Firavun'un imanı tartışmasından öğrendiklerimiz
Cebrail Firavun'un ağzına iman etmesin diye çamur tıkamış mıdır?
Tayalisi, Tirmizi ve Hâkim'in tahric ettiği ve sahih olduğu söylenen rivayete göre Cibril-i Emin Efendimiz'e der ki, "Firavun ilahi rahmete nail olmasın diye denizin çamurundan alıp da onun ağzına tıkadığımda beni görecektin!"...
Keşşaf yazarı Zemahşeri bu hadisin uydurma olduğunu ve esasen Efendimiz'e ve Cibril'e bir iftira olduğunu söylüyor. Meşhur Keşşaf-Zemahşerî münekkidi İbnü'l-Müneyyir de bu konuda kendisine hak veriyor.
Ancak Tıbî böyle sahih bir rivayet karşısında nakle teslim olup benim idrakimde bir kusur vardır demekten başka mecal yoktur, der. (Âlûsî, Ruhu'l-Meânî)
Tîbî'nin tutumu hadislerin Kur'an'a veya temel dinî kavram ve kurallara arzı yahut Kur'an-sünnet bütünlüğü prensibi açısından müstakillen değerlendirilmelidir.
Firavun'un denizde boğulma sırasındaki imanı geçerli midir?
Meşhur sufî İbn-i Arabî Firavun'un iman ettiğini ve ehl-i necat olduğunu savunur Fütuhat'ta. Sadece Firavun'un değil, Fusus'ta Nuh'un helak olan kavminin de ehl-i necat olduğunu savunur.
Alûsî İbn-i Arabî'nin bu görüşünü benimsemese de, onun Firavun'un mümin olduğu yönündeki görüşü üzerine çeşitli takdirler-faraziyeler kurar.
İnsan ilgili faraziyeleri okurken zaman zaman Alûsî gerçekten ciddi mi? Bunları ciddiye alarak mı burada tartışıyor diye sormadan edemiyor.
Mesela Alûsî İbn-i Arabi'ye göre Firavun şehid de olmalıdır diyor. Çünkü o boğulmuştur. Bir mümin suda boğulduğunda eğer yüzme biliyorsa şehiddir. Eğer yüzme bilmiyorsa bakılır; şayet ihmalinden öğrenmemişse şehid değil, asidir. şayet ihmali mevzubahis değilse şehiddir. Buna göre İbn-i Arabî'ye göre Firavun müminse boğularak öldüğü için şehid de olabilir, diyor. Alusî bunu ciddi ciddi tartışıyor.
Yalnız Âlûsî'nin geniş literatür bilgisi burada önümüzü aydınlatıyor. Şu bilgiyi ekliyor; Devvanî'nin de İbn-i Arabî'yi desteklediği, hatta bu konuda bir risale kaleme aldığı söylenir. Ancak bu Devvanî meşhur Celaleddin Devvanî olmamalıdır.
Bu risale Muhammed b. Hilal en-Nahvî denen bir zata aittir. Risalenin üslup ve dil özellikleri Devvanî'nin risalelerindeki üslup ve dil özellikleriyle örtüşmüyor. Risalede talebeleri bile güldürecek kadar basit bir muhteva ve üslup olduğunu belirtiyor. (Âlûsi, Rûhu'l-meânî)
Not etmekte fayda var.
Talha hakan Alp
Cebrail Firavun'un ağzına iman etmesin diye çamur tıkamış mıdır?
Tayalisi, Tirmizi ve Hâkim'in tahric ettiği ve sahih olduğu söylenen rivayete göre Cibril-i Emin Efendimiz'e der ki, "Firavun ilahi rahmete nail olmasın diye denizin çamurundan alıp da onun ağzına tıkadığımda beni görecektin!"...
Keşşaf yazarı Zemahşeri bu hadisin uydurma olduğunu ve esasen Efendimiz'e ve Cibril'e bir iftira olduğunu söylüyor. Meşhur Keşşaf-Zemahşerî münekkidi İbnü'l-Müneyyir de bu konuda kendisine hak veriyor.
Ancak Tıbî böyle sahih bir rivayet karşısında nakle teslim olup benim idrakimde bir kusur vardır demekten başka mecal yoktur, der. (Âlûsî, Ruhu'l-Meânî)
Tîbî'nin tutumu hadislerin Kur'an'a veya temel dinî kavram ve kurallara arzı yahut Kur'an-sünnet bütünlüğü prensibi açısından müstakillen değerlendirilmelidir.
Firavun'un denizde boğulma sırasındaki imanı geçerli midir?
Meşhur sufî İbn-i Arabî Firavun'un iman ettiğini ve ehl-i necat olduğunu savunur Fütuhat'ta. Sadece Firavun'un değil, Fusus'ta Nuh'un helak olan kavminin de ehl-i necat olduğunu savunur.
Alûsî İbn-i Arabî'nin bu görüşünü benimsemese de, onun Firavun'un mümin olduğu yönündeki görüşü üzerine çeşitli takdirler-faraziyeler kurar.
İnsan ilgili faraziyeleri okurken zaman zaman Alûsî gerçekten ciddi mi? Bunları ciddiye alarak mı burada tartışıyor diye sormadan edemiyor.
Mesela Alûsî İbn-i Arabi'ye göre Firavun şehid de olmalıdır diyor. Çünkü o boğulmuştur. Bir mümin suda boğulduğunda eğer yüzme biliyorsa şehiddir. Eğer yüzme bilmiyorsa bakılır; şayet ihmalinden öğrenmemişse şehid değil, asidir. şayet ihmali mevzubahis değilse şehiddir. Buna göre İbn-i Arabî'ye göre Firavun müminse boğularak öldüğü için şehid de olabilir, diyor. Alusî bunu ciddi ciddi tartışıyor.
Yalnız Âlûsî'nin geniş literatür bilgisi burada önümüzü aydınlatıyor. Şu bilgiyi ekliyor; Devvanî'nin de İbn-i Arabî'yi desteklediği, hatta bu konuda bir risale kaleme aldığı söylenir. Ancak bu Devvanî meşhur Celaleddin Devvanî olmamalıdır.
Bu risale Muhammed b. Hilal en-Nahvî denen bir zata aittir. Risalenin üslup ve dil özellikleri Devvanî'nin risalelerindeki üslup ve dil özellikleriyle örtüşmüyor. Risalede talebeleri bile güldürecek kadar basit bir muhteva ve üslup olduğunu belirtiyor. (Âlûsi, Rûhu'l-meânî)
Not etmekte fayda var.
Talha hakan Alp