MÜTEŞEKKÜR
Kıdemli Üye
- Katılım
- 17 Ağu 2009
- Mesajlar
- 6,938
- Tepkime puanı
- 198
- Puanları
- 0
DARULHARB VE DARULİSLAM KAVRAMLARININ NETİCESİ
Gerek darul islam ve gerekse darul harb kavramlarının tarifleri neticesinde şu gerçek ortaya çıkmıştır:
Darul islam ve darul harb kavramlarının tarifinde ulema "Hükümlerin icrası ve otoritenin hakimiyet"ini temel kıstas seçmişlerdir.
Şayet bir dar da İslam hükümleri uygulanıyorsa orası darul islam, küfür uygulanıyorsa darul küfür yani darul harbtir.
Dolayısıile islamın hakim olduğu yerde müslümanlar emin olurlar. Serbest bir şekilde ALLAH’ın tüm emirlerini yerine getirirler. Eğer bir beldede de kafirler hakimse velev ki müslümanlar nüfusu oluştursa ve darul islama bitişik olsa orada müslüman emin değildir ve orası darul harbtir.
(Es-Siyasetu'ş-Şeriyye ev Nizamu Devletil İslamiyye (Abdulvahhab Hallaf)
Şunu da unutmayalım ki: Müstevli kafirler tarafından kafir sisteme başkaldırmamak, tağutlara çatmamak ve onların uydurdukları anayasalara saygılı olmak kaydı ile müşrikler ve kafirlerce tanınan eman, eman değildir. Ve böyle bir eman, fakihler nezdinde hiçbir değer ifade etmemiştir. (Kafirin mümine velayet hakkı yoktur)
İbn Kayyim Cumhur ulemanın görüşünü şöylece ifade eder:
"Darul islam müslümanların hakim olup, islam hukukuyla hükmettikleri yerdir. Daru'l harb ise; içerisinde islam hukukunun uygulanmadığı dardır. Velev ki darul İslama bitşik olsun."
(Ahkam-u Ehl-i Zımmet (İbn Kayyim)
Yukarıda verilen mezheb alimlerinin görüşlerini dikkatle okuduğumuzda göreceğiz ki bugünkü İslam coğrafyası; Kafirlerin istilası, ahkamı şirkin aleni icrası, harbilerin tam hakimiyeti, müşriki faaliyetlerin emniyette olduğu ve ALLAHın şeriatıyla hükmetmek isteyen müminlerin korku ve kuşku içinde yaşadıkları beldedir böylece darul harb olmuştur.
BÖYLE BİR DURUMDA İSTİLAYA UĞRAMIŞ MÜSLÜMANLARA DÜŞEN GÖREV; CUHELAYI REDDEDEREK ULEMAYA İTTİBA ETMEKTİR...
Hakikatı söyleyenlere Harici , vahabi diyenler! Şu söylediğiniz her ne kadar dile kolay gelse de dine kolay gelecek laflar değildir. Hesabı da çetindir.
Her ne kadar açıkladıysak yine diyelim ki ALLAH’ın hükmünü kasden ve çirkin görmeyerek meşru sayarak terk edenler şüphesiz bir küfürdedir. Onları tekfir etmeyenlerin yerleri de Onların yanı olacaktır. Çünkü sukut ikrar demektir. Ben ancak uyarabilirim!
Ey kardeşler, Kafiri tekfir ediniz, etmeyen onunla beraberdir, Kafirin yeri cehennemdir, Orası ne kötü bir duraktır. Dikkat ediniz. Felah ancak hidayete tabi olanadır.
KİM ALLAH’IN HÜKMÜYLE HÜKMETMEZSE...
1-ALLAH’ın hükmünü beşeri bir hükümle değiştirmeden ve bile bile inkar etmeden, isyan ederek bir olay hakkında ALLAH’ın indirdiği ile hükmetmeyenler.
2-ALLAH’ın hükmünü beşeri bir kanunla değiştirerek hükmedenler İslamın bunlardan her bir tanesi hakkındaki görüşü nedir?
Doğrusu bunlardan birincisi sadece müslüman ve asi bir devlet başkanıdır. Asidir çünkü mevlasına muhalefet etmiştir.
ALLAH’ın şeriatını başka kanunlarla değiştiren devlet başkanına
İBN KESİR'İN GÖRÜŞÜ:
Her kim nebilerin sonuncusu Abdullah ibn Muhammed’e indirilen sapasağlam şeriatı terk eder ve nesh edilmiş başka şeriatlarla muhakeme edilmek isterse kafir olur. Hal böyleyken bu yasaklarla muhakeme edilmeyi kabul eden ve onları şeriatın önüne geçiren kimselerin hükmü nasıl olur?
Kim böyle yaparsa icmaen kafir olur.
ALLAH şöyle buyurur: "Yoksa onlar cahiliyye hükmünü mü arzu ediyorlar? İyice bilen bir toplum için ALLAH’tan daha güzel hükmeden kim olabilir?" (Maide 51)
Hayır rabbin hakkı için aralarında çıkan anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip sonra senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk olmadan tam anlamıyla teslim olmadıkça inanmış olamazlar" (Nisa 65)
AHMED ŞAKİRİN GÖRÜŞÜ:
Ahmed Şakir , İmam İbn Kesir’in bu görüşüne yaptığı açıklamada ise şöyle der:
"Bununla beraber ALLAH’ın şeriatında müslümanların kendi topraklarında putperest-ateist Avrupa kanunlarından iktibas edilen kanunlarla; hatta kendisine batıl görüşlerin, sapık arzuların karıştırıldığı, vaaz edenlerin islam şeriatına uygun olup olmadığına aldırmayarak diledikleri şekilde tbdil ve tağyir ederek hazırladıkları yasayla hükmetmeleri caiz olur mu? Şüphe yok ki bu uydurma kanunlar hakkında İslamın hükmü güneşin berraklığı gibi aşikar olup kendisinde hiçbir gizlilik ve kapalılık bulunmayan apaçık bir küfürdür. Her kim olursa olsun, bu uydurma kanunlarla amel etme veya onlara boyun eğme ve yahutta onları kabul etme hususunda islama mensub olan hiçbir ferdin mazareti olamaz."
(Umdetu-ut Tefasir)
MUHAMMED HAMİD EL-FAKİNİN GÖRÜŞÜ:
İmam ibn Kesir'in metnine şerh yazanlardan birisi de El-Fakidir o şöyle der:
"Kim ki mal davaları, namus ve kan davaları hususunda muhakeme olunmak üzere Fransız kanunlarından bir takım kanunlar iktibas ve onları ALLAH ve rasulünün hükümlerinden ileri tutarsa bu davranışlarda ısrar edip Şeriata dönmediği zaman o kimse kafir ve mürted olur. Bu kişi hangi isimle anılırsa anılsın, namaz, oruç, hacc ve benzeri zahiri amelleri ister işlesin ister işlemesin bu ameller ona hiçbir fayda vermez".
( Fethul mecid şerh-u kitbuttevhid)
YUSUF EL-AZMIN GÖRÜŞÜ:
Bu gün bu vakanın islam dünyasında yaşanan bir gerçek olduğu ve bu topraklarda nice yasakların ve nice zalimlerin yaşadığı düşünülemez mi? Zira islam beldelerinde her devlet başkanı hükmedeceği kanunları bizzat kendisi tayin etmekte ve Kurandan gayrı bir başka hukuku benimsemektedir.(Faluddin aniddevlet)
İMAM NEVEVİ:
Ashabın "O halde onlarla savaşmayalım mı?" sorusuna karşılık Rasulullahın "Kendileri namaz kılıp, sizlere de kıldırdıkları müdetçe hayır!" sözünde, İslam’ın esas kaidelerinden bir şeyi değiştirmedikçe mücerred zulüm ve günahkarlığı sebebiyle imama karşı kıyam etmenin caiz olmayacağı şeklinde yukarıda beyan edilen hükümler mundemiçtir.
(Şerh-u Sahih-i Muslim)
İmam Nevevi şöyle devam eder:
Kadı Iyaz'ın beyanına göre:
Ulema başlangıçta kafir olan kimseye imamet görevinin verilmeyeceği ve önceden mümin iken sonradan kafir olursa azledilmiş sayılacağına ittifak etmiştir. Ulemanın cumhuruna göre Ulemanın icmaına göre bidatçının hükmüde böyledir.
İmam müslüman iken küfre dönerse bidat çıkarırsa itaat hakkı sakıt olur ve ona karşı kıyam edilip savaşılması yerine adil bir imam tayin edilmesi bütün müslümanlar üzerine farzdır. Bidatçı imam için kıyama kalkmak farz değildir. Ancak bir zorluk yoksa bu müstesnadır.
İBN HACER EL-ASKALANİ ŞÖYLE DER:
Kadı İsmail, ahkam-ul Kuran adlı eserde alimlerin bu husustaki görüşlerini naklettikten sonra şöyle der:
"Bu husustaki ayetlerin zahiri kafirlerin yaptıkları şeylerin benzerini yapanların, ve şeriatın zıddına hüküm icad edenlerin ve bu hükümleri kendileriyle amel edilen bağlayıcı kurallar zannedenler, ister devlet başkanı olsunlar isterse başka birisi, onlara kafirler için gereken tehditlerin aynen gerektiğine işaret etmektedir".
(Fethul Bari)
İBN TEYMİYYENİN GÖRÜŞÜ:
Bu hususta sorulan bir soru üzerine:
"Elhamdulillah! Hiç kimsenin ne müslümanlar, ne kafirler, ne gençler, ne askerler, ne ordu, ne fukaha ve ne de başka insanlar arasında; ALLAH’ın kullarından herhangi birileri hakkında Şeriattan başka hükümle hükmetme hakkı yoktur. Kim böyle bir şeye yeltenirse adaletini de dinini de yok etmiş olur onun men edilmesi farzdır.ALLAH daha iyisini bilir". (Mecmuul Fetava)
İBN KAYYIM EL-CEZVİNİN GÖRÜŞÜ:
Abdulaziz el Kinani Maide 44 ayetinin tefsirinde şöyle der: Bu ALLAH’ın indirdiği hükümlerin uygulanışı ile ilgilidir. Tevhid ve islamın esasıyla hükmü kabul etmek de buna dahildir. Ayet aynı zamanda bir tehdittir. Hükümlerin tamamıyla, bir bölümü aynı manadadır ikisinin de yapılması ayetin hükmü dahilindedir.
(Medaric-us Salikin)
İBN KESİR ŞÖYLE DER:
ALLAH’ın: "Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de ortak koşanlardan olursunuz" ayetinin manası şudur:
ALLAH’ın size emrettiği kanun ve şeriatından yüz çevirip başka bir yere yönelirseniz. Onu ALLAH’tan ileri geçirmiş olursunuz. Bu ise : "Onlar ALLAH’ı bırakıp haham ve rahiblerini rabbler edindiler. Ayetinde beyan edildiği gibi şirktir. Adiyy İbn Hatem hadisini hatırlayınız...
İMAM KURTUBİ ŞÖYLE DER:
Diğer bir kısım ulema ise: "Yönetim hususunda ehil olanla kavga etmeyeceğimize dair aldığı beyat da vardır. Ancak hakkında ALLAH’tan bir hüccet bulunan aşikar bir küfür görürseniz o başka!" şeklinde rivayet edilen Ubade hadisine binaen devlet başkanının ancak küfrü, yahut namazları kıldırmayı terk etmesi yahut insanları namaza çağırmayı terk etmesi, yahut şeriattan olan herhangi bir şeyi terk etmesi halinden makamından uzaklaştırılır, demiştir...
HAMMAD BİN ALİ BİN ATİK EN NECDİ:
ALLAH "Yoksa onlar cahiliye idaresini mi arıyorlar..ilh."buyurmaktadır.
Ben derim ki: Bu kanunları koyanlar, atalarının adetlerini hakem tayin etme yönünden bedevilerle onlara benzeyenlerin içerisine düştüğü onlardan evvelkilerin uydururarak "rifaka hukuku" adını verdikleri ve Kuran ve sünnetten öne geçirdikleri melun mevzuatların durumudur. Kim böyle yaparsa şüphesiz kafir olup ALLAH rasulünün hükmüne dönünceye kadar kendisiyle savaşmak farz olur.
ABDULKADİR UDEH ŞÖYLE DER:
ALLAH’ın kitabıyla hüküm vermekten yüz çevrilmesi sebebiyle vaki olan çağımızdaki küfrün zahiri misallerinden biri de İslam şeriatıyla hükmetmekten kaçınıp onun yerine uydurma beşer kanunlarının tatbik edilmesidir.
(Teşriul Cinai)
SALAH DEBUS
"Halifenin azledilmesiyle ilgili hükümlerin izahı" başlıklı yazısında şunları kaydeder:
Halifenin iznini gerektiren sebeblerden biri de Küfrü mucib hareketlerde bulunmasıdır".
ALİ CÜREYŞENİN GÖRÜŞÜ:
En büyük zulüm olan şirkin çeşitlerinden ve başında gelenlerden biri de ALLAH’ın musaade etmediği şeylerin kanun olarak kabul edilmesi ve bunlarla hüküm olunmasıdır. Dinin tamamının terk edilmesiyle bir kısmının terk edilmesi arasında fark yoktur.
(Usulu şeriyyetil İslamiyye)
MUHAMMED ALİ ES-SABUNİ'NİN GÖRÜŞÜ:
Kim olursa olsun ALLAHın şeriatı ile hükmetmeyen kafirdir. Zamahşeri şöyle der: Kim ALLAHın indirdiği hükümleri küçümser de onlarla hükmetmezse onlar kafirler, zalimler ve fasıklardır. (Keşşaf)Ebu Hayyan da şöyle der:Bu ayetin akışından her ne kadar hitabın Yahudilere olduğu anlaşılsa da, ayet yahudiler ve diğer insanlar hakkında umumidir. (El-Bahr)
Kafirler hakkında gelen her ayet asi müminleri de içine alır...
İMAMUL MUFESSİRİN İBN CERİR ET TABERİ ŞÖYLE TEFSİR ETMİŞTİR:
Kim ALLAH’ın kitabında indirdiği hükümleri terk eder ve terk etmeyi helal sayarsa, kafir olur. Hasen dedi ki:Bu ayetler Yahudiler hakkında nazil olmuştur, Ama müslümanları da kapsamaktadır.
ELMALILI HAMDİ YAZIR İSE ŞÖYLE DER:
ALLAH’ın ayetlerini az bir bahaya satmayın yani geçici dünya menfaatleri için ALLAH’ın hükümlerini çiğnemeyin. Zira kim, ALLAH’ın indirdiği hükümleriyle hükmetmezse, Onun hakimiyetini tanımazsa, Kimler böyle yaparsa, işte onlar, kafirlerin ta kendileridirler.
ŞEHİD SEYYİD KUTUBUN GÖRÜŞÜ:
ALLAH’ın indirdiği ile hükmetmemek, şirktir, uluhiyyetin reddi demektir. Bu umumi, kesin ve kati hükümlerde munakaşa, hakikatten kaçmaktan başka bir işe yaramaz. Bu gibi hükümlerde tevile yeltenmek, kelimeleri tahrif etmekten başka bir gayreti ifade etmez. Vazıh ve açık ayetlerin hükmünün sahibini bulmasında tevil ve münakaşaların ALLAH’ın hükmünü döndürmede tesiri olamaz.
(Ömer Abdurrahman / Cihad Mudafaası)
Dar’ul-harb Konusunda Sonuç
ALLAH’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler :
Kafir, Zalim veya Fasık olacaklardır. Bu ayetlerin üç defa tekrarı hem iyi anlaşılması için, değişiklikler ise niyetlere ve itikada göre ahkam değişikliğini vurgulamak için olabilir. Eğer kişi nefsine uyduğunu kabul ediyor ve dini mubinin emirlerini yerine getirmiyorsa, nefsine zulmetmiştir böylelikle Zalimdir. ALLAH’a isyan etmiştir böylelikle Fasıktır...Küfürden katiyyen söz edilemez ama amellerin terki kişiyi son nefeste zaafa uğratabilir ve böylelikle son nefesinde imanından korkulur.
Şayet kişi hem din-i ilahiye kulak asmıyor hem de yaptığını meşru görüyorsa:
Hem zalimdir hem fasıktır hem de kafirdir. Ayetin Yahudiler hakkında inmiş olması bir çıkar yol ve tevile açık bir kapı değildir. Çünkü Tefsir ilimleriyle az çok iştigal edenlerin de bildiği bir kaide mevzu bahistir: "Hitabın has olması, hükmün âm olmasını engellemez."
Yani Özel hitkardeşr hükmün genele yayılmasına mani değildir.
Eğer Kurana şu şu kavme bu da bu kavme indirilmişti dersek bizlere hitab edecek ayet bulamayacak ve Cumbaba gibi (S. Demirel) 236 ayetin hükmü kalkmıştır demek durumunda kalacağız... Bu delillerle işin aslı budur dileyen alır dileyen inkar eder ama bilmek gerekir ki kargalar bazen yanlış da güler... Şaz yorumları cumhurdan zannetmek, Cumhura hakaret demektir. En sahih yol ulemanın yoludur ki ALLAH da bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz der. Ne mutlu duymak istediğini değil, yapması gerekenleri soranlara!
Yine tefsir ilimlerinden olan Esbabı Nuzül ilmine değinilirken ayetin iniş sebebi Yahudiler olsa da bunu zaten hiçbir müfessir inkar etmez. Hüküm geneledir.
Şu ayeti bu meselede örnek verebiliriz. Ahzab suresi 1.ayette şöyle denir:
"Ey Nebi, ALLAH’tan kork, kafirlere ve munafıklara boyun eğme".
Şimdi bu hitab peygambere diye biz ALLAHtan korkmaya gerek yok, kafir ve munafıklara da itaat edebiliriz diye tefsir yapabilir miyiz ?... Yine aynı şekilde Nur suresi 23 ila 25. ayetler de Ifk olayı üzerine Aişe (r.anha) için inmişti.
Hani munafıklar Ona zina iftirası atmışlardı... Bu diğer kadınlara iftira atılabileceğine bu tehdidin sadece Aişe için atılan iftiraya yönelik delildir diyebilir miyiz ?
Yine bir başka misal olarak Ebu Talib ölünce Rasulullah şöyle dedi:
"ALLAH beni men etmedikçe sana afv için dua edeceğim" (Buhari) bunun üzerine inen ayet bu ameliyeyi yasaklıyordu. (Tevbe 113).
Şimdi biz kafirler için rahmet okuyabiliriz, o hüküm rasulullaha indi mi diyelim ?
Estağfirullah ve netubu ileyh...
Kolaylık elbette dinimizin temelidir ama bu bir noktaya kadardır.
Rasul kolaylığı emrederken bunu devamlı vurgulayan zalim alimler nedense "Artık hak bildiklerini kafalarını patlatırcasına açıkla" ayetini görmezden geliyorlar.
Evet bir çok kolaylık var ama ALLAH’ın hududlarını tahrif etmeye kat'a ve kella musaade yok...
Gerek darul islam ve gerekse darul harb kavramlarının tarifleri neticesinde şu gerçek ortaya çıkmıştır:
Darul islam ve darul harb kavramlarının tarifinde ulema "Hükümlerin icrası ve otoritenin hakimiyet"ini temel kıstas seçmişlerdir.
Şayet bir dar da İslam hükümleri uygulanıyorsa orası darul islam, küfür uygulanıyorsa darul küfür yani darul harbtir.
Dolayısıile islamın hakim olduğu yerde müslümanlar emin olurlar. Serbest bir şekilde ALLAH’ın tüm emirlerini yerine getirirler. Eğer bir beldede de kafirler hakimse velev ki müslümanlar nüfusu oluştursa ve darul islama bitişik olsa orada müslüman emin değildir ve orası darul harbtir.
(Es-Siyasetu'ş-Şeriyye ev Nizamu Devletil İslamiyye (Abdulvahhab Hallaf)
Şunu da unutmayalım ki: Müstevli kafirler tarafından kafir sisteme başkaldırmamak, tağutlara çatmamak ve onların uydurdukları anayasalara saygılı olmak kaydı ile müşrikler ve kafirlerce tanınan eman, eman değildir. Ve böyle bir eman, fakihler nezdinde hiçbir değer ifade etmemiştir. (Kafirin mümine velayet hakkı yoktur)
İbn Kayyim Cumhur ulemanın görüşünü şöylece ifade eder:
"Darul islam müslümanların hakim olup, islam hukukuyla hükmettikleri yerdir. Daru'l harb ise; içerisinde islam hukukunun uygulanmadığı dardır. Velev ki darul İslama bitşik olsun."
(Ahkam-u Ehl-i Zımmet (İbn Kayyim)
Yukarıda verilen mezheb alimlerinin görüşlerini dikkatle okuduğumuzda göreceğiz ki bugünkü İslam coğrafyası; Kafirlerin istilası, ahkamı şirkin aleni icrası, harbilerin tam hakimiyeti, müşriki faaliyetlerin emniyette olduğu ve ALLAHın şeriatıyla hükmetmek isteyen müminlerin korku ve kuşku içinde yaşadıkları beldedir böylece darul harb olmuştur.
BÖYLE BİR DURUMDA İSTİLAYA UĞRAMIŞ MÜSLÜMANLARA DÜŞEN GÖREV; CUHELAYI REDDEDEREK ULEMAYA İTTİBA ETMEKTİR...
Hakikatı söyleyenlere Harici , vahabi diyenler! Şu söylediğiniz her ne kadar dile kolay gelse de dine kolay gelecek laflar değildir. Hesabı da çetindir.
Her ne kadar açıkladıysak yine diyelim ki ALLAH’ın hükmünü kasden ve çirkin görmeyerek meşru sayarak terk edenler şüphesiz bir küfürdedir. Onları tekfir etmeyenlerin yerleri de Onların yanı olacaktır. Çünkü sukut ikrar demektir. Ben ancak uyarabilirim!
Ey kardeşler, Kafiri tekfir ediniz, etmeyen onunla beraberdir, Kafirin yeri cehennemdir, Orası ne kötü bir duraktır. Dikkat ediniz. Felah ancak hidayete tabi olanadır.
KİM ALLAH’IN HÜKMÜYLE HÜKMETMEZSE...
1-ALLAH’ın hükmünü beşeri bir hükümle değiştirmeden ve bile bile inkar etmeden, isyan ederek bir olay hakkında ALLAH’ın indirdiği ile hükmetmeyenler.
2-ALLAH’ın hükmünü beşeri bir kanunla değiştirerek hükmedenler İslamın bunlardan her bir tanesi hakkındaki görüşü nedir?
Doğrusu bunlardan birincisi sadece müslüman ve asi bir devlet başkanıdır. Asidir çünkü mevlasına muhalefet etmiştir.
ALLAH’ın şeriatını başka kanunlarla değiştiren devlet başkanına
İBN KESİR'İN GÖRÜŞÜ:
Her kim nebilerin sonuncusu Abdullah ibn Muhammed’e indirilen sapasağlam şeriatı terk eder ve nesh edilmiş başka şeriatlarla muhakeme edilmek isterse kafir olur. Hal böyleyken bu yasaklarla muhakeme edilmeyi kabul eden ve onları şeriatın önüne geçiren kimselerin hükmü nasıl olur?
Kim böyle yaparsa icmaen kafir olur.
ALLAH şöyle buyurur: "Yoksa onlar cahiliyye hükmünü mü arzu ediyorlar? İyice bilen bir toplum için ALLAH’tan daha güzel hükmeden kim olabilir?" (Maide 51)
Hayır rabbin hakkı için aralarında çıkan anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip sonra senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk olmadan tam anlamıyla teslim olmadıkça inanmış olamazlar" (Nisa 65)
AHMED ŞAKİRİN GÖRÜŞÜ:
Ahmed Şakir , İmam İbn Kesir’in bu görüşüne yaptığı açıklamada ise şöyle der:
"Bununla beraber ALLAH’ın şeriatında müslümanların kendi topraklarında putperest-ateist Avrupa kanunlarından iktibas edilen kanunlarla; hatta kendisine batıl görüşlerin, sapık arzuların karıştırıldığı, vaaz edenlerin islam şeriatına uygun olup olmadığına aldırmayarak diledikleri şekilde tbdil ve tağyir ederek hazırladıkları yasayla hükmetmeleri caiz olur mu? Şüphe yok ki bu uydurma kanunlar hakkında İslamın hükmü güneşin berraklığı gibi aşikar olup kendisinde hiçbir gizlilik ve kapalılık bulunmayan apaçık bir küfürdür. Her kim olursa olsun, bu uydurma kanunlarla amel etme veya onlara boyun eğme ve yahutta onları kabul etme hususunda islama mensub olan hiçbir ferdin mazareti olamaz."
(Umdetu-ut Tefasir)
MUHAMMED HAMİD EL-FAKİNİN GÖRÜŞÜ:
İmam ibn Kesir'in metnine şerh yazanlardan birisi de El-Fakidir o şöyle der:
"Kim ki mal davaları, namus ve kan davaları hususunda muhakeme olunmak üzere Fransız kanunlarından bir takım kanunlar iktibas ve onları ALLAH ve rasulünün hükümlerinden ileri tutarsa bu davranışlarda ısrar edip Şeriata dönmediği zaman o kimse kafir ve mürted olur. Bu kişi hangi isimle anılırsa anılsın, namaz, oruç, hacc ve benzeri zahiri amelleri ister işlesin ister işlemesin bu ameller ona hiçbir fayda vermez".
( Fethul mecid şerh-u kitbuttevhid)
YUSUF EL-AZMIN GÖRÜŞÜ:
Bu gün bu vakanın islam dünyasında yaşanan bir gerçek olduğu ve bu topraklarda nice yasakların ve nice zalimlerin yaşadığı düşünülemez mi? Zira islam beldelerinde her devlet başkanı hükmedeceği kanunları bizzat kendisi tayin etmekte ve Kurandan gayrı bir başka hukuku benimsemektedir.(Faluddin aniddevlet)
İMAM NEVEVİ:
Ashabın "O halde onlarla savaşmayalım mı?" sorusuna karşılık Rasulullahın "Kendileri namaz kılıp, sizlere de kıldırdıkları müdetçe hayır!" sözünde, İslam’ın esas kaidelerinden bir şeyi değiştirmedikçe mücerred zulüm ve günahkarlığı sebebiyle imama karşı kıyam etmenin caiz olmayacağı şeklinde yukarıda beyan edilen hükümler mundemiçtir.
(Şerh-u Sahih-i Muslim)
İmam Nevevi şöyle devam eder:
Kadı Iyaz'ın beyanına göre:
Ulema başlangıçta kafir olan kimseye imamet görevinin verilmeyeceği ve önceden mümin iken sonradan kafir olursa azledilmiş sayılacağına ittifak etmiştir. Ulemanın cumhuruna göre Ulemanın icmaına göre bidatçının hükmüde böyledir.
İmam müslüman iken küfre dönerse bidat çıkarırsa itaat hakkı sakıt olur ve ona karşı kıyam edilip savaşılması yerine adil bir imam tayin edilmesi bütün müslümanlar üzerine farzdır. Bidatçı imam için kıyama kalkmak farz değildir. Ancak bir zorluk yoksa bu müstesnadır.
İBN HACER EL-ASKALANİ ŞÖYLE DER:
Kadı İsmail, ahkam-ul Kuran adlı eserde alimlerin bu husustaki görüşlerini naklettikten sonra şöyle der:
"Bu husustaki ayetlerin zahiri kafirlerin yaptıkları şeylerin benzerini yapanların, ve şeriatın zıddına hüküm icad edenlerin ve bu hükümleri kendileriyle amel edilen bağlayıcı kurallar zannedenler, ister devlet başkanı olsunlar isterse başka birisi, onlara kafirler için gereken tehditlerin aynen gerektiğine işaret etmektedir".
(Fethul Bari)
İBN TEYMİYYENİN GÖRÜŞÜ:
Bu hususta sorulan bir soru üzerine:
"Elhamdulillah! Hiç kimsenin ne müslümanlar, ne kafirler, ne gençler, ne askerler, ne ordu, ne fukaha ve ne de başka insanlar arasında; ALLAH’ın kullarından herhangi birileri hakkında Şeriattan başka hükümle hükmetme hakkı yoktur. Kim böyle bir şeye yeltenirse adaletini de dinini de yok etmiş olur onun men edilmesi farzdır.ALLAH daha iyisini bilir". (Mecmuul Fetava)
İBN KAYYIM EL-CEZVİNİN GÖRÜŞÜ:
Abdulaziz el Kinani Maide 44 ayetinin tefsirinde şöyle der: Bu ALLAH’ın indirdiği hükümlerin uygulanışı ile ilgilidir. Tevhid ve islamın esasıyla hükmü kabul etmek de buna dahildir. Ayet aynı zamanda bir tehdittir. Hükümlerin tamamıyla, bir bölümü aynı manadadır ikisinin de yapılması ayetin hükmü dahilindedir.
(Medaric-us Salikin)
İBN KESİR ŞÖYLE DER:
ALLAH’ın: "Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de ortak koşanlardan olursunuz" ayetinin manası şudur:
ALLAH’ın size emrettiği kanun ve şeriatından yüz çevirip başka bir yere yönelirseniz. Onu ALLAH’tan ileri geçirmiş olursunuz. Bu ise : "Onlar ALLAH’ı bırakıp haham ve rahiblerini rabbler edindiler. Ayetinde beyan edildiği gibi şirktir. Adiyy İbn Hatem hadisini hatırlayınız...
İMAM KURTUBİ ŞÖYLE DER:
Diğer bir kısım ulema ise: "Yönetim hususunda ehil olanla kavga etmeyeceğimize dair aldığı beyat da vardır. Ancak hakkında ALLAH’tan bir hüccet bulunan aşikar bir küfür görürseniz o başka!" şeklinde rivayet edilen Ubade hadisine binaen devlet başkanının ancak küfrü, yahut namazları kıldırmayı terk etmesi yahut insanları namaza çağırmayı terk etmesi, yahut şeriattan olan herhangi bir şeyi terk etmesi halinden makamından uzaklaştırılır, demiştir...
HAMMAD BİN ALİ BİN ATİK EN NECDİ:
ALLAH "Yoksa onlar cahiliye idaresini mi arıyorlar..ilh."buyurmaktadır.
Ben derim ki: Bu kanunları koyanlar, atalarının adetlerini hakem tayin etme yönünden bedevilerle onlara benzeyenlerin içerisine düştüğü onlardan evvelkilerin uydururarak "rifaka hukuku" adını verdikleri ve Kuran ve sünnetten öne geçirdikleri melun mevzuatların durumudur. Kim böyle yaparsa şüphesiz kafir olup ALLAH rasulünün hükmüne dönünceye kadar kendisiyle savaşmak farz olur.
ABDULKADİR UDEH ŞÖYLE DER:
ALLAH’ın kitabıyla hüküm vermekten yüz çevrilmesi sebebiyle vaki olan çağımızdaki küfrün zahiri misallerinden biri de İslam şeriatıyla hükmetmekten kaçınıp onun yerine uydurma beşer kanunlarının tatbik edilmesidir.
(Teşriul Cinai)
SALAH DEBUS
"Halifenin azledilmesiyle ilgili hükümlerin izahı" başlıklı yazısında şunları kaydeder:
Halifenin iznini gerektiren sebeblerden biri de Küfrü mucib hareketlerde bulunmasıdır".
ALİ CÜREYŞENİN GÖRÜŞÜ:
En büyük zulüm olan şirkin çeşitlerinden ve başında gelenlerden biri de ALLAH’ın musaade etmediği şeylerin kanun olarak kabul edilmesi ve bunlarla hüküm olunmasıdır. Dinin tamamının terk edilmesiyle bir kısmının terk edilmesi arasında fark yoktur.
(Usulu şeriyyetil İslamiyye)
MUHAMMED ALİ ES-SABUNİ'NİN GÖRÜŞÜ:
Kim olursa olsun ALLAHın şeriatı ile hükmetmeyen kafirdir. Zamahşeri şöyle der: Kim ALLAHın indirdiği hükümleri küçümser de onlarla hükmetmezse onlar kafirler, zalimler ve fasıklardır. (Keşşaf)Ebu Hayyan da şöyle der:Bu ayetin akışından her ne kadar hitabın Yahudilere olduğu anlaşılsa da, ayet yahudiler ve diğer insanlar hakkında umumidir. (El-Bahr)
Kafirler hakkında gelen her ayet asi müminleri de içine alır...
İMAMUL MUFESSİRİN İBN CERİR ET TABERİ ŞÖYLE TEFSİR ETMİŞTİR:
Kim ALLAH’ın kitabında indirdiği hükümleri terk eder ve terk etmeyi helal sayarsa, kafir olur. Hasen dedi ki:Bu ayetler Yahudiler hakkında nazil olmuştur, Ama müslümanları da kapsamaktadır.
ELMALILI HAMDİ YAZIR İSE ŞÖYLE DER:
ALLAH’ın ayetlerini az bir bahaya satmayın yani geçici dünya menfaatleri için ALLAH’ın hükümlerini çiğnemeyin. Zira kim, ALLAH’ın indirdiği hükümleriyle hükmetmezse, Onun hakimiyetini tanımazsa, Kimler böyle yaparsa, işte onlar, kafirlerin ta kendileridirler.
ŞEHİD SEYYİD KUTUBUN GÖRÜŞÜ:
ALLAH’ın indirdiği ile hükmetmemek, şirktir, uluhiyyetin reddi demektir. Bu umumi, kesin ve kati hükümlerde munakaşa, hakikatten kaçmaktan başka bir işe yaramaz. Bu gibi hükümlerde tevile yeltenmek, kelimeleri tahrif etmekten başka bir gayreti ifade etmez. Vazıh ve açık ayetlerin hükmünün sahibini bulmasında tevil ve münakaşaların ALLAH’ın hükmünü döndürmede tesiri olamaz.
(Ömer Abdurrahman / Cihad Mudafaası)
Dar’ul-harb Konusunda Sonuç
ALLAH’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler :
Kafir, Zalim veya Fasık olacaklardır. Bu ayetlerin üç defa tekrarı hem iyi anlaşılması için, değişiklikler ise niyetlere ve itikada göre ahkam değişikliğini vurgulamak için olabilir. Eğer kişi nefsine uyduğunu kabul ediyor ve dini mubinin emirlerini yerine getirmiyorsa, nefsine zulmetmiştir böylelikle Zalimdir. ALLAH’a isyan etmiştir böylelikle Fasıktır...Küfürden katiyyen söz edilemez ama amellerin terki kişiyi son nefeste zaafa uğratabilir ve böylelikle son nefesinde imanından korkulur.
Şayet kişi hem din-i ilahiye kulak asmıyor hem de yaptığını meşru görüyorsa:
Hem zalimdir hem fasıktır hem de kafirdir. Ayetin Yahudiler hakkında inmiş olması bir çıkar yol ve tevile açık bir kapı değildir. Çünkü Tefsir ilimleriyle az çok iştigal edenlerin de bildiği bir kaide mevzu bahistir: "Hitabın has olması, hükmün âm olmasını engellemez."
Yani Özel hitkardeşr hükmün genele yayılmasına mani değildir.
Eğer Kurana şu şu kavme bu da bu kavme indirilmişti dersek bizlere hitab edecek ayet bulamayacak ve Cumbaba gibi (S. Demirel) 236 ayetin hükmü kalkmıştır demek durumunda kalacağız... Bu delillerle işin aslı budur dileyen alır dileyen inkar eder ama bilmek gerekir ki kargalar bazen yanlış da güler... Şaz yorumları cumhurdan zannetmek, Cumhura hakaret demektir. En sahih yol ulemanın yoludur ki ALLAH da bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz der. Ne mutlu duymak istediğini değil, yapması gerekenleri soranlara!
Yine tefsir ilimlerinden olan Esbabı Nuzül ilmine değinilirken ayetin iniş sebebi Yahudiler olsa da bunu zaten hiçbir müfessir inkar etmez. Hüküm geneledir.
Şu ayeti bu meselede örnek verebiliriz. Ahzab suresi 1.ayette şöyle denir:
"Ey Nebi, ALLAH’tan kork, kafirlere ve munafıklara boyun eğme".
Şimdi bu hitab peygambere diye biz ALLAHtan korkmaya gerek yok, kafir ve munafıklara da itaat edebiliriz diye tefsir yapabilir miyiz ?... Yine aynı şekilde Nur suresi 23 ila 25. ayetler de Ifk olayı üzerine Aişe (r.anha) için inmişti.
Hani munafıklar Ona zina iftirası atmışlardı... Bu diğer kadınlara iftira atılabileceğine bu tehdidin sadece Aişe için atılan iftiraya yönelik delildir diyebilir miyiz ?
Yine bir başka misal olarak Ebu Talib ölünce Rasulullah şöyle dedi:
"ALLAH beni men etmedikçe sana afv için dua edeceğim" (Buhari) bunun üzerine inen ayet bu ameliyeyi yasaklıyordu. (Tevbe 113).
Şimdi biz kafirler için rahmet okuyabiliriz, o hüküm rasulullaha indi mi diyelim ?
Estağfirullah ve netubu ileyh...
Kolaylık elbette dinimizin temelidir ama bu bir noktaya kadardır.
Rasul kolaylığı emrederken bunu devamlı vurgulayan zalim alimler nedense "Artık hak bildiklerini kafalarını patlatırcasına açıkla" ayetini görmezden geliyorlar.
Evet bir çok kolaylık var ama ALLAH’ın hududlarını tahrif etmeye kat'a ve kella musaade yok...