Efendiler Efendisi Efendime

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
ELVEDA

Hayır, Hayır. Aynalara bakıyorum da...
Aslında ben bu değilim..
Korkmuyorum aynalardan..
Korkmuyorum, korkulması kaçınılmaz olanın gayrısından...

Gidiyorum uzun göç yollarında..
Çıkınımda bir tutam zehirli nefs..
Saçlarımda bir avuç çamur...
Kirpiklerimde göl suları..

Arkamdan bağırmalara aldırmıyorum..
Beni izleyen gözleri,
Kömür ateşlerinde yaktım..
Kurtuldum herkesten..

Gidiyorum dünyanızdan dünyama doğru...
Beni arayan beni bulamayacak diye bir korkum yok...
Yerime başkasını bıraktım...
Benden daha fazla sevilmeye layık olanı...
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
939p.jpg


Ya Resulallah!

Eğer Sen gelmeseydin âleme,

Güller açmaz, bülbül ötmez, mechûl esmâ Âdem’e

Varlığın mânâsı kalmaz, garkolurdu mâteme!..

.


Süleyman Çelebi
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
ALLAHIM
Sensizliğe isyan edecek kadar.
SENLE en kötü anı sevecek.
Aklından geçeni bilecek kadar.
Gözlerinden kendimi görecek kadar.
ÖZLEDİM SENİ

Bıkmadan sarılıp saracak kadar.
Gözlerine doyacak kadar.
En Acı dertlere gülecek kadar.
Senin için hesapsız ölecek kadar.
ÖZLEDIM SENI

Nefessiz kalacak kadar.
Severken can yanacak kadar.
Sonsuza kadar seni sevecek kadar.
Aşkınla kor gibi yanacak kadar....
ÖZLEDIM SENİ...

alıntı
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Yeter ki ateş iste...
Senin için cehennem olur gelirim...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Allahım
Seni tanıdıktan sonra,
Bendeki benliğin,
Aslında sensizlik olduğunu anladım...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Hani denize ilk girdiğinde ürperirsin ya...
Sonra yavaş yavaş alışırsın ya suya ...
İşte öyle alıştım yokluğuma...
Senden başka mevcut mu var sanki...
Gülüyorum sadece...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Allahım... En iyi arkadaşım ayna mı benim bu dünyada...
Çünkü ben ağlarken onun güldüğünü hiç görmedim...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Seninle doluyum ey YAR,
Damarlarımda akan kan sen
Tık tık çarpan bu kalbim sen
Benim diyerek seni gizlediğim bu benliğimde sen
Ne diyebilirim ki aşkım
Bu bedeni kendin ile süsledin,
Kendini de benim ile gizledin
Kendini kendinden gizleyen sevgilim
Sev kendini garibinin kalbiyle
Öyle sev ki... sevgi bile kıskansın...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
A/ğlatan Sen, şu garip kulunla ağlayan Sen... Gözyaşlarımı silen Sen...
Gözyaşlarımı tatlı şebnemler olarak gözlerime yerleştiren yine Sen...

Ş/aşkın gözlerim Seni arar... Göz bebeğimmişsin... Affet, hep ötelerde aradım Seni... Ama bilemedim benimle baktığını...
Bakışım bile Senin, affet kendime mal ettim...

K/ör olur Senden gayrına bakışlar...
Nerden bilsin ki Seni başka yerlerde arayanlar...
Her nereye bakar isem Seni görürüm...
Bakan da Sen, baktıran da Sen, gören de Sen...
Yokluğum Varlığına kurban olsun...
Allahım....
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
bpt6.jpg

Felaha uzanan yolun o aydınlık izi Sende
‘SİDRE-İ MÜNTEHA‘ların akıl almaz gizi Sende
Silebilsek sinemizden kibir denen kara ‘ben‘i
Bulabilsek lütfun ile nur gibi ak ‘biz‘i Sende
Yaktığımız kandillerin çevresinde pervaneyiz
Bilmeyiz ki sevgilerin sevdaların özü Sende
Sen ki ALLAH Sevgilisi, bizler birer divaneyiz
Seni saran gönüllerin özü gören gözü Sende
Kıl şefaat ya MUHAMMED Sensiz birer viraneyiz
hâlâ HAKK‘ın ”ÜMMETİNİ BAĞIŞLADIM” sözü Sende…​
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Ey Sevgili...

dxq4.jpg


Anladım ki gönül çuvalımdaki kelimeler sana yetmez,
Oysa gönlüm güzel olmazsa, bahçemde bir ”GÜL” dahi bitmez..

Ey Sevgili,
Senin “Aşk’ın” daim olsun,

Benim yaram olsa da fark etmez!…


~ Hz. Mevlânâ ~
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Ey Sevgili...

dxq4.jpg


Anladım ki gönül çuvalımdaki kelimeler sana yetmez,
Oysa gönlüm güzel olmazsa, bahçemde bir ”GÜL” dahi bitmez..

Ey Sevgili,
Senin “Aşk’ın” daim olsun,

Benim yaram olsa da fark etmez!…


~ Hz. Mevlânâ ~

Ne güzel söylemiş...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Rabbim şöyle buyurmuşsun:
"Kulum bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım,
Bana bir arşın yaklaşırsa, ona bir kulaç yaklaşırım.
Bana yürüyerek gelirse, Ben ona koşarak gelirim.''
Sevgilin(sav) söyledi Allahım...
Ne büyük bir mutluluk bu anlatılmaz...
Bırakma yapayalnız...
İşte...
Sana döndüm yüzümü...
Bak attım adımımı...:gul
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Ya Resulullah(sav)
Ne denebilir ki sana...
Senin için söylenecek her kelime yetersiz kalır, kızarır ve utanır sessizce...
Zaten Efendiler efendisi yüce Rabbimiz söylemiş, söylenecek olan sözü senin için: Habibim...
SEVGİLİM...
Seni ifade eden ne muhteşem bir kelimedir bu EY MEKKE VADİSİNDE AÇAN EŞSİZ ÇİÇEK...
Sen(sav)... Evet Sen(sav)... Sevilmek için yaratılmış tek çiçeksin...
Her seven, aslında seni sever...
En güzel, en temiz, en berrak sevgi ve selamlar Sana olsun...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Beddua ediyorum sana sevgilim...
İntizarım olsun...
Hayatıma girişin olsun da çıkışın olmasın...
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Kaç gecenin günahı var kim bilir üzerinde,
Kaç sevgilinin kalbini kırdım bilmiyorum...
Söylesene diyorsun:
Adım mı ağır geldi dudaklarına,
Yoksa nefesin mi yetmedi bir soluğu benle paylaşmaya.
Böyle söyleyip, yüreğimi dağlama sevgilim...
Böyle şeyler söyleme aşkım aşkım
Bana yürüyerek gelene koşarak gelirim diyorsun ya
Hah işte ondan... Kapına geldim...
Çöktüm... Boynum bükük... Kapını çaldım ve iki büklümüm kapında...
Senin beni çağırmana ihtiyacım var...
Gerçekten özledim seni ey Yaaar...
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Gülümse Ey Güzeller Güzeli!

Gülüm şöyle gülüm böyle demektir yâre mutadım
Seni ey gül sever canım ki canana hitabımsın​

l0nj.jpg


Gülümse ey güzeller güzeli!
Lâyık olmasak da merhamet ve şefâat nazarlarından mahrum eyleme bizi.
Seni seviyoruz ve sana hasretiz…
Asırlardır gülmedi, derya coşar, göl ağlar.
Yüzümüz güle hasret, mecnûn ağlar, çöl ağlar.
Giden dostlar gelmedi, mızrap vurur tel ağlar.
Gözümüz güle hasret, sazımız güle hasret.
‘O gül’e hasret duymayan, ne Yaratan’ı, ne de yaratılış gayesini anlamıştır.
“Kurtulamam üç nesnenin elinden: Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm”
diyor âşık… Her üç nesneyi de bir arada saydığına göre, demek ki birinden kurtulsa diğeri sarılıyor yakasına. Hangisinin daha zor olduğunu elbette çeken bilir.
Aşk ve iman şâiri aziz dostum ve üstadım Abdürrahim Karakoç ise;
“Ayrılıktan zor belleme ölümü, Görmeyince sezilmiyor Mihriban.”
derken, kağıda yazamadığı aşkı uğuruna ölüm sınırında nöbet tutuyor da, ayrılığın, hasretin ne olduğunu anlatmaya çalışıyor sevgiliye.
Hasret nedir sahi?.. Hasret ayrılık mıdır, özlem midir?.. Hasret dert midir, derman mıdır?.. Yoksa Yaratan’ın ehl-i derde yazdığı ferman mıdır?.. Cânı cânâna pazarlıksız hasretmek diyebilir miyiz?.. Umudun ufkunda hasret gidermek için beklediğimiz nöbet saatleri değil midir hasret?..
Hasret kala kala, hasret gitmek acıların ve ızdırapların en acısı, en hüzünlü olanıdır bence.
Her cânın bir cânânı, cânânın cânı vardır.
Müşerref olduğumuz bir eşref ânı vardır.
Dostlar gücenir diye cân atar gül atamam,
Her gülün yaprağında bin bülbül kanı vardır.
Ya hasretiyle yanmak! Nasıl bir duygu, nasıl bir sevda?.. Yananlara sorsak söylerler mi?..
Veya hicran ateşiyle yananların hâlinden anlayanlar, can evini yangına verenler midir?..
Bülbüllerin feryâdı, âşıkların iniltisi, sümbülün, sarı çiçeğin boyun büküşü, suların dertli akışı, ceylanların mahzun bakışı…
Şu gök kubbe altındaki âhlar, enînler, feryâd u figânlar firak ateşiyle yananların kendi dillerince cânâna yazdıkları birer hasretnâmedir…
Düşüncelerini, duygularını; acılarını, sevinçlerini bazen söz, bazen de yazıyla anlatmaya çalışan insanoğlu:
“Güle hasretim güle,
Bülbüller misâli hasret
Ele denmeyecek hâller var bende,
Artık sen kıyas et.”
der de sözü sükûta bırakır. Zîrâ hâlini ifade edecek kelimeleri bulamaz lügâtlerde. Şâirin dediği gibi:
“Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem,
Zîra kalbimin dili yok ‘ah ey yâr ondan ne kadar bî-zârım.”
Ama şu varlık âleminde her şeyin bir dili var: Uçan kuşların bir dili var. Bakan gözlerin bir dili var. Esen rüzgarın, coşan ırmakların, renklerin kemerini kuşanan çiçeklerin bir dili var.


l0pv.jpg


Gülden karanfile, sümbülden lâleye, nergisten menekşeye, gelincikten kardelene kadar bildiğiniz bütün kır çiçeklerini, yâr çiçeklerini gözlerinizin önüne getiriniz. Farkında olmadan ya;
“Ben gülü deste bağladım
Desteye beste bağladım.”
diye bir şarkı dökülür dudaklarınızdan ya da
“Ben yârime gül demem
Gülün ömrü az olur.”
diye bir türkü.
Daha sonra güle dâir ne söylenmişse, birer birer sıralamak geçer içinizden. Gül derken gülümsersiniz. Gülüm derken ağzınız tatlanır. Ten kafesindeki gönül kuşunuz, uçup da yeşil kubbeye konmak için hasretle kanat çırpmaya başlar.
Hiç şüphesiz, çiçeklere en erişilmez mevkileri bağışlayan, bizim hissiyât ve düşünce dünyamızdır.
Takdir edersiniz ki, doyumsuz bir rengi, iç açıcı bir güzelliği, rahatlık ve huzur veren görünümü ve sevda dolu kokusuyla çiçekler arasında en güzeli ve en çok sevileni güldür.
Bütün bu özelliklerini nübüvvet gülzârının tek gülü olan Hz. Muhammed (s.av.) efendimizden aldığı için de âşıkların ve şâirlerin ilham kaynağı ve baş tacı olmuştur.


l0qq.jpg



Bir gül medeniyeti kurmuşuz. Bizim medeniyetimiz, sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörü temeline oturmuş, “Gül Medeniyeti” adını almış bir yücelişin ifadesidir.
Tarihimizi, coğrafyamızi, kültür ve medeniyetimizi tayin ve tespit eden hemen her unsura, yine güller renk vermişlerdir.
Peygamber’in kutlu müjdesine mazhar olan Fatih Sultan Mehmed’in Nakkaş Sinan tarafından gül koklarken çizilen minyatürünü görüyoruz. Fatih’in güllerle ilgisinin bundan ibaret olduğunu zannedersek yanılırız.
Babası İkinci Murad’ın bir sabah namazı sonrası Kur’an okurken bir oğlu olduğu haberini alınca Allah’a hamd ve şükür içerisinde gözleri yaşararak, “Murad bahçesinde bir gülî Muhammedî açtı” sözleri ne kadar anlam dolu.
Ve gün gelecektir, o koca Fatih büyük babası Ertuğrul’un “İstanbul’u aç, gül-zâr yap.” vasiyetini yerine getirmekle mesrûr olacaktır. Üstelik fethettiği dünyanın bu en eski şehrinde, yine dünyanın en güzel güllerinin yetiştirildiği gül bahçeleri yaptıracaktır.
Bir destan şâirimizin ifadesiyle:
“Bursa tomurcuktu, Edirne gonca,
İstanbul gülümüz açmadan önce.”
On dört yaşındayken on dördüncü Osmanlı padişahı olan ve on dört sene padişahlık yapan Sultan Ahmed’in, bu geceyi armağan ettiğimiz, âlemlerin efendisine aşk derecesinde öyle bir bağlılığı ve muhabbeti vardır ki… Bulunduğu meclislerde Rasûlullâh’ın ism-i şerîfinin her anılışında, ona olan hürmetinden dolayı ayağa kalkardı. Efendimiz aleyhi’s-salâtü ve’s-selâmın mübârek ayak izlerinin resmi içine:
“N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim,
Kadem-i resmini ol Hazret-i Şâh-ı Rasûlün.
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidir,
Ahmed â durma yüzün sür kademine ol gülün.”
şiirini yazdığını ve bunu ölünceye kadar kavuğunun içinde taşıdığını o ecdâdın nesli olarak bugün kaçımız biliyoruz.
Gül, kokudur…
Gül, tazeliktir…
Gül, canlılıktır…
Gül, güzelliktir…
Gül, hasrettir…
Gül, zarâfettir ve gül, letâfettir. Her halde bunun için olmalı ki eskiler “Gülü tarife ne hâcet, ne çiçektir biliriz.” demişler.
Manevî atmosferimiz de baştan başa güllerle doludur. Bir yanda güle “seyyidü’l-ezhâru’l-cenneh” unvanı bahşedilir, öte yanda gül kokusu; misk ve amberle birlikte Kur’ân-ı Kerim’de zikredilen üç hoş kokudan biri olma imtiyazına erişmiştir. O inanç, öyle muhteşemdi ki kokusunu Peygamber’imizin teri diye kutsadığı gül yapraklarının yere dökülmesini dahi günaha yakın sayıp özel bir itinaya muhatap etmiştir.
Aslında sevilen her ne varsa dünyada, onda gülden bir emâre, bir iz bulunur. Aşıkların vuslata ermeyen hasretleri açan kan kırmızı ve kar beyazı güllerle ifade edilir; üzerlerinde uçan sevda kuşları hep bu hicranı söyleşip dururlar. İnanç dünyamızın doruklarında gezinen Fuzûlî;
“Suya versün bağban gülzârı zahmet çekmesün,
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su.”
derken;
“Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hüdâdır bu,
Nazargâh-ı İlâhîdir, makam-ı Mustafâdır bu.”
diye bir edep yoksulunu ikaz eden Nabî’nin bülbüle değil de canânının sesine ihtiyacı vardır. Bunun için gülü bülbülden ayırmaya hazırdır. Lâkin gülden asla vazgeçemez.
“Gonca gülsün, gül açılsın, cûy feryâd eylesin,
Sen sus ey bülbül, biraz gülşende yârim söylesin.” diyor.
Nedim de o devre mana veren sevgiliyi şöyle anlatmakta:
“Gülüm şöyle, gülüm böyle demektir yâre mu’tadım,
Seni ey gül sever cânım ki cânâna hitâbımsın.”
Yunus’un sarı çiçeğe “Gül sizin nenüz olur” suâline aldığı bir cevap vardır ki, insanın gül olup yerlere serilesi gelir:
“Çiçek eydür ey derviş!
Gül Muhammed teridir.”
Buna nazire olarak Pir Sultan Abdal;
“Yoksa sevdiğimin ilinden misin?
Yoksa has bahçenin gülünden misin?
Güzel Muhammed’in terinden misin?
Cennet-i âlâda gül safâ geldin.”
derken insanı ötelerde, gül bulutlarının üzerine çıkarmaktadır.


l0s4.jpg


Gül, bir manada zamanın elinden tutmaktır. Belki de Akif, “Gül devrini görseydim onun bülbülü olurdum.” diye bunun için iç geçiriyor.
Sevginin olduğu yerde sitem olmaz mı? Kişi en çok sevdiğine sitemkârdır. En çok ona darılır. En çabuk ona küser.
Gül bülbülün nazlı yari, bülbül güle kavuşamamaktan bî-tâb. Tükenmek bilmeyen ezelî sitemler içinde yine de onları ayrı düşünmek mümkün değildir.
“Gel gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti,
Bülbül güle gül bülbüle yâr olmadı gitti.”
Gevherî, bülbülün güle yakarışını;
“Bülbülün feryâdı gonca gülünden,
Gülşen ağlar, bülbül ağlar, gül ağlar.”
diye dile getirirken, Emrah daha mütevekkil;
“Ezelden mâiliz gonca güllere,
Bülbül-i şeydâyı zâr eğlendirir.”
diyor.
Dâimî’nin şu mısraları türkü olarak hepimizin ezberinde değil midir?
“Bir gülün çevresi dikendir, hârdır,
Bülbül gül elinden âh ile zârdır,
Ne de olsa kışın sonu bahardır,
Bu da gelir bu da geçer ağlama.”
Dâimî geleceğe umutla bakarken Hasretî:
“Baharı bekleyen yaralı bülbül,
Gül üstüne rahmet yağar sabreyle.”
diye teselli bulmaktadır.
Her ikisinin dileklerine biz de gönülden katılarak yağacak rahmeti bekliyoruz.
“Size gönül bahçemden deste deste gül derdim,
Güller gibi gülüşün ağlayana gül derdim
Derdi gül, dermânı gül, bir mü’min kardeşimin.
Derdiyle dertleneli, diken oldu gül derdim.”

Güle hasret duyan gönül dostlarını saygıyla selamlıyorum.


Gül üstüne Gül düğümü/ Abdullah Gülcemal / ilkadımdergisi.com

 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Yâre Sarılmak Yerine…

133ky.jpg


O ki Mirac’da

yâriyle arasında


neredeyse bir adımlık mesafe kalmışken

(kabe kavseyni ev edna),

yâre sarılmak yerine

bizleri düşündü de



“Ümmetim! Ümmetim!”

deyû ağlamaya başladı.

.

Dücane Cündioğlu
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
2vwp1.jpg



“Eğer âlemi bir kitab-ı kebir olarak görsen, kâtibinin kaleminin mürekkebi

Nur-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır.

Eğer âlemi bir şecere suretinde görsen, evvelâ çekirdeği, sonra meyvesi yine

Nur-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dır.

Eğer âlemi bir zîhayat libasını giymiş görsen, onun ruhu

Nur-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm’dır.

Eğer âlemi bir gül bahçesi olarak görsen onun andelib-i zîşanı (şanlı bülbülü) yine

Nur-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm’dır.”

.

~Mesnevî Nuriye’den
 
Üst