En aciz canlıya bile rızkı veriliyor

efruz

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ağu 2009
Mesajlar
5,170
Tepkime puanı
735
Puanları
0
Konum
İstanbuL
Bismillahirrahmanirrahim
Bâb-ı Kerem ve Rahmettir ki, Kerîm ve Rahîm isminin cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki, gösterdiği âsâr ile nihayetsiz bir kerem ve nihayetsiz bir rahmet ve nihayetsiz bir izzet ve nihayetsiz bir gayret sahibi olan Şu âlemin Rabbi, kerem ve rahmetine lâyık mükâfat, izzet ve gayretine şâyeste mücâzâtta bulunmasın?
Evet, şu dünya gidişâtına bakılsa, görülüyor ki, en âciz, en zayıftan tut, tâ en kavîye kadar her canlıya lâyık bir rızık veriliyor. En zayıf, en âcize en iyi rızık veriliyor; her dertliye ummadığı yerden derman yetiştiriliyor. Öyle ulvî bir keremle ziyâfetler, ikramlar olunuyor ki, nihayetsiz bir Kerem Eli, içinde işlediğini bedâheten gösteriyor.
Meselâ, bahar mevsiminde, Cennet hûrileri tarzında bütün ağaçları sündüs-misâl libaslar ile giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaâtıyla süslendirip, hizmetkâr ederek, onların latîf elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı, en musannâ meyveleri bize takdim etmek; hem, zehirli bir sineğin eliyle şifâlı en tatlı balı bize yedirmek;
Hem, en güzel ve yumuşak bir libası elsiz bir böceğin eliyle bize giydirmek; hem, rahmetin büyük bir hazînesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak, ne kadar cemîl bir kerem, ne kadar latîf bir rahmet eseri olduğu bedâheten anlaşılır.
Hem, insan ve bâzı canavarlardan başka, güneş ve ay ve arzdan tut, tâ en küçük mahlûka kadar her şey kemâl-i dikkatle vazifesine çalışması, zerrece haddinden tecavüz etmemesi, bir azîm heybet tahtında umumi bir itaat bulunması, büyük bir Celâl ve İzzet Sahibinin emriyle hareket ettiklerini gösteriyor.
Hem, gerek nebâtî ve gerek hayvanî ve gerek insanî bütün vâlidelerin o rahîm şefkatleriyle ve süt gibi o latîf gıdâ ile o âciz ve zayıf yavruların terbiyesi, ne kadar geniş bir rahmetin cilvesi işlediği bedâheten anlaşılır. (Sözler, 10. Söz)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ÂCİZ : Güçsüz, kuvvetsiz.
ÂSÂR : Eserler, izler, nişanlar, belirtiler.
BÂB-I KEREM VE RAHMET : Rahmet ve ikram kapısı.
BEDÂHETEN : Ap açık, bir şekilde, birden bire, âniden, ansızın, düşünmeksizin.
CELÂL : Sonsuz büyüklük, haşmet, ululuk, yücelik ve haşmet sahibi olan Allah.
DERMAN : İlâç, tâkat, güç, kurtuluş sebebi.
HEYBET : Hürmetle beraber korku hissini veren hâl, büyüklük.
KAVÎ : Kuvvetli, sağlam, metin, zorlu.
KEREM : Cömertlik, lütuf, ihsan, inâyet, izzet, şeref.
KERÎM : İkrâm ve ihsânı bol olan Allah.
LATÎF : Güzel, hoş. Cenâb-ı Hakk'ın bir ismi.
LİBAS : Elbise.
MAHLÛK : Yaratılmış, yoktan var edilmiş olan.
MURASSAÂT : Murassâlar, cevher ve inci gibi değerli taşlarla süslenmiş şeyler.
MUSANNA : Sanatlı bir şekilde yapılan.
MÜCÂZÂT : Cezâlar.
NEBÂTÎ : Bitki cinsinden, bitkiye âit, yerden biten cinsten olan.
NİHÂYETSİZ : Sonsuz.
RAHÎM : Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah.
SÜNDÜS : Sırmadan kabartma deseni. Eski bir çeşit ipekli kumaş. Parlak renkli, çiçekli, işlemeli, nakışlı olarak dokunmuş ipek kumaş. Altun veya gümüş tellerle işlemeli ve nakışlı olarak dokunmuş ipek kumaşlardan biri.
SÜNDÜSMİSAL : İpekli kumaş gibi.
ŞÂYESTE : Uygun, yaraşır, lâyık.
ŞİFÂ : Hastalıktan iyi olma, iyileşme.
TECÂVÜZ : Haddini aşma; söz veya hareketle ileri gitme, saldırma.
ULVÎ : Yüce, yüksek.
VÂLİDE : Anne.
 
Üst