İslam'da Liderlik nedir? İslam'da Lider nasıl değişir? İslam'da Liderlik ve Biat kavramları..

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
İslam'da Liderlik nedir? İslam'da Lider nasıl değişir? İslam'da Liderlik ve Biat kavramları..

İslam'da Liderlik nedir? İslam'da Lider nasıl değişir? İslam'da Liderlik ve Biat kavramları.. Milli Görüş Eğitim Koordinatörü Muhittin Yıldırım yazdı...



Kıymetli kardeşlerim, genel olarak Dünya Müslümanlarının özel olarak da ülkemizdeki şuurlu Milli Görüşçü kardeşlerimizin; içinde yaşadığımız sıcak problemlerden büyük bir bölümünün İslam’daki “Liderlik Kavramı” ve buna bağlı olarak “Güven ve İtaat” esaslarının ilmen hazmedilebilecek bir şekilde bilinememesinden ve uygulanmamasından kaynaklanmaktadır.

Şimdi bu konuları kısa kısa delilleriyle birlikte siz kıymetleri kardeşlerime sunmak istiyorum. Bu Temel Esaslara göre düşünür bunlara göre adım atarsak sahil-i selamete çıkabiliriz. Aksi takdirde heva ve nefislerin arzularına göre hareket edersek hem koca bir camiaya zarar veririz hem de hesabını ahirette dahi veremeyeceğimiz bedbaht bir duruma düşebiliriz Allah muhafaza etsin. Şuurlu kardeşlerimden aşağıda ana kitaplarımızda belirtilen bu önemli konuları ulaştırabildikleri bütün teşkilat ve dava mensuplarımıza her türlü vasıta ile ulaştırmaları ve bunların öğrenilmesini ve uygulanmasını sağlamaya gayret göstermelerini hassaten rica ederim.

İslam da Liderlik ve Biat

İslam fıkhında liderliğin adı: Büyük imamlık, halife, emir, başkan ve imam lafızları ile ifade edilir.

a) İmam Maverdi bu liderliği şöyle tarif ediyor: “ Dini koruma ve Dünyayı din ile idare etmekte peygamberliğe vekâlet etmektir ( El- Ahkamu’s Sultaniye Syf 5)”

b) İmam-ul Harameyn bu konuda şöyle diyor: “ İmamet, tam bir önderlik; Din ve dünya işlerinde özel ve tüzel her Müslüman ile alakası bulunan bir başkanlıktır.”

c) İmam-ı Nesefi “ Dini emirleri uygulamada bütün ümmetlere vacip olmak üzere Hz. Peygambere vekâlettir.”

d) İbn-i Haldun ise şöyle diyor: “ Uhrevi maslahatlarla ilgili olan dünyevi maslahatlar konusunda şer’i esaslara göre tüm insanları sevk ve idare etmektir. Zira dünya işlerinin hepsi Allah katında ahiret maslahatına yöneliktir. Gerçekte imamet-liderlik, dini korumada ve dünyayı din ile idare etmede şeriat sahibine vekâlet etmektir (Mukaddime syf 190).”

Yukarıda belirtilen tarifleri ve liderin varlığının vacipliği üzerinde Müslümanların kahir ekseriyeti icma etmişlerdir. Sadece bu icmadan hariciler ve bir kısım mutezile ayrılmışlardır.

Bu durumda İslam davası için ortaya çıkan bir yapının lider seçmesi hangi Temel Esaslara göre olmalıdır. Bir defa eğer bu yapıda önceden beri devam eden ve liderliği sakıt olmayan biri varsa ve ona itaat sözü bütün birimler tarafından verilmişse yeni bir liderin seçimi diye bir şey söz konusu olamaz. Bu durumda ne olabilir? Kurucu lider var ve görevinin başında ise onun tayin edeceği ve davanın bazı önemli işlerini göreceği bir kısım vekiller tayin eder. Lider bu hakkı ve yetkiyi doğal olarak kullanma hakkına sahiptir. Mademki biz bu lidere “masiyyet dışında sevinçte ve tasada, zorlukta ve kolaylıkta, emir ve idare konusun da lider ile mükanaşa etmemede, işleri ona havale etmede, emir dinleme ve itaat etmede, ona söz-ahid vermişiz” onunla hangi Temel Esaslara göre bir mücadele eğilimine girme hakkını kendimizde görebiliriz. Bu eğilim tamamen kendi heva ve arzularımız istikametinde yürüdüğü zaman vardığımız sonuç ne olursa olsun hüsran olmaz mı?

Bilmeliyiz ki, İslam bilginlerine göre bir teşkilatın fertleri ile lideri arasındaki sözleşme olan biat şöyle tarif edilir. “Bey’atın, itaate dair söz-ahid vermekten ibaret olduğunu bilin. Bey’at eden kimse sanki benim işime ve Müslümanlarla alakalı hususlara bakmayı sana havale ettim, bu gibi şeylerde katiyen seninle çekişmeyeceğim, hoşlansam da hoşlanmasam da emirlerine itaat edeceğim diye emiri ile muahede (sözleşme) yapmıştır ( Mukaddime – cilt1- syf 293).”

Bu sözleşme yüzlerce Hadisi Şerifte, Ashabı Kiram’ın tatbikatında ve binlerce yıldır İslam liderliğinin tatbikatlarında böyle anlaşılmış ve tatbik edilmiştir. Şimdi ise birileri çıkıp da zan, hırs ve nefsi arzularına dayalı olarak ben artık liderliğin emirlerine uymam derse ana caddeden - ehli sünnet caddesinden sapmış nefsinin arzuladığı sonucun sebebini oluşturmanın peşinde koşmuş olur. Aynı zamanda Temel Esaslarımızda liderin hakkı olan bir yetkiyi ve görevi kendi hakkı zannedip ahdine ters davranışları ortaya koyamaz. Buna teşebbüs kaos ile sonuçlanacak bir durumu doğurur ki, onun tamiri mümkün değildir.

Denilirse ki; Lider yaşlanmıştır, ona itaatimiz artık gerekmez; Bu durumda onlara şu Temel Esaslar hatırlatılır. İslam da meşru bir liderin yok sayılmasının veya görevinden ıskat edilmesinin şartları nelerdir? Bunlar bilindiği zaman mesele netlik kazanır. Bunlar fıkıh kitaplarımızın İmamet bahislerinde şöyle sıralanmaktadır:

a) Liderin İslam’dan vazgeçip küfre girmesi durumunda, itaat sakıt olur.

b) Aklını yitirmesi durumunda, itaat sakıt olur.

c) Düşmanın eline geçip esir düşmesi ve kurtulamaması durumunda, itaat sakıt olur.

d) Görevini yerine getiremeyecek ölçüde organlarını kaybetmesi durumunda, itaat sakıt olur.

e) Fasıklığı, zulüm ve bid’atlar sebebiyle adalet vasfının zedelenmesi durumunda, itaat sakıt olur.

f) Haramlardan birinin yapılmasını emretmesi durumunda, itaat sakıt olur.

g) Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmemeye çalışması durumunda, itaat sakıt olur.

İşte yukarıda belirtilen durumlardan herhangi birisi bizim itaat sözü verdiğimiz Liderde bulunursa o zaman istişare ( ehl-ül hal vel akd) heyetinde bulunanlar o organizasyonun ileri gelenleri ile de istişare ederek kendilerine yeni bir lideri din ve dünya işlerini yürütmek üzere nasp ederler. Bunun dışında yukarıda belirtilen arzular istikametinde bazı zanlara ve hevalara kapılarak liderlik yok sayılamaz ve onunla herhangi bir münakaşaya ve mücadeleye girmeye Temel Esaslarımız müsaade etmez.
Milli Görüş davasının mensubu olup da bu Temel Esaslara aykırı bazı davranışlar içine girmek ne kadar büyük bir vebal ve sorumluluk gerektirdiğini idrak etmek her kardeşimizin asli görevidir. Böyle bir davranışın sadece bu eyleme kalkışanı değil bütün teşkilatı ve hatta ümmeti iç ve dış düşmanların karşısında zaafa uğratır. Bilmeliyiz ki bu tür uğraşlar bizim hem dünya hem de ahirette aleyhimize olabilecek çalışmalardır. Bu durumda onlara şu Ayeti Kerime’yi hatırlatmak vazifemizdir:

“Benim yapabileceğim sadece Allah’ dan (bana vahyedilenleri) size duyurmak ve O’nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah’a ve Elçisine baş kaldırırsa, ona içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır (Cin-23).”

Resulullah (sav) Efendimiz bu konularda aşağıda zikrettiğimiz Hadisi Şeriflerde şöyle buyuruyor:

“Kim bana itaat ederse şüphesiz Allah’a itaat etmiş olur. Her kim benim emirime itaat ederse şüphesiz bana itaat etmiş olur. Kim emirine (liderine, başkanına) isyan ederse şüphesiz bana isyan etmiş olur ( İbn Mace-Cihad-39).”

Ubade bin Samitten (ra): “Biz Rasulullah’a zor ve kolay günlerimizde işitip itaat edeceğimize, yöneticilerle ( yönetimi ele geçirmek üzere) çekişmeyeceğimize, halkın kınamasından korkmayıp sadece Allah’tan korkacağımıza, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize dair bey’at ettik (Buhari).”

Ve yine Resulullah (sav) buyurdu ki:

“Üç kişi vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmayacak ve onları temize de çıkarmayacaktır. Onlar için elim bir azap vardır. Bunlardan birincisi, yol kenarında yeterli suyu bulup ta o sudan yolcuları faydalandırmayan kimse. İkincisi, sırf dünya çıkarı için bir imama bey’at edip; Eğer imam kendisine istediklerini verirse bey’atına vefa gösterip istediğini elde edemezse bey’atından dönen kimse. Üçüncüsü ise ikindi namazından sonra birisine bir mal satıp da Allah adına yemin ederek kendisine o fiyat verilmediği halde mala şu kadar fiyat verildiğini söyleyip Allah adına yemin eden ve karşısındakini kandıran kimse ( Buhari-6672).”

Burada görülmektedir ki, dava eri liderine sadece Allah rızası için itaat eder. Bunun karşılığında dünyalık herhangi bir şey beklemez ve emredilen şey onun hoşuna gitse de gitmese de asla vefasını bozamaz. Liderlik için çekişmeye girmek açıkça men edilmiştir.

Ahdini bozduğunda ( emredilene uymadığında) acı ve elem verici bir hesap gününden, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden Allah’a sığınarak; Nefsinin, şeytan ve dostlarının saptırmalarına karşı uyanık olmalı, onların İslam’ı yok etme ve Müslümanları zaafa düşürme emellerine hizmet etmemelidir.

İbni Abbas’tan (ra), Rasulullah (sav) buyurdu ki:

“Kim emirinden (başkanından) hoşlanmadığı bir husus görürse sabretsin. Çünkü kim cemaatten (teşkilattan) bir karış ayrılırsa cahiliye ölümü ile ölmüş olur ( Buhari, Müslim).”

Şu da kesin olarak bilinmelidir ki; Şuurlu Müslümanlar aynı anda iki kişiye biat edemezler. Eğer gafil bulunup birinciye verdikleri itaat sözünden vazgeçip, ikinci bir kimseye Liderlik için biat ederlerse bu durum şeriatımızda asla kabul edilen bir durum değildir. Bu konuda şu Hadisi Şerif tutmamız gereken yolu bize göstermektedir:

“Birinciye ettiğiniz biat’e bağlı kalınız ve onlara haklarını veriniz. Yani emirlerini dinleyiniz. Çünkü Allah onlara da yönettikleri insanların haklarını soracaktır (Buhari ve Müslim).”
Bir başka Hadisi Şerifte şöyle buyrulmaktadır:

“Kim bir toplulukta Allah rızası için çalışır da isabet ederse Allah onu kabul eder, yanıldığı zaman onu bağışlar. Kim de tefrika çıkarmaya (ayrı baş çekmeye) çalışıp da isabet etse bile Allah onu kabul etmez ( Taberani, Mucimul-Kebir).”

Bir başka Hadisi Şerifte:

“Kim Müslümanların işlerinden bir göreve tayin edilip de bir kimseyi sadece sevdiği için onların üzerine görevli kılarsa, Allahın laneti onun üzerine olur ( İmam Ahmet Bin Hanbel’in Müsnedi).”

Ve yine Ubade Bin Samitten, Rasulullah (sav) buyuruyor ki:

“Benden sonra başınıza, sizin iyi gördüklerinizi kötü, kötü olarak kabul ettiklerinizi de iyi olarak kabul edecek bir takım insanlar geçeceklerdir. Şunu iyi bilin ki, Allaha baş kaldırana itaat yoktur ( Ahmet Bin Hanbel – İmam Taberani Mucemul-Kebir).”

Yukarıdan beri sıraladığımız Temel Esaslarımız doğrultusunda fikir ve inanç birliğimizi oluşturup söylem ve eylemlerimizi bu esaslar doğrultusunda yapmayı başarabilirsek, o zaman topluluğumuz içine düştüğü bu fitnelerden rahatlıkla kurtulacaktır. Bu konuda sabırla Liderimizin gösterdiği ve göstereceği çözümleri kavramalı ona göre hareket etmeliyiz. Gelecek yazımızda taban ile tavan arasında lider ile topluluk arasında ki güven ve istişare konularını işlemek dileğiyle Allaha Emanet Olunuz!
 
Üst