Minhac_
Profesör
- Katılım
- 5 Şub 2007
- Mesajlar
- 1,189
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
Savaşın Çocuklarıdır Onlar..
Tarihin her devrinde dönemin süper güçlerinin oynadığı savaş oyunlarının en gözde, en "stratejik" mekânlarından biri olagelen Ortadoğu, bugün de büyük bir savaş oyununa sahne oluyor. Bu oyun, bildiğimiz oyunlardan değil elbette. Oyuncaklar da oyuncular da hayat kadar, ölüm kadar gerçek. (...)
... Ortadoğu'da "oyun" büyüklerin hem de çok büyüklerin tekelinde olunca, oyunun ve oyuncakların asıl sahiplerine yani çocuklara ise çocuk olmak nedir bilemeden, "çocuk yaşta" büyümek düşüyor. Öyle ya silah ve bomba seslerini ninni, boş mermi kovanlarını misket bilen, mayın tarlalarında sek sek oynayan, füzelerin yerle bir ettiği, harabeye dönmüş binaların arasında, misket bombalarına inat barut kokulu saklambaçlar oynayan da Ortadoğu'nun işgal altındaki "çocukluğu" değil mi? Refah'ta, Han Yunus'ta, Cenin'de, Sabra'da, Şatilla'da ve daha onlarca mülteci kampında büyüyen milyonlarca Filistinli çocuktan biri olan Yusuf gibi; Beyrut'ta iç savaşın elinde doğan, nefret ile yoğrulan ve bölünmüş bir toplumun yansıması olarak parçalanmış hayatlara sahip olan Lübnan'lı Leyla gibi; Bağdat'ta, Samarra'da, Necef'te, Kerkük'te, Telafer'de her sabah kan kokusu ile uyanan, ülkesinin gözleri önünde günden güne yok olduğunu görerek intikam tutkusu ile büyüyen Aziz ve benzer hayat hikayelerine sahip tüm Ortadoğulu çocukların çocukluğu, özgürlükleri gibi çalınmış, ülkeleri gibi işgal altında ya da acımasızca kardeş kanı akıtılan bir iç savaşın ağırlığını kaldıramayacak kadar yorgun ve umutsuz...
yazi H.Miray VURMAY 'a aittir.
Tarihin her devrinde dönemin süper güçlerinin oynadığı savaş oyunlarının en gözde, en "stratejik" mekânlarından biri olagelen Ortadoğu, bugün de büyük bir savaş oyununa sahne oluyor. Bu oyun, bildiğimiz oyunlardan değil elbette. Oyuncaklar da oyuncular da hayat kadar, ölüm kadar gerçek. (...)
... Ortadoğu'da "oyun" büyüklerin hem de çok büyüklerin tekelinde olunca, oyunun ve oyuncakların asıl sahiplerine yani çocuklara ise çocuk olmak nedir bilemeden, "çocuk yaşta" büyümek düşüyor. Öyle ya silah ve bomba seslerini ninni, boş mermi kovanlarını misket bilen, mayın tarlalarında sek sek oynayan, füzelerin yerle bir ettiği, harabeye dönmüş binaların arasında, misket bombalarına inat barut kokulu saklambaçlar oynayan da Ortadoğu'nun işgal altındaki "çocukluğu" değil mi? Refah'ta, Han Yunus'ta, Cenin'de, Sabra'da, Şatilla'da ve daha onlarca mülteci kampında büyüyen milyonlarca Filistinli çocuktan biri olan Yusuf gibi; Beyrut'ta iç savaşın elinde doğan, nefret ile yoğrulan ve bölünmüş bir toplumun yansıması olarak parçalanmış hayatlara sahip olan Lübnan'lı Leyla gibi; Bağdat'ta, Samarra'da, Necef'te, Kerkük'te, Telafer'de her sabah kan kokusu ile uyanan, ülkesinin gözleri önünde günden güne yok olduğunu görerek intikam tutkusu ile büyüyen Aziz ve benzer hayat hikayelerine sahip tüm Ortadoğulu çocukların çocukluğu, özgürlükleri gibi çalınmış, ülkeleri gibi işgal altında ya da acımasızca kardeş kanı akıtılan bir iç savaşın ağırlığını kaldıramayacak kadar yorgun ve umutsuz...
yazi H.Miray VURMAY 'a aittir.