Nefsin mertebeleri olması kendisindendir. Tasavvuf ile alakası yoktur. Tasavvuf ehli buna isim vermiştir. Tasavvuftan gaye kesbi kemal edip seyri cemal eylemektir. İster ben tasavvuf ehliyim desin bir müslüman, ister ben Kur'an müslümanıyım desin, ister nurcuyum desin. Bu nefsin basamaklarını aşıp, hakikate ulaşmaya çalışmalıdır. Makamlar tabi ki vardır. Makam olması işin kendisindendir. Tasavvuf ehli kendini hep en alt basamakta görerek, makam biçmez kendine. Ben asrın bediisiyim, mehdi, müceddidim demezler. Bunu dedin mi sen kendini aldın bir makam biçtin. Yanlış olan kendine makam biçmektir.
Cemalullahı istemeyen biri ben insanım demesin. İsteriz o yolda gayret ederiz. Ama ben o makamı hak ettim demek hatadır. Ben aciz bir kulum, ne cennet sevdası, ne cehennem korkusu, ne keşfü keramet, ne makam, yalnız seni isterim Allah'ım diyebilmekte hüner.
Saidi Nursi hazretleri bir divan toplantısında, evliyaullah hep orada, Rasulullah efendimiz orada mı hatırlamıyorum, öne çıkarılır. Dile, istediğin verilecektir der. Kulluktan başka bir şey istemiyorum der. Kulluk zaten en yüksek mertebedir. Kulluktan başka bir şey istenmez. Gelinmek istenen nokta odur.
Şeriat, tarikat, hakikat, marifet, kutbiyet, kurbiyet ve kulluk makamı olan abdiyet.