Kıskançlığın Kimyası

Türkay

Doçent
Katılım
2 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
2
Puanları
0
İnsan kıskançlık hissettiği zaman, kendisine ilk olarak ‘Neden kıskandım?’ sorusunu sormalıdır. Bu soru ile kıskançlık sebebi mutlaka ortaya çıkacaktır.

Elindeki küçük bir delili büyük bir kanıt gibi ortaya atıp, sürekli ‘İşte bu olay da, beni doğruluyor’ Diye tekrarlayıp durmak ve basit bir olayı abartmak! Bütün bunlar beyindeki yargı mekanizmasının bozulması sonucunda oluşur. Her fırsatta sağa sola saldıran bir bir kişilik sürekli saldıracak bir takım konulara bulur ve ona yönelir.

Basit kıskançlıklar haset, gıpta gibi bir takım kavramlarla açıklanır. Fakat kıskançlıkta asıl önemli olan sebebi bulabilmektir. Basit kıskançlıktaki savunma mekanizmalarını tanımalıdır.

Bazı insanlar ‘ben asla kıskanmam’ der, ama asıl kıskanç olanlar onlardır. Çünkü kıskançlık, asla kabul edemeyecekleri ve kendilerine yakıştıramayacakları en olumsuz duygudur. Kıskanma, negatif duygular içinde en çok gizlenen ve utanılanıdır. Fakat rahatsızlık duyulması gereken şey, kıskanma değil, onun karşısında gösterilen davranışlardır.

Bir insan başarılı birini kıskanıyorsa, bundan utanç duymamalıdır. Çünkü kişinin özen gösterdiği bir değer vardır ve kıskançlık onun, bu değerle ilgili hassasiyetidir. Fakat insan, ‘Kıskançlık esnasında yaptığım doğru mu?’ sorusunu kendisine ısrarla sormalıdır.

Meselâ; iyi evliliği çok önemseyen biri, başkalarında gördüğü güzel evliliği kıskanabilir, ama sonradan bunu reddedip, ‘ben kıskanç değilim’ diyebilir. Fakat ‘ben iyi evliliğe önem veriyorum, o sebeple bu duyguları yaşamam normal’ diye düşünmelidir.

İnsanlar iyi şeylere layıktır; ancak iyi özellikler layık olanlara gelir. Bunun için kişi, kendisini kötülüklerden arındırmalı ve sürekli gelişme çabası içinde bulunmalıdır. Gönlümüze güzelliklerin misafir olmasını istiyorsak, önce güzellikleri iten olumsuzlukları ortadan kaldırmalıyız.

İnsanın gördüğü bir güzellik karşısındaki ilk tepkisi, özenmek ve ‘benim de olsa’ diye bu özeni ifade etmektir. Kişi, kıskandığı kimsenin kişiliği ile kıskandığı ‘şey’i birbirinden ayırabilmelidir.

Yâni başkalarının kişiliği değil, kişiliğindeki iyi özellikler kıskanılabilir. Örneğin, kıskanılan insan çalışkansa, kıskanan kişi onun bu özelliğinden ders çıkarabilmelidir. Yani olayları ayrıştırarak düşünmeyi başarmalıdır. Yoksa insan, kıskançlığı başkalarının kişiliğine indirgerse, ego çatışması yaşar.

Kıskançlığın basamaklarından biri de, gıpta duygusudur. Bu duygu insanı olumsuza yaklaştırır. ‘Benim de olsa’ düşüncesi doğaldır; ama gıpta duygusunda ‘keşke’ vardır. ‘Keşke benim de olsa, ama artık olamayacak. O şanslı, ben şanssızım.’ Bu düşünce tarzı insana acı çektirir.

Ayrıca kıskançlık hisseden kişi, niçin kıskandığı konusunu aydınlatır ve alternatif çözüm yollarına yönelirse, kıskançlık gibi olumsuz bir duygu bile insanı geliştirir. Tabi kişinin bu kabiliyetini geliştirmesi için düşünme yeteneğini de ilerletmesi lâzımdır.

Günlük hayatımızda karşılaştığımız problemleri çoğu zaman düşünerek değil, çocukluğumuzda öğrendiğimiz tepkilerle çözmeye çalışırız. Oysaki insan, kendini analiz ederek kemale erer. Yapılması gereken, Yaratıcı tarafından insana verilen, irade ve seçme yeteneğini gerektiği gibi kullanmaktır.

Hanefi mezhebinin kurucusu İmam Âzam’ın, yolda giderken karşısına bir öküz çıkar. Bunun üzerine İmam yolunu değiştirir. Kendisinin bu davranışını görenler şakayla karışık sorarlar: ‘Hocam öküzden mi korktunuz?’ İmam Âzam, ‘Onun boynuzları var, benim de aklım’ diye cevaplar. İnsanın silahı akıldır. İnsanlar akıllarını yeterince kullanabilirlerse, pek çok yanlıştan kurtulabilirler.

Nevzat Tarhan

 

şifa_

Doçent
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kıskançlık, bir güvenin kumaşı yemesi gibi, insanı yer bitirir.

Kıskançlık, insanı alçaltan ve küçülten bir duygudur.

Kıskançlık sevgiden gelir. Başkalrının iyi haline bakıp üzülme, senin haline de bakıp kıskanan çok kişi vardır.

Kıskançlık ruhun hastalığıdır. Kıskançlık, duyguların en korkuncu olduğu kadar, en aldatıcısıdır da.

Pek az kişi, iyi talihli bir dostun başarılarını kıskançlık duymadan kutlayabilir.

Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:[1]

Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Kıskançlık yapmaktan sakınınız. Zira kıskançlık, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi iyilikleri yer bitirir.”

Ebû Davud

• Kıskançlığın ateşe benzetilmesi.

Hiç şüphesiz kıskançlık, öyle bir hastalıklı huydur ki, insanın kalbine girdi mi, tutuşmuş alevi ve ateşiyle oradaki bütün güzel huyları ve faziletleri yer bitirir. O insan şahsiyetini, hastalıktan bitkin düşmüş bir et parçası haline getirir.

Sizler de kendi yaş ve sosyal statünüz düzleminde bu tehlikeli olgu ile karşılaşabilirsiniz. Aman, ona teslim olmaktan sakının. O insanlarda gördüğünüz üstünlüğe ilişkin kimi zaman içinizde duyduğunuz kıskançlık hastalığını, onlarla beraber olarak, onlara benzeme ve onları geçerek üstünlüğe ulaşma azminizle tedavi ediniz.

Kıskançlık, kin doğurur. Kin; başkalarında gördüğünüz nimetin varlığını çekememek ve yitirmesi için elinden geleni yapmaktır. Hırs ise, o insanın sahip olduğu nimete gıpta etmek ve var gücüyle, bütün enerjisiyle o nimetin aynısına sahip olmaya, o kişiye benzemeye ve bu konuda onu geçmeye çalışmaktır.

İşte insan toplumları, böyle bir verimli hareketlilik içinde karşılıklı olarak birbirinden etkilenirler ve kıskançlık ateşinden kurtulurlar.

Hadisi şerif blogcu
 
Üst