Ehl-i sünne

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
EHL-İ SÜNNE

Sünnet ehli anlamındaki bu terim bizleri korkutmamalıdır diye düşünüyorum.
Günümüzde bazı kardeşlerimiz, bu terim'i vahy'in bir parçası olarak görüp, muarızlarını ifrat derecesinde itham ettikleri gibi,
Bu terim'in muarızında kalan kardeşlerimiz de, bu terim'e alakasız ve anlamsız bazı şeyleri elbise kılmalarından mütevellit, onlar da muarızlarını ifrat derecesinde itham ediyorlar.
Yani bir terimin Peygamber dönemi içersinde varlığı ya da yokluğu pek önemli değildir, o terimle kastedilen ya da o terimle bina edilen argümanların önemi vardır diye düşünüyorum.
Bu terimin çıkış tarihi ifade edildiğine göre hicri II.YY'ındadır.
Bu terim tarih sahnesine çıkmadan evvel, Cemel ve Sıffin Savaşları meydana gelmiş ve akabinde "ifrat" ve "tefrit"e düşmeden bir "denge" ekseninde "birlik" sağlanmıştır.
Lakin, "Hakem Olayı" akabinde "Kur'an'cılar" diyebileceğimiz bir grup tarih sahnesine çıkmış, Hz Ali'yi dahi, "Hakem'e razı oldu Kur'an'a tabi olmadı" gerekçesiyle itham etmişler ve çok rahat bir şekilde O'nun "küfr"üne (HAŞA) onay vermişlerdir.
İşte ortaya çıkan bu grubu ya da topluluğu bir zaman sonra başka isimler altında diğer grup ve topluluklar takip etmişlerdir.

Hariciler...
Mutezile...
Mürcie...
Şia İsna Aşara...
Ya da Şii (farketmez..)
Cebriyye (Cehmiyye...)
Kaderiyye...

Ve sizlerin de ifade edebileceği diğer gruplar...

Bu gruplar, Allahü Teala'nın zatı ve sıfatları ekseninde bir sürü görüş ortaya koymuşlar... Ve diğer konular noktasında bir sürü görüş ve münakaşalar...

Harciler'den bu yana, bu münakaşalar ekseninde kimi gruplar "ifrat" ekseninde kapılarını aralayıp hüküm bina ederlerken,

Kimi gruplar da bu münakaşalar ekseninde, "tefrit" ekseninde kapılarını aralayıp hüküm bina etmişlerdir...

Yani, bütün konular ekseninde yapılan münakaşalarda bütün gruplar "vasat" ve "denge" ekseninde Allah'ın ayetlerini ve Peygamber'in sünnetlerini ve de Sahabe'nin fiili ve kavli tavrını yorumlayamamışlar ve itidal eksende hüküm bina edememişlerdir.

Elbet bazı konularda bir "itidal" sözkonusudur ama genel çerçeve itidallikten uzak kalmış hüküm ya ifrat ekseninde ya da tefrit ekseninde bina edilmiştir...

İşte ehl-i sünne denilen topluluk da burada gün yüzüne çıkan olmuştur. Yani, özellikle, olmayan bir şeyin çıkışı değildir bu topluluk,

Bu münakaşalarda herkes, her grup, her cemeat ve her topluluk bir şeyler söylerken,

Bir topluluk da bir şeyler söylemiş, bu grup bütün mes'elelerde ve münakaşalarda yüzde yüz diyebileceğimiz bir oranda, hükümlerini, görüş ve açıklamalarını ve de ictihad ve tesbitlerini "vasat" ve "denge" ve de "itidal" üzerine bina etmişlerdir...

Elbet bu topluluğun itikadi ve ameli diyebileceğimiz küçük de olsa isimli toplulukları oluşmuştur. İsimlerini söylemenin bir anlamı yoktur, konumuz bu değildir.

İşte bu isimli topluluğun/toplulukların "vasat ve "itidal" üzerinde kalmasından mütevellit, bir daire çizilmiş o dairenin içersine bu topluluklar yerleştirilmiş, o daireye de "ehl-i sünne" ismi verilmiştir...

Yani, Kur'an ayetlerini, Peygamber Sözlerini ve Sahabe'nin fiili ve kavli tavrını bu grup, "itidal" (vasat) eksende yorumlamış ve çeşitli mes'eleleri bu eksende hükme bağlamıştır...

İşte "itidal" grup "ehl-i sünne" olarak bu caddede yerini almıştır.

Bir anlamda bu grup Allah'ın ayetinin pratik karşılığını da ifade eder diye düşünüyorum:

"Böylece sizi "VASAT" bir ümmet kıldık. Ki insanların üzerine şahitler olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun (...)."

(İbn Kesir)

NOT:

Bu itidal hal, kendiliğinden olmamıştır. Rasül'ün tutumu, söz, fiil ve kavilleri ve uygulaması ve de Sahabe'nin mes'elelerdeki tavrı ve ictihadı merkeze alınarak "itidal hal" oluşturulmuştur.

NOT

Elbet zaman zaman, ehl-i süne merkezinde bulunduklarını ifade edenlerin de "ifrat" ve "tefrit" ekseninde çıkışları olmuştur. Lakin bu çıkışların "ehl-i sünne" ile bir ilgi ve alakasının olmadığı da dillendirilmiştir.

NETİCE:

Bir şeyin Kur'an'da ve Peygamber Dönemi içersinde varlığı sözkonusu olmayabilir bir isim olarak, bu çok da önemli değildir. Önemli olan o ism'in ya da şey'in Kur'an ve Sünnet eksenindeki konumudur.

Selamlar...

(Meftun)


 
Üst