FIKH-UL EKBER ( İmam-ı Azam Ebu Hanife )

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Allah'ın Sıfatları Kullar Gibi Vasıtalı Değildir:
Allah'ın bütün sıfatları ezelde vardır. Yaratıkların sıfatları böyle değildir. Allah bilir, fakat bizim bilgimiz gibi değil. Allah'ın gücü yeter, fakat bizim gücümüz gibi değil. Allah görür, fakat bi*zim gördüğümüz gibi değil. Allah, konuşur, fakat bizim konuşma*mız gibi değil. Bizler âletler, uzuvlar ve harfler yardımı ile konu*şuruz. Allah Teâlâ ise aletsiz ve harfsiz olarak konuşur. Harfler ya*ratılmıştır. Allah Kelâmı ise yaratılmış değildir. Allah Teâlâ'nın bilgisi bizim bilgimiz gibi değildir. Bizler eşyayı aletler yardımıyla ve anladığımız kadarıyla zihinlerimizde meydana gelen şekilleri tasavvur etmek suretiyle biliriz. Allah Teâlâ ise, eşyanın hakikatlerini bütünü ile, parçası ile, açığı ve gizlisi ile, zatî olan samedî ve ebedî olan ilmi ile bilir. Allah Teâlâ'nın kudreti bizim gücümüz gibi değildir. Çünkü Al*lah'ın kudreti kadîmdir. Alet yardımı ve bir şeyin ortaklığı ile de*ğildir. O, her şeye gücü yetendir. Bizler ise ancak bazı eşya üzerine muayyen bir ölçüde güç yetirebiliriz. Bu da yine aletler ve yardım*cılar aracılığı ile oluyor. Amma Allah Teâlâ, fâil-i muhtardır (diledi*ğini yapandır.) Kadirdir, hakimdir, kudret ve ihtiyarı ile her şeyi yerli yerinde idare edendir. Allah'ın görmesi bizim, görmemiz gibi değildir. İşitmesi de bizim işitmemiz gibi değildir. Zira bizler, muhtelif şekilleri ve renkleri, de*ğişik kelimeleri, kendi fiilimiz olmaksızın, Allah'ın göstermesine uy*gun biçimde teşekkül ettirilmiş bulunan azalarda yaratılmış âletler aracılığı ile görürüz. O'nun göstermesi ile görürüz, işittirmesi ile işi*tiriz. Allah’ın gör*mesi herhangi bir âlet yardımı ile, yahut kâinattan başka bir varlı*ğın ortaklığı ile değildir. Her ne kadar görülenler ve işitilenler yara*tılmış ise de, Allah Teâlâ'nın görülecekleri görmesi, işitilecekleri duy*ması bizzat kadimdir. Görmüyor musun ki; sen rüyanda dimağının kuvve-i bâtınesi ile çeşitli şekiller ve renkler görürsün, çeşitli sesler işitirsin! Halbuki esasta ne renk vardır, ne de şekil. Sonradan uyanık halde iken aradan zaman geçer. O renkleri ve şekilleri görürsün, işittiğin o sesleri işitirsin. Sonra uykuda gördüğün ve işittiğin o ses ve renkleri aynen uya*nıklık halinde de eksiksiz olarak, gelecekte görürsün. Bununla beraber, kemal sıfatları ile vasıflanmış olan Allah Teâlâ'nın eşyayı yaratmadan, renk ve şekillerini nasıl gördüğü, seslerini nasıl işittiğini acayib karşılıyorsun; kelime ve sesleri nasıl işitir? di*yorsun. Halbuki Allah uyku halinde iken sana o şekil ve renkleri gös*teren, vukuundan önce o kelime ve sesleri işittiren yüce Allah'tır. Allah Teâlâ'nın konuşması, boğaz, dil, dudak ve dişler yardımı ile değildir. Kelimeler ve sesler, harflerin mahreçlerine muhtaç değil. İmam Tahavî diyor ki: “Kim Allah kelâmını işitir de onun beşer sözü olduğuna inanırsa kâfir olur. Allah Teâlâ böylelerini Cehen*nem ateşi ile korkutmuştur. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Ben muhakkak onu Cehennem'e sokacağım.” Cenabı Allah, “Bu Kur'an, ancak bir beşer sözüdür.” diyeni ce*hennem ateşi ile korkutunca, kesinlikle bildik ki Kur'an, beşerin ya*ratıcısının sözüdür. Dolayısıyla beşer sözüne benzemez.”


Hulâsa, dört mezhebe bağlı Ehl-i Sünnet, selef ve halef âlimleri Kur'an'ın yaratılmış olmadığında ittifak halindedirler. Ancak, son*radan gelen âlimler Kur'an, Allah'ın zatı ile kaim olan bir mana mı, sonradan konuştuğu ses ve harfler mi, yahut dilediği zaman dilediği şekilde konuştuğu bir kelâm mı olduğu hususunda ihtilâfa düşmüş*lerdir. Fakat, şüphe yok ki Allah'ın kelâmı kadîmdir. İmam Tahavi’nin tercih ettiği görüş de budur. Kıble ehli arasındaki münakaşa ise, Allah'ın yarattığı bir yaratık mı, yoksa Allah'ın konuştuğu ve kendi zatı ile kaim olan kelâmı mı olduğudur.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Allah Teâla Bir Şeydir :
Cenabı Allah bir şeydir, fakat diğer şeyler gibi değildir. Burada Allah bir şeydir, sözünden kasdedilen, yani Allah zatı ile ve sıfatı ile vardır. Ancak Allah Teâlâ, zat ve sıfat bakımından ya*ratılmış eşya gibi değildir. Nitekim Cenabı Hakk'ın şu sözü de buna işaret ediyor: “Allah gibi hiçbir şey yoktur.” [SUP] [/SUP] “İnsanlar bilgi bakımından Allah Teâlâ’yı ihata edemezler.” Yâni kullar, Allah'ın zatının künhü ile ilgili bilgiye tahammül ede*mezler. Anladığım anlamaktan âciz olmak da anlamaktır. Hz. Peygamber'in şöyle dua ettiği sahih bir rivayet olarak zikredilmiştir; “Senin kendini medhettîğin gibi bir sena (medih) bilmiyorum.”
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Allah Teâlâ Sınırlı Değildir:
“Allah Teâlâ'nın sınırı yoktur. Zıddı yoktur. Benzeri yoktur. Onun gibisi yoktur. Allah'ın başlangıç ve sonu yoktur. Ne başlangıçta, ne de sonuçta ona karşı gelecek, engel olacak, onunla çekişecek kimse yoktur. Al*lah'ın ortağı yoktur. Nitekim Cenabı Allah bir âyette şöyle buyuruyor: “Artık Allah'ın eşi ve benzeri olmadığını bildiğiniz halde O'na eş koşmayınız.” [SUP] [/SUP] Allah Teâlâ, sınırlı değildir, sayılmış değildir, şekillenmiş değildir, parça değildir, bir mekânda yerleşmiş değildir, mü*rekkep değildir, sonlu değildir. Maiyet, mâhiyet, keyfiyet, renk, tad koku, hararet, soğukluk, yaşlık, kuruluk ve benzeri beşeri vasıflar*la vasıflanmaz. Allah bir mekânda değildir. Yukarıda değildir, aşa*ğıda değildir, başka cihetlerde değildir. Allah Teâlâ üzerinden zaman geçmez. Allah bir şeyin içine girmiş değildir, bir şeyin mahalli de değildir.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
El - Yüz Gibi Sıfatlar Allah'ın Keyfiyetsiz Sıfatlarıdır:
Allah Teâlâ'nın zatına ve sıfatına lâyık bir şekilde eli vardır, yüzü vardır, nefsi vardır. Allah'ın Kur'an'da zikrettiği yüz, el, ve nefs kelimeleri bunların hepsi keyfiyetsiz olarak Allah'ın sıfatlarıdır. Bunların hepsi nas ile sabittir. Cenabı Hak Kur'an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “Allah'ın yüzünden başka her şey yok olacaktır.” “Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü kalacaktır.” [SUP] [/SUP] “O takva sahibi ancak malını yüce Rabbinin yüzünü talebetme için verir.” “Allah'ın eli kulların ellerinden üstündür.” elimle yarattığım varlığa secde etmekten seni meneden “Her şeyin idaresi kendi elinde olan yüce Allah'ı tesbih ederim.” İsa aleyhisselâm'dan hikâyeten: “Sen benim nefsimdekini bilirsin fakat ben senin nefsinde olanı bilemem.” “Ne tarafa dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır.” Kur'an-ı Kerimde beyan buyurulduğu üzre müfred ve cemi ola*rak gelen ayn kelimesi, sağ taraf manasındaki yemin kelimesi ve Al*lah arş üzerindedir, sözü de böyledir. Allah Teâlâ bu konularda şöyle buyuruyor: “Bir de benim gözüm üzerine yetiştirilmen için, üzerine tarafım*dan bir sevgi bıraktım.” Yukarıdaki âyet-i kerime Musa aleyhisselâm'ın Allah tarafından, ileride kendisine en büyük düşman olan Firavn elinde himaye edil*mesi ile ilgili olarak buyurulmuştur. Göz manasına gelen ayn kelime*sinin çoğul olarak kullanıldığı diğer bir âyet de şöyledir: “O kâfirler Allah'ı gerektiği gibi takdir edemediler. Halbuki Kı*yamet günü gökler onun sağındadır. “O Rahman olan Allah Arş üzerinde duruyor.” (Bu ve benzeri âyetlerde geçen bütün sıfatlar keyfiyetsiz meçhul sıfatlar olup Allah'a aittir.)
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Müteşabîh Âyetler Tevil Edilemez:
Bu âyetlerin tevilinde: elden maksat Allah'ın kudreti, yahut ni*metidir, denilemez. Zira bu türlü tevillerde Allah'ın sıfatlarını iptal vardır. Allah'ın sıfatlarını iptal ise Kaderiye ve Mutezile taifesinin sözleridir. Lâkin Allah'ın eli, keyfiyetsiz olarak sıfatıdır. Allah'ın ga*zap ve rızası da yine keyfiyetsiz olarak Allah'ın sıfatlarıdır. Yâni bu sıfatların nasıl olduğunu biz bilemeyiz, ancak Allah kendisi bilir. “El” sözü için olduğu gibi Allah'a izafe edilen “yüz sıfatı için de Allah Teâlâ'nın zatıdır, ayn sözünden maksat, görmesidir. Arş üze*rinde durmasından maksat da Arş'ı istilâ etmesidir, (kaplamasıdır) denilemez, Bu âyetler tevil edilemez. Çünkü Cenabı Allah özellikle bu kelimeleri kullanmış, bunların yerine; kudret, nimet, görme ve istilâ kelimelerini zikretmemiştir. Doğrusu Cenabı Allah “el” kelimesinden nimet ve kudret gibi iki manadan başkasını kasdetmiştir. Bu sıfatlar Allah hakkında müteşabih sıfatlardandır. İmam Âzam da Cumhur-ı Selefe uyarak aynı görüşe katılmıştır. Ondan sonra gelen ilim adamları da ona uymuşlardır. Allah Teâlâ'nın gadap ve rıza sı*fatlarından gazabı ile intikamı dilemek, rızası ile nimet vermeyi dile*mek kasdedilmiştir, tarzında bir tevil yapılamaz. Bunlardan maksat, esas konuluş gayeleri olan nimet ve azaptır.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Fahr'ul-İslâm demiştir ki: Allah için el ve yüz isnat etmek bize göre haktır. Bu el ve yüz aslı ile bilinen ve vasfı ile müteşabih olan sıfatlardır. Vasfını yapmaktan âciz olduğumuzdan dolayı bu sıfatla*rın aslını Allah hakkında iptal etmek caiz değildir. İşte Mutezile bu yönden sapmıştır: Zira onlar, mâkul bir şekilde sıfatların vasfını bi*lemedikleri için bu sıfatların asıllarını da reddetmişlerdir. Bu şekilde onlar da Allah'ın sıfatlarını inkâr ve tatil edenlerden oldular. Şemsül-Eimme Serahsî de bu noktayı zikrettikten sonra şöyle di*yor: “Ehl-i Sünnet vel-cemaat nasla, yani kati âyetler ve kesin delâ*letlerle bilinen aslı ispat ettiler, sıfatların aslını ispat ettiler, fakat mü*teşabih olan keyfiyeti üzerinde ise bir şey söylemeyip sustular. Bu*nunla beraber sıfatların keyfiyetini aramakla meşgul olmayı caiz görmediler. Nitekim Yüce Allah, gerçek bilgi sahiplerini şu şekilde vasıflamaktadır: «İşte kalblerinde şüphe bulunanlar, fitne aramak ve teviline git*mek için Kur'an'ın müteşâbih âyetlerine uyarlar. Halbuki o müteşabih'in tevilini yalnız Allah bilir. Kökleşmiş ilim sahipleri ise: biz ona inandık? açık ve kapalı bütün âyetler rabbimiz tarafındandır, derler. Bunları ancak aklı tam olanlar iyice düşünür.”
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Râmuz'ul-Ahâdîs'de de rivayet edilen müteşâbih ibareli hadisler bulunmaktadır. Bu ha*dislerden bazıları şunlardır. “Allah Teâlâ, Âdem aleyhîsselâm'ı, yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yarattı. Toprağı muhtelif sularla yoğurdu, tesviye etti, ruh üfledi ve böylece cansız bir varlık iken hassas bir hayat sahibi varlık haline getirdi.” Müslim'de rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Âdemoğullarının kalbleri Cebbar olan Allah'ın iki parmağı ara*sında tek bir kalb gibidir. Allah onu dilediği tarafa çevirir.”Kıyamet gününde Cehennem, daha var mıdır? diyecek. Öyle ki Rab Teâlâ ayağını Cehennem üzerine koyacak ve ateşler büzülecek. Sonra Cehennem: Aslâ, aslâ, diyecek.” “Allah Teâlâ, gündüzün günah işleyenlerin tevbe etmeleri için, gece vakti elini açar; gece günah işleyenlerin tevbe etmesi, için de gündüzün elini açar. Tâ güneş batısından doğuncaya kadar.” “Hacer'ul-Esved Allah'ın yeryüzündeki sağ elidir. Onun vasıta*sıyla Allah Teâlâ, kulları ile tokalaşır.” Ebû Hureyre'den merfu olarak rivayet edilen bir hadîs-i şerifte de: “Kim Hacer'ul-Esved'e yaklaşırsa, Allah'ın eline yaklaşmış gibi*dir.”
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İmam Âzam Ebû Hanîfe'den: “Allah Teâlâ gökten iner” şeklinde rivayet edilen hadîs-i şeriften sorulunca, “keyfiyetsiz olarak iner” cevabını verdi. Başka bir hadis-i şerifte de Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellem şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Cenabı Allah Âdem aleyhisselâm'ı kendi sureti üzerine yaratmıştır, yahut Rahman’ın suretinde yaratmıştır.” Bu ve buna benzer hadis-i şeriflerin zahirî manası üzerinde bıra*kılması gerekir. Bunların durumu, tevili, söyleyene bırakılır. Allah Teâlâ ise azalardan ve yaratılmışların sıfatlarına benzemekten beri*dir. İmam Âzam Ebû Hanîfe, “El-Vasıyye” adlı kitabında şöyle diyor: “Biz ikrar ederiz ki Allah Teâlâ ihtiyaç olmaksızın Arş üzerinde dur*maktadır. O'nun istikrarı Arş üzerindedir. Arş'ı ve Arş'tan başka her şeyi koruyan da Allah Teâlâ'dır. Allah Teâlâ, başkasına muhtaç ol*saydı yaratılmışlar gibi, bu âlemi yaratmaya ve idare etmeye kadir olamazdı. Allah eğer oturmaya ve bir yerde kararlaşmaya muhtaç olsaydı, o takdirde Arş'ı yaratmadan evvel nerede idi? Öyle ise Allah Teâlâ, oturmaktan ve karar kılmaktan münezzehtir.”
 
Üst