"Mehdi Risale-i Nur dairesinden çıkacak"

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. 3 şıkta arayanlar arasın dursun.... mehdi gelse hayatımızda ne değişecek. farzlar sakıtmı olacak sanki !!! amel ibadet devam edecek her halukarda... vallah gelsede fitne fesaddan kurtulsak. müfterileri müfsidleri kılıncından geçirsede ferşden arşa saadet huzur gelse. mehdi gelse ona kim biat eder merak ediyorum ... rahman c.c. istikametten ayoırmasın...

bu arada erdem kardeşimde maşallah tib kurumunu geçti. aslında gülen başlıklı konu açılmasını yasaklasa sorun bir nebze çözülür. bu önerimi değerlendir istersen :)
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
ilk yazı çok uzun olduğu için dikkatli bir şekilde okuyamadım

Hocamı mehdi olarak gösteren metni görebilen varsa ilgili bölümü naklederse bir yanlış anlama olduğunu ortaya koyabilirim İnşallah.

Her yüzyılda görevlendirelin Mehdi den mi bahsediyoruz yoksa Kıyamet in vesilelerinden biri olan son Mehdi den mi?

Kastamonu Lahikasının ilgili bölümü farklı yorumlansa da Bediüzzaman hem kendi yüzyılında hem sonraki yüzyılda Risale-i Nurların etkisinin devam edeceğini belirtmiştir.

Geçtiğimiz yüzyılın ve şimdi bulunduğumuz (Hicri) yüzyılın mehdisi için söyleyebileceksek en fazla Üstad için söylenebilir ki. nur talebeleri içinde herhangi biri için başka bir şey söyleyemeyiz.

ama mehdi konusu karışık isterseniz bunu fazla kurcalamayalım Kader mevzusu gibi derin mevzu
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
ilk yazı çok uzun olduğu için dikkatli bir şekilde okuyamadım

Hocamı mehdi olarak gösteren metni görebilen varsa ilgili bölümü naklederse bir yanlış anlama olduğunu ortaya koyabilirim İnşallah.

Her yüzyılda görevlendirelin Mehdi den mi bahsediyoruz yoksa Kıyamet in vesilelerinden biri olan son Mehdi den mi?

Kastamonu Lahikasının ilgili bölümü farklı yorumlansa da Bediüzzaman hem kendi yüzyılında hem sonraki yüzyılda Risale-i Nurların etkisinin devam edeceğini belirtmiştir.

Geçtiğimiz yüzyılın ve şimdi bulunduğumuz (Hicri) yüzyılın mehdisi için söyleyebileceksek en fazla Üstad için söylenebilir ki. nur talebeleri içinde herhangi biri için başka bir şey söyleyemeyiz.

ama mehdi konusu karışık isterseniz bunu fazla kurcalamayalım Kader mevzusu gibi derin mevzu

kurcalayacağin kadar kurcalamissin zaten! ne kalmiski geriye:)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bence Mehdi'nin Mehmet KUTLULAR olma ihitmali çok yüksektir !
:)))))
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Karar verin artık, Mehdi Saidi Nursi mi, Fethullah Gülen mi yoksa risale okuyacak bir şakirt mi?

Nurcular arasında üç görüş var -ne değeri varsa artık :)-

1. Mehdi, Saidi Nursi merhumdur. İman nuru eksik olan ulema, meşayih bunu göremedi ama velayeti kübrada seyreden bizler bunu gördük, bildik, tanıdık, şeksiz şüphesiz inandık diyen nurcular.

2. Fethullah Gülencilerin ise ne dediklerini tam anlaşılır değil. Bazen Mehdi Saidi Nursi hz.leridir, Mesihi hareket olarak da biziz varız derler. Bazıları Mehdi hocamızdır der. vs..

3. Mehdi şakirtlerden olacak, risale okuyacak diyen nurcular. Bunlara göre Nursi merhum mimardır, Mehdi de inşaat işçisi.

3 gurubun da ortak özelliği zaman şahıs zamanı değil deyip kendilerince meşayihi reddeddikten sonra Mehdi'lik kavgası etmeleridir. ama hemen hepsi işaretleri yanlış yorumluyorsunuz diyenleri gördüler mi karşılarında, aman kardeşim bu işlerle uğraşmamak lazım derler.
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
2. Fethullah Gülencilerin ise ne dediklerini tam anlaşılır değil. Bazen Mehdi Saidi Nursi hz.leridir, Mesihi hareket olarak da biziz varız derler. Bazıları Mehdi hocamızdır der. vs..
furkan,madem cemaat içinde bir süre bulundun o halde sende bilirsin ki cemaat içinde gülen mehdidir üstad mehdidir gibi ucu açık ve polemikten ibaret bir sözün yada düşüncenin yada fikrin görüşün konuşulduğu ifade edildiği ders yapıldığı vakıa DEĞİLDİR..Böyle bir söylemleri düşünceleri içeride veya dışarıda olmamıştır.
Bazı nur talebeleri bunlar gülen cemaati dışındakilerdir fevri olarak KENDİ DÜŞÜNCELERİNİ ifade etmiş olabilirler.Buna bir engel yoktur.Kişi bu konuda yanılmış olsa dahi mehdinin kim olduğu noktasında İSABET edememiş olurlar.Hepsi bukadar..
Ve "mehdi risale-i nur dairesinden çıkacak" diyen kişinin nur talebesi olmadığını nakşibendi olan bir zata ait olduğunu da bilmem hatırlatmaya tekrar gerek varmı
Ve yine MEHDİNİN vazifesi ve Mesih'in vazifesini tekrar hatırlatmak yeterli
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Biz gerçek MEHDİ'nin alâmet-i farikalarını yazalım da, iisteyen istediğini yine mehdi kabul etsin.

İmran bin Hüseyin -radiyallahu anh- ‘Hazret-i Mehdi’nin nasıl bilineceğini’ sordu. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu cevabı verdi:
“O benim evlâdımdandır. Tavrı Benî İsrail ricali gibidir, üstünde pamuktan (kutvani) iki cübbe bulunur. Sağ yanağında siyah bir ben vardır. Yüzü parlayan yıldız gibi nurludur. Kırk yaşındadır. Şam, Mısır ve Doğunun bir çok yerinden ebdallar ve ileri gelen insanlar ona gelir ve Rükun ile Makam arasında ona biat ederler. Sonra Hazret-i Mehdi, önünde Cebrail arkasında Mikail ile Şam’a doğru yola çıkar ve onun hilafetine yer, gök ehli, yabani hayvanlar, kuşlar hatta denizdeki balıklar bile sevinir. Zamanı bereketli olur, nehirler suyunu, yer verimini artırır, hazineler çıkarılıp Şam’a getirilir.
Süfyânî, dalları Hire ve Taberiye’ye doğru uzanan bir ağacın altında öldürülür. Kelp kabilesi de yok edilir. Orada imkansızlık nedeni ile de olsa bulunamayan hüsrana uğramıştır.”
“Onlar tevhid ehli olduğu halde, onlarla savaşmak nasıl doğru olabilir?” şeklindeki sualini de Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle cevaplandırmıştır:
“Onlar mürteddirler. Zira şarabı helâl sayarlar ve namazı da kılmazlar.” (İmam-ı Suyûtî)
Şimdilerde türeyen sahte mehdi de (İskender Evrenesoğlu) şarabı helâl saymakta, başı açık gezilmesine, kadınların çıplak dolaşmasına izin vermekte, namazı hafife almaktadır.
İşte Hadis-i şerif işte türeyenlerin durumu. Artık tanıyın bunları.
“Şam’ın ortasından, adına Süfyânî denilen ve kendisine tabi olanların çoğunun Kelb kabilesinden olacağı birisi çıkar. O insanları öldürür, hatta kadınların karınlarını deşip çocuklarını katleder. Sonra onunla savaşmak için bir ordu toplanır ve onu öldürür.” (İmam-ı Suyûtî)
“Medine reisi, Mekke’deki Haşimilere bir ordu gönderir, ancak Haşimiler bu orduyu hezimete uğratır. Bunun üzerine Şam’ın o günkü sahibi olan Süfyani, içinde altı yüz yabancı olan yeni bir orduyu tekrar Haşimi’lerin üzerine gönderir. Aydınlık bir gecede bu ordu çölde giderken, bir çoban farkederek ‘Vay Mekke’nin başına gelene’ şeklinde söylenirken, ordunun birden gözünün önünden kaybolduğunu görünce ‘Sübhanallah kısa zamanda nasıl da yok oldular’ diyerek onların battığı yere gelip ve yarısı yerde, yarısı yerin dışında kalmış bir yorganı yakalıyarak, çıkarmaya çalışır. Lakin çıkaramaz ve o zaman ordunun toprağa battığını anlar. Mekke reisine bunu müjdelemek için gider ve bunu duyan Mekke reisi ‘Elhamdülillah, bize kendisinden haber verilen alâmet işte buydu’ der.” (İmam-ı Suyûtî)
“Beyda’da ordunun yere batırılışı Mehdi’nin çıkış alametidir.” (İmam-ı Suyûtî)
Bu açık beyanlardan sonra hakiki, gerçek Mehdi’nin alametlerini iyi tanıyın, sahte ve soytarılara, yalancılara kanmayın.
“Kâfirler Arap yarımadasına inerler, ordular düzenlenir, halife öldürülür, dertler de büyür. Şam surları üzerinde bir münâdî ‘Yaklaşan şerden dolayı vay Arapların haline!’ der.” (İmam-ı Suyûtî)
“Hazret-i Mehdi başı üzerinde bir bulut olduğu halde çıkacak, o bulutta bir münadi, ‘Bu Allah’ın halifesi Mehdi’dir O’na tabi olun’ diye nida edecektir.” (İmam-ı Suyûtî)
“Bu fitnelerin en sonuncusu ‘Günahsız insanların’ öldürülmesidir ki, artık o zaman kendisinden herkesin razı olacağı bir gidişatta olan Mehdi çıkar.” (İmam-ı Suyûtî)
“Süfyani, Halid bin Yezid bin Ebusüfyan’ın evlâdındandır. Kafası oldukça büyüktür. Yüzünde kaşıntılı bir hastalıktan (çiçek bozuğu) eser vardır. Gözünde de beyaz bir nokta bulunur. Şam şehrinden çıkacaktır. Ona tabi olanların çoğu Kelb’dendir. Kadınların karınlarını deşip çocuklarını öldürür, kendisine karşı toplanan Kays kabilesini de iyice yok eder. (İşte o zaman) Ehl-i beytim’den Harem de biri çıkar. Onun haberi Süfyani’ye ulaşınca, Süfyani ona karşı ordusundan bir ordu gönderir. Ancak Mehdi, bu orduyu hezimete uğratır ve bunun üzerine Süyani yanındakilerden bir orduyu, ona karşı tekrar gönderir. Ancak bu ordu arzdan Beyda’ya vardıklarında yere batırılır ve kendilerinden haber getirecekler dışında kimse sağ kalmaz.” (İmam-ı Suyûtî)
İbn-i Mes’ud -radiyallahu anh- anlatıyor: “Biz, Resulullah Aleyhisselâm’ın yanında iken Benî Hâşim’den bir grub genç geldi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onları görünce, gözü doldu ve rengi değişti. Ben: Ey Allah’ın Resulü! Şimdiye kadar, mübarek yüzünüzde hoşumuza gitmeyen bir manzara hiç görmemiştik, (şimdi ne oldu da bizi üzen bir ifade ile karşılaşıyoruz?)” dedim. Şu cevabı verdiler:
“Biz öyle bir Ehl-i Beytiz ki, Allah bizim için dünyaya mukabil ahireti tercih etmiştir. Benim Ehl-i Beytim benden sonra bela, kaçırılma ve sürgüne maruz kalacak. Nihayet, doğu tarafından beraberlerinde siyah bayraklar olan bir kavim gelecek. Bunlar hayır (saltanat) isteyecekler, fakat istekleri yerine getirilmeyecek. Bunun üzerine onlar savaşacak. Allah onlara yardım edecek. Bundan sonra istedikleri (hükümdarlık) kendilerine verilecek. Ne var ki, onlar bunu kabul etmeyip emirliği Ehl-i Beytim’den bir adama tevdi edecekler. Bu (Emîr) de, insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurdukları gibi, yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Artık sizden kim o güne yetişirse kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa onlara varsın (katılsın)” (Kütüb-ü sitte muhtasarı c. 17 sh: 556)
Bu Emr-i şerif de gösteriyor ki gerçek Mehdi Aleyhisselâm’a tabi olmak şarttır. Öyleyse şimdiden Varaka bin Nevfel’in Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize Peygamberlik gelmeden evvel biat etmesi gibi, biz de ona biatımızı edelim ve ona tabi olalım. Zira daha henüz gelmedi.
“Muharrem ayında bir münadi semadan “Agâh olun Allah’ın seçtiği kişi falandır, onu dinleyin ve itaat edin” diyecektir ve bu çok şiddetli savaşların ve fitnelerin bulunduğu bir senede olacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)
“Süfyani Kûfe’ye ulaştığı ve Âli Muhammed’in yardımcılarını öldürdüğü zaman Mehdi çıkar ve onun bayraktarı Şuayb bin Salih Temimi olur.” (İmam-ı Suyûtî)
“Şuayb bin Salih Temimi orta boylu, esmer, hafif sakallı olup, elbiseleri beyaz ve bayrakları siyah olan dört bin askerle çıkar. Bunlar Mehdi’nin önünde olurlar ve karşılarına çıkan herkesi hezimete uğratırlar.” (İmam-ı Suyûtî)
“Mehdi’nin bayrağında ‘Biat Allah içindir’ yazılıdır.” (İmam-ı Suyûtî)
“Yaşı küçük sakalı hafif ve sarışın bir genç çıkar, Mehdi’nin bayrağını taşır ve karşısına dağlar bile çıksa onları ezerek İlya (Kudüs)’ya kadar ulaşır.” (İmam-ı Suyûtî)
Diğer bir Hadis-i şerif’te Mansur diye bir zâtın malıyla, canıyla, ona hazırlık yapacağını ve Mehdi’nin halifeliğine yardımcı olacağı haber verilmekte, ona tabi olunup yardımcı olunması gerektiği belirtilmektedir.
“Maverâunnehr’den bir adam çıkacak, ona el-Hâris İbnu Harrâs (çiftçi) denecek. (Ordusunun) önünde Mansûr denen bir adam olacak. Bu zât Âl-i Muhammed için (malıyla, canıyla, silahıyla zemin) hazırlayacak, hilafeti mümkün kılacaktır. Tıpkı Kureyş’in Resulullah Aleyhisselâm’a mümkün kıldığı gibi. Ona yardımcı olmak ve icabet etmek her müslümana vâcib olmuştur.” (Kütüb-i sitte muhtasarı c. 15 sh. 438)
“Maveraünnehir’den bir adam çıkar, adına ‘Haris’ denir, o çok savaşçıdır. Onun önünde ise, ismine ‘Mansur’ denen birisi bulunur ve Kureyşliler Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem’e nasıl yardım etmişlerse, o da Âli Muhammed’e öyle yardım eder. Her mümine ona yardım etmek vacib olur. Yahut da ona icabet vacib olur .” (İmam-ı Suyûtî) (Ebu Davud)
Abdullah İbnu’l-Hâris İbn-i Cez’iz-Zübeydi -radiyallahu anh-dan rivayetle Resulullah Aleyhisselâm şöyle buyurmuşlardır:
“Doğudan bir takım insanlar çıkacak ve Mehdi için zemin hazırlayacak.” (Kütüb-i Sitte Muhtasarı c. 17 sh.558)
“Mehdi’den önce onun ehli beytinden doğu’da bir zât çıkar hedefi Beytül Makdis (Kudüs) olarak, o onsekiz ay omuzunda kılıç taşır, öldürür, yaralar, ancak oraya varamadan ölür.” (İmam-ı Suyûtî)
“Ashabı Kehf, Mehdi’nin yardımcıları olacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

aşırma değil, alıntıdır.
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Bazı nur talebeleri bunlar gülen cemaati dışındakilerdir fevri olarak KENDİ DÜŞÜNCELERİNİ ifade etmiş olabilirler.Buna bir engel yoktur.Kişi bu konuda yanılmış olsa dahi mehdinin kim olduğu noktasında İSABET edememiş olurlar.Hepsi bukadar..



3 gurubun da ortak özelliği zaman şahıs zamanı değil deyip kendilerince meşayihi reddeddikten sonra Mehdi'lik kavgası etmeleridir. ama hemen hepsi işaretleri yanlış yorumluyorsunuz diyenleri gördüler mi karşılarında, aman kardeşim bu işlerle uğraşmamak lazım derler.


aynı renkler cevap niteliği taşımaktadır. bir önceki mesajımda yazdığımı aynen ortaya koymuş zaten manifesto sağolsun.

hem zaman şahıs zamanı değildir diyerek kendilerince meşayihi reddederler hem de sizin ki bu ne iş, bu ne şahıs yüceltme sevdası denildiği zaman, öyle desek ne olur, en fazla hata etmiş oluruz bu konuda derler :) yani ister mehdiler kabul edin ister mesihler, kimsenin bunu kaale aldığı yokta, bari zaman şahıs zamanı diyerekten kendinizle çelişmeyin.

Ve "mehdi risale-i nur dairesinden çıkacak" diyen kişinin nur talebesi olmadığını nakşibendi olan bir zata ait olduğunu da bilmem hatırlatmaya tekrar gerek varmı
Ve yine MEHDİNİN vazifesi ve Mesih'in vazifesini tekrar hatırlatmak yeterli

Bu söze gelince diyen kim bilmiyorum. yazıyı evvelden okumuş idim şimdi bakasım yok. yani birinin sözünü kabul edecek isek, kendi şeyhimizi ve herkesin itimad ettiği şeyhleri tanırız biz. yoksa her "ben" diyeni bilmeyiz. Mehdi aleyhirrahme'nin nereden çıkacağı bizim için mühim değildir. mesele sizin olsun. eğlenin durun. İmamı Rabbani'nin ve diğer büyüklerin işareti ortadadır. geldiği zaman evliyaullah haber eder bize de inşaallah asker olmak nasip olur.
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Mehdi aleyhirrahme'nin nereden çıkacağı bizim için mühim değildir. mesele sizin olsun. eğlenin durun. İmamı Rabbani'nin ve diğer büyüklerin işareti ortadadır. geldiği zaman evliyaullah haber eder bize de inşaallah asker olmak nasip olur.
Hayırdır ağzına başka bir sakız mı buldun da...
 

furkan

Asistan
Katılım
7 Haz 2010
Mesajlar
486
Tepkime puanı
21
Puanları
0
al birini vur ötekine..

kalite yerlerde..
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. n'oldu karar verebildiniz mi ? Mehdi kim ? nerde? ne zaman geldi ve ya gelecek ? benden size efendimizin şu hadisi tavsiye ...

"Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi İslâm'ı iyi anlayıp tatbik ettiğinin delilidir."

şimdi diyeceksiniz bizi Mehdimi ilgilendirmiyor. Hayır !!! Yok nerden çıkacak, ne zaman çıkacak, kimdir nedir v.s. Hadisler kayıt altında ... Mehdi meselesine hadisler çerçevesinde bakılır ve buna göre kelam edilir. Milyar Müslüman deseki mehdi falancı olsun ! kıymeti yok. bu konuyuda haddinden fazla uzatmanında anlamı yok. hadisler ışığında olaya bakarsak furkan kardeşimin dediklerinin sadece birer safsata olduğunu rahatlıkla beyan edebilirim. bana kızan kardeşlerime ise kütübi sitte v.b diğer hadis kitaplarına müracaat etmelerini rica ederim. vesselamç.
 

kordoncelil

Asistan
Katılım
12 Ağu 2010
Mesajlar
324
Tepkime puanı
15
Puanları
0
evet HOCAM ZATEN ÖYLE ÜSTAD BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİ H.Z. MEHDİDİR...........
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Risale-i Nur dairesinden şimdiye kadar sadece MASONLARA ve GAYRI MÜSLİMLERE gönül verenler çıkmıştır ! Mehdi Aleyhisselâm ise, büyük bir ihitimalle Medineden çıkacak ve yeryüzüne (Risale-i Nurları ve diyalogu değil) İslâmı hakim kılacaktır.
Galiba siz "Mehdi Risale-i Nur dairesinden çıkacak" diyebilecek kadar oldukça büyük bir akıl kayması yaşıyorsunuz !
Allah şifa versin !
 

kordoncelil

Asistan
Katılım
12 Ağu 2010
Mesajlar
324
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Fazla yemek öfke ve gazaba dönüşüyor
27 Ocak 2012 / 09:21
Beslenmemizi Kur'an-ı Kerim ve Efendimiz'in (sas) sünnetleri ışığında nasıl değiştirebileceğimizi dinledik

Türkan Uymaz'ın haberi:
Mehmet Ali Bulut, her diyabet hastası gibi kabarık bir perhiz listesini uygulamaya maruz kalmış yıllar önce. Hastalıktan yorgun düşüp, ümidini kaybetmek üzere olduğu bir anda 'kan grubuna göre beslenme' yöntemiyle tanışmış. Fayda gördüğü tedavi yöntemini çevresine anlatmakla yetinmeyip yazıya dökmüş. 'Can Boğazdan Çıkar' kitabı, beslenme konusundaki ezberlerimizi bozacak gibi...
Kan gruplarımız insan olsaydı bir yemek menüsünden beklentileri ne olurdu? '0 (sıfır)' grubu; tam bir etobur, her yemeğin içinde kırmızı et olsun istiyor, ekmeğin yüzüne bile bakmıyor. 'A' grubuna yemek beğendirmek zor, tabii biraz hak vermek lazım; narin ve naif bir sindirim sistemi var. 'B' grubu canı ne isterse yiyor A'ya nispet eder gibi, güçlü enzimleriyle sindirim sorunlarına savaş açıyor. 'AB' grubu bazı yemekleri iştahla yerken bazılarına burun kıvırıyor.
Aslında her şey, 'Can Boğazdan Çıkar' adlı kitaba göz gezdirirken başladı. Ön kapakta Hz. Davut'un (a.s.) bir sözü vardı: Bir gün gelir yedikleri insanın tuzağı olur... Bir anlık kafa karışıklığı sonra uzun uzun düşünme faslı: Yedikleri insanın nasıl tuzağı olabilirdi ki?
Başlığın altında 'Kan gruplarına göre beslenme' yazıyordu. Biz canın boğazdan geldiğini düşüneduralım, birinin aslında boğazdan çıktığını söylemesi farklı ve biraz da ilginç bir mesajdı şüphesiz. Yazar Mehmet Ali Bulut'un kapısını çaldık, beslenmemizi Kur'an-ı Kerim ve Efendimiz'in (sas) sünnetleri ışığında nasıl değiştirebileceğimizi dinledik.
Yıllar önce, her gün aynı şikâyetlerden muzdarip olunca doktora gitmeye karar vermiş Mehmet Ali Bulut. "Yemeklerden, özellikle tatlılardan sonra ağırlık çöküyor, kendimi çok yorgun hissediyorum." deyince doktor muayene etmiş, bir dizi tahlil istemiş. Enzimlerin salınımında, karaciğerinde bir tembellik tespit edilmiş. Muhtemelen, genetik bir problem olduğu söylenmiş kendisine. Hatta mesele, annesi ve babasının akraba olmasına bağlanmış. Bulut, "Eh ne yapayım bu da benim kaderim..." diyerek kulağının üstüne yatmış. Bu şekilde hayatına devam edip ellili yaşlarına gelmiş.
Gelmiş gelmesine de şikâyetleri bir türlü yakasını bırakmamış. Hatta artmış bile. Bir gün, "Sen hipoglisemi olmuşsun. Yani bir tür diyabet... Sana 'glikofaj' ilacını vereceğim ve ömür boyu kullanacaksın." demiş doktor. Neredeyse sevdiği bütün yiyecekleri yasaklayan bir perhiz programı tutuşturmuş eline.
O zamanlar tek rahatsızlığının da bu olmadığını ve kendini çok çaresiz hissettiğini anlatıyor Bulut: "Tansiyonum her gün fırlıyor, 13 ila 20 arasında gidip geliyordu. Haftada en az iki kere migrenim tutuyor, başımı duvarlara vursam kâr etmiyordu. Kolesterolüm 290'lardaydı, trigliserid gırla... Geçirdiğim ameliyatın etkisiyle de 92 kiloya çıkmıştım. Cebimde ağrı kesici olmadan sokağa bile çıkamıyordum."
İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına!
Aynı anda onlarca ilaç içmek zorunda kalınca, alternatif tedavi yöntemlerini uygulayanlarla tanışmış Bulut. Önce midesini dinlendirmek için açlıklarla ve kan grubuna göre alması ve almaması gereken gıdaların listesini uygulamakla işe başlamış. Su içme vakitlerine özen göstermiş. Belli aralıklarla 'açlık'lar yapmış. Yeme içme düzenini ve yemekteki sıralamalarını değiştirmiş. Üç ay gibi kısa bir sürede hastalıklarından kurtulmuş.
İşte o anda uyguladığı yöntemleri ayrıntılarıyla öğrenmeyi ve başkalarına da anlatmayı kendisine iş edinmiş Bulut. Bunun için nereden başladığını kendisinden dinleyelim: "Dünyanın en büyük tabiplerinden İbni Sina'nın ünlü eseri El-Kanun Fi't-Tıbb'ı dikkatle okudum. Ulaşabileceğim bütün kitaplara baktım, bu konuda samimi gayret gösterenlerle tanıştım. Herkesten bir şeyler öğrenmeye çalıştım." Çabalarının sonunda insanın yedikleriyle hayatını cehenneme dönüştürdüğünü anlamış. Rahatsızlıklarına çare olan kan grubuna göre beslenme yöntemini herkesle paylaşmak için Hayat Yayınları'ndan çıkan 'Can Boğazdan Çıkar' kitabını yazmış nihayetinde.
***
Ne yediğini bilmeli insan!
Hastalıklı bir beden, kişinin hayat kalitesini düşüren en büyük sıkıntı. Böyle bir bedenden sağlıklı işler çıkması da beklenmiyor haliyle. Mehmet Ali Bulut, önemli bir meseleye değiniyor: "Beslenme, sadece sağlıklı ve başarılı bir hayatın başlangıç adımı değil, aynı zamanda inancın ve cennet veya cehenneme layık ameller işlemenin de ilk adımı." Başımıza gelenler konusunda sık sık dönüp yediklerimize, içtiklerimize bakmamız gerektiğini; bunların keyfi bir takdir değil de, bir hak ediş meselesi olduğunu hatırlatıyor.
Fazla gıda öfke yapar
İnsanlığın yaşadığı ciddi bir sorun var Bulut'a göre: İnsan daha çok 'yiyeceğe' sahip olduğu halde daha az 'besin' alıyor. Çünkü yiyecek artık, insanın tuzağı haline gelmiş. Bu tuzağı şu şekilde ifade ediyor yazar: "Esasında insanın içine düştüğü mutsuzluk ve cinnet hali bile yediklerinin içtiklerinin eseridir desek abartmış olmayız. Çünkü yenilenden fazlası yakılmadığı takdirde birçok insanda kilo olurken bir kısmında da yediklerinin mahiyetine bağlı olarak öfke ve gazaba dönüşüyor." Hal böyle olunca, yanlış beslenme yüzünden kandaki asidi artmış bir insanın huzur içinde yaşaması imkânsız değilse bile oldukça zor hale geliyor.
Tad, hastalıkların şirin ambalajı
Yeme içme konusunda dikkat ettiğimiz konu, maalesef, bize yararlı olup olmadığından ziyade damak tadı. Yazar, 'tad' aldatmacasını güzel bir örnekle anlatıyor kitabında. Allah'ın (cc) ağzımıza yerleştirdiği tad duyusu bir kapıcıdır; midenin kapıcısı... Yoksa bu vücut sarayına alınacak yiyecek ve içeceklerin tanzimi ve idaresi noktasında vücudumuzun efendisi ve hâkimi, midedir. İşte sağlıklı beslenmek, tad duyusuna doğru muameleyi yapmakla başlıyor. Lezzet ve haz endeksli yaşamak ise insanı hem müsrifleştiriyor hem de hasta ediyor.
Et ile ekmek arası sekiz saat!
İbni Sina, besinlerin sıralı ve aralıklı alınması hususunu çok önemser. Sabah ekmek yiyen kişinin ancak akşam yemeğinde et yemesinin uygun olduğunu söyler. Oysa biz, eti asla ekmeksiz yiyemeyen bir toplumuz. Bulut, kan gruplarına göre beslenme ilminde şu örneği veriyor: "Mizaçlar açısından 0 (sıfır) ve B grupları için et, şifanın ta kendisidir. Fakat bizim sofra kültürümüz ikisini birlikte yeme üzerine inşa edildiği için et problem haline geliyor." Bulut'a göre kan grubunu göz önünde bulundurup birbiriyle uyumlu besinler aynı anda tüketildiğinde hastalıklar ortadan kalkıyor.
Her gıda her bünyeye uymaz
Bedeni, bir motor gibi düşünürsek, kaba tabirle sekiz çeşit motor ( 0 (sıfır), A, B, AB ve bunların negatifleri) var. Bulut'a göre her birinin kendine göre yakıtı var, hatta olmalı. Tabii, tüm insanları bu kategorilere sığdırmak yanlış. Tıpkı her bir aracın kendi hassasiyetleri olması ve bunu araç sahibinin bilmesi gibi aynı kan grubundan insanlar arasında da farklılıklar olabiliyor. Fakat böyle bir sınıflandırma yapmak makul görünüyor. Bulut'un tavsiyesi: "Kan grubuna uygun bir beslenme usulüne uyduğunuz takdirde ayrıca bir şey yapmanıza gerek kalmadan, vücudunuz hem hastalıklardan hem de fazlalıklardan kurtuluyor."
Zaman
 

kordoncelil

Asistan
Katılım
12 Ağu 2010
Mesajlar
324
Tepkime puanı
15
Puanları
0
İçişleri bakanlığından Nurs açıklaması
27 Ocak 2012 / 08:17
Said Nursi'nin doğduğu köyün isminin Nurs olması talebiyle ilgili İçişleri Bakanlığından bir yazı geldi

Kemal Benek'in haberi:
RİSALEHABER-Bediüzzaman Said Nursi'nin doğduğu köyün isminin Nurs olması talebiyle ilgili İçişleri Bakanlığından bir açıklama geldi.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin adına Nurslu Hikmet Okur'a yazı gönderen İller İdaresi Genel Müdürü Mustafa Karabacak, talebin değerlendirimekte olduğunu belirtti.
BAŞBAKANA VERİLEN DİLEKÇE
Hikmet Okur, Bitlis'i ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Kepirli'nin Nurs olmasıyla ilgili bir yazı verdi.
Okur'un 5 Aralık 2011 yazısı İçişleri Bakanlığına iletildi. 27 Aralık 2011 tarihli cevabi yazıda şu ifadelere yer aldı:
"Konu: Kepirli Köyü adının Nurs olarak değiştirilmesi.
Bitlis ili Hizan ilçesine bağlı Kepirli Köyü adının Nurs olarak değiştirilmesi konusunda Hikmet Okur tarafından Sayın Başbakanımıza hitaben yazılan ve ilgi yazıyla Bakanlığımıza intikal ettirilen dilekçe incelendi.
Konuyla ilgili Siirt Valiliğince (Bitlis olması gerekir) düzenlenerek Bakanlığımıza gönderilen işlem dosyasının değerlendirilmekte olduğu hususunu bilgilerinize arz ve rica ederim."
NURSLULAR: TALEBİMİZ BİR TÜRLÜ YERİNE GELMİYOR
Bakanlığın yazısını değerlendiren Nurslular gelen yazının muğlak olduğuna dikkat çektiler.
Önceki gün Bursa'nın Mudanya İlçesi'ne bağlı Zeytinbağı Beldesi'nin adının 'Tirilye' olarak değiştirilerek Resmi Gazete'de yayınlandığını ifade eden Nurslular, "Köyümüzün ismiyle ilgili yıllardır gerçekleşmesini beklediğimiz değişiklik bir türlü yerine getirilmedi. Nurs isminin tekrar resmiyet kazandırılması hususunda Sayın Başbakandan yardım talep ediyoruz" dediler.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yaw siz, kaçıncı MEHDİ'yi bekliyorsunuz Allah aşkına ? 1. Mehdiniz-Sadi-i Nursi vefat edeli 52 sne oldu.2. Mehdiniz şu an Amerikada yaşıyor ! 3.Mehdiniz şahş-ı manevi dediğiniz bir ucube ... Her halde yeni beklediğiniz 4. Mehdi olsa gerek ?
 

kordoncelil

Asistan
Katılım
12 Ağu 2010
Mesajlar
324
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Sayin Üye mehdİ h.z. İsa deĞİl ama h.z. Mesİh de kiyamete yakin gelcektİr İnŞ..........dÜnyaya h.z. Üstad saİd nursİ yenİden gelecek sanirsam..hakİkaten bÖyle İŞte aslinda tabİkİde anlayana............
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Sayin Üye mehdİ h.z. İsa deĞİl ama h.z. Mesİh de kiyamete yakin gelcektİr İnŞ..........dÜnyaya h.z. Üstad saİd nursİ yenİden gelecek sanirsam..hakİkaten bÖyle İŞte aslinda tabİkİde anlayana............

Kordonların boğazına dolandı galiba...Mesajından öyle anlaşılıyor ! Sayıklıyorsun !
 
Üst