Hakan Albayrak Paylaşımları

Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
297546-3-4-6afab.jpg


[FONT=&quot]HAYDİN ÇOCUKLAR OKUL YAKMAYA!

Ancak yanan bir okul iyi bir okuldur
Karatahtaları kırıp kırıp odun yapalım
Duvarlar ateş görsün arkadaşlar
Bahara uyalım ve başkaldıralım
Arsız türküler konsun dillerimize
Adım başı ihtilal yapalım
Sefil gravatlar ayaklar altında
Duvarın karşısına geçip andımızı okuyalım
Milli ve asi olsun andımız:
Türküm doğruyum çalışkanım
Odun taşır, kendi okulumu kendim yakarım!

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
necmeddinerbakanbeyefendi.jpg

[FONT=&quot]
MİLLİ SELAMET AŞKLARI

hepsine erbakan'ı anlattım
liseli aşklarım, yavrularım, canlarım benim
bir leopard tankına atlayıp savaşa girdim
hey kızlar dedim, benim yenidevir'de yazılarım çıkıyor
kolay lokma değilim
liseli aşklarım, yavrularım, canlarım benim
hepsine erbakan'ı anlattım
iyi ettim!

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
tren2.jpg

[FONT=&quot]
SÜRGÜN

-ammar'a-

macaristan’da bir tren istasyonu
iç hatlar
gelen tren nereye gidebilir ki?
afrikalı leo da olmasa hüngür hüngür ağlayacaksın
yitirdiğin iklimden bir şeyler var bu kitapta
buhur kokulu bir rüzgâr
kırık kalbini okşayan
annene götürüyor seni
annen bir buse konduruyor yanağına
tren kalkıyor
kaybolmadan gidiyorsun

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
arakan-halki.jpg

[FONT=&quot]
İSLAMCI

Asfaltı yalarken buldun kendini
dilini kaybettin ah
yanıbaşında bir melek çırpındı
duyamadın ki

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
q8lots-9707ef1e07.jpg

[FONT=&quot]
NİL’DE BİR SANDAL

asya´ya vurgunum doktor, elimde değil.
afrika’ya da içim gidiyor.
buram buram buhara kokuyor düşlerim.
ve çöl ve madagaskar vesaire…
anlıyorum doktor, avrupa bizim kaderimiz.
külahım heyecanla dinliyor seni.
nil´de bir sandal olmak geçiyor içimden…
ve çöl ve madagaskar vesaire...

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
14737534.jpg

[FONT=&quot]
AL SANA ÖZGÜRLÜK

çırılçıplak ve yapayalnız çırpın dur
ne diyeceğini bileme, alternatifli konuş
özgürce debelen bu soysuz şehirde

senin bir yerin vardı, kaybettin
şimdi her gün her şeyi yeniden düşün
dehşetle farket ki gelenek emniyettir
ara da bul zincirlerini

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
614.jpg


[FONT=&quot]ÜLKÜ YOLU

çare yok, böyle susup oturacaksın
gaziantep'in bir köyünde
suriye sınırında
milliyetçiliğe meyletmeden

zerdüşt'ün ateşiyle yansın yanmak isteyenler
çıtını çıkarma, bilgece otur
bekle ve gör eve dönüşünü
ulus devletin kırdığı kalplerin

bir gün yeter olacak etnik hararetler
yeter ki sen yerinden oynama
sen yerinden oynarsan denge bozulur
sakın söyleme adını

yol ver cümle anasırın folkloruna
özgürce dans etsinler bırak
senin vazifen o günü gözlemektir
bam telinin ihya olduğu o güne selam

o gün: bütün heveslerin alınıp da sadede gelindiği gün
ulus devletin küllerinden metafizik kardeşliğin dirildiği
işte o gün engin bir gönül ferahlığıyla
bıraktığın yerden koşturacaksın atını

kemalizmin derdi sakın germesin seni
iki cihana faydasız davalardan Allah'a sığın
yola çıkarken çektiğin besmeleyi hatırla
fransız ihtilali sana yar olmaz

sen ki yol boyunca ne ciğer devletler kurmuşsun
afrika'dan asya'ya, asya'dan avrupa'ya
baştacı etmediğin hangi kardeşin var?
kardeşini taltif edip de kendini unutansın sen

unutmayı hatırla da unut yeniden
karışma, bırak konuşsun kardeşlerin
konuşsunlar ki hızlarını alsınlar da kapansın parantez
kapansın da yeniden senin günün doğsun

senin günün, bizim günümüz, hepimizin
ilayı kelimetullah için nizam-ı alem
ilayı kelimetullah için nizam-ı alem
ilayı kelimetullah için nizam-ı alem

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
1322046055.jpg

[FONT=&quot]
YEŞİL OVALAR, GÜZEL VADİLER

Uyandığında bir sabah
Ya da uyuyamadığında bir gece
Sıcak bir çay isteyeceksin
Altını çizeceksin sıcağın...
Fakat şiir bu ya
Soğuklar ülkesinden gelen bir adam
Bilge sözler fısıldayacak kulağına
"Hiçbir devrimci, sadece devrim için ölmemiştir."

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
b-354214-ay_%C4%B1%C5%9F%C4%B1%C4%9F%C4%B1.jpg

[FONT=&quot]
TANRIM BANA DOKUN

1.

Ve 6000 ayak öteden bir ses yükseldi:
Ey insanlar neden geride kaldınız
Beni neden yalnız bıraktınız


2.
Tanrım dokun bana kendi aşkına dokun
Hızımı alamıyorum tanrım yanıyorum bana dokun
Aşk et şarkı et bomba et patlat beni tanrım bana dokun
Kelimeleri öldür tanrım sök beni kopar beni al götür
Tanrım bana dokun
Bir uçurumun kollarına bırak beni tanrım bırak düşeyim
Bırak öleyim tanrım bana dokun
Paramparça olayım tanrım
Tanrım bana dokun
[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
yi-tasvir-eden-bir-cizim-14-yy.jpg


ÇETENİN DİRİLİŞİ

Arkadaşlarla okey masasında oturmuş, Tanita Tikaram'ın "Ancient Heart" kasetini konuşuyorduk. Baktım kahvenin önünde bir atlı. Masadan kalkıp mahçup bir vaziyette dışarı çıktım:

- Hayırdır Reis, bir emrin mi var?

Selahaddin Eyyübi zaten çatık olan kaşlarını biraz daha çatıp kılıcını çekti:

- Rezil adam! Allah'a yemin ederim ki asker kıtlığı olmasaydı hemen şuracıkta kelleni uçururdum. Acele et, sefere çıkıyoruz.

"Ne seferi?" diye sormadan, Viyana görmüş atımı antika sandığından çıkarıp Selahaddin'in yanıbaşında yerimi aldım. Ontolojik bunalımlarla geçirdiğim onca yıldan sonra ilk defa mutlu ve huzurluydum.

- Köroğlu yok mu Reis?

- Çankaya'da bir işi varmış. Arkamızdan yetişecek.

...

Bolu'ya vardığımızda hayretle gördük ki, şehir meydanı gövdelerinden ayrılmış kellelerle dolu.

- İstiklal Mahkemeleri'ni tekrar faaliyete mi geçirdiler yoksa?

- Sanmıyorum abi. Şu suratlara baksana, meymenetin zerresi yok.

- O zaman bizim Köroğlu kestirmeden geçmiş olmalı.

Hakikaten öyleymiş. Baktık dağların ordan bir atlı tozu dumana katarak geliyor. İyice yaklaşana kadar atın üzerinde iki kişi olduğunu farkedemedik.

- Hayırdır körün oğlu?

- Hayırdır Reis, hayırdır. Gördüm ki halka zulmedilirmiş, hemen haykırıp haykırıp kelle kestim. Bolu Beyi'yle adamlarını kılıçtan geçirdim. Bu arada, gelmişken bizim avradı da arkama atayım dedim. Ne zamandır Harlem'i görmek ister.

Selahaddin Eyyübi gülümsedi:

-Hadi hayırlısı olsun.

Üç adam, üç at, bir de avrat yola koyulduk. Selahaddin'e "Şu Harlem meselesi nedir?" diye sordum. Güldü:

- Be şapşal adam, Malcolm'sız sefer olur mu?

Güneş batıyordu, yoksullar ağlıyordu ve James Joyce'la Rolls Royce arasında hiçbir fark yoktu.

Allahuekber!

 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
3832226.jpg

[FONT=&quot]
PETERSBURG’DA BİR GECE


yağmurlu gece nötralize ediyor
bunun altını kendimi yormadan çiziyorum
şimdi diyorum ölsem mölsem de olur
ama trajediyi çağrıştıracak
hiçbir şey duymuyorum içimde
nehir akıyor
ben gelmiş gidiyorum
geldiğimiz yerden döndüğümüz yere
ve her şeyi anlamış biri olarak
ülser olma huyumdan vazgeçiyorum
nasılsa öylece kabul ediyorum olanı
cennetten kovuldum
buradayım
ve ne kadar çırpınsam boş
[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
280512-az.jpg


[FONT=&quot]İLERİ

Mansur’un, Şamil’in, Zelimhan’ın
Hikayelerini dinler ve‘birgün mutlaka!..’ derdik.
O ‘birgün’, Duda(yev)’le geldi.
Duda(yev), Sancağın düştüğü yere götürdü bizi.
Yarım kalmış bir hesabın tam ortasına...
Ve şunu gösterdi:

Güzeller güzeli Kafkasyamızda,
Son söz henüz söylenmemiştir...

[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
elvis-presley_22029.jpg


ELVİS VE BEN


Hanau İslam Cemiyeti’ndeki Kur’an kursunda hoca cehennemi anlatıyor, ben briyantinli saçlarımı yoluyordum Elvis’e yazık olacak diye. Annem hatırlar.
Çarşamba pazarını andıran bir suratla mutfağa girer ve sorardım: “Hiç şansı yok, değil mi?...” Hey gidi Elvis…
Bravo dergisinde resmi çıkmış diye bit pazarında eski oyuncaklarımı sattığım çok olmuştur. 1 mark 30 pfennig miydi neydi Bravo… Evden istemeye utanırdım…
Bir gün annemle alışverişe çıkmıştık. Kaufhof muydu, Hertie mi, hatırlamıyorum; mağazanın biri Elvis plaklarında indirim yapmıştı. Tanesi 10 marktı plakların. Elvis’in o siyah-beyaz kapaklı efsanevi ilk albümü de vardı.(Sene 1956. RCA, Memphis’teki Sun Records stüdyosundan 35 bin dolara transfer ettiği Elvis Presley için fazla masrafa girmek istemiyor. ‘Ölü yatırım olabilir, riski büyütmeyelim’diyor.)Ağzımın suları aktı tabi. Bunu fark eden annem bana acıdı.
“İstersen al bir tane” dedi. İçim gittiği halde alamadım. Bu işlerde annemin, babamın yardımına başvurmayı uygun bulmuyordum nedense. Nitekim evden briyantin parası da istememişimdir. Ve kendi kaynaklarım kafi gelmediği için, Elvisli yıllarımda hiç briyantinim olmadı. Demin “briyantinli saçlarımı yoluyordum” derken, briyantin niyetine kulandığım Nivea kreminden söz ediyordum aslında.

Bir gün nivealı saçlar ve omuzumda bir gitarla Rodenbach sokaklarında dolaşırken, adamın birinin gülerek şöyle dediğini işittim: “Hey, Elvis’e bakın!”
Kendimi muzaffer bir komutan gibi hissettiğimi hatırlıyorum. Oysa asla ve kat’a Elvis olamayacağımı biliyordum. Şöyle şeyler söylüyordum kendi kendime:
“Şimdi çocuğum. Namazları ihmal etmem sorun değil. Ama büyüdüğüm zaman bunu yapamam. Bak, annem gençliğinde kaçırdığı namazları kaza etmek için nasıl didiniyor. Bir de yolun ortasında düşüp ölmek var tabii. Borçlu vaziyette gitmek var. Namaz kılmak lazım. Ayrıca groupielerin şerrinden korunmak lazım. Peki namaz kılan ve kız hayranlarına pas vermeyen Rock’un Roll starı olur mu?”
Çekmecemde onlarca Elvis posteri vardı. Evet , evet çekmecemde. Çünkü hoca, “Evlerinizin duvarlarına kafirlerin resimlerini asarsanız imanınız tehlikeye girer” diyordu. Zor yıllardı efendim. “Elvis Aoron Presley, Vernon ve Gladys Presley’in oğlu olarak 8 Ocak 1935’te Tupelo/ Missisipi’de doğdu. İkiz kardeşi Jesse Garon doğum sırasında öldü. Presley ailesi Elvis henüz küçük bir çocukken Memphis/ Tenessee’ye taşındı. Gençliğinde kamyon şöforlüğü yapan Elvis, 1953 yılında bir gün Memphis’teki Sun Records stüdyosuna giderek bilmem kaçıncı doğum gününü kutlayan annesi için My Happiness şarkısını doldurdu. Stüdyoda çalışan Marion isimli kadın Elvis’in zenciye çalan sesinden etkilendi. Sun Records Elvis’le çalışmaya karar verdi” diye bir solukta coşkuyla anlatırdım. Fakat babam bize “Kara Davut’tan pasajlar okudu mu, o coşku bunalıma dönüşürdü. Derken Ayetullah Humeyni Mehrabad Havaalanı’na indi ve beni bu şizofreniden kurtaracak süreç başladı.

Her zaman olduğu gibi yıllar geçti. Türkiye’ye geldim, ihtilal oldu, dergi çıkardım, Bosna’ya gittim, Yeni Şafak’ta çalışmaya başladım… Bir gün ajanslar Marilyn Monroe’nin Elvis Presley yüzünden intihar ettiğine dair bir haber geçtiklerinde, dış haberlerden bir arkadaş, “Hakan , bu Elvis Presley şarkıcı mıydı? “ diye sordu. Şöyle durdum…
Şarkıcı?
Evet yani, hepsi buydu.
 

mira

Asistan
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
407
Tepkime puanı
49
Puanları
0
Şarkıcıydı evet ve devrimci yazarımızın kalbinde bir yerlerde hala yer ediyor, çocuk kalbinde bir yerlerde saklıyor, neleri sığdırmadık ki o minik kalplerimize..

Hiç ümit yok değil mi anne !
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
ahha_james_dean.jpg


AYIN KARANLIK YÜZÜ (MİCHAEL)

Pırıl pırıl siyah çizmeler, siyah külüt pantolon ve dik yakalı siyah bir kazak. Yirminci yüzyılda bir samuray. Aynanın karşısına dikilmiş suretine bakıyor. Siyah deri ceketini budist bir özenle giyiyor. Sapanını şefkatle iç cebine yerleştiriyor. Siyah motosiklet kaskı ağır çekimle başına gidiyor. Çek asıllı bir düşman! Fakat yüzündeki sert hatlar, gömleklerini derinlikli bir ilgiyle katlamasını engellemiyor. Hiçbir bardağa veya başka eşyaya ona dokunduğunun bilincinde olmadan dokunmamıştır. İdeolojik bir tartışmada yer aldığı görülmemiştir. Zaten yol boyunca pek az konuşmuştur.

Hanau'da bir nümayişe katılacak. Neyle ilgili olduğunu bilmiyor. Bildiği: Nümayiş varsa polis de var.

20 yıl önce, acımasız bir kış gecesinde, atkılı küçük bir kız, babasının "Nereye gidiyorsun?" sorusuna cevap vermeden, evden çıktı.. Otobüs duraklarının bulunduğu Hürriyet Meydanı'na geldi.. Silahını çekti.. Ve duvara, kızıl titrek harflerle, "Holger yaşıyor" diye yazdı. Bunun savaşta bir yeri vardı.

Michael ve arkadaşları, işte o kızın bir zamanlar durduğu noktada bir araya gelip, konuşulacak bir şeyin kalmadığnı gödüler. Gittiler ve atom santralına yakın bir yerdeki kalabalığa karıştılar.

Verimsiz bir gün olacağa benzedi. Neden sonra kalabalığın içinden biri, belki de Michael, "2 Haziran" diye bağırdı. 2 Haziran 1967 akşamı, Berlin'de bir grup solcu, Şah Rıza Pehlevi'nin Almanya ziyaretini protesto etmek amacıyla toplandılar. "Mo-Mo-Mosaddik" vesaire. Sayıları azdı ve bir şey yapacakları da yoktu. Polisin niçin üstlerine yürüdüğü, ömründe ilk kez siyasi bir gösteriye katılan Protestan Kilisesi'nden burslu sevimli bir gence niçin diz çöktürüldüğü, sonra durduk yerde beynine niçin bir kurşun sıkıldığı anlaşılamadı. Tansiyon yükseldi. Michael kalabalıktan sıyrılıp sapanını gerdi, bir polisi başından vurdu. Kalabalık, polise fırsat vermeden Michael'i yuttu.

Eylemden sonra Berlin'e gitti. Yol boyunca neler düşündüğü bilinmiyor. Film olsaydı sevgilisini düşünür dururdu. Ona gidiyordu. Ama çok derinlerde bir yerde, gittiği bir yer yoktu. Sadece gidişi vardı. Ev kalabalıktı. Tina ve bir yığın alternatif. Onunla yalnız konuşmak istedi. Sonra onunla başbaşa kalmanın sıkıcı olacağını düşündü. Sonra çekip gitti. Alternatiflerden biri "Hey Tina!" dedi, "James Dean miydi bu?" Hep birlikte güldüler ve Michael, soğuk gri bir Berlin sabahında, bir parkın çimlerine yayılmış halde bulundu. Kül olmuştu. Yalnız dişleri kalmıştı geriye.
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
5098636731_8f48930005_z.jpg


[FONT=&quot]BİZİ SEVERKEN DEVLETTEN FARKLARI YOKTU

bizi severken devletten farkları yoktu


[/FONT]
 
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
90
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
85
safe_image.php


HÜRRİYET, ADALET, İTTİHAD-I İSLAM

اَعُوذُ بِالله مِنَ الشَّيْىطَا نِ الرَّ جِيمِ * بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınarak başlayalım, Rahmân Ve Rahîm Allah’ın adıyla:
“Atatürkçülük” ve “Kemalizm” denilen şeylere külliyen karşıyız.
Bunların Arap, Fars, Kürt vs. versiyonlarına da karşıyız.
“Lailaheillallah”ın gereği olarak putların yıkıldığı, diktatörlüklerin mahvolduğu ve kula kulluk dayatmalarının sona erdiği bir İslam dünyası istiyoruz.
Müslim veya gayrimüslim, herkes için hürriyet ve adalet peşindeyiz.
Zulme uğrayan herkesin –isterse kendi din kardeşimizin zulmüne uğrayan kâfir olsun- imdadına koşmak gerektiğine inanıyoruz.
İttihad-ı İslam idealine bağlıyız.
Federasyon, konfederasyon, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve elbette Osmanlı gibi modellerden ve tecrübelerden istifade ile, günümüz şartlarına uygun bir “hilafet”in nasıl tesis edilebileceği üzerinde kafa yoruyoruz.
Irk, ulus ve mezhep taassubunun ümmet deryasında boğulduğunu görmek için yanıp tutuşuyoruz.
Bununla beraber her ırk ve mezhebin kendine münhasır özelliklerle var olmasını, hiçbir baskıya ve kısıtlamaya maruz bırakılmadan varlığını sürdürmesini ümmet için bir zenginlik telakki ediyoruz.
Emperyalizme ve Siyonizm’e karşı mücadele azmindeyiz.
Yunan komünistlerinden Latin Amerika’daki hür kiliselere kadar dünyadaki bütün faşizm ve emperyalizm aleyhtarı çevrelerle dayanışmaya hazırız.
Anti emperyalizm kisvesi altında (isterse gerçekten anti emperyalizm adına olsun) masum insanların incitilmesini ise reddediyoruz.
Öte yandan, emperyalistlere haşa ilahi güçler atfedilmesinden nefret ediyor ve onlarla ilgili komplo teorilerinden ziyade kendi projelerimizi konuşup olgunlaştırmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Hikâyenin merkezine emperyalistleri değil kendimizi yerleştiriyoruz.
Türkiye’deki mevcut değişim rüzgârını ve Arap çoğunluklu ülkelerde esen devrim rüzgârlarını emperyalistler üzerinden değil kendi üzerimizden okuyor ve bize bu günleri gösterdiği için Rabbimize şükrediyoruz.
Kendi kendilerini ululayıp duran sahte ilahların aşağılık saltanatlarını yerin dibine batırarak insanlık haysiyet ve şerefini ayağa kaldıran Arap, Berberi, Kürt ve Türkmen sokaklarını coşkuyla selamlıyoruz.
Kelimenin tam anlamıyla “Lâ İlâhe İllallah”, kula kulluğa son!
Bu devrim hareketlerinin esası budur.
Gerisi -emperyalist tezgâhlar dahil- teferruattır.
Şafak söküyor, yepyeni bir gün başlıyor arkadaşlar.

 
Üst