Kaza ve Kader nedir?

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
İslâm dini'ne göre;
* Allah-u Teâlâ'nın ezelden ebede kadar yaratılmış ve yaratılacak şeylerin yerini ve zamanını, en ince teferruatına varıncaya kadar her şeyi ezelî ilmi ile bilip takdir etmesine
kader denir.

* Allah-u Teâlâ'nın ezelde irade ve takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince Levh-i mahfuz'da yazıldığı şekilde meydana getirmesine de kaza denir.

Âyet-i kerime'de:
"Biz her şeyi bir kader ile yarattık." buyuruluyor. (Kamer: 49)

Diğer bir Âyet-i kerime'de ise şöyle buyuruluyor:
"O Rabb ki yaratıp düzene koymuştur. Her şeyi takdir edip (plânlayıp) doğru yolu göstermiştir." (A'lâ: 2-3)

Başka bir ayet-i kerimede Allah-u Teâlâ şöyle buyurur:
"Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen her hangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan evvel, bir Kitap'ta yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu Allah'a göre kolaydır.
Bu, elinizden çıkana üzülmemeniz ve Allah'ın size verdikleri ile sevinip şımarmamanız içindir."
(Hadid: 22-23)
O Hâlık'tir, ilmi her şeyi kuşatmıştır.Allah-u Teâlâ "Alîm"dir, her şeyi bilir. İlm-i ezelîsinde kişinin dünyada neler yapacağını, neler söyleyeceğini, bütün icraatlarını, âhiretteki yerini biliyordu ve o şekilde takdir etmişti. Bildiği için beyan etmişti. Çünkü hiçbir şey O'nun bilgisi dışında değildir. Kâinat da böyledir, insan da böyledir.

Eğer Cenâb-ı Hakk bizi bu dünyaya göndermeseydi gayet haklı olarak iddialarda ve itirazlarda bulunacaktık. "Aman Allah'ım, senin bir kulun olarak hiç bu işleri yapar mıydım?" diyecektik. Hakk Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri "Ey kulum! Ben senin bunları yapacağını biliyordum, sen de gör yaptıklarını" diye bize göstermek için bizi gönderdi. Yoksa ne yapacağımızı bilmediğinden değil.Buradaki maksat şu ki, yarın huzur-u ilâhîye çıktıkları zaman "Yâ Rabb'i, sen bizi dünyada istediğin gibi hareket ettirdin, bizim kabahatimiz ne?" diyemesinler.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime'de:
"İşte bu şahidlendirme, kıyamet günü 'Bizim bundan haberimiz yoktu' dememeniz içindi."(A'râf: 172)

Kula düşen şudur: Hazret-i Allah'a muhtaç olduğunu bilecek, O'ndan isteyecek, O'na sığınacak, O'na yalvaracak, O'na boyun bükecek, gözyaşı dökecek, O'nu bilecek başka bir şey bilmeyecek.
Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimiz masum oldukları halde ibadet ettiler. Aşere-i Mübeşşere -radiyallahu anhüm- Hazeratı cennetle müjdelenmelerine rağmen ibadetten bir an bile geri kalmadılar.

HATEM-İ VELİ ÖMER ÖNGÜT -K.S.- HAZRETLERİ


http://www.hakikat.com/dergi/189/ilmihal189.html
http://www.hakikat.com/dergi/191/ilmihal191.html
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyuruyor:
"Allah onların geçmişlerini de geleceklerini de bilir. Kulların ilmi ise asla bunu kavrayamaz." (Tâhâ: 110)
"O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır." (Mülk: 2)
Biz insanlar muhakkak ki imtihanlara tâbi tutulacağız. Bir çok çilelere maruz kalacağız. Göstereceğimiz sadâkat nispetinde Cenâb-ı Hakk derecemizi ölçmüş ve bize vermiş olacak. Yoksa bizim ne yapacağımızı ezelî ilmi ile biliyordu.


İman-küfür, itaat-isyan, hayır-şer... Bunların her biri insanın kabiliyetine göre Cenâb-ı Hakk'tan talep ettiği şeylerdir. Ne diledi ise o verilmiş ve verildiği şeyin yolu kendisine kolaylaştırılmıştır. Bir Âyet-i celile'de Hakk Celle ve Alâ Hazretleri:
"Kim âhiret ekimini dilerse, onun ekimini artırırız. Kim de sâdece dünya ekimini isterse ona da yalnız bundan veririz. Âhirette ise onun hiçbir nasibi yoktur." buyuruyor. (Şûrâ: 20)
Birisi Hazret-i Allah'tan âhireti istiyor, iman ve taatı istiyor. Hazret-i Allah da ona o yolu kolaylaştırıyor, iyiliği sevdiği için ona iyilik yaptırıyor.
Bu husus Kur'an-ı kerîm'de şöyle belirtiliyor:
"Bizim uğrumuzda mücâhede edenlere elbette yollarımızı gösteririz." (Ankebût: 69)
Azim nisbetinde Cenâb-ı Hakk kulunu destekliyor, hidayetini artırıyor ve önüne ışık tutuyor.
 
Üst