Doğal mı, takviye mi?

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
Doğal mı Takviye mi?


Gün geçmiyor ki basınımızda beslenme sağlık uzun ömür ve kaliteli yaşamla ilgili bir makale yada haberle karşılaşmayalım. Sağlıklı yaşam ile ilgili formüle edilen çok sayıdaki farklı bilgi ister istemez biz insanların ilgisini çekiyor.


Son yıllarda biraz da moda olan organik ve doğal beslenme ile ilgili yönlendirmeler çağımızın halsiz bıkkın yorgun ve çaresiz insanına adeta can simidi gibi gelebilmektedir.



Beslenmemizde yaşam tarzımızda ve iş hayatımızda yaptığımız affedilmez hataların sonucu olarak karşılaştığımız bir çok sağlık sorunu ve burada yaşadığımız olumsuzluklar da bilinçsizce hareket etmemize zemin hazırlayabilmektedir.



Sağda solda okudukları yada eş dost duyumları ile şu hastalığa bu vitamin iyi geliyor gibi derinliği olmayan bilgilenmeler veya bazı vitamin-mineral takviyeleri ile çeşitli yakınmalarına şifa arayan insanlarımızın sayısı her geçen gün hızla artmaktadır.



Sağlık bilinci yeterli gelişmemiş fayda zarar hassasiyeti az, yönlendirme ve telkine müsait bir insansanız bu makaleyi okumanız gerekiyor. Gerekiyor çünkü özellikle batı ülkelerinin de bu gün içinden çıkmakta zorlandığı vitamin takviye ilaç endüstrisi pazarı ülkemizde de sorun olmaya başladı.
Savaş deprem kıtlık yokluk gibi olağan üstü zamanlarda insanların sorunu olabilecek bazı hastalıklar sanki varmış gibi bugün insanlarımız bu takviyelerle yüz yüze gelmiş durumda. Magazin basında ya da dilden dile komşudan komşuya ben aldım iyi geldi sende al mantığı ile adeta bir pıtrak gibi bize yapışan bu masum görünümlü tavsiyeler ve öneriler ne kadar doğru ne kadar samimi acaba.


ADEK vitaminleri olarak bilinen A-D-E-K vitaminleri vücudumuza alındıklarında yağda eriyerek hücrelerimize taşındığı için fazlasını atamadığımız vitaminlerdir. Yani fazlası dokularımızda hücrelerimizde birikerek bizi zehirleyebilir.


Aynı şekilde supplement olarak isimlendirilen bazı takviyelerin içindeki kalsiyum civa fosfor arsenik gibi metaller de hücrelerimize girip hücrelerimizde kalıcı hasarların oluşmasına zemin hazırlayabilmektedir. Çağımız insanın en önemli sorunlarından bir tanesi de ağır metal zehirlenmesine bağlı olan halsizlik yorgunluk uyku düzensizliği olduğunu biliyoruz.
Çocuklarımızdaki davranış bozukluğu konsantrasyon eksikliği hafıza ve dikkat dağınıklığı gibi sorunların sebeplerini araştırdığımızda rafineri gıdaları gazlı kolalı içecekleri boyalı yiyecekleri ve takviyeleri görebiliyoruz.



İlim ve fende kateddiğimiz mesafe medeniyette ki hızlı ilerleme teknolojideki akıl almaz gelişme adeta biz gerçek insanları sanal hale getirdi. Artık meyveyi kendi tad ve kokusu yerine aroması ile iktifa ederek yediğimizi zannederek yaşar olduk .


Hiperaktivite ve dikkat eksikliği allerjik hastalıklar astım stres uyku düzensizliği sıkıntı halsizlik bitkinlik yorgunluk mutsuzluk gibi daha sayabileceğim bir çok hastalıklı durumdan kurtulmak için bizlere can simidi gibi sunulan vitamin ve takviyeler beklenen yararı niçin temin edemiyor acaba….
Niçin onca tetkik tahlil film gibi son derece hassas teknolojilere rağmen hastalıklardan gözümüz ayıkmaz oldu? Niçin bir çok hastalıkta mucizevi çözüm gibi lanse edilen ilaç ve takviyelerden beklenen sonucu elde edemiyoruz? Soruları artırarak çözüm ve çareler edebiyatı ile bir sonuca varamadığımız gerçeğini kabullenmemiz gerekiyor.

.
En küçük yapı taşımız olan hücre fabrikasına şöyle kabaca bir göz attığımızda oradaki mükemmelliği doğallığı hemen gözlemleyebiliyoruz. Bu fabrikanın suniliğe doğal olmayan her şeye karşı sanki özel bir koruması var. Kan üretmek için muhtaç olduğu demir elementini doğal yollardan temin ettiğimizde daha verimli ve sağlıklı çalışıyor. Pekmez yeşil yapraklı sebzeler fasulye nohut et gibi doğal maddelerdeki demiri çok daha kolay işleyen bir kan hücresi rafine olarak üretilen kimyasal bir takviyedeki demiri ise işlemek şöyle dursun emmekte dahi zorlanabilmektedir…


Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak işin hülasası şu olsa gerek: Ölçülü ve dengeli doğal besinleri alarak mevsiminde sebze ve meyvelerden yararlandığımızda takviye veya vitamin preparatları alarak kendimizi kandırmaya lüzum yok. Tıbda evrensel olarak kabul gören önce zararlı olmama düsturu ışığında bize emanet olarak verilen ve korumamızın da farz olduğu bedenimizi her türlü olumsuzluktan uzak tutmanızı temenni ediyorum.


Ali Akben
 
Üst