En Büyük Toplumsal Hastalık ""Enaniyet""

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ

Arkadaşlar,
Tarih boyunca bütün devirlerde insanoğullarının üzerinde görülen en byük toplumsal hastalık ananiyet ve varlık tasalamak olmuştur. Üzülerek ifade edelim ki, bu hastalıktan hiç bir eser dahi bulunmaması gereken müslümanların da aynı hastalığa sürekli müptelâ olduklarını görüyoruz. bütün peygamberler ve İslâm'ın büyük abide şahsiyetleri hep bu enaniyetten ve varlıktan Allah'a sığınmışlardır. Çünkü, bu haslet şeytani bir durumdur. Özellikel tasavvuf büyüğü olan muhterem şahsiyetler varlığın zerresinden ve hatta gölgesinden bile rabbimize sığınmayı en birinci ilke kabul etmişlerdir. Onlar için "hiçlik ve yokluk " cenab- hakka takarrub - yakınlık ve ubudiyet için olmazsa-olmaz şartlardandır. Bu konu o kadar mühimdir ki, özellikle Nakşibendi Tarikatının en birinci kuralıdır denilebilir. Şah-ı Nakşibend (ks.) Hazretlerimiz "“Bizi Hakk ve azilet kapısından iki şeyle aldılar. “Mahviyet ve niyaz” buyurmuşlar ve yakınlarını da bu nokta üzerinde toplamaya, bu iki hususu sevdirmeye özen göstermişlerdir. hatta denilebilir ki,
Varlığın kendi varlığını Allah'ın (c.c) varlığında yok edilmesi (Vahdetu'l-Vücûd) tasavvufta en son aşamadır. Hâl ve durum böyle iken bir müslümanın varlıkla, enaniyetle, kibirle nasıl bir işi olabilir ? Bakınız bu konuda aşağıdaki makale konuyu ne kadar güzel açıklamktadır. Okuyup müstefid oluna ...




En Büyük Toplumsal Hastalık ""Enaniyet""


Enaniyet, insanın Allah`ın karşısındaki aczini unutarak kibirlenmesi, diğer insanları kendinden aşağı görmesi ve büyüklük hissine kapılmasıdır. Oysa insan çok aciz bir varlıktır. Var olmak ve varlığını devam ettirebilmek için Allah`ın gücüne muhtaçtır. İnsanı yoktan var eden, ona ruh veren, barındıran, yediren, içiren, nefes aldıran ve saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok nimet bahşeden güç, alemlerin Rabbi olan Allah`tır. Bu apaçık gerçeğe rağmen insanın kendisini Allah`tan bağımsız bir varlık olarak görüp, sahip olduğu özelliklerin ya da yeteneklerin kendinden kaynaklandığını sanması elbette ki çok büyük bir yanılgıdır.
Ben yaptım, ben gördüm, ben söyledim diyen kimse, bununla enâniyetine işaret etmiştir. Akıllı kimse ben yaptım, ben gördüm, ben söyledim nasıl diyebilir.
Enaniyetin temelinde, insanın kendisini Allah`tan bağımsız bir varlık olarak görüp, sahip olduğu bazı özelliklerin kendinden kaynaklandığını zannetmesi yatar. Böyle düşünen kişi kendine bir “benlik” vermektedir. Halbuki bunun ne kadar saçma bir mantık olduğunu anlamak için herhangi bir inanca sahip olmak gerekmez.
Hâlbuki Allah`ın büyüklüğünü, her şeyi yoktan var ettiğini, insanlara sahip oldukları bütün imkân ve özellikleri verenin O olduğunu, dilediği anda hepsini geri alabileceğini, tüm canlıların ölümlü olduğunu, tek baki kalanın (varlığının sonu olmayan) da Allah olduğunu bilen ve sürekli bunun şuurunda olan bir insanın, kibirli ve azgın bir tavır içinde olması mümkün değildir. Ancak bunları kavrayamayan, eksikliklerini, acizliklerini ve ölümlü olduğunu unutan bir insan böyle bir şeye cüret edebilir.
Enaniyetin en fazla görüldüğü kişiler mevki, makam ve ilim sahibi kimselerdir. Eleştirilmek, kibirli ve gururlu insanların hiç hoşlanmadıkları bir durumdur. Kendilerine eleştiri yapıldığında ya da hataları söylendiğinde el ve yüz kaslarının gerildiği, mimiklerinin donuklaştığı görülür. Prestijlerini kaybetme endişesiyle sanki “dünya başlarına yıkılmış” gibi olurlar. Kendileri başkalarının hatalarını alaycı ve kibirli bir gözle değerlendirdiklerinden, başkalarının da kendilerine alaycı bakacağını, küçümseyeceğini düşünürler. Bir konuda eleştiri yapıldığında veya öğüt verildiğinde herkesin önünde küçük düştüklerine inanırlar. Böyle bir ruh hali yalnız manevi olarak değil, fiziksel olarak da etkilenmelerine sebep olur. Mimiklerinin doğallığı bozulur, ses tonlarında ani iniş çıkışlara rastlanır, doğal hallerinde bulunmayan “tikler” ortaya çıkar. Böylelikle maddi ve manevi yönden şiddetli bir sıkıntı ve kasılma hali yaşarlar. Bu hal içerisinde rahatlığı, huzuru bir türlü yakalayamazlar.
Şeytan, bu hastalığını insanlara bulaştırmak ve mümkün olduğu kadar çok insanı Allah`ın yolundan saptırıp kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemek ister. İnsanları cehenneme sürüklemek için onların nefislerindeki büyüklenme arzusunu kullanarak yaklaşır. Bu hastalığa yakalanan bir kimsenin aklı örtülür, şuuru kapanır ve Allah`ın dosdoğru yolundan uzaklaşır.
Yine enaniyetin etkisiyle insanların sıkça içerisine düşebildikleri bir başka hata da, `ön plana çıkma hırsı`dır. Nefis insanı hayırlı işlerde ve Salih amellerde dahi rahmani olmayan bir hırsa sevk edebilmekte ve makul gibi görünen mazeretlerle insanların ihlaslarını kırmaya çalışmaktadır.
Z.Durmuş
 
Üst