Divitin yanında mı?”

denizli99

Üye
Katılım
19 Kas 2006
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Divitin yanında mı?”
http://www.siyahnur.com/index2.php?option=com_content&task=view&id=1256&pop=1&page=0&Itemid=76
http://www.siyahnur.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=1256&itemid=76


‘Kalem’ ve ‘yazdıkları’ ve dahi ‘yazıcılar’ hep kıymetli olageldi. Kıyâmete kadar da hayır kalemde ve kalemi kullananlarda olacaktır.
Tek şartla: İlâhî Kelâm’a hizmetkâr olabildikleri ölçüde.
Mahmud Bedreddin Yazır, ‘Kalem Güzeli’ isimli eserinde yazı ile ilgili şu hârika tespitleri yapar:
“Yazı, dilin eli, elin dilidir. Kafanın mîzânı, gönlün tercümânı, irâdenin ölçüsü, rûhun aynasıdır. Cesette rûha benzer. Akıllara elçi, ma’rifetlere silah, ilimlere huccet, medeniyetlere senettir. Sînesinde sırlar saklayan, çehresinde göz ve gönül sürûru taşıyan, mesafeleri düren, devirleri ânlara sokan, geçmişi geleceğe bağlayan sihirli bir bedîa, Rabbânî bir hârikadır.
Yazı, hâfızanın yükünü hafifletir, güzel yazı bunu daha da azaltır, gözü ve zihni erken yorulmaktan korur, fikrin işlemesine, olgunlaşmasına yarar, sözü düzenler, ifadeyi kuvvetlendirir, dili dizginler, düşünmeye zaman, düzeltmeye imkân verir. Kâtibini edîb, hattatını zarîf yapar, çeşidli ihtiyaçlara, bunlara mütenâsip yeni yeni keşiflere yol açar, kişiye nîmet, fakire devlet, zengine şeref, âleme ziynet, yoklukta celîs, gurbette enîs olur, yazana nâm verir, okuyana şân.”
İskender Pala, Tavan Arası isimli eserinde yazı ve kalem hakkında çok güzel nükteler aktarır; birkaçını biz de nakledelim: Güzel yazı yazmak, Allah'ın verdiği aklın mahsulü olmakla, İlahî nîmetlerin büyüklerindendir.
Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim'de meâlen: “Ve kalem ve ehl-i kalemin satıra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için” (Kalem Sûresi, 1) buyurarak kaleme ve onun yazdıklarına kasem buyurmuştur.
Hakikatlerin muhafazasında ve yeni nesillere naklinde yazının ehemmiyeti çok büyüktür. Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i nebeviye başta olmak üzere, din ilimlerinin kıyamete kadar devamında yazının büyük ehemmiyeti vardır.
Medeniyet, insanların bilgi ve tecrübelerini yeni nesillere aktarması ile inkişaf eder gelişir. Bu da yazı ile mümkündür. Bu sebeple dînimiz, kâtibe, kaleme, kağıt-defter ve kitaba büyük ehemmiyet vermiştir.
Peygamber Efendimiz (asm), Bedir’de esir edilenlerden okuma yazma bilenleri, Müslümanlardan on kişiye okuma-yazma öğretmeleri karşılığında, serbest bırakmışlardır. Önceleri 40 kişi civarında olan vahiy kâtiplerinin sayısı 120'ye kadar çıkmıştır.
Bir gün Peygamber Efendimiz Ashâbıyla sohbet ederken, yanında bulunanlardan Hz. Hilâl (ra)’a : “Divitin yanında mı?”, diye sormuşlar. Onun hayır demesi üzerine: “Yâ Hilâl, Diviti (kalemi) yanından ayırma, zîrâ kıyâmete kadar hayır divittedir”, buyurmuşlardır.
Yazıda dikkat edilmesi îcâbeden hususlardan biri yazının güzel ve düzgün olmasıdır. Güzel yazı, yazanın ruhunun huzur ve sükûnunu aksettirir ve okuyanı rahatlatır. Sinirli ve acele yazılan bir yazı hemen belli olur. Okuyanı rahatsız eder. Yazandan başkasının okuyamadığı bir yazının, sahibinden başkasına faydası olmaz. Yanlış, anlamalara sebepolacak imlâ ve harf hatalarından sakınmak îcâbeder. Yanlış bir noktanın bile yanlış mânâlara sebep olabileceği ehlince malumdur.
Güzel yazı rızık genişliğine sebep olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurur: “Size hüsn-i hattı (güzel yazıyı) tavsiye ederim, zira o, rızkın anahtarıdır. Evlatlarınıza yazıyı öğreterek ikramda bulunun. O en mühim işlerdendir.” (Rûhu’l-Beyân, 7/314)
Milletlerin tarihleri onların hafızasıdır. Tarihi ve kültürüyle bağlarını koparan bir millet hafızasını kaybeden kimse gibi şaşkın olur. Ecdâdımızın bin bir emekle mum ışığında yazdığı muazzam eserler, kütüphanelerin tozlu raflarında Müslümanların alakasını beklemektedir. Bu kitaplardan istifâde, İslâm harflerini bilmekle mümkündür. Bu hususta ihmal ve gevşeklik büyük mesuliyeti mûcibdir. Büyüklerimizin emsalsiz eserlerini okuyup anlayabilmek için Osmanlıcayı okumaya ve anlamaya gayret göstermek icâbeder.
YENİ HARFLER, ESKİ HARFLER

Hattat Hamid Aytaç merhum, 1973 yılında Paşabahçe Cam Fabrikası’nda tabaklar üzerinde hat yazarken, bir askeri heyet gelip fabrikayı gezmiş. Heyetten bir Albay, Hattat Hamid Beyin çalışmasını görüp yanına yaklaşarak:
“Hocam! Bu yeni harfleri eski harflerin üslubuna sokamaz mıyız?” diye sorunca Hamid Bey: “Benim ömrüm kâfi gelmez. Şu gördüğün yazılar benim yazım değildir. Bunun koca bir tarihi var. Ta Devr-i Saadet’ten bugüne kadar, binlerce zekâ bunun üzerine emek vermiştir. Tekemmül ede ede bugüne gelmiştir. Bunun üzerinden bu şekil bir tarih geçerse, o zaman olabilir” diye cevap vermiştir.
“BU YÜZDEN ÇOK YAZDIM!”

Mektûbât müellifi, İmam-ı Rabbânî’ye çok uzun yazmasının sırrını sorduklarında şöyle cevap vermiştir: “Bize bütün yazılarımızın âhir zamanda gelecek olan Mehdî tarafından okunacağı ve hepsini makbul bulacağı bildirildi. Bu yüzden çok yazdım.”
http://www.siyahnur.com/index.php?option=com_content&task=view&id=1256&Itemid=76

.
 
Üst