kendini Beğenmek.

hafsa

SABIR DOSTU
Katılım
19 Nis 2007
Mesajlar
3,057
Tepkime puanı
335
Puanları
0
Yaş
42
Konum
KOCAELİ
Bir buluttan bir damla yağmur düştü.Bu damla denizin genişliğini görünce utandı:
” Şu deniz denilen yerde ben kim oluyorum? Eğer deniz buysa gerçekten ben hiçim ” dedi.
Damla,kendisini hor görünce sedefin biri onu koynuna alıp seve seve besledi.
Felek de onun işini öyle düzgün yürüttü ki, nihayet padişahlara yaraşan namlı bir inci oldu.
Hasılı bu yüceliği kurumsuz olmakla buldu; Yokluk kapısını çaldığı için var oldu.

(Şeyh Sadi-i Şirazi’nin Gülistan’ından)

Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer;
kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.
( Mektubat)
 

NehaR

HüZüNBaZ
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
745
Tepkime puanı
151
Puanları
0
Konum
Burda :)
Kendini bulunmaz hint kumaşı zannedip kibirlenen, insanlar için iki üç kez okunması gereken bir kıssa. Tabi anlayabilene...
 

SessizGemi

Üye
Katılım
12 Eyl 2006
Mesajlar
156
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Yaş
34
Konum
tekirdağ
"Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez."

Müslim, İman 147; Ebu Dâvud, Edeb 29. (4091); Tirmizi, Birr 61, (1999).

Lokman suresinden Hz. Lokman'ın oğluna öğütü

18. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.

19. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.​

bizi bize veren , bize ben diyebilme lutfunda bulunan Yaratıcı'ya verdiği 'ben' ile ve verdiği 'benimkiler' diyebildiklerimizle kafa tutmak ve yeryüzünde kibirle yürümek... ne acı birşey Rabbimizin bizi varlığımızı yokluğumuza tercih ederek yaratmış olduğunu bilmeden, şu dünyada Rabbimizin nazlı bir konuğu olduğumuzu unutarak ,acizleneceğimize, fakirliğimizi hatırlayacağımıza kibirlenerek yaşamak...
euzu billah.....
:flw
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Tehzib makamında kibirliliği, gösteriş, benlik ve cimriliği kalbden silmek, namaz gibi farzdır. Hatta bunları kalbinden silmeye gücü yetmeyenin kâmil üstada teslim olmaları farz olur. (s.115)


Gözümüzün nuru, kalbimizin hekimi ve zamanın Lokmanı olan Gavs-ı A’zam:

“Aşırı günah işleyenlerden korkmuyorum, fakat kalbinde kibirlilik ve mağrûriyet olanlardan çok korkuyorum; onlara hatme ve teveccüh tesir etmez, akıllarınca ayet ve hadisleri de tevil ederler, nerede ise Allah’ın ahkâmını kendi nefslerine uydurmak isterler. Sıddıkiye sâdatları kibirlilikten başka her şeyi tedavi ederler. Ezcümle Ebû Tâlib’in küfür üzere ölmesine sebep kibirliliği olmuştur.” buyurdu. (s.117)

İsmail Çetin, Edeble Varış Lütufla Dönüş
 

ISSIZ

Asistan
Katılım
7 Tem 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Allah seni yaratmasaydı sen olmayacaktın. Şimdi

nasıl olur da elinle tuttugun hayrı, dilinle konuştugun

başarıyı kendin yaptın sayarsın. Ne cesaretle

kalkar bunca hayrım var deyip, kendini hayırlı sayarsın!

Sen hayırlı degil zararlısın! Sen hayrın sahibi

degil, bilakis hırsızısın!


Ey nefsim, sen bir mürâisin!


Öyleki başkaları tarafindan bilinmek için canını bile verirsin.


Bu gösteriş zaafı, bu bilinme arzusu, bu tanınma

düşkünlügü, bu konuşulma sevdası sende öyle bir

dereceye vardı ki, artık dem ile damar, et ile

tırnak gibi oldu. Riya, sana ait bir san’at oldu. Bazen

riyanı öyle kılıflıyor, öyle bir pazarlıyorsun

ki, beni bile kandırıyor, o muhlisane hallerin

altındaki zifiri riyayı bana dahi sezdirmiyorsun. Elde

ettigin bir hayrı, ya insanları teşviktir anlatmalıyım

diyerek, yada sinsi bir kombinasyonla başkalarına

söylettirerek herkese ilan ediyor ve bütün

bunların arkasında bir şirk-i hafîyi hemen her gün

işliyorsun.


Ey nefsim!

DEMİŞ ŞAİRİMİZ
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Benî İsrail'den bir fasığın kötülüğünü duymayan kalmamıştı. Soylu bir âbid de ibâdetiyle şöhret bulmuştu.

Kötü kimse, bu âbidin yanından geçerken, (Gideyim, şu âbidin yanına oturayım, belki Allahü teâlâ onun hürmetine beni affeder) diye düşündü. Gidip âbidin yanına oturdu.

Âbid ise, üzerinde bulutun gölgelendirdiği bir zat olduğu için, üstünlüğüyle böbürlenip, (Bu fasık, benimle niye oturuyor?) diyerek, oradan kalktı.

Fasık da çekip gitti; fakat âbidin üzerindeki bulut, fasıkla beraber gitti.

Allahü teâlâ zamanın Peygamberine, (Allah insanların niyetlerine göre muamele eder. Fasığın yaptıklarını iyi niyetinden dolayı affettim. Âbidin yaptıklarını da kibri sebebiyle yok ettim) diye vahyetti. Âbidin, imanlı fasığı hakir, yani aşağı görmesi felaketine sebep oldu.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Kişinin ameline güvenmesi, "ucb" denilen mânevî bir hastalıktır ki, en az ümitsizlik kadar kötüdür.

Rabbimiz bizleri, hayatımızı hüsn-ü hâtimeyle bitirip imanla kabre girinceye kadar korku ve ümit arasında bulundursun.

Hz. Ömer (r.a.) tüm gençlerimize örnek olacak şu ölçüyü dile getirmiştir:

"Eğer 'Tüm insanlar Cehenneme gidecek, sadece bir kişi Cennetlik olacak' dense, 'Acaba ben miyim' diye ümitlenirim. Şayet 'Bütün insanlar Cennete gidecek, sadece bir kişi Cehennemlik olacak' deseler, 'Acaba ben miyim' diye korkarım."



Müslümanın hüsnü zannı şöyle olmalıdır: Bir çocuk görünce, bunun günahı yoktur, benim günahım vardır. O halde bu çocuk benden daha faziletlidir..

Bir yaşlı müslüman görünce, bunun ibadeti benden daha fazladır, o halde benden daha faziletlidir..

Bir İslam âlimi görünce, ben cahilim, bu benden ziyade âlimdir, öyle ise, benden daha faziletlidir..

Bir cahil görünce, bu bilmeden günah işler. Ama ben bilerek işlerim, öyle ise, bu benden efdaldir..

Bir kâfir görünce, olur ki, dünyadan iman ile gider. Benim imanla gidip gitmeyeceğim ise, belli değildir. Şu halde, benden daha faziletli olabilir diye düşünmeli! (İslam Ahlakı)
 
Üst