islamoğlunun 3 muhammed kitabına reddiye.!

mahmud enes

Doçent
Katılım
24 Nis 2010
Mesajlar
708
Tepkime puanı
42
Puanları
0
Bismillahirrahmânirrahim

Ahmed Mahmud ÜNLÜ hocamızın kaleminden..

Bu reddiyeleri kaç kişiye ulaştırırsanız ve Rasûlüllâh(SallûIIâluı Aleyhi ve Sellem)'in şanını tasgir ve şerefini tenkis için uydurulan bu hezeyanlara inanarak Rasûlüllâh (SallâhuAleyhi ve Sellemin)şefaatinden mahrum olmaktan kimleri kurtarırsanız, ALLAH ve Rasûlü nezdinde o denli mahbûbiyet ve makbûliyet kesbedecek ve Makâm-ı Mahmûd'un Sahibinin ırzını ve haysiyetini koruyan bahtiyarlar zümresinde haşrolunacaksınız.

idrâkiyle müşerref olacağımız Mevlid ayı olan Rebî'u'l-evvel ayında Rahmeten li'l-âlemîn olan
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Selle)'i bize gönderen Allâh-u Te'âlâya sonsuz hamd-ü senalardan, kendisi:"Ben ancak çokça hidâyet eden bir rahmetim" buyuran Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ve âl—î ashabına sınırsız salât-ü selâmlardan sonra!

Bu ayki yazımızın başlığından da anlayacağınız üzere; Kadı lyâz, Suyûtî ve Nebhânî gibi büyükler işlerini güçlerini, keyiflerini ve zevklerini terkedip bütün Ömürlerini Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve
Sellem)'in dînine ve O'nun faziletlerinin neşrine hizmet uğrunda kitaplar yazmaya vakfetmişlerken, Mustafa İslamoğlu gibi birileri de bütün mesâilerini Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bâzı faziletlerini inkâr etme ve insanlara da bu inkarcı fikirleri telkin etme uğrunda heba etmektedirler. Ne yazık ki, İslâmî ilimlerden yoksun olan günümüz Müslümanlarının bir kısmı, canlan gibi hattâ canlarından ileri sevdiklerini iddia ettikleri Peygamberlerinin en sahîh kaynaklarda yer alan faziletlerini hayâsızca ve pervasızca inkâr eden bu kişi hakkında hâlâ: "O kültürlü ve âlim biridir, belki bir bildiği vardır, Cübbeli Hoca niçin Müslümanların aleyhinde konuşuyor?" diyebilmekte, böylece de icmâa muhalefetten başka hiçbir meziyeti olmayan bu kişinin şaz görüşleri karşısında Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve
Sellem)'in,kendisi hakkındaki açık beyanlarını, sahabenin kavlî ve filî tatbikatını ve on dört asır ulemâsının cumhurunun görüşlerini rahatlıkla göz ardı edebilmektedirler.

Bu reddiyeleri hazırlamam ve sohbetlerimde bu konulan gündeme getirmem hususunda beni tenkid edenleri insâfa davet ederek kendilerine şu soruyu yöneltiyorum: "Mustafa İslamoğlu "Yahudileşme Temayülü" kitabında;hayızlı kadının mescide girmesinin helal olmadığını söyleyen Rasûlüllâh (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)'in,ashabını ve günümüze kadar gelip geçmiş dört mezheb ulemâsının tümünü Yahudilere meyletmekle itham ederken, "Üç Muhammed" kitabında ise, Ka'bu'l-Ahbâr gibi, sahabenin dahi kendisinden ilim öğrendiği yüce bir Tâbi'î'yi, Yahudi Kabbalizmine dayalı hadis uydurmakla suçlarken, ayrıca Şifâ-i Şerîf sahibi Kadı lyâz ve Hasâis sahibi Suyûtî gibi büyükleri, dolayısıyla onların kaynak gösterdikleri Buhârî, Müslim ve Ahmed ibni Hanbel gibi muhaddis ve müc-tehitleri Rasûlüllâh ısaliâllâhu Aleyhi ve Sellem)e karizma kazandırmak için hadis uydurma iftirâsıyla karalarken hiç çekinmiyor da, ben bu zatları ve doğru görüşlerini müdâfaa uğrunda reddiye hazırlarken niye çekineyim?

Ayrıca şunu soruyorum: "İnsanlar ona 'Sen bu büyükler hakkında nasıl böyle ağır ithamlarda bulunabiliyorsun ve bunca sahîh hadisi nasıl İnkâr edebiliyorsun, sen bu cesareti nereden alıyorsun?' diyecekleri yerde, nasıl oluyor da bana: 'Sen bu kişinin hakkında nasıl konuşabiliyorsun' diyebiliyorlar."İşte bu fakir kardeşiniz vakitlerimin darlığına, işlerimin yoğunluğuna ve sağlığımın bozukluğuna rağmen Rasûlüllâh sallâllâhu Aleyhi ve Sellem'in şefaatine nail olma umuduyla ve kendisinin, faziletlerini isbat hususunda gayret gösterenlere ulaştırdığı himmet beklentisiyle, bir de Rasûlüllâh fsailâilâhu Aleyhi ve Sellemfm bizim üzerimizdeki sonsuz haklarının bir kısmını te'diye niyetiyle bu Mevlid ayında İslamoğlu'na karşı bu reddiyeleri hazırlamaya gayret ettim. AUâh-u Te'âlâ bu gayretimi Kendi katında makbul eyleyip, Habîbi nezdine de mâruz eylesin. Artık bu ay ve bu dem vefa vaktidir. Kasr-ı Arifân okuyucuları olan sizler bu reddiyeleri kaç kişiye ulaştırırsanız ve Rasûlüllâh Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem'in sânını tasgir ve şerefini tenkis için uydurulan bu hezeyanlara inanarak Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)'in şefaatinden mahrum olmaktan kimleri kurtarırsanız, ALLAH ve Rasûlü nezdinde o denli mahbûbiyet ve makbûliyet kesbedecek ve Makâm-ı Mahmûd'un Sahibinin ırzını ve haysiyetini koruyan bahtiyarlar zümresinde haşrolunacaksınız. İnanın ki bunu size tüm samimiyetimle söylüyorum ve Rabbi-min huzurunda karşılaştığımızda Habîbinin sancağı şerîfi altında O'nu sevenler ve savunanlar arasında buluşmayı size vâad ediyorum. Çünkü bu garip zamanda Kâinatın Efendisi için fedâkârlıkta bulunanların ecri asla zayi edilmeyecektir.

Şimdi Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'in sânını düşürmek için bâzı başlıklar altında toplanan bâtıl fikirleri, dergimizde bize ayrılan bölümün sınırlılığını da göz önünde bulundurarak kısaca reddetmeye çalışalım.

RASÛLÜLLÂH (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) BİZİM GİBİ BİR BEŞER DEĞİLDİR

İslamoğlu Tevbe Sûresi'ninyüzyirmi sekizinci âyet-i kerîmesinde geçen: "Size kendi nefislerinizden olan bir Rasûl geldi" cümleyi celîlesinin tefsirinde bakın ne diyor:"Bu ibarenin en geniş anlamı: 'Melek ya da olağanüstü yetkilere sahip biri değil, sizden, sizin gibi insan bir peygamber' demektir." (Mustafa İslamoğlu. Hayat Kitabı Kur'ân Gerekçeli Meal Tefsîr, 1/367)

Ben de size bu ibarenin daha geniş anlamını söyleyecek olursam: "Peygamberde olağanüstü yâni herkesin yapamayacağı harikuladelikler, daha açık bir ifâdeyle, bir benzerini yapabilmekten herkesi âciz bırakacak mucizeler yoktur" demek istiyor. Çünkü "olağanüstü" tâbiri; "alışılagelmemiş ve herkesin yapabileceği bir şey olmanın fevkinde olan" mânâsında kullanılmaktadır ki, bunun karşılığı; peygamberlere mahsus olan "mûcize"den başka bir şey olamaz. Zâten İslamoğlu "Üç Muhammed" adlı kitabının bir çokyerinde Rasûlüllâh (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)'in ancak bir beşer olduğu konusunu işlerken, Rasûlüllâh (Sallâllahu Aleyhi ve Sellem) diğer insanlardan farklı ve üstün olan bir çok hususiyetini teker teker çürütmeye çalışıyor.Nitekim o "Rasûlüllâh (SallallâhuAleyhi'veSellem)'in arkasını da önü gibi gördüğü"nü söyleyen ve bu görmenin, gözün görüşüyle aynı olduğunu kabul eden Ahmed ibni Hanbel gibi ulemânın ekseriyetinin bu husustaki hadisleri yanlış anladıklarını söylüyor.(Mustafa İslamoğlu. Üç Muhammed. sh:86-87)

Oysa bir çok hadîs-i şerîfte geçen: "Ben önümden gördüğüm gibi ardımdan da görüyorum"(Muvattâ, 1/167. Buhârî, no:742, Müslim, no:423) İfâdesi, bu konuda hiçbir yanhş anlayışa mecal bırakmıyor.İslamoğlu bununla da kalmayıp, bütün dinlerin hak olduğunu ve ALLAH'ın azabının sonsuz olmadığını savunan Musa Cârullâh gibi bir mülhidin: "Peygamber kendisini ümmetin bir ferdi gibi takdim ediyor. Öyleyse ümmetin her ferdi de Peygamber gibidir" (Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed. sh:34) şeklindeki inkâr kokan hezeyanını kendi deyimiyle 'sarsıcı beyânını' benimseyerek naklediyor.Belki de bunun içindir ki, İslamoğlu, Emine Şenli-koğlu ileyaptığı bir mülakatta: "İnsan kendini peygamber de sanabilir, ilâh da sanabilir" gibi lafları rahatça sarfedebiliyor. "Milleti nasıl bilirsin?" diye sorulan bir adamın: "Kendim gibi" demesi gibi, İslamoğlu da bu gibi düşüncelerin insanın aklından geçebileceğini söylüyor. Oysa şükrolsun ben bu yaşıma kadar hiç böyle bir şey düşünmedim, hattâ kâmil mânâda bir Müslüman olduğumu bile düşünemedim. Ama: "Peygamber herkes gibi bir insandır, herkes de peygamber gibi bir insandır" zihniyetinin, bu gibi vesveselere yataklık yapması kaçınılmazdır.


Evet. Allâh-u Te'âlâ Kehf Sûresi'nin sonunda Habîbine: "Ben de sizin gibi bir beşerim" demesini emrediyor. Ama böylece, "Size gönderdiğim Peygamber, melekten ve cinden olmayıp, sizin gibi insan cinsinden olduğu için, O'na tabî olmanız kolay olacaktır" buyurmak istiyor. Yoksa: "O sizin gibi, siz de O'nun gibisiniz, aranızda hiçbir fark yok" buyurmak istemiyor. Zâten peşi sıra: "Bana vahiy geliyor" sıfatını ekletmesi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)'in diğer insanlardan ne kadar farklı olduğunu ortaya koyuyor. Cebrail'in kendisine vahiy getirdiği bir zât ile, şeytanların vesveselerinden kurtulamayan şâir insanlar arasında bir fark olmadığını söylemek de şeytanların telkînâtından biri olsa gerektir."Parmağının işaretiyle ay yarılan" (Buhârî, no:4864, Müslim, no:280u), "Parmaklarının arasından yüz bin kişilik orduya yetecek kadar su çıkan" (Buhârî, no:4l52), "İki kişilikyemeği bin kişiye yedirip hepsini doyuran" (Buhârî,no:4102, Müslim, no:2039). "Ağaçlar bile dile gelip kendisinin peygamberliğine şahitlik yapan" (Bezzâr, no:24I I, Dârimî, no: 16, Ebû Yâ'lâ,no:5662), "Ayrılığına dayanamayarak hurma kütüğü inleyen" (Buhârî, no:3583, ibni Mâce, no: 1414), "Kendisine ağaçlar bile selâm veren" (Müslim, no:2277, Tirmizî, no:3626), "Elinde çakıl taşları teşbih eden" (Bezzâr, no:24i3), "Kurt kendisiyle konuşan" (Buhârî, no:3690, Müslim, no:2388), "Pişmiş
koyun kendisine zehirli olduğunu haber veren" (Buhârî, no.3169, Ebû Dâvûd, no:4512) ve "Kendisi hürmetine ALLAH'a duâ eden bir âmânın ânında gözlerine kavuşmasına
vesîle olan" (Tirmizî. no:3578, İbni Mâce, no:1385) bir zâtin,bizim gibi bir beşer olduğunu, her birimizin de bir peygamber gibi olduğunu nakleden bir adamın görüşleri reddedilmeye bile değmezken neyapalım ki, içinde bulunduğumuz zamanın getirdiği cahillik ve yağcılık şartlan bizi buna mecbur bırakmıştır. Bu sözün sonunu şâirin şu beytiyle bitirelim:"Muhammed beşerdir ama değildir beşer gibi, Doğrusu O yakuttur, insanlar taşlar gibi."


İSLAMOĞLU KARAR VERSİN, TABERÎ ONA GÖRE MUTEBER MİDİR, DEĞİL MİDİR?
İslamoğlu bizi kastederek açıkladığı sözlü bir cevapta: "Bir insanın Eht-i Sünnet olduğunu nasıl anlayacağız? Şimdi Taberî, Ehl-i Sünnet mi, değil mi? Oysa Taberî çıplak ayağa meshedilebileceğini söylüyor" demişti. Ehl-i Sünnet'ten hiç biri çıplak ayağa meshedilebileceğini söylememişken, sâdece Taberî'nin sözünü yanlış anlayıp ona dayanarak Ehl-i Sünnet ulemâsının bir kısmının da bu fetvayı verdiğini iddia eden İslamoğlu, konu Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hicrette Sevr mağarasında vuku bulan yılan hikâyesineyâni Ebû Bekr'(RadıyallâhuAnh)ı ayağını yılan Sokunca Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tükürüğüyle ağrısının geçtiğine gelince bakın ne diyor: "Ben bu hikâyenin aslını aramaya koyuldum, sadece sahih değil, zayıf haberler içeren hadis derlemelerine de göz gezdirdim. 400.000 hadisi barındıran bini aşkın
sünnet-hadis kaynağını içeren CD'lerdeyaptığım tüm taramalara rağmen rastlayamadım. Hikâye farklı biçimlerde ve kısmen Taberî Tarihi, el-Mevahibu'l-ledunniyye vs. gibi muahhar tarih ve sîret kitapları
na girebilmişti.Vurguladığımız gibi bu rivayet hiçbir muteber kaynakta yer almamaktadır." (Mustafa
İslamoğlu. Üç Muhammed, sh:2 1-23)
Şimdi çelişkiye bir göz atacak olursak; İslamoğlu işine geldiği yerde Taberî'yi Ehl-i Sünnet âlimlerinin bir bölümü adına görüş açıklayabilen bir hüccet kabul ederken, işine gelmediği yerde ise onun naklettiği bir rivayet hakkında: "Bu rivayet hiçbir muteber kaynakta yer almamaktadır" diyebiliyor. Nitekim Taberî (Rahimehullâh) Mâide Sûresi'nin altıncı âyet-i kerîmesinde "Çıplak ayağa meshedilebilir" dememiş, ancak "Sâde yıkamakla yetinmeyip, aynı zamanda el sürmek suretiyle mesh yapmak da gerekir" demiştir. Ama İslamoğlu bu noktada yanlış anladığı veya kasten yanlış anlattığı Taberî'nin görüşünü makbul saymış, fakat Rasulüllâh (SallâllâhuAleyhi ve Sellem)tükürüğüyle EbÛ Bekr (Radıyallâhu Anh)ı şifâ bulduğuna dâir yaptığı rivayetinde onu makbul saymamış,Taberî Târihi'nin de muteber bir kaynak olmadığını ileri sürmüştür. Bir de üstüne üstlük Taberî Târihi gibi muhteva yönünden hemen hemen İslâm tarihi adına yazılan ilk kaynaklardan kabul edilen bir kaynak eser için, son dönem kaynağı anlamına gelen "muahhar kaynak" tabirini kullanmıştır.

Arifan dergisi
 

Duha

Profesör
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
794
Tepkime puanı
34
Puanları
0
Web sitesi
www.risaletalim.com
Mahmud Efendi Hazretlerinin ellerinden öperiz.

Böyle meseleleri böyle zatlara terk etmek lazımdır.

Zira, avam ile avam münakaşa etse ihtilaf, alim ile alim münakaşa etse hakikat parlar.

Allah razı olsun.
 
Üst