Kaptan
Mecra Yazarı
Mustafa Özturk'le yapilan bir söyleşiden;
Mesela profesör unvanı taşıyan insanların 80 milyonun önünde, ulusal bir kanalda sünnet kavramı tartışma düzeyi pet şişede sidik düzeyidir. Şimdi siz nitelikli bir üniversitenin çok zeki bir öğrencisi olarak, şu tabloya baktığınızda ne dersiniz ya?
Adamın yapay zekâyı tartıştığı, Andromeda’yı kurcaladığı yerde, koloni kurmaya çalıştığı yerde, sen kadına atılan tokatın ne tür faydalar vereceğini, veyahut deve sidiği içilir mi içilmez mi meselesi tartıştığın sürece, bu çocuklar “Eğer kurumsal dininiz buysa, ziyade olsun, lânet olsun, ben onu istemiyorum” diyor. Fakat bu topraklarda yaşamanın, gene bu dinî iklimi solumanın bir kaçınılmaz sonucu olarak da tamamen dine de bigâne, bağımsız kalamıyor.
Dolayısıyla bir arayışa giriyor. Bu arayış, adı konmuş, felsefesi içselleştirilmiş bir deizm değil. Bunları aslında ben deistleşme değil, Hanifleşme olarak düşünüyorum. Hanifleşme, Haniflik, Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’e ve Peygamber Efendimiz’e atfedilen bir sıfattır. Bir inanç biçimi değildir, bir tavırdır. Tavrın da temel karakteristiği mevcut dinî söyleme ve yapıya başkaldırıdır.
Yani Tanrı fikrine değil de…
Tabii tabii, bir tür protest bir tavırdır. Hatta kelimenin Süryanice, İbranice kökü heretik, sapkın demektir, anarşist demektir. Ama kurulu düzenin gözünde anarşist. Bu tavır. Bu Hanifleşmedir. Ve ilginçtir o Hanifleşmede bunun sağduyuya, bu insanın bozulmamış yapısına uygun olan şekli ne bunun arkadaş? Ki Rum suresinde de (âyet okuyor…) Allah’ın yarattığı o saf tabiat üzerine olan Hanif tavırla o dine dön özünü, tam arayış bu. Dolayısıyla ben o deistleşmenin bir yanlış teşhis olduğunu düşünüyorum… Ha, sonucu öyle görünüyor, ama bu planlanmış, tasarlanmış, felsefesi üzerine kafa yorulmuş, hesabı verilmiş bir şey değil.
Mesela profesör unvanı taşıyan insanların 80 milyonun önünde, ulusal bir kanalda sünnet kavramı tartışma düzeyi pet şişede sidik düzeyidir. Şimdi siz nitelikli bir üniversitenin çok zeki bir öğrencisi olarak, şu tabloya baktığınızda ne dersiniz ya?
Adamın yapay zekâyı tartıştığı, Andromeda’yı kurcaladığı yerde, koloni kurmaya çalıştığı yerde, sen kadına atılan tokatın ne tür faydalar vereceğini, veyahut deve sidiği içilir mi içilmez mi meselesi tartıştığın sürece, bu çocuklar “Eğer kurumsal dininiz buysa, ziyade olsun, lânet olsun, ben onu istemiyorum” diyor. Fakat bu topraklarda yaşamanın, gene bu dinî iklimi solumanın bir kaçınılmaz sonucu olarak da tamamen dine de bigâne, bağımsız kalamıyor.
Dolayısıyla bir arayışa giriyor. Bu arayış, adı konmuş, felsefesi içselleştirilmiş bir deizm değil. Bunları aslında ben deistleşme değil, Hanifleşme olarak düşünüyorum. Hanifleşme, Haniflik, Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’e ve Peygamber Efendimiz’e atfedilen bir sıfattır. Bir inanç biçimi değildir, bir tavırdır. Tavrın da temel karakteristiği mevcut dinî söyleme ve yapıya başkaldırıdır.
Yani Tanrı fikrine değil de…
Tabii tabii, bir tür protest bir tavırdır. Hatta kelimenin Süryanice, İbranice kökü heretik, sapkın demektir, anarşist demektir. Ama kurulu düzenin gözünde anarşist. Bu tavır. Bu Hanifleşmedir. Ve ilginçtir o Hanifleşmede bunun sağduyuya, bu insanın bozulmamış yapısına uygun olan şekli ne bunun arkadaş? Ki Rum suresinde de (âyet okuyor…) Allah’ın yarattığı o saf tabiat üzerine olan Hanif tavırla o dine dön özünü, tam arayış bu. Dolayısıyla ben o deistleşmenin bir yanlış teşhis olduğunu düşünüyorum… Ha, sonucu öyle görünüyor, ama bu planlanmış, tasarlanmış, felsefesi üzerine kafa yorulmuş, hesabı verilmiş bir şey değil.