Gençlerimize Önem Vermeliyiz.

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Gençler ne içmeli… İçinde asit olanda var, meyve sularında bedene yarar vermez şeylerde, enerji içecekleri ve dahası alkol’de var. Bunlar aleni yerlerde satılıyor ve vücudumuza ne yararı varmış bilgilendirilmiyor. Reklamlar sağ olsun, siz ne kadar içmeyin deseniz gençlere ya reklamlardan, ya da reklamları gören arkadaş telkinlerinden içmekte ısrar ediyorlar. Süt, limonata, şerbet ve ayran tüketmiyoruz. Alışkanlık edindiremiyoruz. Hatta suyu bile çok içen yok. Günde en az 2 litre su içmemiz lazım ki, böbreklerimiz zarar görmesin, ama ne kadar az buna uyan var ki… Üstelik parayla satılan kaynak sularına yapılan tahlillerde de içinde ne kadar çok zararlı olduğu tespit ediliyor. Bu neticeler toplumla paylaşılmıyor. Gençler her şeyi içiyor ama zehir mi bilmem!

Şimdilerde sigara bırakma kampanyaları yasayla ve reklamlarla çok güzel şeyler yapılarak devam ediyor. Sigaradan tam kurtulduk derken, şimdi nargile tutkusu başladı gençlerde. Çeşitli meyvelerle hazırlanan ve sadece kokusu içe çekilerek içilen nargile, gençlere sarhoşluk veriyor. Sigaradan daha fazla zehirliyor. Nargilenin tarihsel vizyonu sebebiyle, gençler onu içerken karizmatik bir kişilik imajını sergilediklerini sanıyorlar. Sigara gibi nargilenin de kısıtlanması lazım. Eğer bu olmazsa, yakında otobüslerde bile içilebilir. Yaygınlık kazanabilir.

Gençler Ne Yemeli… Yurt dışından ithal ara yemekleri denilen fast food lar oldukça yaygınlaştı. Hazır köfte dedikleri hamburgerler, içinde her şeyin olduğu pizzalar, dönerler… Etinden bile şüphe edilen, at mıdır, Eşşek eti midir nedir, ne varsa tüketiyorlar. Türk toplumunun zengin bir mutfağı var oysaki! Anneler oldukça maharetliler. Ama çalıştıkları için mutfak kültürümüz yok olmaya doğru gidiyor. İşten gelen ebeveynler lokantalara alo diyerek akşam yemeği oluyor sofralarda. Nasıl bir malzemeden yapıldığı, etinin ne olduğu ve üstelik en ucuz yer seçilerek alınıyor ve yeniyor bunlar. İçindeki malzemeler hormonlu üstelik. Mesela domates, patlıcan, kabak, salatalık gibi yiyecekler kış sebzeleri değil. Kışa özel sebzeler var. Fakat inatla mevsimler sebzeler yerine, hormonsal şekliyle veya genleri bozulmuş sebzeler tercih ediliyor, üstelik çok yüksek fiyatlarla. Sigaranın üzerine nasıl sağlığa zararlı yazıyorsa, yiyecekler üzerine de bunlar yazılmalı. Kim bilir almaktan vazgeçenler olur böylece. Gençler yeniden mutfak kültürümüzün yemeklerini yemeli ve ara öğün denilen yiyeceklerden kaçınmalı, sağlıklı olmak adına. Üstelik ailecek yenmeli

Gençlerin Boş zamanı varsa… Aslında boş zaman kavramı o kadar ağır bir şey ki. Kitap okumayan ve her an müzik ve dansla vakit geçiren gençlik, boş vakit anlarını bu şekilde dolduruyor. Sinema, tiyatro ve saygın ve dinlendirici müzik sahneleri o kadar dolmuyor. Okuma salonları ıssız kalıyor. Kitaplar kütüphanede yani dünyanın çölünde tozlanmaya bırakılıyor. Her şey artık hazır sunuluyor gençlere. Kitapların içerikleri film yapılıyor. Okumak yerine filmini seyrediyorlar. Böylece, gençlerin beyinleri hazıra alıştıkça genç yaşta unutkanlık ve bunama belirtileri başlıyor. Kendi sorunlarına çare bulamıyorlar. İçlerindeki şiddet ve yaptıkları haksız davranışları bu yüzden artıyor. Çeteler bu yüzden cazip geliyor. Çünkü gençlere gelecek ile ilgi tercih edecekleri felsefeler ve heyecanlar sunulmuyor. Bu yüzden heyecan duygusunu ve enerjilerini yanlış işlerde kullanıyorlar. Fikir tartışmalarının yapılabildiği ortamlar maalesef yok. Zaten tartışmayı da kavga gibi düşünüyoruz. Kendi yaşantısını bir program çerçevesinde planlayan kaç genç var ki…

Gençlerde felsefeler mi Din mi Önde olmalı… Konuşmayı seven bir toplumuz. Öğrenmeye aç değiliz. Başkalarının fikirlerini tembellik içinde yaşamımıza kabul ediyoruz. Biz öğrenmeyince azıcık öğrenen kişiler bizim yaşantımızı-felsefemizi belirliyor. Felsefe ancak çok okumakla, toplumu analiz etmekle ve duyarlı olmakla mümkündür. Felsefe dedin mi, kafayı yedin mi oluyor tepkiler. Oysaki toplum ancak yeni düşüncelere-keşif bazında ihtiyaç duymaktadır. Eğer hızla gelişen toplumun ihtiyaçlarını okuyan bir gençlik olursa izledikleri yeni metotlarla yaşayacakları çağı en güzel şekilde değiştireceklerdir. Aksi takdirde, çoban- koyun ilişkisi içinde ot yemekten başka bir şey bilmeyen, o otları kaybedeceği korkusuyla bir çobana kul olan adsız ve hiçler ordusunun eri olacaklardır. Gençlere para kazanmadan çok, kendini savunan ve değerleri ile onurlu yaşaması gereken felsefeler tavsiye edilmelidir.

Din o felsefenin başlangıcı olmalı. Felsefe dine zıt değil, ancak onunla beslenmeli. Her nesil kendi zamanının oyuncakları ile vakit geçirir. Asıl vazife din içinde vücut bulmalıdır. Ezana, namaza, kurana ve güzel ahlaka yabancı kalmış ve dilinde sadece Müslüman’ım kırıntısıyla süslenen felsefe, hızla ölmeye ve sahibini yeşilini görmeden kuruyan ağaç gibi kısa sürede yok edecektir. Hastanelere, fakir sofralarına, mezarlara gençleri götürmeli ki, bir gün karşına en acıyla dikilecek gerçeği yaşamadan kabullenecek bir felsefesi olsun. Dinle alay eden değil, dini samimi olarak yaşayan gençlik ancak zengin ve güçlü bir ülkeyi göğüsler, tıpkı Osmanlının altın çağlarında olduğu gibi.

Sonuç olarak, gençlerimizin her anı dikkatle izlenmeli, en samimi ve içten sevgiler verilmeli, yediğiyle içtiğiyle giyimiyle konuşmasıyla, dini bütün ve ecdadına tutkulu, tarihinden ders alan ve çok okuyup, onu yaşayan birileri gibi olmasını temenni ediyorum yüce Rabbimden. Âmin!


Saffet Kuramaz
 
Üst