BAŞYÜCE VE KURULTAY
· Bütün kuvvet tevazünü, her temsil kutbu aynı kök ideolocyaya bağlı olarak, “Başyüce” ile “Yüceler Kurultayı” arasındadır. “Yüceler Kurultayı” “Başyüce”de, kendi mânevî şahsiyetinin öz eliyle seçilmiş icra ve temsil birliğini; ve “Başyüce”, “Yüceler Kurultayı”nda, kendi icra ve temsil birliğinin, üstün güzîdelerden mürekkep, murakabe ve muhasebe kadrosunu bulur.
· Öyle ki "Yüceler Kurultayı”, havâi kitle reylerinin kemmiyet dalgalanışındaki hikmetsizliğe zıd olarak, daima kendi kendisini tekmil ve inşâya ve daima hak ve hakikate memur, giderken; onun ve devletin kafası olan “Başyüce”, yine onun seçiminden gelerek, hak ve hakikatin millet üstü manasiyle hak iradesine bağlı cephesini en ince âhenk içinde telif eder.
· "Yüceler Kurultayı” vicdan; ve “Başyüce” irade...
· Böylece, hak ve hakikatin muhtaç olduğu birbirini murakabe ve muhasebe edici iki ana merkez doğmuş olur; ve bu iki ana merkezin iş ve fikir kaynaşmasından doğacak olan vahdet, demokrasyaların varamadığı ve varamayacağı nizamlı hürriyetle, demokrasyalara zıd bütün şekillerin başaramadığı ve başaramayacağı hür disiplini, sağ ve sol kanatlardan hiçbirini incitmeden elinde tutar.
· "Başyüce”, "Yüceler Kurultayı”nı, her defa giren ve çıkan âzasiyle tasdik edecektir. "Başyüce”, "Yüceler Kurultayı”nın fert fert dağınık ve zümre halinde toplu ruhunu, millet adına ona karşı murakabe ve müdafaa halinde olacak ve hükmü “Yüceler Kurultayı”na bırakacaktır.
· Buna karşılık “Başyüce” bütün hayat, faaliyet ve işiyle “Yüceler Kurultayı”nın murakabe ve hakikati müdafaasına hedeftir.
· Şöyle anlamak lâzımdır ki, her şey, herkesi aşan bir hak ve hakikat mizanı önünde, daima o hak ve hakikat adına birbirine hâkim ve mahkûm, birbirine şahit ve murakıp, mefkûrevî bir âhenk tertibini işletebilmekten ibaret...
· Kendisi ve kendisine murakabe eden yine kendisi olarak, bir insanda iki cephe veya iki cephede bir insan...
· "Yüceler Kurultayı” “Başyüce”yi beklenmedik menfî ve zıd şartlar içinde görürse, onu, en aşağı yüzde yetmiş beşi bulması gereken bir ekseriyet karariyle devirip, bu takdirde nihâî irade tecelli edinceye kadar arasından birini “Başyüce” ilân etmek hakkına maliktir.
· "Başyüce” “Yüceler Kurultayı”nı doğrudan doğruya feshetme hakkına malik değildir. Ancak “Yüceler Kurultayı”nda beklenmedik menfî ve zıd temayüllerin kümelendiği ve bütün kadroyu kuşatmaya başladığı bir fesat takdirinde, derhal milletten, kendisiyle "Yüceler Kurultayı” arasında hakem kararı isteyebilir. Bunu isteyebilmesi için, "Yüceler Kurultayı”nın, en aşağı yüzde kırk nisbetinde kendisiyle beraber olması lâzımdır. Milletin “Başyüce” lehinde vereceği hüküm, “Yüceler Kurultayı”nı, yalnız “Başyüce” tarafını tutuş nisbetinden ibaret bırakır; gerisi derhal tasfiyeye uğramış olur ve bu kısım, sonra kendi kendisini ikmal eder. Milletin “Başyüce” aleyhinde vereceği hükümse onu hemen düşürür ve yeni bir devlet reisi seçimine yol açar.
· Her beş senede bir “Başyüce” seçimi gibi tabiî haller üstü, millet iradesini tecellisi aranan vaziyetlerde, devlet ve hükümet bütünü dışında, “Yüceler Kurultayı” milli iradeye başvurabilir.
· Hükûmet ve icra mekanizması, böyle vaziyetlerde sadece millî iradeyi tahakkuk ettirmekle vazifelidir.
· Hükûmet, evvelâ "Başyüce”ye, sonra o yoldan “Yüceler Kurultayı”na karşı mesul olarak, “Başyüce” tarafından ve “Yüceler Kurultayı” kadrosu dışından teşkil edilir.
· Hükûmet, "Yüceler Kurultayı”nın 1 fazlasiyle itimatsızlık reyini aldığı ân derhal düşer.
· "Başyüce”den itibaren “Yüceler Kurultayı” âzasına ve topyekûn hükûmet kadrosuna kadar hiçbir ferdin, kanun muvacehesinde mesuliyetsizlik ve şahsî masuniyet gibi bir imtiyazı yoktur. Meselâ, sokağa tükürmek, “Yüceler Kurultayı”ndan çıkacak bir zevk ve terbiye yasasına göre suçsa, zabıtâ, bunu yapacak bir “Başyüce” ile bir “yüce"yi, bir hükûmet reisini veya bir çöpçüyü bir tutar.
NECİP FAZIL KISAKÜREK...
· Bütün kuvvet tevazünü, her temsil kutbu aynı kök ideolocyaya bağlı olarak, “Başyüce” ile “Yüceler Kurultayı” arasındadır. “Yüceler Kurultayı” “Başyüce”de, kendi mânevî şahsiyetinin öz eliyle seçilmiş icra ve temsil birliğini; ve “Başyüce”, “Yüceler Kurultayı”nda, kendi icra ve temsil birliğinin, üstün güzîdelerden mürekkep, murakabe ve muhasebe kadrosunu bulur.
· Öyle ki "Yüceler Kurultayı”, havâi kitle reylerinin kemmiyet dalgalanışındaki hikmetsizliğe zıd olarak, daima kendi kendisini tekmil ve inşâya ve daima hak ve hakikate memur, giderken; onun ve devletin kafası olan “Başyüce”, yine onun seçiminden gelerek, hak ve hakikatin millet üstü manasiyle hak iradesine bağlı cephesini en ince âhenk içinde telif eder.
· "Yüceler Kurultayı” vicdan; ve “Başyüce” irade...
· Böylece, hak ve hakikatin muhtaç olduğu birbirini murakabe ve muhasebe edici iki ana merkez doğmuş olur; ve bu iki ana merkezin iş ve fikir kaynaşmasından doğacak olan vahdet, demokrasyaların varamadığı ve varamayacağı nizamlı hürriyetle, demokrasyalara zıd bütün şekillerin başaramadığı ve başaramayacağı hür disiplini, sağ ve sol kanatlardan hiçbirini incitmeden elinde tutar.
· "Başyüce”, "Yüceler Kurultayı”nı, her defa giren ve çıkan âzasiyle tasdik edecektir. "Başyüce”, "Yüceler Kurultayı”nın fert fert dağınık ve zümre halinde toplu ruhunu, millet adına ona karşı murakabe ve müdafaa halinde olacak ve hükmü “Yüceler Kurultayı”na bırakacaktır.
· Buna karşılık “Başyüce” bütün hayat, faaliyet ve işiyle “Yüceler Kurultayı”nın murakabe ve hakikati müdafaasına hedeftir.
· Şöyle anlamak lâzımdır ki, her şey, herkesi aşan bir hak ve hakikat mizanı önünde, daima o hak ve hakikat adına birbirine hâkim ve mahkûm, birbirine şahit ve murakıp, mefkûrevî bir âhenk tertibini işletebilmekten ibaret...
· Kendisi ve kendisine murakabe eden yine kendisi olarak, bir insanda iki cephe veya iki cephede bir insan...
· "Yüceler Kurultayı” “Başyüce”yi beklenmedik menfî ve zıd şartlar içinde görürse, onu, en aşağı yüzde yetmiş beşi bulması gereken bir ekseriyet karariyle devirip, bu takdirde nihâî irade tecelli edinceye kadar arasından birini “Başyüce” ilân etmek hakkına maliktir.
· "Başyüce” “Yüceler Kurultayı”nı doğrudan doğruya feshetme hakkına malik değildir. Ancak “Yüceler Kurultayı”nda beklenmedik menfî ve zıd temayüllerin kümelendiği ve bütün kadroyu kuşatmaya başladığı bir fesat takdirinde, derhal milletten, kendisiyle "Yüceler Kurultayı” arasında hakem kararı isteyebilir. Bunu isteyebilmesi için, "Yüceler Kurultayı”nın, en aşağı yüzde kırk nisbetinde kendisiyle beraber olması lâzımdır. Milletin “Başyüce” lehinde vereceği hüküm, “Yüceler Kurultayı”nı, yalnız “Başyüce” tarafını tutuş nisbetinden ibaret bırakır; gerisi derhal tasfiyeye uğramış olur ve bu kısım, sonra kendi kendisini ikmal eder. Milletin “Başyüce” aleyhinde vereceği hükümse onu hemen düşürür ve yeni bir devlet reisi seçimine yol açar.
· Her beş senede bir “Başyüce” seçimi gibi tabiî haller üstü, millet iradesini tecellisi aranan vaziyetlerde, devlet ve hükümet bütünü dışında, “Yüceler Kurultayı” milli iradeye başvurabilir.
· Hükûmet ve icra mekanizması, böyle vaziyetlerde sadece millî iradeyi tahakkuk ettirmekle vazifelidir.
· Hükûmet, evvelâ "Başyüce”ye, sonra o yoldan “Yüceler Kurultayı”na karşı mesul olarak, “Başyüce” tarafından ve “Yüceler Kurultayı” kadrosu dışından teşkil edilir.
· Hükûmet, "Yüceler Kurultayı”nın 1 fazlasiyle itimatsızlık reyini aldığı ân derhal düşer.
· "Başyüce”den itibaren “Yüceler Kurultayı” âzasına ve topyekûn hükûmet kadrosuna kadar hiçbir ferdin, kanun muvacehesinde mesuliyetsizlik ve şahsî masuniyet gibi bir imtiyazı yoktur. Meselâ, sokağa tükürmek, “Yüceler Kurultayı”ndan çıkacak bir zevk ve terbiye yasasına göre suçsa, zabıtâ, bunu yapacak bir “Başyüce” ile bir “yüce"yi, bir hükûmet reisini veya bir çöpçüyü bir tutar.
NECİP FAZIL KISAKÜREK...