kilicarslan
Kıdemli Üye
- Katılım
- 14 Mar 2013
- Mesajlar
- 4,054
- Tepkime puanı
- 41
- Puanları
- 0
İran’da kaleme aldığı makale sebebiyle idama mahkum edilen Hüsameddin Ferzizade’nin yazdığı makalenin türkçeye çevirilmiş tam metni yayınlandı.Geçtiğimiz günlerde yazdığı makale yüzünden idamla yargılanan İran’lı genç İslam dünyasının gündemine oturmuştu. Şia ve sünni kültürün eleştirisini yapam Ferzizade, müslümanların bölünmüşlüğünün sebeplerini araştırdığı yazısında Yahudileşme eğiliminden bahsetmişti. İslam tarihindeki siyasi kırılmalara ve fırkalaşmalara dikkat çeken Ferzizade, şiaya hakaret, peygambere, ehli beyte, imamlara ve müslümanlara hakaret gibi suçlamalardan dolayı idamla yargılanıyor.
Hüsameddin Ferzizade, yazdığı makalesinde şu konuları ele almıştı;
İSLAM TOPLUMU BİRLİĞİ BAŞARAMADI
Anladığımızı ve tanıdığımızı sandığımız İslam toplumu çok büyük bir toplumdur. Tanıdığımız da teessüfleniriz. Çünkü bu büyük topluluk birlik anlayışı içinde doğru yolu tercih edememektedir. Çünkü Şiiler görünürde “Sünni kardeşler” ifadesini kullansalar da, aslında Ömerilerin ve nasibilerin kafir olduklarına inanırlar. Ehli sünnet de şiayı Yahudiliğin ürünü olarak görerek kendilerinden uzaklaştırırlar.
YAHUDİLER VE YAHUDİLEŞME
Her iki akım İslami birliğin parçalanmasında Yahudileri suçlu görürler. Çünkü Yahudiler gerektiğinde Sünni veya Şii olabiliyorlardı. Şiileşirken ya da Ali hakkında aşırı medihler yazarken, ilk üç halife hakkında sevimsiz bilgiler oluşturmuşlar. Sünnileşen Yahudiler de Ebubekir ve Ömer hakkında medh bilgileri oluşturmuşlar. Ümmet arasında ayrılık yaratarak değişik grupları karşı karşıya koymak amacı ile müminlerin annesi Aişe adına hadisler rivayet etmişlerdir. Zerdüştiler Ali hakkında aşırı güzel sözler söylerken, ilk üç halife ve Ayşe hakkında hakaret dolu bilgiler metinleşdirdiler. Ayrıca Persler eski çağlardan beri kutsal cenine inandıkları için Ali’nin evlatları hakkında da İslam öğretileri ile uygun olmayan bilgiler oluşturdular.
HZ ÖMER’İN ÖLÜMÜNÜ ÖNCEDEN HABER VEREN HADİSÇİ
Yine de Ka’b-ul Ahbâr gibi Yahudi bilim adamları ilk üç halifelerin medhi ve Ali’ye eleştirel olarak bilgi üretmişler. Bu Yahudi desteler İslam düşmanlığı ile tanınıyorlardı. Yahudiler şimdiki zamanda olduğu gibi, o zaman da zihinsel ve şeriat bilimlerinde öncül idiler. Ka’b-ul Ahbâr Ömer’in öldürüleceğini daha önceden ön görmüştü. Ömer’in katili Ebu Lu’lu’nun tehtidinden sonra Ahbar Ömer’e üç gün sonra öldürüleceğini önceden haber vermişti. Bu öngürüsünü de Tevrat’a dayanarak açıklıyordu. Onun ve diğer Yahudilerin zerdüştilerle bir yerde İslam’a karşı muhalefet olduğu tarih için bellidir. Yahudiler, İslamı içinden parçalamak için takımlar, gruplar teşkil ediyorlardı. İlginç olan şudur ki, Ka’b-ul Ahbar’ın kendisi Ömer’in öldürülme fikrini oluşturan kişilerden biri olmuştur. O, Ömer’in öldürüleceği fikrini Tevrat’ta okuduğunu iddia ederek, bir yandan Ömer’in öldürülmesi fikrini yaygınlaştırır, diğer yandan da Ömer’i methedip duruyordu. Yahudiler diğer yandan Şiiler adına Ömer hakkında hadisler uydurdular ki, güya Ömer’in babası belli değil ve kendisi de eşcinsel olmuş! Hem de Ali ve oğulları hakkında aşırı hadisler uydurdular. Güya Cebrail iblisin tuzağına düşerek peygamberlik bilgilerini Ali yerine, Muhammed’e bildirdi! Bunun devamında Ali ve evladlarını Ehlibeyt olarak adlandırdılar. Herkese malum olduğu üzere ehli-beyt kavramı kişinin kadınlarını, çocuklarını, kızlarını içerir. Ayrıca, kişi hayatta iken ehli-beyt kavramı bir anlam taşır ve öldükten sonra hiç bir anlam ifade etmez.Özellikle Ehlibeyt anlayışı kadınları içine alır, çünkü oğul ve kız evlenip başka aile kurarak, başka Beyt’e mensup olur, kendileri için Ehlibeyt teşkil ederler.
EHLİ BEYT VE İMAMLARIN MASUMİYETİ
Şia’nın kendi hadisleri Ali ve evlatlarının “Ehlibeyt” lik iddialarında bulunmadıklarını açıkça göstermektedir.Şii alimlerinin iddia ettiği gibi, Ali ve torunları hiçbir zaman masumiyetleri hakkında bir söz söylememiş ve hilafetin kendi hakkı olduğuna ilişkin beyanda bulunmamış, kendilerini özel seçkin insanlar olarak nitelememişler. Alevi bilgelerinin rivayetine göre, Şia’nın beşinci imamı Bakır’a “neden Şii aşırıları Ali’yi Allah veya peyqamber olarak görürler?” Diye sorulduğunda “hadisi nakleden fırkaları ve hadis sahiplerini onlar tanımamışlar” diye yanıtlamıştır.
12 İMAMLAR VE MEHDİYYET MESELESİ
Yahudiler çeşitli hadisler uydurarak gelecekte parçalanmanın temelini koymuşlardır. Peygamber adına uydurulan “benim devamcılarım 12 imam olacak” hadisi de Yahudi uydurmasıdır. Bu sahte ve uydurma hadis sünnet ehlinin kitabında da yer almıştır. Fakat Sefevilerden sonra yazılan hadis kitaplarında daha ayrıntı bu sahte ve yalan hadis üzerine bilgi üretmişler. Safevi sonrasında 12 imamın isimleri de belli edilmiş. Bu sahte hadis “Cabir hadisi” olarak tanınmaktadır. Hadisin tarihinden de belli olduğu gibi rivayetçileri de sahtedir. İsnâ-eseri Şiasının haklılığını kanıtlamak için bu sahte kimlikler sonradan uydurulmuştur. Bu sahte hadis tarihte isna-eseri Şiasının şekillenmesine yol açtı. Böyle ki, Şia 11. imamı sayılan Hasan Askeri öldükten sonra Şiiler onun kardeşini imam görmek istediler, fakat o, fasık olduğu veya böyle çalışmaları anlamsız sandığı için Şiiler başka yol seçtiler. Hasan Askeri için yalancı bir oğul uydurdular. Hiç dünyaya gelmemiş ve kimsenin görmediği bu oğlanı daha sonra gayba gönderdiler. Onun son imam veya halife olması üzerine ittifak-göz ettiler. Bu şekilde rivayet edilen sahte hadisin ön görüsü de gerçekleşmiş olurdu. Ayrıca, bu sahte hadis Muhammed’in dilinden değil, Tevrat’tan diyordu. Tevrat’ın “tekvin seferi” bölümüne dikkat edilirse, İsmail’in neslinden 12 padişahın meydana çıkacağı ön görülmektedir. Kuşkusuz ki, 12 imamla ilgili bu sahte hadisin kaynağı Muhammed değil, Tevrat. Dikkat edilirse, Tevrat’ta 14 değil veya 13 değil, sırf 12 olması çok düşündürücüdür. Alevi görüşünde Muhammed ve Fatıma masum olarak görülseler de ancak imamlık mertebesinden aşağıdadırlar.
KUR’ANSIZ BİR DİN İNŞA ETTİLER
Ömer hadis rivayetini, özellikle Muhemmed’le çok az irtibatlı kişilerin hadis rivayet etmesini yasaklamıştı.Ebu Hüreyre “Ömer zamanında hadis rivayet etseydim, cəzalandırılırdım” diye beyanda bulunmuştu. Ali de Ömer gibi davrandı ve hadis rivayetini yasakladı. Alevi ve Sünni hadis kitaplarına bakarsak, hadislerin çoğunun Yahudiler tarafından rivayet edildiğine tanık oluruz. Hadis uyduran bir Yahudi ölüme mahkum edilir ve öldürülüyorken “ben kendi görevimi başarıyla gerçekleştirerek, binlerce sahte hadis uydurdum” demişti. Bu sahte hadisleri uydurmaktan amaçları Kur’an’ı arka plana atarak Kur’an’sız bir din oluşdurmak idi. Çünkü Kur’an’a değil, hadislere dayanan bir din çabuk parçalanır ve büyük ihtilaflara meydan açar. Bu sahte hadisler yüzünden Kur’an ayetleri de yanlış yorumlanmaktadır. Çünkü Kur’an’ın açıklanmasında bu sahte hadisler esas alınmaktadır.
KUR’AN SOYA DEĞİL ADALETE İŞARET EDER
Sadece Havariçler Kur’an’a inanarak ve Kur’an üzerine davranmıştır. Çünkü havariç Kur’an’ın da ısrarla belirttiği gibi hilafeti ve yönetimi bir soya değil, adaleti herkese şamil bilmektedir. Bu şahsın Kureyşli olmaması bir yana dursun, hatta Arap olup olmaması da önemli değildir. Çünkü Kur’an soya değil, adalete işaret eder. Sadece havariç İslam kitabının metnine göre bir bakış açısı ortaya koydu.
HZ. HÜSEYİN KUR’AN EKSENLİ DAVRANDI
Hüseyin Kur’an eksenli davranıyordu ve Kur’an’a göre de Peygamber soyundan olmanın hiçbir önemi yoktur, önemli olan bireyin takvasıdır. Yezide karşı çıkmasını Peygamber torunu olmasına bağlamamaktadır. Sadece adaletten yana olduğunu yazıyor. Hüseyin’in öldürülüşündən sonra ortaya çıkan bütün rivayetler yalan ve sahtedir. Hüseyin’in Peyqember torunu olduğundan kendisini hilafete layık görmesi sonradan uydurulmuştur ve bunun Hüseyin’in bakış açısı ile hiçbir bağlantısı yoktur.
İmza Kampanyası İçin: https://www.change.org/p/acil-hüsam...erzizade?source_location=petitions_share_skip