OĞUZLU
Üye
LÂZ’LAR KİM’DİR?"
Karadenizli olmak ille Lâz olmak ve Lâz’ca dilini bilmek anlamına gelmeli midir?
Ya da Karadenizli olmak, Karadenizlilere konuştuğunuz dille hiç benzememek gibi bir bağdaşma yapılabilir mi? Ya da bu bölgenin her yöresinde konuşulan dilin Lâz’ca olduğunu ve Lâz olduğunuzu söylemeniz mümkünmüdür? Tabi ki hiç biri değil.? Bu konuda bölge insanlarımız dahi kendilerini doğru ifade edebilmekte yetersiz kaldıkları gibi,toplumumuz tarafından da hep yanlış algılandığı bilinmektedir.
Bugün Lâz’lar, Doğu Karadeniz bölgemizin belirli bir yerleşim yerinde bulunup, lâz’ca dilini yalnız burada konuşurlar. Etnik kültürel tanımlar sağlıklı araştırılmadan değerlendirildiği için, Karadeniz bölgemize İstanbul boğazından çıkıp, Batum’a doğru,doğuya yol aldıkça,bütün bir bölge Lâz olarak tanınmaktadır. Oysa Toplumumuz tarafından tüm karadeniz’e mal edilen "Lâz" kelimesi, tarihi yüzyıllar öncesine dayanan bir kavmin adıdır.
Sıcakkanlı, esprili, çalışkan oldukları kadar, mert kişilikleriyle de bilinen bütün bu bölge insanını daha iyi öğrenmemiz ve tanımamız gerekmelidir diyerek, asıl Lâz’ların kimler olduğu.? sorusuna, Muhammed Vanilişi-Ali Tandilava’nın Lâz’lar tarihiyle ilgili eserinden kısaca yanıt aramaya çalıştım.
Lâzlar(Tçani) kavmi ilkel çağlarda Koelhi kavmiyle bağlantısı olan Kafkasyalı bir kavimdir. Eski Koelhi Krallığında Lâz’lar ve Megrel'ler beraber yaşıyordu.
Irk açısından Gürcülere yakındır.Kültürel açıdan ise Bizans Türk Osmanlı ve Gürcü kültürünü kendi bünyesinde sentezlemiştir.Lâz kral- ları çağdaşlarının aksine monarşik değildiler, krallık babadan oğul’a geçmezdi, seçimle işbaşına gelinirdi.Krallık Roma imparatorluğundan yarı özerk bir yapıda idi,Bizans’a asker yada vergi vermezdi.Bizans’a karşı tek görevi vardı.Sınır bekçiliği yaparak kuzeyden gelebilecek kavimleri engellemek. Lâzika (laz krallığının adı) asırlarca Roma ve Perslilerin çatışma noktası oldu. Persliler kendi dinleri olan Mazdeizmi yaymaya çalışırken,Romalılarda Hristiyanlığı yaymaya çalıştılar.Sonuçta Romalılar üstün geldi.Persliler Ermenistan ve İberya’yı işgal edip Lâzika’yı tamamen kuşatmışlardı. Roma ve Lâz orduları Perslileri bozguna uğrattılar(M.S. 550). Romalılar Lâz halkının günlük ihtiyacı olan her türlü maddeyi ellerinden yok pahasına alıyor, halkın istemediği bir takım eşyaları onlara zorla bir kaç kat fiyata satıyordu. Lâzlar Perslerle anlaşma yoluna gittiler ve Romalılara karşı ayaklandılar.Persleri davet ettiklerine de pişman oldular,Putperest İranlılar kendi dinlerini zorla yaymak istediler, Lâzika’yı da kendi topraklarına katmak istiyorlardı. Daha önemlisi Lâzika’daki tuz ve tahıl üretimi yeterli olmadığı için Roma’dan getiriliyordu, karşılığında deri,esir ve bazı takas eşyaları verilirdi.Bu olanaklar yitirilince halk sıkıntıya düştü. İranlar Lâz halkını İran’a sürmeyi ve Lâz topraklarını İranlı göçmenlerle doldurmayı istiyorlardı. Bunun üzerine Lâzlar tekrar Caesar Justinyen’den yardım istediler. Lâzika Roma (Bizans) ve Pers gibi iki düşman arasında 7.yy'a kadar çekişme sahası oldu.Bu çekişme Roma'lıların zaferi ile son buldu.Tüm Lâzistan hıristiyan oldu. Elence'yi iyi bilip konuşuyorlardı. Hem ticaret, hem dini açıdan hayatında bu dil önemli idi. Lâzca sadece günlük hayatta konuşuluyordu.
Lâzlar Elen bayramlarına katılır ve sempati gösterirlerdi, Elen kültürüne büyük ölçüde adapte olmuş Kafkas kültüründen ve Gürcü uzak akrabalarından kopmaya başlamışlardı.
Caesar 689 yılında İran’a saldırmak istedi,ordusuna katılmayan Lâzlar’a kızarak bu krallığı yıktı. 735 yılında Lâzika’nın tamamına yakını Murvan komutasındaki Arap ordularının işgaline uğradı.Bizanslılar, Abhazlarla birleşerek Lâz topraklarını tekrar ele geçirdiler.Laz kiliselerinde ibadet Yunan geleneklerine göre yapılıyordu. Uzun dönem Bizans hakimiyeti altında Lâzlar’ın büyük kesimi kendi dillerini unutup Yunancayı benimsedi ve Elenleşti.
Hopa ve Rize’nin bir kısmı Gürcü krallığında kaldığı için o bölgedeki Lâzlar asimile olmadılar, günümüzde bile kendi dillerini konuşurlar.
1204 yılında Gürcü kraliçesi Tamara haçlı seferleri ve Bizans sarayındaki iktidar kavgalarından faydalanıp Lâzika’yı ele geçirdi. Trabzon,Liman,Samsun ,Sinop,Giresun,Kotiora (Ordu), Amastria, Eraklia ve tüm Pontus’u kısa zamanda ele geçirdi. Ve Fatih Sultan Mehmet'in Osmanlı topraklarına iltihak ettiği 1461 yılına kadar sürecek Pontus Devletini hayata geçirdi.
Bugün, Karadeniz Bölgemizin,Artvin ilçesinin Hopa vadisinde Lâz köyleri şunlardır: Nadirati,Kilise, Limititi, Duliati, Mapatskari (bunlar kalıntı halindeler) Zurpici, Tsakaristi, Peroniti,Kisa, Sundura, Kudibi, Buçe, Ortahopa, Bucak, Mahgi, Azlağa Orjinaline en yakın ağız Arhavi bölgesinde konuşulmaktadır
Karadeniz sahil boyunca Laz kentleri olarak adlandırılan birkaç yerleşim birimlerinin Lazca isimleri’de şöyle: Trabzon (Tramptra),Rize(Rizine), Pazar (Atina), Fındıklı (Viçe),Ardeşen(Artaşeni), Çamlıhemşin (vijadibi),Arhavi Arkhabi),Hopa (Xopa) ve bunlara bağlı köyler.
Karadenizli olmak ille Lâz olmak ve Lâz’ca dilini bilmek anlamına gelmeli midir?
Ya da Karadenizli olmak, Karadenizlilere konuştuğunuz dille hiç benzememek gibi bir bağdaşma yapılabilir mi? Ya da bu bölgenin her yöresinde konuşulan dilin Lâz’ca olduğunu ve Lâz olduğunuzu söylemeniz mümkünmüdür? Tabi ki hiç biri değil.? Bu konuda bölge insanlarımız dahi kendilerini doğru ifade edebilmekte yetersiz kaldıkları gibi,toplumumuz tarafından da hep yanlış algılandığı bilinmektedir.
Bugün Lâz’lar, Doğu Karadeniz bölgemizin belirli bir yerleşim yerinde bulunup, lâz’ca dilini yalnız burada konuşurlar. Etnik kültürel tanımlar sağlıklı araştırılmadan değerlendirildiği için, Karadeniz bölgemize İstanbul boğazından çıkıp, Batum’a doğru,doğuya yol aldıkça,bütün bir bölge Lâz olarak tanınmaktadır. Oysa Toplumumuz tarafından tüm karadeniz’e mal edilen "Lâz" kelimesi, tarihi yüzyıllar öncesine dayanan bir kavmin adıdır.
Sıcakkanlı, esprili, çalışkan oldukları kadar, mert kişilikleriyle de bilinen bütün bu bölge insanını daha iyi öğrenmemiz ve tanımamız gerekmelidir diyerek, asıl Lâz’ların kimler olduğu.? sorusuna, Muhammed Vanilişi-Ali Tandilava’nın Lâz’lar tarihiyle ilgili eserinden kısaca yanıt aramaya çalıştım.
Lâzlar(Tçani) kavmi ilkel çağlarda Koelhi kavmiyle bağlantısı olan Kafkasyalı bir kavimdir. Eski Koelhi Krallığında Lâz’lar ve Megrel'ler beraber yaşıyordu.
Irk açısından Gürcülere yakındır.Kültürel açıdan ise Bizans Türk Osmanlı ve Gürcü kültürünü kendi bünyesinde sentezlemiştir.Lâz kral- ları çağdaşlarının aksine monarşik değildiler, krallık babadan oğul’a geçmezdi, seçimle işbaşına gelinirdi.Krallık Roma imparatorluğundan yarı özerk bir yapıda idi,Bizans’a asker yada vergi vermezdi.Bizans’a karşı tek görevi vardı.Sınır bekçiliği yaparak kuzeyden gelebilecek kavimleri engellemek. Lâzika (laz krallığının adı) asırlarca Roma ve Perslilerin çatışma noktası oldu. Persliler kendi dinleri olan Mazdeizmi yaymaya çalışırken,Romalılarda Hristiyanlığı yaymaya çalıştılar.Sonuçta Romalılar üstün geldi.Persliler Ermenistan ve İberya’yı işgal edip Lâzika’yı tamamen kuşatmışlardı. Roma ve Lâz orduları Perslileri bozguna uğrattılar(M.S. 550). Romalılar Lâz halkının günlük ihtiyacı olan her türlü maddeyi ellerinden yok pahasına alıyor, halkın istemediği bir takım eşyaları onlara zorla bir kaç kat fiyata satıyordu. Lâzlar Perslerle anlaşma yoluna gittiler ve Romalılara karşı ayaklandılar.Persleri davet ettiklerine de pişman oldular,Putperest İranlılar kendi dinlerini zorla yaymak istediler, Lâzika’yı da kendi topraklarına katmak istiyorlardı. Daha önemlisi Lâzika’daki tuz ve tahıl üretimi yeterli olmadığı için Roma’dan getiriliyordu, karşılığında deri,esir ve bazı takas eşyaları verilirdi.Bu olanaklar yitirilince halk sıkıntıya düştü. İranlar Lâz halkını İran’a sürmeyi ve Lâz topraklarını İranlı göçmenlerle doldurmayı istiyorlardı. Bunun üzerine Lâzlar tekrar Caesar Justinyen’den yardım istediler. Lâzika Roma (Bizans) ve Pers gibi iki düşman arasında 7.yy'a kadar çekişme sahası oldu.Bu çekişme Roma'lıların zaferi ile son buldu.Tüm Lâzistan hıristiyan oldu. Elence'yi iyi bilip konuşuyorlardı. Hem ticaret, hem dini açıdan hayatında bu dil önemli idi. Lâzca sadece günlük hayatta konuşuluyordu.
Lâzlar Elen bayramlarına katılır ve sempati gösterirlerdi, Elen kültürüne büyük ölçüde adapte olmuş Kafkas kültüründen ve Gürcü uzak akrabalarından kopmaya başlamışlardı.
Caesar 689 yılında İran’a saldırmak istedi,ordusuna katılmayan Lâzlar’a kızarak bu krallığı yıktı. 735 yılında Lâzika’nın tamamına yakını Murvan komutasındaki Arap ordularının işgaline uğradı.Bizanslılar, Abhazlarla birleşerek Lâz topraklarını tekrar ele geçirdiler.Laz kiliselerinde ibadet Yunan geleneklerine göre yapılıyordu. Uzun dönem Bizans hakimiyeti altında Lâzlar’ın büyük kesimi kendi dillerini unutup Yunancayı benimsedi ve Elenleşti.
Hopa ve Rize’nin bir kısmı Gürcü krallığında kaldığı için o bölgedeki Lâzlar asimile olmadılar, günümüzde bile kendi dillerini konuşurlar.
1204 yılında Gürcü kraliçesi Tamara haçlı seferleri ve Bizans sarayındaki iktidar kavgalarından faydalanıp Lâzika’yı ele geçirdi. Trabzon,Liman,Samsun ,Sinop,Giresun,Kotiora (Ordu), Amastria, Eraklia ve tüm Pontus’u kısa zamanda ele geçirdi. Ve Fatih Sultan Mehmet'in Osmanlı topraklarına iltihak ettiği 1461 yılına kadar sürecek Pontus Devletini hayata geçirdi.
Bugün, Karadeniz Bölgemizin,Artvin ilçesinin Hopa vadisinde Lâz köyleri şunlardır: Nadirati,Kilise, Limititi, Duliati, Mapatskari (bunlar kalıntı halindeler) Zurpici, Tsakaristi, Peroniti,Kisa, Sundura, Kudibi, Buçe, Ortahopa, Bucak, Mahgi, Azlağa Orjinaline en yakın ağız Arhavi bölgesinde konuşulmaktadır
Karadeniz sahil boyunca Laz kentleri olarak adlandırılan birkaç yerleşim birimlerinin Lazca isimleri’de şöyle: Trabzon (Tramptra),Rize(Rizine), Pazar (Atina), Fındıklı (Viçe),Ardeşen(Artaşeni), Çamlıhemşin (vijadibi),Arhavi Arkhabi),Hopa (Xopa) ve bunlara bağlı köyler.