İşte İran Budur: Aşağıda.
Mekke Kardeşlik Bildirgesini İmzalamaya Çağrı
06 Aralık 2006
İslam Ümmeti'nin birlik ve esenliğini savunan sorumluluğunun bilincindeki bütün müslüman kardeşlerimizi, Ramazan ayı içerisinde Mekke-i Mükkerreme’de toplanan Ehl-i Sünnet ve Şia alimleri tarafından imzalanan Mekke Beyyanamesi'ni imzalamaya davet ediyoruz.
Mekke Beyannamesi
1- Kelimeyi Şahadeti getiren her insan Müslüman’dır, bu şahadetin ahkâmına göre tüm Müslümanların birbirine kanları, malları ve ırzları haramdır. Bu hükme tüm Sünni ve Şiiler dâhildir. Bu iki mezhep arasındaki müşterekler, ihtilaflı sebeplerinden kat kat fazladır. Bu ihtilaflar nerede bulunursa bulunsun bunlar İslam ya da iman esaslarından değillerdir. Bu ihtilaflar sadece görüş ve tevil ihtilafları olup iman ya da İslam açısından temel teşkil edecek ihtilaflar değillerdir. Bu iki kesimden (Şii ve Sünni) hiç kimsenin diğer mezhebi tekfir etme (kâfir diye nitelemesi) şer’an caiz değildir. Çünkü Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “ kim kardeşi için… -Ey kafir derse.. ) Aynı zamanda bir mezhebin mensuplarından bazılarının işlemiş olduğu cürümlerden dolayı onların mensup olduğu mezhebin kınanması Şer’an caiz değildir.
2- Tüm Müslümanların birbirlerine kanları malları ve ırzları haramdır. Allah bu konuda şöyle buyurmuştur: “ kim bir mümini taammüden öldürürse onun cezası cehennemde ebedi kalmaktır. Ve Allah ona gazab ve lanet etmiştir. Ve onun için büyük bir azap hazırlanmıştır.” Peygamberimiz (sav) de şöyle buyurmuştur: “ Müslüman’ın Müslüman’a kanı malı ve ırzı haramdır. Buna göre herhangi Şii ya da Sünni Müslüman’ı öldürmeye kalkışmak, ona azar eziyet etmek, korkutmak ya da malını gasp etmek veya malında tasarruf etmesini engellemek veya onun vatanını ve ikamet mahallini terk etmeye zorlamak veya onun inancı ve mezhebinden dolayı aile üyelerini rehin almak caiz değildir. Kim bu suçları işlerse bütün Müslümanların ve onların dini mercilerinin ve âlimlerinin zimmetinden çıkmış olur. ( onların koruma ve güvencesinden çıkar.)
3- İbadet edilen mekânların dokunulmazlığı vardır. Bu mekânlar Camileri, hüseyniyeleri ve gayri Müslimlerin mabetlerini kapsar. Buna göre bu mekânlara saldırıda bulunmak veya bunlara el koymak veya bunları şeriata aykırı eylemler için üs ve siper olarak kullanmak caiz değildir. Bu mekânlar. Bu mekânlar kendi sahiplerinin elinde kalması ve buralardan gasp edilen şeyler yerlerine iade edilmesi gerekir. Bütün bunlar tüm mezheplerce kabul edilen “ vakıflar sahiplerinin şartlarına göre kullanılır” ve “vakfedenin şartı şari’in nassı gibidir” ve “ ürfen maruf olan koşulmuş şart gibidir” fıkhi kaidelere uymanın gereğidir.
4- Irakta cereyan etmekte olduğu gibi mezhebi kimliğe yönelik işlenen cürümler yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktır. Ve Allah bunu şu sözüyle haram kılmıştır: “O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.” (Bakara/205) Hiçbir mezhep bazı mensuplarının cezayı mucip işlemiş oldukları cürümlerden dolayı o mezhep topyekûn baskı altına alınmaya ve katledilmeye müstahak olmaz. Çünkü “Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez.” (En’am / 164)
5- Mezhebi, etnik, coğrafi ve dil farklılıklarına yönelik her türlü hassasiyeti kabartmaktan kaçınmak gereklidir. Nitekim her kesimin karşılıklı olarak birbirlerine kötü sıfatlarla vasıflandırmaktan ve çirkin lakaplar takmaktan kaçınmaları da vaciptir. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Hucurat /11)
6- Acıların paylaşılması, iyilik ve takva üzerine yardımlaşmak sımsıkı sarılınması ve ihmal edilmemesi gereken hususlardır. Bu da bu tür şeyleri yıkmaya yönelik her türlü çabaya karşı durmayı gerektirir. Allahu taala şöyle buyurmaktadır: “Mü’minler ancak kardeştirler.” (Hucurat /10) “Şüphesiz bu (İslâm) tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının.” (Mü”minun/52) Bu ayetler topyekûn Müslümanların aralarını açacak, saflarını bölecek ve birbirlerinin canına düşecek fitne ve fesada yol açacak her türlü davranıştan kaçınmalarının vacip olduğunu iktiza eder.
7- Sünni’siyle Şia’sıyla Müslümanlar mazlum için destek, zalime karşı tek yumruktur. Böyle olmakla Allahu Talanın şu sözüne uymuş olurlar: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl / 90) İşte bundan dolayı mazlumu kurtarmak gerekmektedir. Bunun da başında Müslümanlardan ve gayri Müslimlerden olan suçsuz yere kaçırılmış ve rehin alınmış insanların kurtarılması ve göçe zorlananların ana yurtlarına döndürülmesi gerekmektedir.
8- Din âlimleri, güvenliği genişletmesi her mezhepten her kesimden Irak halkını bir bütün olarak koruması ve insanca yaşama yollarının açılıp genişletmesi, adaletin temin edilmesi, eşitliğin sağlanması, suçsuz tutukluların serbest bırakılması, suçluların adalete teslim edilmesi için Irak hükümetine görevlerini hatırlatır.
9- Sünni ve Şii âlimler Irak’ın istiklali, toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi, hür iradenin ve halkın beraberliğinin sağlanması hususlarında birlik ve beraberlik içinde çalışacaklar. Irak’ın askeri, ekonomik ve siyasi alanlarda yeniden yapılanması, işgalin sona erdirilmesi ve Irak’ın dünyada ve İslam âlemindeki kültürel ve uygar insani ve İslami saygınlığına kavuşması için Sünni ve Şiiler aynı safta duracaktır.
İş bu vesikayı imzalayan âlimler, Irak ve Irak dışındaki İslam âlimlerini, bu vesikanın içeriğini açıklamaya ve buna bağlı kalmaya, Irak Müslümanlarını buna teşvik etmeğe çağırıyor.Allah’ın haram beldesinde tüm Müslümanların dinini koruması ve vatanlarına güvenlik getirmesi ve Müslüman Irak’ı bu acı durumdan kurtarması ve Irak halkını fitnelerle karşılaştığı günlerini sona erdirmesi ve Irak’ı İslam ümmetinin düşmanlarına karşı koruyucu kalkan kılması için Allah’a yalvarıyoruz. Ve son duamız, Elhamdulillah Rabbilalemindir.
VAHDET İçin Duaya ve Duyarlılığa Davet