Kurtulmuş: İstanbul'un fethi din temelli değildir

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Kurtulmuş: İstanbul'un fethi din temelli değildir

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'tan ezber bozan açıklamalar. Kurtulmuş, İstanbul'un fethinin Müslümanların Ortodoks Bizans'a karşı bir zaferi olmadığını ileri sürdü.
301220101322267672933_2.jpg

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Newsweek Türkiye'ye konuşan Kurtulmuş, Saadet Partisi ile Ak Parti ayrışması sonrası sıkça yaşanan yenilikçi-gelenekçi tartışmalarını hatırlatan bir çıkışta bulundu. Kurtulmuş, Milli Görüş'ten anladığıyla Erbakan ailesi ve gelenekselcilerin algısı arasında ciddi farklar olduğunu
söyledi.

MİLLİ GÖRÜŞ'TEN ANLADIĞI

SP'nin başındayken revizyon kaydıyla Milli Görüş'ü savunuyordunuz. HAS Parti'nin de benzer bir çizgisi mi olacak?
Benim Milli Görüş'ten anladığımla, gelenekselciler ve Erbakan ailesinin algısı arasında ciddi fark vardı. Milli Görüş'ü, bu topraklarda milletimizin oluşturduğu medeniyet değerlerinin bir bütünü gördüm. Din ya da ırk temelli değildi. Anadolu'daki mücadele her dinden ve ırktan insanlarla, egemen tekfurlar ve ekonomik sisteme hâkim senyörler arasında oldu hep. İstanbul'un fethi de böyledir, yoksa Müslümanların Ortodoks Bizans'a karşı bir zaferi değildir. Bu temelde HAS Parti'de yeni bir terkip yerleştiriyoruz. Sol, muhafazakâr, gayrimüslim ve farklı mezheplerden arkadaşlarımız var. Adalet, özgür ve eşit yurttaşlık, hakça paylaşım ana damarlarımız.

Sizin için söylenen "Müslüman sol" tabirine nasıl bakıyorsunuz?

Doğru bulmam. Zaten solculuğun, muhafazakârlığın politik bir karşılığı kalmadı. Önemli olan halkın gerçek sorunlarına çözüm üretmek. Ama evet, sosyal adaletçi ve hakkaniyetçiyiz. Müslümanlık sosyal adaleti hâkim kılmak demek. Türkiye neoliberai politikalar yüzünden hiç olmadığı kadar büyük bir gelir dağılımı adaletsizliğiyle karşı karşıya. Underclass, "sınıfaltı" tabirini ilk defa kullanıyoruz. Sınıflandırmaya tabi tutulamayacak kadar yoksul kitle. Eskiden yoktu, bugün sayılan yaklaşık 19 milyon. Türkiye'nin nimetlerinden gerçek anlamda faydalanabilenlerin sayısı 500 bini geçmiyor. Hükümetin zengin ettiği küçük bir muhafazakâr kitle karşısında, meyhanedeki adam da cami cemaati de iktisadi olarak baş aşağı gidiyor. Ama kavga ettiriliyorlar ki gözleri açılmasın. Önümüzdeki onyılda tüm bu kimliklerin ortak paydası yoksulluk olacak. Bu nasıl bir tehdit oluşturuyor? Biri yer biri bakar ekonomisinin böylesine hâkim olduğu bir ülkede barışı asla tesis edemezsiniz. Şu net: 21. yüzyılın yeni ekonomilerinin temel göstergeleri rakamsal büyüklükler olmayacak, sosyal yönü öne çıkacak. Yeni onyılda küresel sistemin belirleyicisi de dünyanın madunları, yani en altta bırakılmışları olacak.

Bu yeni ekonomik sistemin bir adı olacak mı?

Henüz konmadı ama ileride mutlaka olacak. Dünyayı bekleyen hem tehlike hem firsat küresel kaynaklara ilişkin verilecek kararlardır. Dünyayı ikiye bölün. Altta kalan Afrika, Asya, Latin Amerika daha da yoksullaşacak. Yani çaresiz bir Güney. Buna mukabil İngiltere, Avrupa, Rusya, Japonya, Çin, ABD, Kanada'dan oluşan ve neredeyse bütün kaynaklara sahip olacak bir Kuzey. Zengin kuzeyin önünde iki yol var: Ya adil bir paylaşım, ya dünyanın diğer yansının ensesinde boza pişirmeye devam, ikincisinde, ekonomik eksenli bir Kuzey-Güney dünya savaşı bizi bekliyor. Çünkü yoksullar bir şekilde kendine nefes alam yaratmak durumunda kalacak. Bu yüzden hakkaniyet çağı olacak da diyebiliriz. Tabii bu büyük mücadeleler gerektirecek ve evrensel bir dalga yükseliyor.

O zaman, dünyadaki öğrenci hareketlerini bir tür tetikleyici mi görüyorsunuz?

Büyüyecek de. Meksika'daki topraksız köylüyle Avrupa'daki öğrencinin talebi aynı aslında. 68 kuşağı gibi, onyıla damgasını vuracak bir 2010 kuşağı ortaya çıkabilir.



[/FONT]
 
Üst