yüzbaşı Bennett’in hikayesini anlattığı vizenin mühürlü fotoğrafı Kazım Karabekir’in “Paşaların Hesaplaşması” kitabında yer almıştır. [4]
Ne hikmetse Kemalistlerce kendilerine karşı anti-emperyalist kurtuluş mücadelesini başlattıklarını iddia ettikleri İngilizler “Bandırma Vapuru ile 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkma vizesi”ni Mustafa Kemal ve arkadaşlarına bu kadar rahat vermiştir.
Kazım Karabekir de günlüklerinde Samsun’a giden Bandırma Vapuru’nda üst düzey bazı subayların isimlerini şöyle aktarır:
“19 Mayıs 1919 Pazartesi[5]
Mustafa Kemal Paşa bugün Bandırma vapurundan Samsun’a çıkmıştır. 16 Mayıs’ta İstanbul’dan hareket etmişler. 21’de ben haber aldım. Yanında Refet Paşa, Miralay Kazım Bey (Erkan-ı Harbiye Reisi), Kaymakam Arif Bey (1. Şube Müdürü), Binbaşı Hüsrev Bey (2. Şube Müdürü),Miralay İbrahim Tali Bey (Sıhhıye Reisi), Doktor Refik Bey (Hususi Tabip).
Rauf Bey nezdinde Recep Zühtü (Gazeteci), Yüzbaşı Tufan Bey, İzmit sabık mutassarrıfı Süreyya Bey olduğu halde Amasya’ya iltihak etmişlerdir.’’
Öte yandan Mustafa Kemal’in Samsun’a kırık dökük bir vapurla (Bandırma) gitmediğini öğreniyoruz… Bunun uydurma olduğunu, Genelkurmay’ın ATASE arşivindeki bir belge yalanlıyor. Belgede “Bandırma vapuruna 20 subay, 5 memur, 50 küçük subay (silahlı), 51 küçük subay (silahsız) bindirilecek. Yanlarına 17 binek hayvanı, 49 katır, 4 tane de otomobil verilecektir” ifadesi yer alıyor.[6]
Zaten Yunanların İzmir’e çıkmasıyla birlikte, İttihat ve Terakki’nin planı olan “Anadolu’yu Hristiyanlardan temizleme operasyonu”nun ikinci etabı için; yani Rumların tehcir ve soykırımı aşamasına meşruluk zemini oluşturulmuştur.
Anlaşılmaz olan şudur. Bugüne kadar herhangi bir tarihçi nasıl, bu belgelerle karşılaşıp da şöylesi şüpheler taşımamıştır?
1-Resmi tarihe göre İngilizler tarafından tehlikeli görülen yüksek rütbeli Kemalist subaylara neden Samsun vizesi verilmiştir?
2- Resmi tarihe göre padişah ve İstanbul Hükümeti nezdinde vatan haini olan Kemalistlerin Samsun’a gidişi Padişah ve özellikle de Meclis-i Vükela; yani İstanbul hükümeti tarafından neden onaylanmıştır?
3- Yunanların İzmir’e çıkarılması acaba İngilizlerin bilinçli bir politikası mıdır? Çünkü bu durumda ‘Anadolu’daki Rumlar böyle bir savaşta Yunanların yanında yer alacaktır’ yargısıyla ve tabi propagandasıyla Kemalistlerin Anadolu’daki bütün Rumlara karşı soykırımı ve sürgün politikaları meşru bir zemin kazanacaktır.
4-Askeri olarak hiçbir gücü olmayan, ordusu dağıtılmış, İngilizlere karşı tek kurşun atmadan yedi düvele karşı anti-emperyalist kurtuluş savaşı verdiğini iddia eden Kemalistler, Sevr’e karşı Lozan’ı nasıl kabul ettirmişlerdir?
MUSTAFA KEMAL’DEN İLK ŞİFRE
Ve son olarak 21 Mayıs 1919 Çarşamba [7] tarihinde günlüğüne yazdıkları, daha doğrusu sordukları dikkat çekiyor:
“Mustafa Kemal’den ilk şifre:
Neden Samsun’a çıkmış.
Neden Samsun’da vakit geçiriyor.
Memuriyeti kabul ettim diyor. Neden daha evvel etmedi.
Bu memuriyet nedir? Padişah ve Ferit Paşa’nın birer neferi gibi hizmet edeceğiz diye gazetelerde beyannameleri vardı. Kemal Paşa’yı mukavemet için mi gönderdiler.
“Fahri Yaver-i Padişahi” dediğine nazaran Padişah tarafından bir vazifedar mı idi.”
Kazım Karabekir bu günlüklerini yazdığında henüz Mustafa Kemal’in saflarındadır. Ya kafası karışmıştır bütün bu olan bitenden, ya da herşeyin farkındadır ama bunu dile getirmiyor.
Ama bütün bu yazılanların tarihsel bir karşılığı vardır. 19 Mayıs 1919, İttihatçıların başlattığı ve ilk olarak Ermeni, Süryani ve Rumları kapsayan Hristiyanlara yönelik planın, ikinci etabının başlandığı tarihtir. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Karadeniz’de yerel çetelerle birlikte, 353.000 kişinin canına, (Karadeniz’den 200 bine yakın) 1 milyon 250 bin Rum’un Mübadeleyle sürgün edilmesine yolaçacak Pontos Rum Soykırımını gerçekleştirmiştir.
Bu soykırımı gör(e)meyenler hala resmi tarih masallarıyla uyumaya/uyutmaya devam ediyorlar…
[1] Meclis-i Vükela Osmanlı Devletinde Sadrazamın başkanlığındaki Şeyhülislamla diğer bakanlardan meydana gelen meclisin adı; vekiller meclisi. Bu meclis, devletin iç ve dış siyasetiyle ilgili önemli konularda kararlar alırdı. Buna “Meclis-i Has” “Meclis-i Hass-ı Vükelâ” da denirdi ki Kabine, yani Bakanlar Kurulu demektir.
[2] Sadi Borak, Atatürk, Başak Yayınevi 1973, sayfa 221-224’ten aktaran, Nevzat Onaran Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum mallarının Türkleştirilmesi, Enval-i Metruke’nin Tasfiyesi-2 Evrensel Basım Yayın, Ekim 2013, sayfa 38-39
[3] 2006 yılının Ocak ayında Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Melih Meriç’in hazırlayıp sunduğu Basın Kulübü adlı programda, dinletilen ses kaydının deşifresi… Ve Nezih Uzel, Atatürk’e nasıl vize verdim, Selis Kitaplar, İstanbul 2008, sayfa 126-131.
[4] Kazım Karabekir, Paşaların Hesaplaşması, sayfa 279-283. Aktaran Nevzat Onaran Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum mallarının Türkleştirilmesi, Enval-i Metruke’nin Tasfiyesi-2 Evrensel Basım Yayın, Ekim 2013, sayfa 42.
[5] Kazım Karabekir, Günlükler 1906-1948 1. Cilt, Yapı Kredi Yayınları, sayfa 596.
[6] Aktaran, Z. Türkmen „Mütarekeden Milli Mücadele’ye Mustafa Kemal Paşa, Bengisu Yayınları, 2010, sayfa 146.
[7] Kazım Karabekir, Günlükler 1906-1948 1. Cilt, Yapı Kredi Yayınları, sayfa 597.
DEVRİMCİ KARADENİZ SAYFASINDAN ALINTIDIR
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Kazım Karabekir Paşa'nın şu eserini kemalistler bi zahmet okurlar mı acaba?

2(219).jpg


İstiklal harbini kim başlatmış öğrensinler bu kitaptan!..Hem de belgeleriyle birlikte...

Vakti olan şu linktekini de okusun...

Kâzım Karabekir Paşa anlatıyor
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
yıllar evvel okudum da okumama da gerek yok biliyoruz kimin ne mal olduğunu
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
ataturk-bustunu-boyamak-ifade-ozgurlugu_m.jpg



AHİM 2005 yılında Atatürk heykelinin boyamaya teşebbüs edilmesine 22,5 yıl ceza verilmesini ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirdi.


2005’te Sincan Lale Meydanı’ndaki Atatürk heykelini boyamaya teşebbüs ettiği gerekçesiyle yakalanan Murat Vural 22,5 yıl hapse mahkûm edilmişti.

Vural tarafından Avrupa İnsan hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuru sonucunda Türkiye 26 bin avro (75 bin 400 TL) tazminat ödemeye mahkûm edildi. Ayrıca mahkumiyet kararın onanmasıyla seçme ve seçilme haklarından mahrum bırakılmasını “son derece ağır ve orantısız” bulan AHİM, bu cezayla ifade özgürlüğünün de ihlal edildiğini belirtti.

AHİM, Sincan 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararda Vural’ın vandalizmden değil Atatürk aleyhinde suç işlemekten mahkum edildiği hatırlatılarak, özgür seçim hakkıyla ilgili 1 No’lu Protokolün 3. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varıldı.

Mahkemede Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ait büstlerine karşı boyalı saldırıları Kemalist ideolojiye karşı tepkisini ifade etmek için gerçekleştirdiğini açıklayan Vural, 5 Şubat 2007 tarihinde kesinleşen kararla birlikte seçme ve seçilme haklarından 22 Ekim 2018’e kadar, 11 yıl süreyle mahkum bırakıldı. Vural, Haziran 2013’te şartlı bırakılmıştı.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Şu an da bile devam eden yalan yanlış cumhuriyet tarihi yine aynı teranelerle genç beyinlere enjekte ediliyor.O gençler ki, onlar kendilerine anlatılan ve öğretilen; bu tarihin aslı nedir nasıl olmuştur, kim ne yapmıştır? diye içlerinden birisi çıkıp da sorgulamıyor.Yahu bu kafalarla biz bir arpaboyu yol katedemeyiz ki...

Ben bir şeyde yamukluk görürsem işin hakikatini öğrenmeye çalışıyorum.İşte herkes benim gibi olsa Türkiye'nin gidişatı değişir. Lakin bu millette bir şeyi sorgulama algısı hiç yok.Körükörüne bir şeye inanıyor ve hemen bağlanıyor.Eyy akıl!. Nerdesin yahu, uyuma azıcık kendine gelsene?!..
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
adına gurban olduğum Mustafa'sı

Mustafa kemal'in hayatını sorgulama ihtiyacını duydun mu bugüne kadar?Çıkaralım mı arşivleri?. Nasıl birisi olduğunu öğrenmek ister misin?Sana öğretilenlerle bizim öğrendiklerimiz arasında ki büyük farkları öğrenmek ister misin?Hakikatler ne ise onu ortaya dökelim mi?Gerçek kimliğini öğrenmek ister misin?
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Mustafa kemal'in hayatını sorgulama ihtiyacını duydun mu bugüne kadar?Çıkaralım mı arşivleri?. Nasıl birisi olduğunu öğrenmek ister misin?Sana öğretilenlerle bizim öğrendiklerimiz arasında ki büyük farkları öğrenmek ister misin?Hakikatler ne ise onu ortaya dökelim mi?Gerçek kimliğini öğrenmek ister misin?

Sakin ol hemşerim.

"Mustafa" kimin adı ?

Öğrenmek ister misin ?
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Sakin ol hemşerim.

"Mustafa" kimin adı ?

Öğrenmek ister misin ?

İsimlerde takılıp kalırsan hiçbirşey öğrenemezsin.Biz burada Mustafa Kemal'in ismini sorgulamıyoruz.Eğe sorgularsak yine ortaya başka bir isim çıkacak.İyisi mi, isimlerde takılıp kalma!. Sen onun yaptığı İslamdışı icraatlarını sorgula yeter!..
 
Üst