İnsan, yaptığının karşılığını görür

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
İnsan, yaptığının karşılığını görür
10.05.2010
Allahü teâlâ, emirleri ve yasakları yapabilecek kadar insanlara ihtiyâr, seçme hakkı ve kuvvet vermiştir. Kalbin atması ile insanın yürümesi elbette başka başka hareketlerdir. Kalbin atması insanın elinde değildir. Fakat insan, isterse yürür, istemezse yürümez. Allahü teâlâ, kerîm olduğu, merhameti çok olduğu için, güçleri yetişmeyen şeyleri insanlara emretmemiştir. Yapabilecekleri şeyleri istemiştir. Bekara sûresinin son âyetinde meâlen; (Allahü teâlâ kullarına, yapabilecekleri şeyleri emretmiştir) buyuruldu.

İnsanın bir işi yapmak istemesi için, önce bu işi görerek, işiterek, düşünerek hâtırlaması, kalbine gelmesi lâzımdır. İnsan, kalbine gelen bir şeyi yapmak ister veyâ istemez. Bir kimse, herhangi bir şeyi kendisi için faydalı bulur ve yapmak ister, bir başkası da, o şeyi kendisi için lüzûmsuz görür ve yapmak istemez. Elin titremesi, insanın dilemesi ile değildir. Eli yukarı kaldırmak ise, insanın istemesi ve dilemesi iledir. Ahkâf sûresinin 14. âyetinde meâlen; (Yapmış oldukları iyiliklerin karşılığını görürler) buyuruldu.

Kehf sûresinin 29. âyetinde meâlen; (İsteyen inanır, isteyen inanmaz. Biz, zâlimler yani inanmayanlar için ateş hazırladık) buyuruldu. Nahl sûresinin 33. âyetinde meâlen; (Allahü teâlâ onlara zulmetmedi. Onlar inkâr ederek ve günâh işleyerek kendilerine zulmettiler) buyuruldu.

İnsanlarda ihtiyâr etmek, seçmek kuvveti bulunmasaydı, Allahü teâlâ bu âyet-i kerîmede; (Onlar, kendilerine zulmeyledi) buyurmazdı.

İnsanlar, irâde yani tercih sâhibidir, düşüncelerinde ve hareketlerinde hürdürler. Fakat, düşünceleri ve işleri, bir sebebe bağlıdır. Bu sebepler ise, insanı hür olmaktan çıkarmaz. Çünkü insânlar, bu sebepler olmadan da, irâde sâhibidirler, sebepsiz olarak da irâde eder ve yaparlar. Sebepler varken, insan istemezse, iş çok zamân olmaz. İnsan bir işi yapıp yapmamayı irâde etmeden önce, bu işi zihninde düşünür, tartışır. Hangi taraf ağır gelirse, onu irâde eder. Meselâ bir satıcı, malını, ençok para veren müşteriye satar. Bu müşteri, malı satıcıdan zorla alamaz. Fakat satıcı, elindeki malı, çok para veren adama satmaya mecbûr gibidir. Biri çıkıp da, az para verene satamazsın diyerek satıcıyı kızdırırsa, başka düşünceler ve yeni tartışmalarla, buna satmaya da mecbûr olabilir.

İnsanlar, kendi irâdeleri ile kaderdeki işleri yapmaya başlarlar. Allahü teâlâ da bunları irâde ettikten sonra, iş meydâna gelir. İşte kaderdeki işler, kazâ hâline yani meydana gelince, insanların irâdesi artık bunu değiştiremez, saâdet veyâ felâket geri dönemez. Yasîn sûresindeki; (Onların önlerine ve arkalarına set çektik. Gözlerini perdeledik. Artık görmezler) meâlindeki âyet-i kerîme ile Bekara sûresinin baş tarafındaki; (Allahü teâlâ onların kalblerini mühürledi. Kulaklarını ve gözlerini perdeledi) meâlindeki âyet-i kerîme, bu hâli haber vermektedir.

Bu âyet-i kerîmeler gösteriyor ki, kendilerini herhangi bir sûretle, Allahü teâlâya sevdirenler himâye edilir ve dahâ çok hidâyete kavuşturulur. Gadab-ı ilâhîye sebeb olanlar da, kötü işlerinde terk edilirler. Pek nâzik ve ince işler, bu sevgiye veyâ gadaba sebep olabilir. Bunun için, insanın Allahü teâlâya karşı çok uyanık olması lâzımdır. Kaderde bulunan işler, kazâ hâline gelmeden önce, insan dış etkilerin baskıları altında kalsa bile, irâde ve ihtiyârı yani tercihi elindedir.

Netice olarak Allahü teâlâ, gönderdiği dinler ile, insanlara iyi, kötü işleri ve bunlara karşılık olan ni’metlerini ve azâblarını bildirmiştir. Ayrıca kulların irâdelerine sebepler hâzırlamakla berâber insanların zihinlerinde, onları iyi ve kötü yollara sevk edebilen ve birbiri ile tartışmakta, çekişmekte bulunan sebepler, düşünceler de yaratmıştır. Dolayısı ile insân, Allahü teâlânın bildirdiği ve zihinde yarattığı sebeplerin çatışmasından, iyilik tarafı ağır basarsa, iyi tarafı, kötülük tarafı ağır basarsa kötü tarafı irâde eder ve yapar.
osman ünlü makale
 
Üst