İ. Gürpınar,C.Hortoğlu / Aşkın Bir Yüzü

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Aşkin Bir Yüzü
108650.jpg


Mayıs 2010

Elinizdeki bu kitap erkek ve kadın tarafından yaşanmış aynı olayların kendi pencerelerinden bakışını ortaya koyan bir anlatı kitabıdır. Her ikisi de yaşanmışlıklarının bedellerini nasıl ödediklerini açık, sade ve akıcı bir uslupla sizlere sunuyorlar.

Sunuyorlar ki; yaşadıkları talihsizlikleri sizler daha başlamadan hayatınızdan çıkarın. Unutmayın yaşanan hayat kendimizin, yazılan hayat hepimizin olur.

Bütün edebi kaygılardan uzak sade ve samimilikteki bu sayfaları okudukça sizler de şüphesiz hayatınızın anlamını yeniden keşfedeceksiniz.

AŞKIN BİR YÜZÜ

Nereden başlarsan başla.İster sağdan, İster soldan.

Yukarıdan aşağı da aynıdır, Aşağıdan yukarı da…

Aynı yöne çıkar; her harf, Her hece, her kelime…

Eğer içinde barındırdığı, Gerçekten aşk ise!

İki yürek, tek kelime. Alın size aşk-ı şahane;

AŞKIN BİR YÜZÜ…

Erhan Çelik /Anchorman
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ünlü Avukat Cengiz Hortoğlu, inanılması güç rakamlar açıkladı.
Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü'nden alınan verilere göre bir günde 1215, bir saatte 51, 70 saniyede bir çift boşanmak için mahkemeye başvuruyor.
175 bin 173 boşanma davasının açıldığı 2008 yılında 641 bin 973 kişinin evlendiği göz önüne alınırsa yaklaşık olarak her üç evli çiften biri bir yastıkta kocamaktansa selameti ayrılıkta arıyor...
Türkiye'de evlenen çift sayısındaki istikrar ile boşanma davalarının yıllara göre gösterdiği artış oranı arasındaki fark da hayli dikkat çekici.
YILLAR EVLENME SAYISI BOŞANMA DAVASI SAYISI 2006 634.121 131.814
2007 638.311 166.271
2008 641,973 175.173


RAKAMLARI VEREN ÜNLÜ AVUKAT DA İKİ KEZ BOŞANMIŞ!
Bu rakamları aldığımız ünlü Avukat Cengiz Hortoğlu, Türkiye'deki boşanma vakalarının artışına dikkat çekiyor çünkü kendisi de iki kez çatırdayan evliliğini kurtarmayı başaramadığı için boşanmanın doğurduğu psikolojinin, evliliği biten çiftler ve çocukları üzerindeki etkilerini yakından tanıyor. Aynı zamanda yaşam koçluğu da yapan Cengiz Hortoğlu'nun aynı zamanda kitapları ile de tanınan ünlü bir yazar. Ve Geçtiğimiz yılın Aralık ayında piyasaya çıkan kitabının adı hayli ilginç: Mutlu Olmak İçin Evliliğin Şifreleri...


KİTAPTAN ALINTILAR...

*Benim gibi duygusal insanların aşksız yaşaması imkansızdı. Bertrand Russel’in “Aşktan korkmak hayattan korkmak demektir ve hayattan korkanlar şimdiden üç kez ölmüşlerdir.” Sözünü anımsadım.
*Evliliğe neredeyse evlilik değil şirket kuracakmışız gibi bakıyorlardı. Ama ben çok mutsuzdum. İçinde her şey olan ama duyguların önemsenmediği bu yaşam beni çok sıkıyordu. Akşam yatağa girdiğimde hayallere dalıyordum. Beyaz atlı prensin gelip beni alacağına inanıyordum. Para pul umurumda bile değildi. Aşık olmadan evlenmeyi aklımın ucundan bile geçirmiyordum.
*Arkadaşlarım, Bu kadar varlık içinde nasıl olur da mutlu olamadığıma, şaşırıyorlardı. Mutsuz olduğumu söylediğimde bazen alay edip bazen kızıyorlardı.
*Tanığımız yıldızlardı. Seviyordum seviyordu. Yaşamak ne güzelmiş sevince... her şey bana dost ve arkadaş görünüyordu. Daha önce gözümde büyüttüğüm problemler meğerse ne kadar basitmiş her şey daha kolaylaşmıştı. Aşkımızı haykırdık.gecenin bir vakti... Elele yürürken kumsalda; kimin umurundaydı yaşama dair kaygılar...
*O bir romantikti. Paradan, güçten ve zenginlikten söz etmiyordu. Hayatımda ilk kez onunla otobüse bindim. Gülhane parkının, Emirgan’ın bu kadar güzel olduğunu onun yanında anladım. Vapurla karşıya geçerken simit verdiğimiz martıların ne kadar dost canlısı olduğunu onun yanında öğrendim. İlk kez gerçekten yaşamanın keyfini çıkartıyordum. Maskelerden ve yapaylıklardan uzak...
*O güne kadar kazandığım hayatımın ve mutluluğumun bir yıldız gibi ellerimden kaydığını hissettim.
*O gülümsediğinde dünya daha bir başka güzel oluyordu. Onunla sonbaharın en karanlık anları ilkbaharın en aydınlık anları gibiydi. Gecenin en karanlığında doğan sabah yıldızıydı benim için. İşte öyle doğmuştu, yüreğimin en karanlık anlarında…
*Dışarıda soğuk bir hava biz şöminenin başında çaylarımızı yudumlarken hiçbir şeyin bizi korkutamayacağını biliyorduk.
*Birden umutlandım. Ellerinden ilk günkü gibi tutsam döner miydi acaba? Seni seviyorum desem... Bir tanem desem… Beni bağışlar mı? Nasıl da buğulandı siyah gözleri... halen öyle güzel ki Bunca yıllık aşkım o benim. Gene eskisi gibi ben sana bağlama çalsam, gitar çalsam, armonika çalsam desem... seni çok seviyorum desem; acaba...
*Ne zaman bir aşk bitse ne zaman bir ayrılık olsa ben hem üşür hem çocuklaşırım. Bir ağaç kuytusuna sığınmak isterim.
*Ben dalıp gitmişken çocukluğumda üşüdüğüm günlere, Melike tekrar “Hoşça kal.” Dedi. Nazlı Üzerindeki minik palto, başında mavi beresi, minik eldivenleri ve gözlerine hiç yakışmayan hüzünle içimi dağlıyordu. Minicik elleriyle “biz ayrılmayalım” diye ettiği duaları anımsadım. Artık ya annesi ya da babası yanında olmayacaktı.
*Minik kızımızı annesi elinden tutup götürürken gözlerindeki yaş damlalarını gördüğümde boşanmaları asıl çocukları vurduğunu, hem de okyanustaki dalgalar kadar sert vurduğunu ama hiçbir şey yapamadıklarını yaşayarak gördüm.
*Saate baktım neredeyse sabah olacaktı. Bir zamanlar onun kollarında mutluluktan uyuyamazdım. Şimdi korkularımdan uyuyamıyordum.
*Aslında o özür diledikçe içim kan ağlıyordu. Boynuna sarılıp ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
*Beni üzen, yaşadıklarının izleri yüreğinde hep kalacaktı. Ne zaman yağmur yağsa gözlerinde bir hüzün ve yalnızlık görürdüm.
*Murat’ı ilk kez orada gördüm. Benimle tokalaşırken yüzünün kızardığını ve heyecanlandığını hissettim. Üzerinde yıpranmış bir elbise vardı. Ama gömleği çok temizdi. Çok güzel bir kravat takmıştı. Pırıl pırıl bir Anadolu çocuğuyla karşı karşıyaydım. Konuşurken gözlerime bakmaya çekiniyordu.
İlk bakışta "bu ne perhiz, bu ne lahaha turşusu!" dedirtecek gibi algılansa da işin iç yüzü hayli farklı ve mantıklı. "Hekimden sorma, çekenden sor" misali bu konuyu en iyi kendisinin izah edebileceğini belirtiyor Av. Hortoğlu ve Nasrettin Hoca'nın eşekten düşünce "Doktoru bırakın bana eşekten düşen birini getirin" fıkrasına gönderme yapıyor...

BOŞANMANIN ACISINI TADAN İKİ YAZAR ELE VERİP EVLİLİĞİ KURTARMA REÇETESİ YAZDI

Hortoğlu'nun sözünü ettiğimiz kitabını okuyup hayli etkilenen ve kendi evlilik ilişkisini sorgulayan ünlü isimlerden biri de ünlü televizyon sunucusu ve yazar İkbal Gürpınar olmuş. "Sayın Hortoğlu'nun kitabı beni hayli etkiledi ve kendi evliliğimin bitişindeki hatalarımı sorgulatmayı başardı" diyor.
Her ikisi de evliliklerini kurtaramamış iki ünlü bir televizyon programı münasebetiyle bir araya gelince Av. Hortoğlu, "gel ikimiz evliliğe farklı cephelerden bakan bir ortak kitap yazalım" önerisinde bulunmuş. Gürpınar ilk aşamada garipsemiş bu teklifi. Kendi evliliğini kurtaramayan iki insan başkalarına akıl mı vereceğiz? Bu ters olmaz mı?" demiş. Ancak projenin detaylarını görünce kitap projesinin mantığına inanmış ve birlikte Popüler Kitaplar yayınevinin yolunu tutmuşlar. Ünlü yayıncı Hayati Bayrak, ikilinin teklifini dinler dinlemez çok heyecanlanmış ve bir an önce projesini yayına geçirilmesi için kolları sıvamış... Ortaya iki yüzlü bir kitap çıktı. İki boşanmış ünlünün kaleminden evlilik kurtarma reçetesi gibi algılanabilecek eser, bir aşkın iki farklı cepheden nasıl yaşandığını ve aşıkların birbirlerini nasıl yanlış algılayabildiğini göstermeyi amaçlıyor....

İKBAL GÜRPINAR: "BU KİTABI OKUSAYDIK BOŞANMAZDIK!"

Benzer kaderleri paylaşan ve çatırdayan evliliklerini kurtaramayarak çareyi boşanmakta bulan iki ünlü isim de de geriye dönüp muhasebe yaptıklarında suçun sadece eşlerinde değil, bir parça da kendilerinde olduğunu kabul ediyorlar ve diyorlar ki "eğer bugünkü aklımız olsa ilişkimizi kurtarabilirdik" diyorlar.
Hatta şaka ile karışık, "Eğer böyle bir kitap olsaydı ve biz okumuş olsaydık herhalde boşanmazdık" diyerek, kendi kitaplarını ellerine alarak, "Bu kitabı okusaydık boşanmazdık, evliliklerimizi kurtarırdık" diyorlar...
Hortoğlu ve Gürpınar'a göre, boşanma kararlarının yüzde yetmişi basit nedenlerle alınıyor. Kendi imzalarını taşıyan kitapla verdikleri mesaj ise şu: "İsterseniz ve emek verirseniz, evliliği bir mucize haline getirebilir ve hayatınızı değiştiren bir mutluluk yuvasına sahip olabilirsiniz"

İKİ YÜZLÜ KİTAP...

İkbal Gürpınar ve Cengiz Hortoğlu'nun birlikte kaleme aldıkları "Aşkın Bir Yüzü" gerçekten "iki yüzlü" bir kitap. Bir yüzünde Avukat Cengiz Hortoğlu'nun kaleme aldığı anlatı, diğer yanda ise televizyoncu, sosyal projelere ilgi duyan İkbal Gürpınar'ın anlatısı iki ayrı kapakta sunuluyor okura.
Popüler'den çıkan kitabın tanıtım toplantısı Beyoğlu Caddesindeki İnsankitap'ta gerçekleştirildi. Her iki ünlü yazar da kendilerini yalnız bırakmayan okur ve basın mensupları ile samimi ve şen şakrak bir sohbet gerçekleştirdi ve anılarından örnekler verdiler.
Hayranlarının büyük ilgi gösterdiği tanıtım törenine katılan ünlü gazeteci Bünyamin Yılmaz her iki ünlünün imzasını aynı kitaba nasıl attırılacağı konusunda oldukça ilginç bir çıkış buldu. Toplantıya katılanların bir çoğu kitabın bir yüzünü kendi, bir yüzünü eşlerinin adına imzalattılar...
İkbal Gürpınar'a göre Roman, Av. Cengiz Hortoğlu'na göre ise anlatı şeklinde tanımlanan edebi metin, hem roman okurlarını, hem evlilik ilişkisini sorgulayanları hem de özel yaşam öykülerine ilgi duyanlara hitap ediyor...
Eser, feodal ve geleneksel kültürle yetişen Murat ile Batı kültürüyle yetişen Melike’nin duygu dolu aşkını anlatıyor ve “Nerede o büyük aşklar?” diyenlere, Aşka inanmayanlara, halen o büyük aşkların yaşandığını göstermeyi hedefliyor...
Kitabın cevaplandırmaya çalıştığı sorular arasında şunlar öne çıkıyor: Aşk nedir? Evlilik nedir? Zenginlik mutluluk için yeterli midir? Aşk evliliği mi mantık evliliği mi? Yaşam bir çağlayan gibi akıp giderken güzelliklerin farkında mıyız? Mutlu bir evlilik nasıl gerçekleşir? Evliliğin tanımı nasıl olmalı? Evlilikte aşkı yaşatmak için ne yapmalı? Kültür farklılıkları evlilikleri nasıl etkiler? Neden eskisi kadar romantik değiliz? Şiddet kadını nasıl etkiliyor. Erkek hangi durumlarda şiddete başvuruyor? Bazı aileler evlenen çocuklarını neden rahat bırakmıyorlar? İkili anlatı, aşkı, evliliği doğru anlamayı roman kahramanlarıyla birlikte başarmaya çalışıyor...

EVLİLİĞİN SIRRI AŞK
Avukat Cengiz Hortoğlu, her evliliğin kurtarılabilecek ilişki olduğuna savunuyor ve diyor ki, "İki insan evlenmeye karar vermişse mutlaka birbirini sevmiştir. Birbirini sevmeyen iki insan sadece çıkar için evlenmez. Olsa da bunlar çok istisnai durumlardır. Boşanma sevginin bittiğine inanıldığı için gerçekleşir. Çiftler birbirine sevginin bitmediğini gösterdiğinde her evlilik kurtulur" dedi.

"ORTAK NOKTAMIZ BİSMİLLAH!"
Kitaba imza atan iki yazarın siyasi görüşleri de oldukça dikkat çekici. Av. Cengiz Hortoğlu, sıkı bir sosyal demokrat. Hayata sol cepheden bakan yazarla aynı kitaba imza atan İkbal Gürpınar ise muhafazakar görüşlere sahip ve sağ kanada yakın bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde başını kapatan ve türbanla gezmeye başlayan İkbal Gürpınar ve Cengiz Hortoğlu'nun birbirine yönelik övgüleri gazecelerin aklına ister istemez aynı soruyu getiriyor. Kitabı vücuda getiren uyum bir uyumlu ilişki doğurabilir mi?
İki kurt yazar gazetecilerin aklından geçeni seziyor ve "düşündüğünüz gibi değil" diyorlar. Mağazin basını böyle bir manşet atmayı çok arzular biliyoruz ama bizimki mesleki işbirliği diyerek dedikoduları yeşermeden bitirecek esprieri ard arda sıralıyorlar.
İkbal Gürpınar yaptığı espri ile konuya son noktayı koyuyor.
"İkimizin ortak noktası Bismillah... Ben birlikte çalışırken onun her işe besleme ile başladığını gördüm. Ben de her işe besleme ile baylayan bir insan olarak projeyi başarabileceğimize inandım" dedi.

KİTABIN İKİ AYRI BAKIŞLA ANLATTIĞI ÖYKÜ

Aşağıdaki hikaye Aşkın bir Yüzü adlı kitabın bir yüzünde erkek gözüyle Cengiz Hortoğlu, diğer yüzünde ise kadın gözüyle İkbal Gürpınar tarafından kaleme alınmış. Her iki bakışla okuduğunuzda öykünün gerçekte ne olduğunu, neler yaşandığını kavrıyorsunuz... Bu oldukça eğlenceli bir iş olmasının yanı sıra, okuyanın kendi evlilik ilişkisini de sorgulayabileceği canlı bir test oluşturuyor...
Murat, üniversite mezunu olmasına rağmen yetiştiği ortamın etkilerini üzerinden atamamış ama aynı zamanda da bozulmamış bir anadolu genci... Mert, dürüst, sevdiği kadın için ölümü göze alacak kadar fedakâr... Aynı zamanda düşlerinin peşinde gidecek kadar maceracı...
Melike ise zengin bir ailenin biricik kızı... Ailesinin üzerine titremesine her türlü olanakları sağlanmasına rağmen bir türlü mutlu olamayan bir genç kız...
Ailesi maddi olanakları tümüyle sağlamasına rağmen onun asıl aradığı sevgidir. Eve doğru dürüst gelmeyen bir baba ve konken partilerinden ayrılmayan bir anne...
Lüks arabalar, en iyi okullar, güzel bir yalı, mutluluk için yeterli midir? Melike’nin ailesi bunun farkında değildir. Maddi olanakların mutluluk için yeterli olduğunu sanmakladırlar.
Melike, kendisiyle evlenmek isteyen gençlerin sadece zengin olduğu için evlenmek istediklerine inanmaktadır. Bu şımarık çocuklarla gönül eğlendirmektedir.
İçten içe hep çocukluktan beri okuduğu masallardaki kahramanını aramaktadır.
Murat, bir yandan ailesinin zorla evlendirme baskılarına karşı savaşırken bir yandan da yoksullukla savaşmaktadır.
Raslantılar bu iki farklı kutupdaki lnsanı buluşturur. Aslında onları birbirine çeken belki de farkılılıklarıdır.
Murat çocukluğu boyunca babasından şiddet görmüştür. En büyük korkusu annesini ve kardeşlerini de kıyasıya döven acımasız babasına benzemektir.
Murat’ın çocukluğu o kadar zor geçmiştir ki ilkokuldayken bile başka bir köyde olan okuluna gidebilmek için karlara, fırtınalara karşı yürümek ve derelerden geçmek zorundadır. İlkokula başladığından itibaren hep çalışmıştır. Çocukluğu kısa aralıklarla hem şehirde hem köyde geçmiştir.
Çocukluğunda yaşadığı olumsuzluklar gençliğinde de peşini bırakmayacaktır. Karşılaşacağı her zorluk onu yeniden çocukluğu’na götürecektir. Duygusal olduğu için en küçük olayda bile kırılgandır. Her kırılganlık onu çocukluğunun gizemli ve korku dolu günlerine götürecektir.
Okulu bitirmek hayatını kurtarmaya yetmez. Başarmak için çok çalışmak gerektiğini bilmektedir.
Murat duygusaldır. Aşkı her şeyin üzerinde gören tam bir romantiktir. Sevgilisine armonika çalan şiir okuyan kır çiçekleri sunması bilen bir gençtir.
Murat’ın duygu yüklü yapısı ve çocukluğunda yaşadığı zorluklar Melike’yi çok etkiler.
İki genç birbirlerine aşık olurlar.
Melike’nin ailesi bu birlikteliğe şiddetle karşı çıkar. Onların istediği kızlarının kendi çevrelerinden zengin bir gençle evlenmesidir.
Ancak Melike ailesine de meydan okuyarak zor hayat koşullarını da kabul edip Murat’la evlenir. Melikenin ailesi bu evliliğe karşı çıksa da engellemeyi başaramaz. Ama yıkmak için de ellerinden geleni yaparlar.
Başlangıçta her şey çok güzeldir. Murat çok çalışır. Artık maddi sıkıntı yaşadığı günler geride kalmıştır. Hem zengin hem de ünlü bir yazardır.

Ancak Melike, Murat’ın geç gelmelerinden ve ilgisizliğinden şikayetçidir. Aralarında sorunlar başlar. Aralarında ki cinsellik bile sorun olmaya başlamıştır.

Melike zaman zaman Murat’a olan aşkı nedeniyla ayrılmaktan vazgeçse de ailesi, özellikle annesi bu evliliği bitirmeye kararlıdır. Melike’nin annesi, Murat’ı her gün kötülediği gibi zayıf bir tarafını yakalamak için özel dedektif tutmuştur.
Başlangıçta heyecanlandıran farklılıkları artık sorun olmaya başlamıştır.
Melike Murat’ın başarıları karşısında ezildiğini hissetmektedir.Çalışmak başarmak istemektedir.
Melike’nin annesi kızının ideallerini Murat aleyhine
kullanır. Her seferinde “yeni iş kur, biz sana yardım edelim.” demektedir.
İşte bu noktada Melike’nin nasıl bir işte çalışacağı gibi önemli bir konuda kültür çatışması ortaya çıkar. Murat, Melike’nin geç saatlere kadar dışarda kalmasına izin vermek istemez.Melike de her hangi bir sınırlamayı kabul etmez.
Aslında halen birbirlerini için için sevmektedirler. Ancak ne bu duygular ne de ikinci çocuk evliliklerini kurtarmaz.
Çünkü evliliğin en temel koşulu olan güven sarsılmıştır. Aldatmalar başlamıştır. Murat’ın şiddet kullanması bardağı taşıran son damla olur. Murat’ın aldatmaya varan ilişkisi Melike’nin internetten birisiyle tanışması ve adamın şantajları olayları tırmandırır
Kaldı ki Melike başarılı bir iş kadını olmak istemektedir.”Üretmeyen mutlu olamaz” diye düşünmektedir.
Boşanırlar.
Çocukları zaman zaman birbirlerine karşı silah olarak kullanırlar. Bunun ne büyük hata olduğunu zaman gösterecektir.
Murat bir süre sonra Kardelen adında güçlü, güzel ve gizemli bir kadınla karşılaşır ve aşık olur.
Kardelen kendisine şiddet uygulayan eşinden boşanmıştır. Yurt dışına gidip eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye gelip gazeteciliğe başlamıştır. Ancak boşandığı eşi peşini bırakmaz. Murat bu savaşta Kardelen’in yanında yer alır.
Kardelen aynı zamanda bir kişisel gelişim uzamanıdır.
Melike de artık başarılı bir iş kadınıdır. Ailesi onu kendi çevresinden birisiyle evlenmeye ikna eder.
Murat çok sevdiği eşi Kardelen’i bir hastalık sonucunda kaybeder.
Melike evlendiği zengin iş adamı Mahmut’la mutlu değildir.
Mahmut Melike’ye ve kendisine ait her şeyi kumarda kaybeder. Mahmut’a çok değer veren Melike’nin babası da Mahmut’un borçlarına kefil olduğundan oturduğu oturdukları yalı bile tehlikededir.
Melike ne zaman zor durumda kalsa ne yapacağını bilmese yıllar önce tanıştığı ak sakallı ve ak saçlı temiz yüzlü bir ihtiyarı rüyasında görür. O ihtiyar her seferinde Melike’ye yol gösterir.
Melike’nin ve ailesinin bu zor durumunda Yardımlarına Murat yetişir. Onlar da hayattan ders alıp her şeyin para olmadığını öğrenmişlerdir.

(Haber 7)
 

MAV!M

muamma
Katılım
16 Kas 2009
Mesajlar
3,735
Tepkime puanı
1,163
Puanları
0
hmm güsel bi kitaba benziyor...
çokda hoş bir anlatım olsa gerek,hem erkek,hem kadın gözüyle aynı kitap altında sunulması çok zarifçe...
farkı farketmeye daha ziyade bir ulaşım olsa gerek bu kitapla beraber...
teşekkürler...
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
Bence böyle bir kitap olsaydı da okusalardı bile boşanırlardı!.. Piyasada bunun aynısı olmasa bile benzeri birsürü kitap var, bırakın seçeneğinizin olmasını, o kitabı bulmayı istemek bile bir bilinçtir... Hele de bu insanlar yazar, okuyan ve okutan konumunda iken böyle bir kitabın ihtiyacını bile hissetmeyecek kadar ipleri germişlerse demek ki bilinç başka bir durum,,, şimdi artık herkes tahammülsüz, herkes "ben"cil... Çocuklardan yola çıkarak, acındırma psikolojisine geçiş yapıyorlar, bilindik romanlarda yazılan hikayelerden ilham alarak yol gösteriyorlar... Boşanmaya anlık bir durum olarak bakıyorlar bence burada bile... Sadece yaşadıklarından anlamlar çıkarıyor ve ben böyle yapmasaydım, o öyle yapmasaydı vs gibi çıkarımlarla yol alıyorlar...
Oysa aile kavramı ve insanların birbirleri ile yaşayabilme kaabiliyetleri geçmişlerinden gelir... Bir insanı nasıl yetiştirirseniz öyle gider ömrü boyunca... Bir erkekte, çalışkanlık, cesaret, cömertlik, mertlik!, sahiplenme duygusu, kıskanma duygusu yoksa hele de iman noktasında zayıf halka ise onu eşi ile güzel bir irtibatı olamaz... Aynı şekilde bir hanım da iffetli, tevazu sahibi, tevekküllü, doğru sözlü ve yine imanlı yetiştirilmemesi de onun ev hayatını etkiler...

Bir de şu çok kızsanız da, çatlasanız da, patlasanız da geleceğim konu!.. Bayanların çalışması hususu!.. Bu gelecek kaygısı olayı tamamen islami yaşamdan uzaklaşmak ve de zamana ayak uydurma gayretinden başka birşey değildir... Böylelikle de enteresan enteresan aileler oluşturulup, sonra puzzle gibi bozulup başka parçalarla yeniden oluşturulup, sonra yeni düzenlemeler yapılmak suretiyle daha da farklı enteresanlıklar ortaya çıkmasına vesile olunuyor... Yaşadıklarımız asla sebepsiz değil...

Neyse,,, yine de ailelerin dağılmaması, insanların mutlu olması için atılmış bir adımdır,,, sağolsunlar... Emek vermişler...
 
Üst