Her Şey Tasavvufta Var.. Kurtuluş reçetemiz!!

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Kazanmak için iyi gözükmek başka, kaybetmek pahasına iyi kalmak başkadır.

Evet, iyi gözükmek ve iyi olmak iki farklı unsur. Dış ve iç çizgiler. Malesef dış çizgilere ehemmiyet daha fazla. Buna imaj deniyor. Yani iyi gözükmenin karşılığı İMAJ..

Bana sorarsanız tepeden tırnağa imaj dünyasında yaşıyoruz. Bunun sebebi maddeci olmamız. Dünyaya tapıyoruz. Manaya hiç eğilim yok.

Sorgulamasını bilmeyen danalar dış çizgilerin renkleri peşinde güdüleye mahkumdur. Makyaj, moda ve reklam bu sahtekarlığın hizmetinde. Hadi bu üç kurumu anladım da ya medya ve basın niye buna dahil oluyor? Medya ve basının görevi toplumu eğitmek değil midir? Tek kelimeyle yönlendiriliyoruz.. Öyle bir hale geldik ki İyiyi ve kötüyü bu imaja göre belirliyoruz.

Hep dış çizgi..

Peki nasıl oldu da bu hale gelindi hiç düşündünüz mü? Bu işin yol haritasını okumak çok basit. Buyrun; yönetmek istediğiniz toplumun ilk önce mana ile olan bağlarını kopartırsınız. Sonra aç bırakırsınız. Bu aç insanların önüne medya yoluyla kimin kazanıp kimin kaybettiğini gösterirsiniz. Başarının formülünü kurgulamak artık elinizdedir. Formül; iyi olan hep kaybeder, iyi görünen ise kazanır. Bütün medya sektörü bu formülü bilinç altına pompalar. Bunun sonucunda moda, makyaj ve reklam sektörleri kazanmaya başlar. Kapitalizmin ana çarkı işlemeye başlamıştır. Ama bu yetmez! İyi görünerek başarılı olacağına inandırdınız ama bunu tüketim toplumuna dönüştürmeniz lazım. Bunun sırrı da bireysellik!

Bireysellik = Bencillik!!!

Maddeci ve manacı toplum arasında ki farkı anlamanız için şu iki söze bakmanız yeterlidir;

1.) Kuşkusuz ki en büyük ön yargı; etrafımızdaki herkesi 'insan' sanmamızdır. (Charles Bukowski)

2.) Herkes adam ben yaman, herkes buğday ben saman. (Mehmet Zahid Kotku K.S)

Birisi Amerikalı bir yazar, diğeri ise Türkiyeli bir tasavvuf şeyhi.. Maddeci adam Amerikalıyı doğru bulacaktır. Hayat felsefesi; ne pahasına olursa olsun kazanmak, yemek içmek ve sıçmaktır. Peki mutlu olabilecek midir? Asla. Bu duruş nefsin doğasına uygun düşse de ruhu onu her daim rahatsız edecektir. İşte buna Amerikalının hiç bir zaman tadamıyacağı iç huzuru diyoruz..

İkinci şıkkı temsil eden Türk Tasavvuf Ruhu ise hem yaşarken hem ölürken gönül huzuru içinde sefasını sürecektir. Bu iki duruş birbirini anlamaktan çok uzaktır. Maddeci, Ruhçuya bakarak; ''Bu nasıl mümkün oluyor, böyle bir şey olabilir mi?'' diye saçlarını yolarken ruhçu ''buraya gel, huzur burda'' diye aheste aheste davetini sunar. Maddeci kopup gelemez. Ruhçu ona der ki; eninde sonunda ölüm var ve sen o ayrılamadığın maddeden zaten sıyrılacaksın.. Bu çatışma ve çelişki içinde maddeci eline makası alır ve hayatta kalabilmek için ruhla arasında ki duygusal bağı keser. Ruh yoktur, mana yoktur der. Bu bir tepkidir. Madem ki tepki var, o halde ekti de vardır. İnkar ve inat niye? İnatta huzur vardır. Evet! İnat nedir biliyor musunuz? Yağmurdan ıslanmamak için altına sığındığınız şemsiyedir. Şemsiye, yağmura karşı inat eder, altında ki kişiye ise 'yağmur yok ki' hissini tattırır. Bildiğimiz sahte huzur..

Velhasılı insan gibi dünyanın da bir nefsi ve bir ruhu vardır. Nefsine yenik düşmüş bir dünyada yaşıyoruz. Eğer nefsi ıslah olmuş bir dünya istiyorsak tasavvuf metodlarını siyasal mücadele sahasına taşımamız lazım. Yeni mücadele metodları üretmemiz gerekli.

Silaha sarılmayı farz sayan zihniyeti bu vesileyle bir kez daha protesto ediyorum..

Nefsine yenik düşmüş dünyanın nefsini öldürmek yok, ıslah etmek vardır. Tek başına nefis ve tek başına ruh asla kemal derecesine ulaşamaz. Birbirine mutaç bu iki unsur gene birbiri ile olan ilişkisi içinde kemale ermek zorunda. Hak batıl ilişkisi bu çerçeveye dahildir. Kıyamet, yeryüzünde hak kalmayınca kopacak, diyoruz. Doğru.. biz sanıyoruz ki müslüman kalmadığı için kıyamet kopacak. Hayır, denge bozulduğu için mana kalmıyor. Bu noktayı çok iyi anlayın. Karşıtını yitirmiş her unsur yok olmaya mahkumdur. Yani hiç kafir kalmadığı zaman da kıyamet kopar. Madde manayla, mana maddeyle iç içe örülmüştür. Kader bu ikisi arasında ki ilişki sahasına tecelli ederek imkan dairesinde imtihanı mümkün kılmaktadır. Bu kanatlardan birisi bir diğerini yok ettiği zaman varlığın sebebi olan imtihan gayesi anlamını yitiriyor.. Bütün mesele bu..

Maddeyi ilmik ilmik örerek ortaya yeni nesneler çıkartan Amerikan kafasında marifet var. Nefs-i emmarede olan marifet gibi. Siz bu marifeti görmezden gelerek öldürmeye kalkarsanız, kemale ermek için muhtaç duyduğunuz diğer yarınızı katletmiş olursunuz.. Onun için tasavvufun nefis terbiyesi için geliştirdiği metodlara benzer ıslah metodlarına kafa yormalıyız.

Nefsin ıslahında ilk basamak onu aşk tuzağına düşürmektir. Ruha aşık etmekle işe başlamak lazım. Zira nefis kendi eliyle putları kırmak zorunda. Bunun motoru aşktır, muhabbettir, sevgidir..

Vahhabiler yavrum tam tersi yoldan gidiyor. İticilik, yobazlık, iğretilik..

Tercih sizin! Nefsi ya kendinizden tiksindirirsiniz ya da aşık ederek teslim alırsınız..

DostunDostu
 
Üst