Mücahid Evliyalar-Ali Gav Sultan

kemalali

Profesör
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
1,560
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Mücahid Evliyalar - Ali Gav Sultan

Ali Gav Sultan (rahmetullahi teâlâ aleyh) on birinci asırda yaşamış gâzi ve mücâhid şeyhlerdendir. Türkler, on birinci asrın başlarından îtibâ*ren Anadolu´ya yoğun bir şekilde akınlar yapmaya başlamışlardı. Bu akınlar Malazgirt Zaferinin ön hazırlıkları mâhiyetinde idi. Mücâhid gâziler ve şeyhler önderliğinde hare*kete geçen Selçuklu Türkleri, gönül verdik*leri İslâm dînini yaymağa ve çoğalan nüfûsa yeni yerleşim yerleri ara*maya çalışıyorlardı. Bilhassa Afşin Bey idâre*sindeki Türklerin yiğitlik, alplik, mertlik, cesâret ve muhâripliğinin yanısıra, İslâmın cihâd rûhu ve emri ile hareket etmeleri, Rumları müthiş bir bozguna uğ*rattı.

Bu cihat hareketi esnâsında Afşin Beyin kuvvetleri arasında dikkati çeken bir kişi vardı; Derviş Ali. Bu zât, Afşin Bey kumandası altındaki kuvvetlerin mânevî komutanı ve fetihlerin mânevî fâtihidir. Hiç bir ânını boşa geçirmek is*temez, her nefesini, Allahü teâlânın dînini yaymak için sarfederdi. Gâzileri de*vamlı cihâd etmeğe ve İslâmiyeti yaymağa teşvik ederdi. Fırsat buldukça da İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmekle meşgûl olurdu.

Gönülleri cihâd aşkı ile tutuşan gâziler, Gaziantep, Haleb ve Antakya bölge*sinde uğramadık yer bırakmadılar. Nihâyet 1068 yılında Konya ku*şatma altına alındı. Günlerce süren muhâsaraya rağmen şehir, bir türlü düşürülemedi. Ordu komutanı şehri kuşatan duvarları savaş yoluyla aşamayacağını anlayınca, harp meclisini toplayarak ne yapılması gerek*tiğini sordu. Bu gibi durumlarda gâzi şeyhlerin sözlerine çok îtibâr edilirdi. Meclistekiler, Şeyh Ali´ye bakarak onun konuşmasını beklediler. Şeyh Ali kısa bir murâkabeye, düşünceye daldıktan sonra;

"Ordumuz kuşatmayı kaldırıyormuş gibi geri çekilsin ve gizlenelim, sonra gizlice kaleye girmenin çâresini araştırırız." dedi. Bu teklif, emirler tarafından beğenildi. Selçuklu kuvvetleri dağınık bir şekilde çekilmeye başladılar.

Selçukluların çevreden tamâmiyle uzaklaştıklarını gören ve günlerce süren muhasaraya rağmen teslim olmadan kuşatmayı atlatmanın sevin*cine kapılan şe*hir halkı, birkaç gün sonra normal yaşantılarına başladı. Kapılar açıldı. Çarşı ve pazarda faâliyetler normal seyrine döndü.

Halk şehir içinde olduğu gibi, şehir dışında da bağ, bahçe ve yaylak işleriyle uğraşmağa başlamıştı. Bir gece şehre dönmeye başlayan sığır sürülerinin arasına bir öküz postuna bürünmüş bulunan Şeyh Ali de ka*rıştı ve böylece kimseye belli etmeden şehre girmeye muvaffak oldu. Şehirde, akşam karanlığında kimseye görünmemeyi başararak bir yere gizlendi. Herkesin yorgunluktan derin uykuya daldığı bir saatte yavaşça gidip, şehri kuşatan duvarların kapısını açtı ve o gece yakınlara kadar gelerek bekleşen askerlere kararlaştırdıkları işâreti verdi. Şeyh Ali´nin her türlü tehlikeyi göze alarak açmayı başardığı kapıdan şehre akan as*ker*ler, nöbetçileri de tesirsiz hâle getirdikten sonra şehre hâkim olmakta ge*cik*mediler.

İşte şehrin ele geçirilmesi sırasında bu gâzi şeyhe, öküz postuna bü*rünme*sinden dolayı Ali Gav Sultan denildi. Gav, Farsçada öküz demek*tir.
 
Üst