Cahit Zarifoğlu Şiirleri

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Bakıyorsunuz kuşlar
Hazır
Sokak lambaları yanık unutulmuş
Bir kadıköy vapuru hınca hınç insan
Çok geçmeyecek
... Martılar beyhude turlar atacak
Kıyılar lağım konserve kutuları
Mısır koçanları

Sevgi aranabilir yine
Korkusuzca say koskoca kederlerini
Bir kuyu bulunabilir

Aklımdan çıkmıyorsun
Sen hala dizüstü
Bunca anıyı besleyerek
Sokaklarda avaz avaz konuşarak kendi kendinle
Mektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla
Görür gibi olarak açıp baktığımı
Bense şöyle diyorum:
Buradan bir acı kanamış boyuna

Kuşlar hazır
Öncü havalanmak üzre
Şehri gelen bir mevsime bırakıyorlar
O vapur hala hınca hınç
Kimbilir herbiri hangi dünyaya sağır
Çok geçmez aradan

Kadınlar kapı önlerinde
Ellerinde meşalelerle
Aydınlatırlar gelip geçen erkek suratları
Yorgun bir sarıyla ben de
Geçeceğim önlerinden

Aklımdan çıkmıyorsun dedim
Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya
Telefonlar yan hücrede çalışıyor
Bende kurşuni bir dere
Ağaçlar hayvanlar bile kaygılı
Onu bir mersedesten indirdi kalçasına kadar açılarak
Yapayaşlı bir rum kadın
Herşeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı
Haydi koşayım diyorum belki dağılır
Koşuyorum
Sancağımda kendi rüzgarımla ölgün kıpırtılar
Hayır daha sevgili daha sevimli değil
Ne başka bir gün ne başka bir zaman

Çok geçmeyecek aradan
Şöyle diyeceğim:
Bulutlar açmadı
Mavi gök orda mı

Cahit Zarifoğlu
 

ebkem

Baş Yücelik
Katılım
3 Ara 2011
Mesajlar
3,128
Tepkime puanı
321
Puanları
0
Yedi Güzel Adam

Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midir

Bir yara açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında

-Ya kurbanın olam
Dağlar önüme durmuş
Ki dağlanam

Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında

...

acz
 

Âwdil

Mim Lâmelif Vâv
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
1,397
Tepkime puanı
312
Puanları
0
Konum
Endülüs
"Kardeşim dedim Acılarıma da kardeş olur musun?" Acz
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
601065_222928427880579_1722404626_n.jpg



Ve gördük ki mekan değildir
zamandır önemli olan
ve lakin o da değildir
eylemdir önemli olan
ve o dahi değildir
kalb olmadıkça.


Cahit Zarifoğlu
 

Ahmet

Çöl Aslanı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,764
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
38
Bir gün ister istemez,
Karşısında olacaksın kaçtıklarının.

Dua et,
O gün henüz mahşer olmasın...
 

Ecrin

'Bâd-ı Sabâ..'
Katılım
16 Ara 2009
Mesajlar
0
Tepkime puanı
2,484
Puanları
0
Değil mi ki kavuşmalarımız topal,
Ayrılıklarımız koşar adım...

Cahit zarifoğlu.
 

Ahmet

Çöl Aslanı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,764
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
38
Cahit Zarifoğlu ( doğumu 1940 Ankara - Ölümü 7 Haziran 1987 )

Bugün vefat yıldönümü.. Allah rahmet etsin..
 

Ahmet

Çöl Aslanı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,764
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
38
Dedim ya oturuyorum öylece.

İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok..
 

deren

semure
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
2,393
Tepkime puanı
262
Puanları
0

Bulutlar açmadı. Mavi gök ordamı..

 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Cenab-ı Hak rağmet ve merhametiyle muamele eylesin inşallah.

TRT 1'deki "7 güzel adam"'dan birisi :)
 

deren

semure
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
2,393
Tepkime puanı
262
Puanları
0
Der misin ki bir gün;
"İnşallah çok bekletmedim seni.."

/Cahid Zarifoğlu
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
ismet-ozel.jpg




İsmet Özel’in bilinmeyen bir yazısı: ‘Sevgili Cahit Zarifoğlu’


Cahit Zarifoğlu’nun vefatından sonra, şairi yakından tanıyan pek çok şair ve yazar onu anlatmak niyetiyle yazılar yazdı. Çeşitli platformlarda konuşmalar yapıldı. Ne var ki, Zarifoğlu’nun vefatından sonra yazı yazan isimler arasında İsmet Özel’in ayrı bir yeri vardır.

Onun, 10 Haziran 1987’de Milli Gazete’de kaleme aldığı ve Refik Halid Karay’ın bir yazısının başlığını çağrıştıran “Şair Öldüren Rejim” yazısı çok bilinir. Fakat 7 Haziran 1995’te Yeni Şafak’ta yayımlanan “Sevgili Cahit Zarifoğlu” yazısı pek bilinmediği gibi yazıda dile getirilen hususlar da çoğu kişinin dikkatini çekmez. (Bu yazı daha sonra bazı küçük değişikliklerle 17 Haziran 1996 tarihli Milli Gazete’de “Dokuz Yıl Önce” başlığıyla da yayımlanır.)


Öte yandan İsmet Özel’in Cahit Zarifoğlu merkezli iki yazısından ilki düzyazılarını bir araya getiren kitaplarında yer almıyor. Özel’in kitaplarına dâhil olmayan düzyazılarını “Şairin Devriye Nöbeti” başlığıyla yayına hazırlayan Ercan Yıldırım konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:“2011 yılının kış aylarında olsa gerek, İstiklal Marşı Derneği Ankara Şubesi'nde bir gün İsmet Özel’i dinlerken, bana döndü ve “Sen” dedi “Benim Cahit Zarifoğlu öldükten sonra yazdığım yazıyı (Şair Öldüren Rejim) kitaplara niçin koymadın?”

İsmet Özel’e özgü “bakışlarla”…

Muhtemelen, birileri bunu benim “kasıtlı yaptığımı” söylemişlerdi. Ne diyeceğimi bilemedim ama bu durumu fark ettiğim ve o dakikaya kadar “hâlâ o yazının Şairin Devriye Nöbeti’ne girmediğini bilmediğim” için “herhangi bir kastım yok, unutmuşumdur. Ya da o günün gazetesi muhtemelen kütüphanede yoktu.”


Yıldırım, Özel’e böyle bir kastının olmadığını, tam tersine altı bine yakın yazıyı tararken bu yazının gözden kaçtığını açıkladıktan sonra şunları söylediğini aktarır: “ Hem almak istemesem, böyle bir kastım olsa Yeni Şafak’taki “Sevgili Cahit Zarifoğlu” yazısını almazdım. Bu yazıdan çok kişinin haberi yok. Hem o yazı çok daha içten. Siz sanki orada Cahit Zarifoğlu ile dertleşiyorsunuz” dedim. Bu sözlerim üzerine İsmet Özel hiçbir şey demedi ama mutmain olmuştu.”


İsmet Özel’in kitaplarına dahil olmayan düzyazılarını bir araya getirenŞairin Devriye Nöbeti” dizisinin 7. kitabı Evlenseydik Boşanacaktık kitabında yer alan aşağıdaki yazı hem bir anma yazısı hem de 1990’larda yaşanan dönüşüm sürecini anlamlandırma sürecine katkı sunmasından ötürü değerli:

SEVGİLİ CAHİT ZARİFOĞLU


Kızgın veya sıkıntılı olduğunda bile yüzünde hiç kötücül ifade olmazdı. Bu cümleyi yazışımın onu sevenlere (sevmeyeni var mıydı?) şirin görünme gayesi taşımadığını yine onu sevenler bilir. Art niyet taşımadığından emin olarak konuşabileceğiniz ender insanlardan biriydi. Sanatçı kişiliği de bu bakımdan şaşırtıcı sayılmalıdır. Çevresinde hiçbir zaman çoğu sanatçıda gördüğümüz kaprisli, geçimsiz veya kibri çağrıştıran istiklâl havasını estirmemiştir. Buna mukabil müstakil ve sanatçı konumunu her zaman hissettirerek yaşadı.


Üniversite eğitimimiz sırasında hem ayrı şehirlerde, hem de ayrı kamplarda bulunduğumuzdan birlikteliğimiz hiç olmadı. Şiirin bir saygınlık ortamı varsa, yalnız orada beraberdik o dönem. Daha sonra kamplarımız ve oturduğumuz şehirler müşterekti. Ankara’da bizim evdeki ilk karşılaşmamızda bana üzerinde Kıbrıs haritası, içinde iki Kıbrıs parası bulunan bir bozuk para çantası armağan etmişti.

İstanbul’da bir süre birbirine yakın evlerde oturduk. Nedense bu ayrıntılar şimdi daha bir belirginlik kazanıyor. Bazı kavrayış alanlarında daha derinleşmeye adeta beni icbar ediyor.

Yaşarken “Yaşamak” adlı bir cilt tutanak yayınladı. Bunu bizim kuşağımızdan tek yapan o galiba. Sanki bunu yalnız onun yapması gerekliymiş, sanki buna yalnızca layıkmış gibi bir duygu taşıyoruz şimdi. Cahit Zarifoğlu 1960 sonrası arayışlarının mihverinde duruyor hâlâ.

Daha ilk kitabı İşaret Çocukları’nda şiirdeki çok yönlü arayışları kendi gücü oranında bir mecraya sokmayı bilmişti. Bununla kendinden sonra yazmaya başlayan birçok şairi etkiledi. Zarifoğlu’nun hayat içindeki arayışları da özgün ve etkileyicidir. Yalnız kendinden daha genç olanların değil, yer aldığı kampta yaşı ondan büyük seçkinlerin de dikkatini çeken bir kişiliği, bir tür “tahtı” vardı. Sezai Karakoç’un ve Fethi Gemuhluoğlu’nun Cahit Zarifoğlu’ndan sözederken her zaman özenli bir ifade kullandıklarını hatırlıyorum.


Siyasi olayların akış hızının Türkiye’de “insan” meselesini ne ölçüde yalama hale düşürdüğü Cahit Zarifoğlu hatırlanınca daha kolay anlaşılıyor. Çünkü Cahit hem şiirini, hem yazdığı çocuk hikâyelerini ve hem de ilişkilerini hâlâ zararını gördüğümüz duygu ve değer erozyonuna muhalif olarak büyütmüş ve geliştirmişti.

Anılırken onun her insanda tohumu bulunan özveriye, toksözlülüğe, varoluş sevincine nasıl merhametle kol kanat gerdiğinin unutulmayacağını biliyorum.

Onu gülerken de, ağlarken de gördüm. Ne çok şair, ne çok insandı!




Öyle sofralar gördüm ki
İnsan kasları vardı tabaklarda

O eğik gövdeler önünde yalnızlık
Her şeyi birbirinden uzağa çarpıyordu
Bir kadın
Bir erkek

Gizlice soluyordu
Bir erkek av arkadaşından
Av durgunluğu gibi gösterip saklayarak
Kamışlıktaki sazların arasından
Ilık ve yapışkan fısıltıları
Ayırarak alarak
Urgan gibi bedenine doluyordu

Her şeye benzeyebilirken o
Hiçbir şey benzemezken ona

o ünlü borazan
Başlarsa saçlarımızın diplerinden
Üfürmeye. -Yırtıcı bir hayvan
Kimliği yapışır yakamıza

Bir erkek mi o
Göle yatmış bir güneş demetinde
O mor ışında
Bir köpek ölüsü gibi yatan

Hızla kayan
Yoksa bir yaban ördeği gölgesi mi
Cahit Zarifoğlu


 

deren

semure
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
2,393
Tepkime puanı
262
Puanları
0
Bitti artık o şiir...
Başka mısra gerekmez...

Cahit Zarifoğlu
 

deren

semure
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
2,393
Tepkime puanı
262
Puanları
0
Kanatları varmış kalbin Sevince uçar, sevilmeyince göçermiş.

Cahit Zarifoğlu
 

Âwdil

Mim Lâmelif Vâv
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
1,397
Tepkime puanı
312
Puanları
0
Konum
Endülüs
Kırılır
En Çok Onlar mı?
En Çok Onlar...

-Acz-
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Yedi Güzel Adam

I.
Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midir

Bir yara açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında

-Ya kurbanın olam
Dağlar önüme durmuş
Ki dağlanam

Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında

1.

Yedi adam biri bir gün
bir kan gördü
gereğini belledi
yari alsa koynuna
Ayırmaz kanı yanından

Beyaz
haberlerim var kardeşlerim
-Bir güzel ince gelin
Kabartır göğsünü toz duman içinde
gelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerde
İçerlerden bir taşlı tarladan
Kaynayan nehrin gözünde
unutmuş gelin alınlığını
Avuçları sıcacık yumulu beline dayalı
Kalın bilekli badem topuklu
Seyirtir o ince gelin
grevli'ler şifalar götürmek için

Beyaz
haberlerim var kardeşlerim
-Gölgesiz meydanlara
aklı yağmalayanlara arasından
yayılırsa karanlık fısıltılar
Ya da güzel dışlı yapa çiçekleri
Muhtemel bir genç kızın
Başına atılırsa

Yedi adamdan biri
Bir gün bir kan göreni
Kabukları soyulmuş
Taze devrilmiş bir ağaç gibi
Çeker çıkarır kendi kadınlardan
Fırlar yataklarından tatlı uykudan
Çıplak çıkarır kendi kadınlarından
Fırlar yataklarından tatlı uykudan
Çıplak yalın ve güzel adaleli
O er alarak
Seğirtir danseder gibi
-Önce sağlam olmalı arkam
O ince gelin
Belirir hemen ardında erin
1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibi

Gidiyor dansöz gibi
Yere ve göğe açık avucunda o kan
O işlem onda güvercin ve sevap
Onlarda en ağrımalı yara
Ve yollanıyor o güvercin onlara
Güvercin değişiyor gittikçe ondan
Güvercin değişiyor vardıkça onlara
+ ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek+
Yedi adam artık bir kan göreni
Varıyor dengede
Kuğu gibi sarkıyor onlara
akıyor onlara
şiirler söylüyor ve mısralarında
işlek çelik kümeleri
ve kalkıyor her bir ulaşmasında
iki yanında sülüs ve yay gibi
bir vuruşta öldüren elleri
-Karanfil serpercesine
Bir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralara

-Güzelin düşmanı güzel olur
Güzelin yari güzel olur

O varıyor tüm meydanlara
Kanı okşayarak ve kabartarak

Kanı okşa ve kabart
Ve sonra sabah kahvaltısında
İçinden geçirmekle varsın sofrana
Çocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerin
Tanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığı
Gürbüz bir yumurta


 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
II.

Yedi adam biri bir gün
bir aşk bir gün
gereğini belledi
ölüm girse koynuna
Ayırmaz aşkı yanından

Beyaz
haberlerim oluşuyor kardeşlerim

Daha ne kadar saklanabilirdik seninle:
Yaylalardan nasıl geçtik
Çobanlara yetişemedik ama uzaktan
zahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan
Ne bilge sözler dinledik
Sığındığımız
Ve içinde saçlarımız göle girmiş ıslanan
O dev O kabul eden O sizin veren mağaralar
Yine açık yine buyur’lu
Çekildi üstümüzden. -Çalıların
Bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere

Güneşi tez gördük dağlarda
Ormanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıyla
İlk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldu
Gittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda

O gün gezdim seni ellerimle
Söyledin: Geniş vuruyor yüreğin

Ülkeyi tez giden ayaklarımla varıyorum
Kanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadan
Yıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibi
Serin ve ürpertici gövden
Yaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığın / güller
Sana canı gönülden âşık oldum meleğim
Kollarına gümüş bilezikler düşündüm
Dostlar buldukça onlara
Kalın kaşlarını övdüm
Güzeldin
Gövden gerilmiş devinmekteydi
Bir tabloda gibi her bakmaya değişen
Karanlık anlamlardan arınan yüzünle
Hakkı verilmiş
Zehirleri alınmış kazanlarda
Demirle birlikte çeliğe koşmaktaydın
Ve döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak

İşçi eğilir bükülür ve doğrulur
Köylü bükülür doğrulur eğilirken
İnsan iyi maden kuyumcuda

Güzeldin / Gövden
Yeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara
Ağaçlar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarca
İşte davetliydin
Acıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibi
Gelip acı sözlerin için
Bir çekmece koydun yaralarımıza

Ve ellerin uçuşan yapraklar gibi
Birden
Nasıl yalnız olduğumuzu anladım
Kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan

Susuyor sessizce
Aşkla ilerliyorum
Milletim bileniyorum
Devirmeye
Devirmeye safrası beynimi üleşen
Elleri karımın üstünde birleşenleri

Bundan böyle yekinmeye hevesli yüreğim
/sanatsever halkımıza duyurulur/
Aklım eski izlerde şimdi
İz demek
Bir geniş
Bir kendine dönük bir en ileriye
Yol demek

Usulca kalkıp gedene: Dur
Ki çevrileceksin

Toydun cesurdun
Gençtin atıldın
Bilmezdin atıldın
Kabuğu oydun oydun
Kabukta kaldın

Sis iner örter mermeri
ağacı binayı

Sis kalkar kalkmaz
Görünür mermer
Ağaç ve dev
Bu kadınlar dev midir
Yatak özlemez gövde midir
Gül açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında
Bomba düşmüş gibi deprenir toprak
Konuştuklarında

-Yar kurbanın olan
dola yaşmağını bileğime
Ki düşmanı güzel vuram

Çekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında
 
Üst