GELELİM ADL MESELESİNE ..
KONUNUN ANLAŞILMASI İÇİN KUSURA BAKILMASIN ALINTI YAPIYORUM...
[FONT=arial,helvetica,sans-serif]Soru : Fethullah Gülen Hocaefendinin , Amerika'da Musevi Cemaati ADL (Anti Defamation League) Lideri ile görüşmesi doğrumudur?
(Mavi Takım elbiseli , kırmızı kravatlı , sakalsız olan ADL Lideri Abraham Foxman) [/FONT]
Bir İslami Cemaat Liderinin, yahudi veya hristiyan bir cemaat lideri ile görüşmesinde Kur'an ve Sünnet perspektifinde bir sakınca yoktur. Hele niyet İslamı Kalblere sevdirmek ise, o zaman bu görüşmeler Allah katında müsbet yönde değer kesbeder, çünkü yapılan temsil noktasında tebliğdir , buda Kur'anın emridir :
'Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur.'(Maide,67)
Efendimiz (SAV) , Taif dönüşü Mekke'ye alınmaz! Çünkü, Mekke'ye yeni bir Din ile gelmiş ve putperest bir halka putları bırakmasını istemektedir. Hazır Mekke dıþına çıkmışken, içeriye alınmaması kararlaştırılmıştır. Efendimiz (SAV) bunu beklememiş ve özvatanı olan Mekke'ye girmek istemiştir. Neticede, kendisine kefil olacak birini getirirse, Mekke'ye girebileceği söylenir. Efendimiz(SAV) , Mekke eşrafından müşrik olan Mut'im bin Adiyy denen kişiye kendisine kefil olabileceğini söyler. Mut'im e sorulur ve oda kabul eder. Yani bir müşrik yerine göre Efendimiz(SAV) 'e kefil olmuştur, Ebu Talib amcası mümin değilken,vefat ettiğinde müşrikler cesaret toplayıp daha çok zulüm yapmaya başladıklarında Efendimiz (SAV) şöyle demiþtir: 'Amcacıðım, yokluğun ne çabuk belli oldu? Ama, Onu (SAV) koruyan bir mümin değildi !
Hocaefendininde bu tarz görüşmelerini, İslamın doğru tanıtılması ve seviyeli temsil edilmesi adına yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bundan ise bırakın bir mahzurun olması, bizzat Efendimiz (SAV) in hayatında var olan şeylerdir.
-
Mekke döneminde cihad farz ayeti inmeden önceki durumu , din tamamlanıp Rabbim ondan razı olduktan sonraki halimize delil mi alıyorsunuz ?
Rasulullah itikadi tehlikesi olmayan eman ile küfür diyarına girmiştir. Hatta medinede yahudilerle antlaşma da imzalamıştır .
Fakat daha sonra bu kafirleri Bedirde boyunlarını vurup Allaha hamd etmiştir !!
Sizin böyle bir niyet ve hazırlığınız var mı ? Size cihad farz kılınacak mı ?
tevbe 46-
Eğer onlar savaşmak isteselerdi elbette onunla ilgili olarak bir takım hazırlıklar yaparlardı. Fakat Allah davranmalarını istemedi de onları yoldan alıkoydu ve (kendilerine): "oturun oturanlarla beraber" denildi.
Rasulullahın medinede ehlikitap ile olan diyaloğuna nedense hiç değin miyorsunuz ?
"MÜBAHELE / LANETLEŞME" NASIL 'DİYALOG' OLDU?
"Sana bu ilim (yani, Hıristiyanların inanıp, iddia ettiğinin aksine, Hz. İsa’nın (as) sadece Allah’ın kulu ve resulü olduğu, babasız doğmuş diye asla Allah ya da tanrının oğlu olamayacağı ilmi) geldikten sonra seninle çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’tan yalancıların üzerine lanet dileyelim." (Al-i İmran, 3/61)
Ayetin iniş sebebi şöyle:
Necranlılardan iki Rahip, Hazret-i Resûl’e (as) geldiler. Konuşurlarken Allah’ın Resulü bunlara: "İslam’a giriniz!" buyurdu. Onlar: "Biz sizden çok önce İslam’a girmişiz" dediler.
Hazret-i Resûl: "Yalan söylüyorsunuz; Şu üç şey sizde oldukça siz İslam değilsiniz:
1-Allah’ın çocuğu var sözünüz.
2-Domuz eti yemeniz.
3-Ve haça tapmanız."
Onlar: "Öyle ise İsa’nın babası kimdir?" dediler. Cenabı Resul, onların bu sorularına verecek cevabı bilmiyordu. Sukût etti. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayet-i celileyi indirdi.
Allah’ın Resulü ayetleri okudu. Onları lanetleşmeye davet etti.
Onlar, bundan imtina ettiler. Cizye vermek üzere bir anlaşma yaparak yurtlarına döndüler.
Ayetin açık manası şöyledir:
Ya Muhammed! Tevhidden ayrılmış, Allah yolundan sapmış olan Nasranilerden/Hıristiyanlar, İsa’nın Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna dair ayet ve açık deliller sana ilahî vahiy yoluyla geldikten sonra, bu ayetleri duyarlar da iddia ve düşmanlığa devam ederlerse, onlara deki:
Ey Necranlılar! Azim ve sebat ile gelin! Biz her birimiz oğullarımızı ve sizden her biriniz oğullarınızı çağırsın ve bizden her birimiz kadınlarımızı ve sizden her biriniz kadınlarınızı; bizden her birimiz nefislerimizi ve sizden her biriniz de nefislerinizi çağıralım! Sonra sıdkı sadakatla tezarrû ve niyaz ile, içten ve ruhtan gelen bir ceht ile lanet duası yapalım da; Allah’ın lanetini, İsa hakkında yalancı olanların üzerine bindirelim ve boyunlarına geçirelim." Ayetin açık manası böyle.
Allah’ın Resûlü ile Necranlılar arasında yapılacak olan bu lanetleşme öyle tehlikeli idi ki. İki taraf toplanacaklar, sıdk ve azimle "sizden ve bizden hangimiz yalancı ise Allah’ın laneti onun üzerine olsun!" diyecekler ve yalancının mahvına dua edeceklerdi. Böyle bir dua ise, yalancı olan tarafın helakine ve yeryüzünde neslinin kesilmesine sebep olacaktı.
Böyle bir duaya ancak hak üzerinde olanlar iştirak edebilirlerdi. Bu lanetleşmenin neticesinin ne olacağını Ahir zaman Peygamberi bildiği gibi, Necranlılar da bilirlerdi ki; Herhangi bir kavim bir peygamberle lanetleşmişse helak olmuş, yeryüzünde nam-u nişanı kalmamıştı. Mukaddes kitaplar ve din tarihleri bu hakikati açık olarak yazmışlardı. Ehl-i kitap bunu çok iyi bilirdi. Bunun içindir ki: Peygamberlerin bu teklifi Necranlılara ağır gelmiş ve onları düşündürmüştür.
Lanetleşmeye davet etmezden önce iki taraf arasında uzun mücadele ve münakaşalar olmuş ve her defasında da Hıristiyanlar mağlup olmuşlardı.
Yukarıda da geçtiği üzere Hazret-i Resul, İsa’nın Allah’ın oğlu olmadığını, kulu ve Resulü olduğunu gayet açık delillerle ispat ettiği halde, onlar yine küfürlerinde ısrar ettiler de hakkı kabul etmediler.
Bunun üzerine Peygamber (as) onlara:
-Hakkı kabul etmeyecek olursanız, Rabbim bana sizi lanetleşmeye çağırmayı emretti, dedi.
Onlar: -Yâ Eb-el Kasım/Ey Kâsım’ın babası!: Bize müsaade et, gidelim sonra gelir, dediğini yaparız, dediler ve çıkıp gittiler. Necranlılar yurtlarına vardıklarında içlerindeki bilginlere, bu lanetleşme işi hakkında düşüncelerini sordular.
Onlar da şu cevabı verdiler: "Bilirsiniz ki, Muhammet gerçekten Allah tarafından gönderilmiş bir Nebidir. Yemin olsun İsa (as) hakkında söylediklerinin hepsi doğrudur. Herhangi bir kavim bir Nebi ile lanetleşmişse o kavim tamamen yok olmuştur. Eğer Muhammed (as) ile lanetleşirseniz yeryüzündeki kökünüz tamamen kazınır, yok olur. Dininizde kalmak istiyorsanız bu zata veda edin ve yurdunuza dönün."
Hıristiyan Necranlılar kendi aralarında konuşurlarken Resûlullah (as) üzerinde siyah kıldan yapılmış bir aba olduğu halde evden çıktı. Önce yanına Hasan geldi, onu siyah abasının içine aldı, sonra Hüseyin geldi. Onu da abasının altına aldı. Sonra Fatıma, sonra Ali (r.anhüm) de geldiler, onları da abanın altına aldı ve: "Allah sizden azabı kaldırmak ve sizi tamamen temizlemek istiyor, Ey ehli beyt!" (Ahzab, 33/33) ayetini okudu.
Bundan dolayı ehli sünnet arasında bu zevata "Ehl-i âbâ" denilir oldu. Bundan sonra hepsi beraber hareket ettiler. Hüseyin elleri boynunda koşuyor, Resûlullah (as) Hasan’ın elinden tutmuş, Hazreti Fatıma babasının ardında. Hazreti Ali de Fatıma’nın (Allah hepsinden razı olsun) arkasında olduğu halde mescide doğru yürüyorlardı. Hem gidiyorlar, hem de Allah’ın Rasûl’u (as) onlara: "Ben dua ettiğim zaman siz "amin" deyiniz!" diye telkinde bulunuyordu.
Necranlılar Ehl-i Beyt’in gelmekte olduğunu görünce diğerlerine;
- Ey Nasara/Hıristiyanlar! Ben öyle yüzler görüyorum ki: Onlar, Allah’tan bir dağın yerinden kaybolmasını istemiş olsalar, Allah o dağı yerinden kaldırır. Siz, bunlarla "lanetleşmeyiniz. Yemin olsun hepiniz helak olursunuz. Yeryüzünde Nasranî/Hıristiyan kalmaz" dedi.
Allah’ın Rasulü yanlarına geldiğinde onlar:
- "Ya Ebel’Kâsım! Biz seninle mübahele etmemeye (lanetleşmemeye) ve seni dininde bırakıp memleketimize dönmeye karar verdik" dediler.
Bunun üzerine Allah’ın Rasulü:
-"Mübaheleden/Lânetleşmekten vazgeçmiş iseniz İslam’a giriniz. Müslümanların lehine olan sizin lehinize ve Müslümanların aleyhine olan sizin de aleyhinize olsun" buyurdu.
Onların, İslam dinini kabul etmemeleri üzerine Allah’ın Rasulü:
- "Sizi savaşmaya davet ederim" dedi.
Savaş teklifini duyan Necranlılar:
- Bizim Arap kavmi ile savaşmaya takatimiz yok. Lakin bizimle savaş yapmamanız, bizi dinimizden döndürmemeniz karşılığında biz de sana; bini Sefer ve bini de Recep ayında teslim edilmek üzere, her yıl iki bin adet kıymetli elbise, otuz adet demir gömlek vermek suretiyle seninle sulh yapıyoruz, dediler.
Diğer bir rivayette, antlaşmada otuz üç deve, kırk dört savaş atı da vardır.
Bu esaslar dahilinde Allah’ın Resulü onlarla barış yaptı. Surenin başında geçtiği üzere Ebu Ubeyde Bin Cerrah’ı da hakem olarak onlarla beraber Necrana gönderdi. Onlar dışarı çıktıktan sonra Resulullah (as) ashabına:
- "Nefsim yedi kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, "helak", Necran ehline çok yaklaşmıştı. Onlar bizimle lanetleşme yapmış olsalardı, maymun ve hınzır suretlerine çevrilecekler, vadi üzerlerine ateşle dolacak, Allah (cc) Hazretleri, Necran’ı ve Necran ehlini, ağaçlar üzerindeki kuşlarına varıncaya kadar helak edecek ve bir sene geçinceye kadar hepsi yok olup gideceklerdi." Daha sonra da buyurdu ki: "Ne büyük tehlike, ne korkunç azap? Keşke Hıristiyan alemi bunu idrak etselerdi! "
İmdiii.
Biz, Hz. Muhammed’e ve O’nun getirdiklerine iman etmeden kurtuluşun mümkün olmadığını açıkça söylüyor ve savunuyoruz. Bizimle lanetleşmeyi düşünenler önce Necran taraftarı olduklarını ilan etsinler !
ALLAHRASULU KAFİRLERLE DİYALOG DEĞİL , TEBLİĞ YAPTI .
Diyalog karşındaki muhatabını meşrulaştırmandır !
Diyalog musluman cemaatlerle yapılır , kafirlerle tebliğ yapılır.
Ebu Hüreyre radıyallahu anh, merfuan rivayet ediyor;
“
İnsanlarla Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet edinceye, Bana ve getirdiğim hükümlere iman edinceye
kadar savaşmakla emrolundum…”
Buhari(24,1321,2748) Müslim(22) Begavi Şerhus-Sünne(1/67) Beyhaki(2/3, 3/92, 4/104) İbni Mace(3927) Ebu
Davud(2623) Tirmizi(2606) Ahmed(2/314, 345, 377, 384, 4/8) Nesai(5/14) Darimi(siyer,10) Şafii Müsned(s.14) Mişkat(12) Hadis manen mütevatirdir.
“
Muhammed’in(sallallahu aleyhi ve sellem) nefsi elinde olan Allah’a yemin olsun ki, şu Yahudi ve Hristiyanlardan, beni işitip de haberdar olan, sonra beraber gönderilmiş olduğum hükümlere inanmadığı halde ölen bir kimse yoktur ki ateş ehlinden olmasın!”
Müslim(153, 240) Ahmed(2/350) Cem’ül Fevaid(20) Şerhus Sünne(1/104) Mişkat(10) İbni Kesir Tefsiri(1/90, 255) İbni Mende İman(88) İbni Mende Tevhid(s194) Elbani Sahiha(157) Tayalisi(43) Taberi(2/235) Suyuti el-Havi(2/145) Ebu Nuaym Hilye(4/308) Ebu Avane(1/104) İbni Teymiye Fetava(4/188) Nesai Süneni Kübra(1/241) Tarhut Tesrib(7/159) Busayri İthaf(94)
“
Kul kabire konulup yakınları kabrin başından ayrıldıklarında ayaklarının sesini işitir. Ona iki melek gelir ve
konuşturur; “Muhammed hakkında ne diyorsun?” derler…sonra kafir ve münafığa gelirler…kafir der ki;
“Bilmiyorum, halkın söylediğini söylüyordum.” Sonra demir balyozlarla ensesine vurulur. Bir çığlık atar ki onu insan ve cinlerden başka her şey işitir.”
Buhari(cenaiz 87) Ebu Davud(sünnet, 34) Ahmed(4/296) Tirmizi(kıyamet 36) İbni Teymiye Fetava(4/253)
DİYALOG SOHBETİ (MÜKEMMEL - KUL SADİ YÜKSEL))
MP3 indir mutlaka
http://dosyam.net/?id=yooim6
Bediüzzaman'ın Diyalog yorumu özel :
http://dosyam.net/?id=2xpctn