Medya Ne Yapmak İstiyor?

Derin Manâ

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
260
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Dedikodu bazı insanların en temel ve olumsuz dürtülerinden birisi. Birçok dramatik kurguların, hikâyelerin ve olayların kaynağı. Başka birinin başına ne gelmiş, yaşamında ne zorluklar geçirmiş, nelerle uğraşmış, o kişinin fikirleri, yaşam tarzı merak konusu olurken dedikodunun da temelini oluşturuyor.

Bu basit gibi görünen kavramın insan psikolojisini etkilemede ve yönlendirmede, hatta toplumu şekillendirmede ne kadar önemli olduğu, artık gün gibi ortada.

İster kurguya dayalı, isterse gerçek olsun, sonu gelmeyen olayları, dramatik biçimde aktaran televizyon, günümüzdeki en gelişmiş dedikodu aracı. Son dönemdeki tele vole kültürünün yaygınlaşmasıyla birlikte, insanların dedikoduya olan meylini eşsiz bir etkinlikle tatmin ediyor. Çok uzağımızdaki bizi ilgilendirmeyen olayları ve kişilerin yaşam tarzlarını odamıza taşıyor ve oturduğumuz yerden doğrumu yanlış mı araştırmadan olayları yorumlarken ve taraf tutarken buluyoruz kendimizi.

Hafta sonları geç saatlerde yapılan ve kahvaltılara denk getirilen magazin programlarının, abartılı seviyesiz söyleşilerin akşama kadar ardı arkası kesilmiyor. Gerek dedikodu ve kavga -şiddet programlarıyla, gerekse haber aktarırken davrandığı taraf tutan ve yalanı tercih eden tavırlarıyla medya ne yapmak istiyor? Sorusu geliyor insanın aklına.

Dinlediğimiz tüm haberler, genelde bir veya iki merkezde süzülüp işlemlerden, yönlendirmelerden geçirilirken, içine kasıtlı olarak insanları taraf tutmaya zorlayan unsurlar konuluyor. Gazete okuyan ve ya haberleri seyreden biri, dünyanın gittikçe kötüye gittiği ve bu dünyada yaşanamayacağı duygusuna kapılıyor. Söz konusu haberin içeriğindeki kişilerden veya olaylardan biri iyi, kahraman, olumlu kişi veya olay diye sunulurken, diğeri kötü, gerilla, terörist, katliam gibi anlatılıyor. Bunlar haber merkezinin tercihine ve anlayışına göre değişiyor. Burada amaç, bir tercihe zorlamak insanları. Genelde öyle olur ve kişi veya olaylardan birinin tarafı oluruz.

Dünyada kötülükler bu kadar mı kök salmış durumda? Niçin böyle umutsuzluğa sürüklenmek istiyor insanlar? Dünyada hayırlı güzel şeyler olmuyor mu? Medya, kâinatta her şeyin kötüye gittiğini duygusunu niçin insanlara sürekli vermek ve bunu yaygınlaştırmak istiyor?

Her şey çok mu umutsuz durumda? Olaylar ve insanlar sahipsiz mi? Birilerinin elinde çok olağan üstü güçler varda, istedikleri kişi ve olayları istedikleri şekilde mi yönlendiriyorlar?

Bakıyoruz; Müslümanlar aciz, esir, terörist, ezilen konumda. Haberlerde sürekli bu işleniyor. Oysa biliyoruz ki İslam Avrupa da yükselişte ve İslam adına çok güzel hizmetler yapılıyor. Bu niçin gündeme getirilmiyor?

Her gün kapkaç, zina, hırsızlık, sapıklık, yolsuzluk, darbecilerin darbe hazırlıkları, çocuk pornosunun yayıldığı, umutsuzluk aşılanıyor. Tele vole kültürünün yaydığı ahlaksızlıkları vicdanı sızlayarak seyreden insan, haberlerde ön plana çıkartılan şiddet ve umutsuzluk dolu olayları da seyredince, artık bu dünyada yaşanmayacağını, yeni yetişen neslin bu bozuk dünyada yetiştirilemeyeceği duygusuna kapılıyor. Evlenmeye ve dünyaya çocuk getirmeye soğuk bakmaya başlıyor.

Hastane haberleri, zor durumda kalan insandan bahsederken, öyle bir hisse kapılıyor ki insan, ister istemez, bu hastanın bir sahibi yok mu, buna niçin kimse yardım etmiyor diye bir isyan duygusuna kapılıyor. Olaylar en ince detaylarına kadar öylesine anlatılıyor ki, seyrettirilmek zorunda bırakılıyor insan.

Bu karmaşa içinde kâinatın en büyük habercisi peygamberimizin getirdiği o büyük haberleri dinlemeye, anlamaya, yorum yapamaya vaktimiz, mecalimiz kalmıyor. Hayatımızdaki asli yeri bir türlü bulamayan bu konuya yeterince vakit ayıramıyoruz.

Oturduğumuz yerden günah kazanıyoruz. Hislerimize kapılıp; iki hasımdan veya olaydan birini tutup, diğerine düşman oluyoruz. Öyle anlar oluyor ki kalben haksızlık ve zulme taraf olabiliyoruz. Bu sesiz yönlendirme işini ustalıkla yapanların amaçlarına alet oluyoruz.

Günümüzde tüm haberleri öğrenmek sanki kulluğun gereğiymiş gibi bir şekilde insanlar bunlardan haberdar ve her han tepkisel tarzda davranmaya ve tetikte bekletilmeye teşvik edilir oldu. Dünyadaki şer ve kötülükler sürekli gündemde tutularak ve özellikle Müslümanların hassasiyetleri göz önünde bulundurularak teyakkuz ortamı oluşturuluyor.

İnsanlar uzaklardaki şeytana taş atacaklarına, yakınlarındakinin durumuna da bir baksalar diyorum. Özel mekânlar olan evlerde eşler ve çocukların birbirlerinden yeterince haberdarlar mı? Dünyanın olaylarından haberdar olan insanlar ailelerinden haberdar mı veya öylesine mi haberdarlar? Birbirlerini o haberleri dinledikleri kadar dinliyorlar ve o haberleri yorumladıkları kadar birbirlerinin sözlerine yorum getirebiliyorlar mı?

Uzaktaki olayları dinleyip taraf olan, çözüm üreten aile bireyleri, çocuğunun, eşinin halinden, psikolojisinden, habersiz olabiliyor. Hucurat suresinde rabbimiz, fasıkların getirdiği haberleri araştırmadan inanmamamız, şüpheyle yaklaşmamız konusunda bizleri uyarıyor. Niçin böyle peki? İnsan duyduğunu hayal eder, düşünmeye başlar, duygular oluşur ve bu kalpte yer eder.

Şu ülkede bizim değerlerimize hakaret edilmiş. Bu konuda taraf tutuyor ve yorumlar yapıyoruz, kalbimizde bu yer ediyor.” Zaten o insanlar bize hep düşmandı” Diyor ve tarihe göndermeler yapıyoruz. Doğru hükümler vermek için doğruları duymamız ve doğru kararlar vermemiz lazım. Bunun içinde insanları kendi görüşleri doğrultusunda yönlendirmek isteyen tarafgir medya haberlerinden uzak durmamız lazım.

En büyük haberci peygamberimize ve onun getirdiği habere kulak verirsek, dünyadaki olayları işittiğimizde ve yorumladığımızda vardığımız sonuç da zalimlerden olmayız. Doğrular kalbimize aktarılır.
Çok haber var, bu haberlerle toplumlar savruluyor ve üzülüyor. Gelen bilgiler insanların imanını artırıyorsa iyi, artırmıyorsa, gaflet, umutsuzluk ve üzüntüye sevk ediyorsa kötüdür.

Müspet gelişmelerden haber verenlere kulak verelim. Diğerleri şerre yöneltir. Şer o kadar hâkim değil, moralimizi bozmayalım. Büyük haberci peygamberimize kulak verelim. Asıl haber onda ve o bizi umutsuzluktan kurtarıp, doğruları bulmamıza neden olacak.

KadınMedya.
Nil Su
 
Üst