Ehl-i Sünnet
Kıdemli Üye
- Katılım
- 5 Şub 2011
- Mesajlar
- 3,061
- Tepkime puanı
- 139
- Puanları
- 0
Prof. Abdulaziz Bayındır’ın Kandil geceleri hassaten MEVLİD KANDiLi bid’attır Böyle bir uygulama sahabede yoktur ” safsatalarına reddiyedir.
Ebu Katâde’den (r.a) Rasûlullah’a (s.a.v) pazartesi günü oruç tut*mak hakkında sorulduğu ve onun da şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Zalike yevmün vulidtü fihi “O benim doğduğum ve peygamber olarak gönderildiğim veya bana vahyin in*dirilmeye başlandığı gündür.” (Müslim )
Hiç bir uygulama olmasa, ister başka rivayette gelmeye bu hadisi şeriften anlıyoruz ki, Mevlid Kandilini ilk kutlayan Muhammed Mustafamız-dır ( Sallalahu Aleyhi Vessellem) . Rasulullah Efendimize (sallalahu aleyhi Vessellem) “O” Sadece postacıydı. Diyenlerin zaten bunu reddetmelerinede şaşırmadık. O günü kutlamamızın yegane sebebi Muhammed Mustafamızın ( Aleyhisselam) doğduğu güne şükr olsun içindir ki, zaten bu DİN HIRSIZLARINA o günü kutlamak nasip olmaz. Nefislerinede ağır gelir. Sevinmezler
Sahabiden biri ” YA RABBİ BENİ AZLARDAN EYLE ” diye dua etti. Hz. Ömer ‘de bunu duydu . Ya niye azlardan eyle dedin bunun sebebi nedir deyince, Sahabi ” Bilmezmisin Ya Ömer ” Şükreden kullarım azdır!. ( sebe.13) Mevla buyuruyor. Bende Dua ediyorum Ya Rabbi Beni o azlardan eyle diye. Hz.Ömerde ” Herkes anladı bir Ömer anlayamadı” diye tevazu etti.
Bizde o azlardanız İnşaAllahu Rahman… Gelelim Aziz Bayındır efendinin bid ‘attir. Dediği Mevlid Kutlamasına. Bakalım Sahabi bunu yapmıs mı yapmamıs mı ??? >>>
Eskiden Mevlid Kandilleri tatil olduğu gibi, fevkalâde ihtişamlı merasimlerle kutlanırdı.
Sultan Ahmed Câmiindeki bir mevlid alayını gösteren eski bir gravür.
Eskiden MEVLİD KANDİLLERİNDE o gün insanlar ibadetle geçirsin dualar salavatlar getirsin diye tatil edilirdi. Osmanlılar zamanında Mevlid Kandilleri tatil olduğu gibi, fevkalâde ihtişamlı merasimlerle kutlanırdı. Bütün Müslüman devletlerde de mevlid kandili coşkulu bir bayram idi.
İnsanlar peygamberlerinin doğum gününe her zaman tazim etmiştir. Müslüman olmayanlar da Hazret-i Muhammed`in doğum günü olan Rebiülevvel ayının 12. gecesine hürmet gösterirdi. Hazret-i Peygamber`in bizzat kendisi de bu günde, eshabıyla oturup, doğumu esnasında olan hâdiseleri anlatırdı. Hassan bin Sâbit, Abdullah bin Revâha, Kâb bin Züheyr gibi sahabîler, peygamberi öven şiirler söylerdi. Hazret-i Ebu Bekr ve Ömer de zamanlarında böyle yapardı. ( Sahabi Mevlid kutlamamıs diyenlerede kapak olsun).
İbn Hacer’e göre mevlidin sünnetteki aslı Sahihayn’daki (Müslim, Buhari) şu rivayettir:
Nebiyy-i Ekrem (s.a.) Medine’ye geldiğinde Aşure günü yahudilerin oruç tuttuklarını gördü ve onlara niçin oruç tuttuklarını sordu. Onlar da aşure günü AHah’ın, Firavn’ı boğup Musa’yı kurtardığını, bundan dolayı da şükür için oruç tuttuklarını söylediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem; “Biz Musa’ya sizden daha yakınız”, buyurdu. Ondan sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulmasını emretti.
Bu hadis üzerinde bir değerlendirme yapan İbn Hacer, devamla şöyle demiştir:
“Bu hadisten anlaşılır ki, belli bir günde bir nimete kavuşma veya bir beladan kurtulmadan dolayı Allah’a şükredilebilir ve bu âdet her sene tekrarlanabilir. Allah’a şükür vazifesi de ibadetlerle, oruçlarla sadaka ve Kur’an âyetlerini okumakla olur. Hangi nimet rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in dünyayı teşrif ettiği günden daha büyük olabilir? Buna göre Âşûre gününde Musa (a.s.) nasıl hatırlanıyorsa, mevlid gününün de Muhammed Mustafamıza tazim etmek “o gün için Mevlamıza Şükr etmek en çok bize yakışır.”
İbn Hacer’in bu görüşlerine Süyûtî de katılmaktadır.
İsmail Hakkı Bursevî’ye göre, içinde münker bir iş olmadıkça mevlid okuma Resûlullah (s.a.)ıe tazim sayılır.
Nitekim Süyûtî (Ö.911/1505), “Hz. Peygamber’in doğumundan dolayı Allah Teâlâ’ya karşı şükür vazifesini izhâr etmek müstehaptır” demiştir.
Şafiî ulemasından Takıyyüddin es-Sübkî (0.756/ 1355)’nin yanında zamanın âlimlerinden bir cemaat toplanmış, Sübkî onların yanında Sasarî (ö.738/1337)’nin Peygamber (s.a.)’in medhi için yazdığı şu kasideyi okumuştur: 1
Kalilün limedhi’l-Mustafa el-hattu bi’z-zeheb
Ala verakin min hattın ahsenin min kütteb
Ve İnne tenhezu’l-eşrâfu inde semâih
Kıyâmen sufûfen ev cisiyyen ale’r-rukab.
Mânası:
Mustafa’yı övmek için azdır altın yazı,
Sayfalara en güzel yazıyla bir katibin hattı,
Onu işitince eşraf kıyama kalkıyor, Ayakta saf durarak ya da diz üstü oturarak
Bundan sonra Sübkî ve yanında bulunanlar ayağa kalkmış, mecliste büyük bir ünsiyet ve kaynaşma meydana gelmiştir. İşte onların bu uygulaması Bursevî’ye göre örnek olarak yeterlidir.
Sehâvî (ö.902/1496), değişik ülkelerdeki müslüman halkın o günde sadaka vermeye, Resûl-i Ekrem’i medh ü senaya büyük bir rağbet gösterdiklerini belirtmiştir. Ayrıca mevlid sebebiyle pek çok fazilet ve bereketin hasıl olacağı haber verilmiştir.
Nitekim İbnü’l-Cevzî (ö.597/1200), “Mevlidin özelliklerinden biri de o yıl için bir emniyet ve âcil bir müjde olmasıdır” demiştir.
Selçuklu atabeylerinden ve Salâhaddin Eyyübî`nin eniştesi Erbil Meliki Muzaffer Ebu Said Gökbörü, hükümdarlardan en evvel mevlid okutandır. Ömrü boyunca her sene bu vesileyle binlerce insana yemek yedirir, hediye ve sadakalar dağıtırdı. Hatta birkeresinde 100 Bin koyun kestirip fakire dağıttırdığı gelen rivayetler arasındadır.
İmam Muhammed Bâkır mevlid okumak için sevdiklerini toplar; onlara ve fakirlere yemek yedirir idi.
İmam Süyûtî Mısır`da böyle yapar ve yapılmasını tavsiye ederdi. Nitekim Mısır`da mevlid cemiyetleri çok parlak bir gelenektir. Mevlid okumak peygamberi övmek olduğu için ibâdet sayılmıştır. Vehhâbîlerden başka mevlide karşı çıkan olmamıştır. Hatta Hazret-i Peygamber`in doğum anını anlatan “Geldi bir akkuş kanadıyla revan, arkamı sığadı kuvvetle hemanâ€� beyiti okunurken, herkesin hürmeten ayağa kalkması, İmam Sübkî`den gelen bir âdet olmuştur.
MEVLİD ALAYLARI
Osmanlılar zamanında padişahın ve bütün devlet ricâlinin resmî kıyafetleriyle hazır bulunduğu tantanalı mevlid alayı yapılırdı. Bu, devlet merasimlerinin en önde gelenlerindendi. Önceleri Ayasofya, sonraları Süleymaniye, daha sonra Sultan Ahmed Câmilerinde, Sultan Aziz devrinde Ortaköy ve Sultan Hamid devrinde de Yıldız Câmii`nde mevlid okunur; herkese hurma ve şeker dağıtılırdı. Mevlidhan ve hizmetkârlara hediyeler; fakirlere sadakalar dağıtılırdı. Ayrıca sarayda mabeyn dairesinde ve haremde de mevlid okutulur, padişah da katılırdı. Sarayda da sık mevlid okutulduğundan, güzel sesli hususî hünkâr mevlidhanları vardı. Meselâ Sultan Aziz devrinde Said Paşa imamı diye meşhur hünkâr mevlidhanı Hasan Rıza Efendi güzel sesiyle ve içli okumasıyla meşhurdu. Kimsenin davetine gitmezken; sadece fakir ve garipleri kırmayıp bir şey beklemeksizin mevlid okurdu.
Süleyman Çelebi unutulur mu?
Hazret-i Peygamber`in doğumu vesilesiyle yüzlerce mevlid kasidesi yazılmıştır.
Hicaz`da Mevlid-i Berzencî meşhurdur. Orada şeker yerine hurma dağıtılır. Türkçe mevlid de pek çoktur. En meşhuru Bursa Ulu Cami imamı Süleyman Çelebi`ye aittir. 1409 yılında yazılmıştır.
Meşhur Rivayete göre burada bir Acem vâiz Bakara sûresinin 285. âyetini tefsir ederken, Hazret-i Muhammed ile (sallalahu aleyhi vessellem) Hazret-i İsa arasında hiçbir fark ve üstünlük olmadığını söyleyince, cemaatten birisi kalkıp, Ey câhil! Peygamberler arasında peygamberlik vazifesi bakımından bir fark yoktur. Hepsini peygamber kabul etmek lâzımdır.
“Ama Sevgili Peygamberimiz, elbette bütün peygamberlerden üstündür diyerek aynı sûrenin Peygamberlerin bazıları bazılarından üstündür meâlindeki 253. âyetini okudu. Bu hâdise, Süleyman Çelebi`yi çok hislendirip, meşhur mevlid kasidesini kaleme almasına vesile oldu.”
Edebî değeri yüksek, ama çok samimi bir eserdir. Münâcât (Allaha yakarış), velâdet (doğum), risâlet (peygamberlik), miraç, rıhlet (vefat) ve duâ kısımlarından müteşekkildir. Uzun olduğu için mevlidlerde ekseri münâcât, velâdet, miraç ve dua kısımları okunur. Aralarda aşir ve ilahi okumak âdettir. Eskiden her beyit sonunda, zâkirler hay diye zikrederdi…
İslâm dünyasında ihtişamlı ve parlak merasimlerle ilk mevlid törenleri, “Muazzam” lakabıyla tanınmış, Selâhaddin-i Eyyubi’nin kayınbiraderi Erbil atabeglerinden Muzafferüddîn Kökböri (1190-1233) zamanında başlamıştır. Ulemâ, tasavvuf ehli, vâiz, kurrâ ve şairlerin de iştirak ettikleri ve günlerce süren bu merasimlerde zikir ve semâ meclisleri de düzenlenirdi. Endülüslü hadis âlimi ve tarihçi İbn Dihye el-Kelbî, 1207 yılında Erbil’e uğradığında Et-Tenvîr fî Mevlîdi’s-Sirâci’l- Münîr adlı mensur bir eser yazarak Muzafferiddîn Kökböri’ye takdim etmiştir. İbn Dihye’den önce bu mahiyette bazı eserler kaleme alınmışsa da Et-Tenvîr, İslâm edebiyatında ilk mevlid kitabı kabul edilir. Memlükler döneminde de Mısır’da ihtişamlı mevlid kutlamaları devam etmiştir. Bu dönemde en muhteşem törenlerin, el-Melikü’l-Eşref Seyfeddin Kayıtbay zamanında (1468-1496) yapıldığı kaynaklarda zikredilmektedir.
OSMANLI ZAMANINDA MEVLİD MERASİMLERİ
Osmanlı Devletinde, daha önceki dönemlerde yapıldığı bilinse de ilk resmî mevlid merasimlerinin Sultan III. Murad Han’ın saltanatı zamanında 1588 yılında başlatıldığı ve devlet teşrifâtında yer aldığı kaydedilir. Mevlid törenleri saray, konak ve evlerde yapıldığı gibi, padişahın katıldığı “Mevlid alayı” denilen merasim yürüyüşünün ardından bir “Selâtîn camiinde” tertib edilirdi. Topkapı Sarayı’ndaki törenler bazen Ağalar Camii’nde bazen de Çinili Köşk’te yapılırdı. Son dönemlerde ise başta Sultanahmet Camii olmak üzere Eyüp Sultan, Bayezid, Eminönü Vâlide Sultan (Yeni Camii), Nusretiye ve Yıldız Camii’lerinde mevlid merasimleri devam etmiştir. Sultanahmed Camii’ndeki merasimlerde Padişah, Sadrazam, Şeyhülislâm, vezirler, Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri, askerî ve idârî erkân ve ulemâ özel kıyafetleriyle hazır bulunurlardı.1 Eyüb Sabri Paşa (ö.1890)’nın Mir’âtü’l-Haremeyn adlı eserinde kaydettiğine göre Rabîü’l-evvel’in 12’si Medine’de resmi tatil olup kaleden toplar atılır, insanlar temiz ve güzel elbiselerini giyerek dolaşır ve birbirlerini tebrik ederlerdi.
Bu gece Mescid-i Nebevî’de ihyâ edilirdi. Sabaha karşı Bâb-ı Nisâ önünde toplanılır, güneşin doğmasıyla birlikte burada kurulan kürsü üzerinde önce bir hatip bir hadis okuyup padişaha duâ eder ardından mevlid bahirleri sırayla okunur, yapılan duâ ile merasim sona erer, daha sonra ikram edilen şerbetler içilerek dağılınırdı. Mevlid kutlamaları 1910 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nde resmi bayramlar arasında yer almışsa da Cumhuriyet’in ilanından sonra kaldırılmıştır.
ALLAH TEALA BİZLERİ AZLARDAN EYLESİN. AMİN
sapitanlar.com