TakVa
Ordinaryus
- Katılım
- 13 Nis 2007
- Mesajlar
- 2,868
- Tepkime puanı
- 79
- Puanları
- 0
Furkan dergisinden İddia : Ölmeden Önce Dink’i Bankaya STV Yorumcusu Etyan Mahçupyan Yönlendirdi
Nakşibendi Cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu'nun çıkardığı Furkan Dergisi geçtiğimiz günlerde Oğuz Alp Kaya imzasıyla ilginç bir analiz yayınladı.
İşte Kaya'nın "Hrant Dink'in Son Konuştuğu Kimdir" başlıklı o yazısı ve yazısında yayınladığı o belge:
Hrant Dink cinayetini yakından takib edenlerdenseniz, hatta hiç takib etmeyen ama gazetelere yansıyanlara bakanlardansanız bile olayın bir "öldürme" fiilinden çok daha girift bir hâl aldığını anlamış, sezmişsinizdir.
Sabıkalı ve “psikopat” birinin davul vura vura Dink'i öldüreceğini heryerde söylemesine rağmen hiçbir şey yapılmaması, emniyet içindeki birtakım kişilerin "ihbarları" yok sayması, geç bildirmesi, önemsememesi, ardından da birbirlerini itham etmeleri vb. meseleler, davadan çok daha fazla ehemmiyetli bir hâl aldı.
Yasin Hayal ve Ogün Samast'ın ilişkileri, Erhan Tuncer'in "polis" veya "asker muhbiri" olması, BBP eski Başkanı Yazıcıoğlu'nun, o dönem meşhur ve vaka-yı adiyye hâline gelen papazlara saldırı yapanların BBP bağlantılarının çıkması üzerine söylediği, "BİZİM TARLAYI ÇOK ÖNCEDEN SÜRMÜŞLER"demesi, üzerinde durulup düşünülmesi gereken konulardır elbette ama Dink cinayetinin öncesi-sonrasında "istihbaratın" tavrı çok daha fazla üzerinde durulması gereken meseledir.
Dink'in öldürülmesinden önce hakkında "Ermeni ayrılıkçısı, eski terörist" vb. sözler sarfedenler, hakkında "Türklüğe hakaret davası" açma girişiminde bulunanlar, bunları söyleyenlerle aynı davadan (Ergenekon) yargılanan Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Emin Gürses'in cinayetin ardından,"Dink, MİLLİ KUVVETLERDENDİ, ayrılıkçı değildi, soykırım konusunda devletle çalışıyordu, bizim toplantılarımıza katılırdı" demesi üzerine ne düşünmüşlerdir bilemeyiz ama Gürses'in, "milli kuvvetlerdendi" demesi oldukça önemli olsa gerek.
Dink'in, ABD ve Avrupa’da birbiri peşisıra kabul edilmeye başlanan "1915 Ermeni soykırımı" yasaları üzerine mutedil bir dil ile karşı çıktığı malumdu, tv'lerde, gazetelerde bahsediyordu zaten; bundan galiba sıradan basit bir "tetikçi" olan Samast ile Hayal’in ve Kerinçsiz gibi tiplerin haberi olmasa gerek. Cinayet üzerine başta Zaman ve STV olmak üzere basın "gözyaşları" ile hareket etti, Dink'in ayağında öldürüldüğü zaman "delik papuçlu ayakkabı" olmasından dem vurarak "Hepimiz Hrant'ız, Ermeniyiz" kuyruğuna girdi.
Nakşibendi Cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu'nun çıkardığı Furkan Dergisi geçtiğimiz günlerde Oğuz Alp Kaya imzasıyla ilginç bir analiz yayınladı.
İşte Kaya'nın "Hrant Dink'in Son Konuştuğu Kimdir" başlıklı o yazısı ve yazısında yayınladığı o belge:
Hrant Dink cinayetini yakından takib edenlerdenseniz, hatta hiç takib etmeyen ama gazetelere yansıyanlara bakanlardansanız bile olayın bir "öldürme" fiilinden çok daha girift bir hâl aldığını anlamış, sezmişsinizdir.
Sabıkalı ve “psikopat” birinin davul vura vura Dink'i öldüreceğini heryerde söylemesine rağmen hiçbir şey yapılmaması, emniyet içindeki birtakım kişilerin "ihbarları" yok sayması, geç bildirmesi, önemsememesi, ardından da birbirlerini itham etmeleri vb. meseleler, davadan çok daha fazla ehemmiyetli bir hâl aldı.
Yasin Hayal ve Ogün Samast'ın ilişkileri, Erhan Tuncer'in "polis" veya "asker muhbiri" olması, BBP eski Başkanı Yazıcıoğlu'nun, o dönem meşhur ve vaka-yı adiyye hâline gelen papazlara saldırı yapanların BBP bağlantılarının çıkması üzerine söylediği, "BİZİM TARLAYI ÇOK ÖNCEDEN SÜRMÜŞLER"demesi, üzerinde durulup düşünülmesi gereken konulardır elbette ama Dink cinayetinin öncesi-sonrasında "istihbaratın" tavrı çok daha fazla üzerinde durulması gereken meseledir.
Dink'in öldürülmesinden önce hakkında "Ermeni ayrılıkçısı, eski terörist" vb. sözler sarfedenler, hakkında "Türklüğe hakaret davası" açma girişiminde bulunanlar, bunları söyleyenlerle aynı davadan (Ergenekon) yargılanan Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Emin Gürses'in cinayetin ardından,"Dink, MİLLİ KUVVETLERDENDİ, ayrılıkçı değildi, soykırım konusunda devletle çalışıyordu, bizim toplantılarımıza katılırdı" demesi üzerine ne düşünmüşlerdir bilemeyiz ama Gürses'in, "milli kuvvetlerdendi" demesi oldukça önemli olsa gerek.
Dink'in, ABD ve Avrupa’da birbiri peşisıra kabul edilmeye başlanan "1915 Ermeni soykırımı" yasaları üzerine mutedil bir dil ile karşı çıktığı malumdu, tv'lerde, gazetelerde bahsediyordu zaten; bundan galiba sıradan basit bir "tetikçi" olan Samast ile Hayal’in ve Kerinçsiz gibi tiplerin haberi olmasa gerek. Cinayet üzerine başta Zaman ve STV olmak üzere basın "gözyaşları" ile hareket etti, Dink'in ayağında öldürüldüğü zaman "delik papuçlu ayakkabı" olmasından dem vurarak "Hepimiz Hrant'ız, Ermeniyiz" kuyruğuna girdi.