BÜyÜklerİm Yardim Edİn...

Byrocktar

Profesör
Katılım
8 Haz 2006
Mesajlar
2,500
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
RoCk CiTy
Abilerim siz 16-17 yaşlarındayken babanızla nası anlaşıodnz???
Ben anlaşamıorm kafayı yiycem yaw... keşke babam olmasaydı da bende olmasaydım...
(lütfen Kur'an-ı Kerim den ayetle falan anlatmaın kendi cümleleriniz olsun)
 

mustafa

Profesör
Katılım
8 Haz 2006
Mesajlar
1,972
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Ankara
Hepimizin sorunları olmuştur bende dahil babanla kuran okumayı denedinmi?
 

hamide

Profesör
Katılım
22 Eki 2006
Mesajlar
2,282
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Yaş
34
Konum
gaziantep
18 den gün aldım

ne anlaşması ya her günümüz zehir
 

mustafa

Profesör
Katılım
8 Haz 2006
Mesajlar
1,972
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Ankara
mübarekler hepiniz sorunlumusunuz anlamadım ben vallahi
 

hamide

Profesör
Katılım
22 Eki 2006
Mesajlar
2,282
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Yaş
34
Konum
gaziantep
walla benim suçum yok

beni asla anlamadı anlamayacak
 

Byrocktar

Profesör
Katılım
8 Haz 2006
Mesajlar
2,500
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
RoCk CiTy
abi okuyacağını hiç sanmam... bende ztn onunla bırak kur'anın mealini
cin ali okula başlıor ktabını bile okumam
 

AdımcA

Akşam ... Yine Akşam ...
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
2,420
Tepkime puanı
8
Puanları
0
byroctar, hemen herkes o yaşlarda özellikle babasıyla problem yaşamıştır. :wallbash[1]:
sen babana saygıyı eksik etme.
"peki baba, tamam baba" de.
bazı konularda onun da haklı olabileceğini düşün.
babanın senin kötülüğünü düşünmediğini düşün.
bazı konularla ilgili babanın fikrini sor, ondan yardım iste. (sen ne düşünüyorsun bu konuda baba gibi)
* son yöntem valla çok işe yarıyo. * :good[1]:
 

"haTTat"

Paylaşımcı
Katılım
18 Tem 2006
Mesajlar
356
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Konya-Ankara
Evet özellikle bu yaşlarda hatta belki daha ileri de bile gençler ebeveynleriyle problem yaşayabiliyor. Fakat şu unutulmamalıdır. Annenizle veya babanızla aynı şeyleri mi düşünüyorsunuz? Olaylara bakış açınız bir mi? En azından onların gençliği ile bizim gençliğimiz birbirinden farklı. Aynı şey bizim çocuklarımız için de geçerli olacak. Belki biz de kendi çocuklarımızla problemler yaşayacağız. Empati kurmak belki yardımcı olabilir. Annemizi veya babamızı anlamaya başladığımızda sanırım onlarda bizi anlayacaklar. Acizane fikirlerim.
Vesselam..
 

zerefşan

sustum...
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
1,224
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Konum
bensiz başkent
babmla ne ben nede abilerim hiç sorun yaşamadı...
ama ben o yaşlarda annemle sorunlar yaşadım..
yeri geldi tartışmlarımız oldu....
küslüklerimiz oldu..
evin tek kızı ve en küçüğüde olsam,anne ile kız arkadaş gbidir desenizde çok tartışmalar oldu..

ama hala anlaşamadığımız konular var...
yapabildiğim ek şey alttan almak..
annedir...büyüktür..diyerek susarım...
ama bunların hepsi zamanla..en önemliside kuranı kerim okumakla oldu....


sus diyemem ama sakin olmanı tavsiye ederim....sölicekleerini sakince söyle tartışmalarda....
unutmaki..belki tartışmalarda sölenen olumsuz bir söz...yada o sinirle yapılan bir beddua belki kabul olur..

ama ne olur sakin ol....anne babadır....herkesin terk ettiği zaman onlar olur yanında....


acizane fikirlerim...
 

kady

Üye
Katılım
17 Eki 2006
Mesajlar
52
Tepkime puanı
1
Puanları
0
bunun cozumu yok bu ergen lık sıvılcelerı gıbı bır durum :p
olmaz sa olmaz

cunku kabul etmesen bıle sorunun %50 kısmı sende
cunku o yaşlardakı kendı yasadıgım problemlerın %80 bendım kikiki :D
yegenıme bakıyorum cevreme bakıyorum hep aynı hep aynı
askere gıdene dek surdu
geldım her yer sut lıman yaptıklarımdan bın pısman oldum :D

en guzelı sakın cvp verme ne kadar susarsan o kadar yuzun guler
he-de-geç
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
:good[1]: :good[1]:


bunun cozumu yok bu ergen lık sıvılcelerı gıbı bır durum :p
olmaz sa olmaz

cunku kabul etmesen bıle sorunun %50 kısmı sende
cunku o yaşlardakı kendı yasadıgım problemlerın %80 bendım kikiki :D
yegenıme bakıyorum cevreme bakıyorum hep aynı hep aynı
askere gıdene dek surdu
geldım her yer sut lıman yaptıklarımdan bın pısman oldum :D

en guzelı sakın cvp verme ne kadar susarsan o kadar yuzun guler
he-de-geç

Onların hakkı ödenemez. Bi kaç sene idare etcen sonra anlaşmaya başlarsınız.
Annne baban hristiyan olsa ve yürüyecek durumları olmasa onları kilisenin kapısına kadar götürmek zorundasın. Ne haliniz varsa diyipde bırakamazsın.
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
S.a

Cennet in ayakları altına gizlenen anneler, anne için babanın ayağı altına verilen cennet...

Hak ödemekse mümkün değil...
Anne ve babanın haklı oldugunu anne-baba oldugunda anlayacaksın..
Umarım anladığında hala hayatta olurlar...

Susacaksın...
Sabredeceksin...
Şükredeceksin...
Onların kendi zamanlarına göre değerlendirdigini unutmayacaksın...
" İman iki kısımdır, yarısı sabır yarısı şükür" hadisini iyi bilecek unutmayacaksın..

Sorun olarak gördügün bi çok şeyin aslında senden kaynaklandığını, bazen susmanın bazen onlara uymanın yüzüne gülme olarak dönecegini bileceksin..

Selametle...
 

tevafuk

Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
a.s ne olursa olsun anne ve babalarinizin hatirini kirmayin onlari inciltmeden aranizdaki sorunlari cozmeye bakin sizleri bu yasakadar buyuten getiren ALLAH c,c yardimiyla koruyan onlar bu kadar nankor olunmaz. Hic bir ata evladinin kotu olmasini istemez belki kendince hakli oldugu ve oyle hissettiyi olabilir lakin sizler onlari anlamaya calisin ve kirici olmayin .ALLAH c,c yardimciniz olsun boyle davranabilmeniz icin
 

tevafuk

Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İSLAM MERKEZİ
ANA-BABA HAKKI

Ana-babaya iyilik ve ihsan evlât üzerine farzdır, onlara isyan etmek haramdır. Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cennet kokusu beşyüz yıllık mesafeden duyulur Ana-babasını Üzenler ve sılâ-l rahmi terk edenler.bunu duyamaz.) [Taberânî]
(Ömrünün uzun, rızkının bereketli olmasını istiyen, ana-babasına iyilik etsin, sıla-ı rahmde bulunsun!) [İ. Ahmed]
[Sılâ-i rahm, ana-baba ve yakın akrabayı ziyaret etmek demektir.}
(Hanımını anasından Üstün tutana Allah la'net etsin!) [M. Cinan]
(Allah indinde en faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır, sonra ana-babaya iyiliktir.) [Müslim]
(Ana-babasından biri hayatta olup da, onun rızâsını almıyan, onu küstüren, Cehenneme girmeye müstehak olur.)

Eshâb-ı kiramdan biri Ya Resûlallah, ana-baba, evlâtlarına zulmetseler de rızâlarını alamıyan yine Cehenneme gider mi?) diye sorunca, Peygamber aleyhisselâm, üç defa (Evet zulmetseler de...) buyurdu (Beyhekî)
Şu hâlde ana-baba zâlim olup, evlâda zulmetseler de, günah işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye çalışmalıdır! Günah olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz söylemek caiz olmaz. Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selâm göndererek, tatlı mektup yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır!


Çocuğun da ana-baba üzerinde hakları
1- Evlâdın annesini iyi yerden almalıdır! Ya'nî çocuğun annesi olacak kız,sâliha ve iyi bir aileden olmalıdır! ileride, çocuk, annesiyle kötülenmemelidir!
2- Çocuğa iyi isim koymalıdır! Hadîs-i şerifte buyuruldu ki:(Üç oğlu olup da, birine benim adımı vermlyen, cahillik etmiş olur.) [Taberânî]
Ahmed, Mehmed, Mahmûd gibi Peygamber efendimizin isimlerini koymalıdır! Çünkü Allahü teâlâ, (Hatibimin-isminde olan müslümana azâb etmeye haya ederim.) buyurdu.
3- Çocuğuna Kur'ân-ı kerîmi öğretmelidir!
4- Çocukları helâl lokma ile beslemelidir! Böyle yapmazsa, haram gıdaların,yemeklerin te'sîri, çocuğun özüne işler çocukta uygunsuz işlerin meydana
gelmesine sebep olur. Hadîs-i şerifte,(Yiyip içtikleriniz helâl, temiz olsun!Çocuklarınız, bunlardan hâsıl olmaktadır.) buyuruldu.
5- Çocuğu yedi yaşından itibâren namaz kılmaya alıştırmalıdır!
6- Çocuğuna ilim öğretmelidir!Dünya ve âhırette kurtuluş ilimledir
7- Çocuklara iyilik etmelidir! Hadîs-i Şeriflerde buyuruldu ki:(Evlâdınıza ikram edin, ana-babanın sizde hakkı olduğu gibi, evlâdınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberânî](Hediye verirken çocuklarınızın arasında eşitliğe riâyet edin!) [Taberânî]
8- Çocuğu güzel terbiye etmelidir!Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:(Çocuğu güzel terbiye etmek, evlâdın baba üzerindeki haklanndandır.) [Beyhekî]
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara müslümanlığı öğretmelisiniz! öğretmezseniz, mes'ûl olursunuz.) [Müslim]
 

tevafuk

Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
--------------------------------------------------------------------------------

ANNE-BABA

Toplum yapısının temeli olan ailenin kurucuları ve en önemli iki unsuru.

Allah'ın insanlardan korunmasını istediği beş kutsal şeyden biri de, neslin devamıdır. Neslin devamını Allah (c.c.), canlıların kabiliyet ve yapılarına göre belli kanunlara bağlamıştır. Neslini devam ettirebilmek için en büyük zorluklarla karşılaşan canlı da insanoğludur. İnsan, canlıların en güçlüsü olmasına rağmen, doğduğu anda en zayıf olanların başında gelir. Bazı hayvan yavruları doğumdan hemen sonra, bir kısmı da kısa bir zaman sonra ayağa kalkabildiği, ihtiyaçlarını gidermeye başlayabildiği hâlde insanoğlu ancak, doğumundan yıllar sonra bu seviyeye gelebilir.

Neslin devam edebilmesi için bütün bu zorlukları çeken ana babalardır. Anne, yavrusunu dokuz ay karnında taşır, hamilelik süresince pek çok güçlükle karşılaşır, hayatî tehlikeleri de göze alarak çocuğunu doğurur. Hiç bir şeye gücü yetmeyen bebeğini büyütmek için, uykusundan, istirahatinden, sıhhatinden feragat eder. Nitekim Cenâb-ı Allah şöyle buyurur:

"Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana'dır. " (Lokman, 31/14).

Aile ve çocuğun ihtiyaçlarını temin etmek için baba yılmadan, usanmadan çalışır, yemez yedirir, giymez giydirir. Çocuğun bir yeri ağrısa, onlar daha fazla rahatsız olurlar. Çocuklarının rahatını kendi rahatlarına tercih ederler. Bu zahmetli meşgale, değişik safha ve şekillerde olmak üzere yirmi otuz yıl devam eder. Hatta, ana-babanın çocuğuna gösterdikleri ilgi hayat boyu sürer gider.

Allah'ın, ana-baba ve çocuklar arasında yarattığı sevgi ve saygıdan kaynaklanan işte bu hak-görev ilişkisi, insan neslinin yozlaşmadan, sıhhatli ve sağlam bir şekilde devam edebilmesinin ve vazgeçilmez bir şartıdır.

Ana-babanın çocuklar üzerindeki haklarını şöyle sıralayabiliriz:

1. İtaat (saygı):
Çocukların ana-babalarına karşı en önemli görevleri onlara itaat etmek, yapılması haram olmayan isteklerini yerine getirmektir. Cenâb-ı Allah şöyle buyurur: "Biz insana, ana-babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilah tanımadığın) bir şeyi bana ortak koşman için sana emrederlerse, artık onlara bu hususta itaat etme." (el- Ankebût, 29/8)

Yukarıda zikredilen ayette anlaşılacağı gibi ana-babaların istek ve arzularını yerine getirmek, onlara karşı çıkmamak Allah'ın emridir. Ancak, ana-baba çocuğundan Allah'a karşı gelmesini, O'nu inkâr etmesini, farz kıldığı bir şeyi yapmamasını, haram kıldığı şeyleri yapmasını emrederse; onların bu istekleri yerine getirilmez. Çünkü Allah'a isyan olan hususta, ana-baba da olsa, insanlara itaat edilmez.

2. Ana-babaya iyi davranmak. Allah'u Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de, insanın kimlere karşı görevleri olduğunu sıralarken şöyle buyurur:

"Yüce Rabb'ın şöyle emretti; Yalnız Allah'a ibadet edeceksiniz, ana-babalarınıza iyilik yapacaksınız. Şayet bunlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa sakın onlara "öf " dahi deme, yüzlerine bağırma, onlara tatlı söz söyle. Onlara, merhamet belirtisi olarak tevazu kanadını aç da, "Ya Rab, küçüklüğümde bana şefkat gösterdikleri gibi, sen de onlara merhamet et" de "(el-isrâ, 17/23-24)

Peygamber Efendimiz de "kime iyilik yapayım?" diye üç defa soran bir sahabiye, üç defasında da, "annene" cevabını verdikten sonra dördüncü soruda, babasına iyilik yapması gerektiğini söylemiştir. (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1).

Ana-baba, çocuklarına yeteri kadar iyilik yapmamış olsalar, hatta bazı zararları dokunmuş olsa da, çocuklar, onlara yine de iyi davranmak mecburiyetindedir. Çünkü insanlar yaşlandıkça çocuklaşır. Çocukluğumuzdaki yanlış ve zararlı davranışlarımızı güler yüzle karşılayanlar bize muhtaç duruma gelince onlara, bize yaptıkları gibi iyi davranmamız aynı zamanda bir şükran borcudur.

3. Maddî ihtiyaçlarını gidermek. Yaşlanıp kendi ihtiyaçlarını temin edemez hâle gelince ana-babaların bütün ihtiyaçlarını temin etmek çocukların görevidir. Bu görev sadece ahlâkı olmayıp, hukuken de vardır. Bu görevini yerine getirmeyen kimse İslâmî yönetim tarafından buna zorlanır. Allah bu görevi evlâtlara yüklemektedir: "Ey Peygamber! Sana ne sarfedeceklerini soruyorlar. De ki, sarfedeceğiniz mal ana-baba, akrabalar, yetimler, düşkünler ve yolcular içindir. Yaptığınız her iyiliği Allah bilir. " (el-Bakara, 2/215).

Ashab-ı Kirâm'dan Ebu'd-Derdâ Hz. Peygamber'in (s.a.s.) kendisine dokuz önemli şey tavsiye ettiğini, bunlardan birinin de; ana-baba da dahil olmak üzere aile fertlerinin ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu belirtir. (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 9) Yine Peygamberimiz, cihada katılmak isteyen bir sahabiyi, ihtiyaçlarından dolayı, ana-babasının yanına göndermiştir. (Buhârî, el-Edebu'l-Müfred, 9).

4. Saygısızlık etmemek. İslâm ümmetinin prensibi büyüklere saygı, küçüklere sevgidir. Saygıya en lâyık olanlar, saygıda kusur etmeyi dahi aklımızdan geçirmememiz gerekenler de ana-babalarımızdır. Bir gün Peygamberimiz (s.a.s.) ashabına;

-"Size, büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?" diye üç defa sordu. Üç defasında da "evet bildir, Ey Allah'ın Resulü" diyen-ashab-ı kirâma bunların sırasıyla; "Allah'a ortak koşmak, ana-babaya karşı gelmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan söylemek" olduğunu belirtir. (Buhârî, Edeb, 6).

5. Rızalarını almak.
İnsanın dünyadaki en büyük görevi şüphesiz ki, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bundan hemen sonra rızasını almamız gerekenler ise, ana-babalarımızdır. Çünkü, yukarıda geçen ayetlerde de görüldüğü gibi Allah'u Teâlâ, kendisine ibadetten hemen sonra ebeveyne iyiliği emretmiş , Peygamberimiz de (s.a.s.): "Allah'ın rızası, babanın rızasında, gazabı da gazabındadır" (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1; Tirmizî, Birr, 3) buyurmuştur. İyilik yapmada babadan önce gelen annenin durumu da, tabii ki böyledir.

Peygamberimiz (s.a.s.) çok öfkeli bir şekilde üç defa, "Yazıklar olsun o kimseye " dediğinde Ashab-ı Kiram; "Kimdir o? Ey Allah'ın Resulü! " diye sorunca;

"Ana-babası veya bunlardan birisi yanında ihtiyarladığı hâlde, Cennet'e giremeyip Cehennem'i boylayan kimse" der. (Müslim, Birr, 9).

6. Kötü söz söylememek. Onları incitecek her tür kötü söz ve davranıştan kaçınmak gerekir. Bu kötü davranışların ebeveyne doğrudan yapılması haram olduğu gibi, onlara kötü söz söylenmesine sebep olmak da haramdır. Cenâb-ı Allah'ın, "Onlara öf dahî demeyin" yasağı yanında Peygamberimizin şu hadis-i şerîfi de çok dikkat çekicidir:

"Bir kimsenin ana-babasına sövmesi büyük günahlardandır".

-Ashab-ı Kirâm: "Bir kimse ebeveynine nasıl söver?" deyince,

-Efendimiz (s.a.s.): "Biri başkasına kötü bir söz söyler, o da tutar bunun ebeveynine söver" diye cevap verdi. (Buhârî, Edeb, 4).

7. Öldüklerinde hayırla anmak, dua etmek. Ana-baba ölmekle onlara karşı olan sorumluluklar bitmez. Onların temiz hatıralarını devam ettirmek gerekir. İnsanları insan yapan da bir bakıma, nesilden nesile miras olarak intikal eden bu güzel duygu ve hatıralardır. Peygamberimizin; "Sevgi, verâset yoluyla kazanılır" (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 22) hadîsi de bu gerçeği ifade etmektedir. Böylece, nine ve dedelerle torunlar arasında bir sevgi bağı kurulmuş olur. Onları hayırla anmak, bağışlanmaları için dua etmek, Allah'u Teâlâ'nın Kur'an-ı Kerîm'de bize öğrettiği dualardandır; "Ey Rabbimiz! İnsanların hesaba çekileceği kıyamet gününde beni, annemi, babamı ve bütün müminleri bağışla. " (İbrahim, 14/41 ) .

Bir sahabî; "Ölümlerinden sonra da ebeveynim için yapmam gereken bir iyilik var mı?" diye sorunca Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Evet dört haslet vardır:

Onlara hayır duada bulunmak ve Allah'tan, bağışlanmalarını dilemek. Varsa vasiyetlerini yerine getirmek. Dostlarıyla ilişkiyi devam ettirip ikramda bulunmak. Akrabalarıyla ilişkiyi devam ettirmek ki, senin bütün akrabaların ancak onlar vasıtasıyla varolmuştur. (Buhârî, el-Edebü'lMüfred, 19)

Ölümlerinden sonra yapılacak duanın ebeveyne faydasını Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle dile getirir: "İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üç şeyle sevabı devam eder: Sadaka-ı câriye, insanların faydalanacağı bir ilim ve arkasından hayır dua eden bir evlât" (Buhârî, et-Edebü'l-Müfred, 19).

Ayrıca onlara karşı iyi, güzel olan her davranışta bulunmak, kötü, çirkin her hareketten de sakınmak, onlara karşı olan görevlerimizdendir.

Hayatta ve öldükten sonra ebeveynine karşı görevlerini yerine getiren, onları memnun edip hayır dualarını alan kimse, dünya ve ahiretin en büyük mutluluklarından birini kazanmış olur. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) böylelerinin bereketli uzun bir ömre sahip olacaklarını, ebeveynin kendileri için yapacakları duaların Allah tarafından mutlaka kabul edileceğini ve Cennet'i kazanacaklarını müjdelemektedir .

Hz. Peygamber (s.a.s.) çocukların ebeveynlerine karşı sorumluluklarının ne kadar büyük olduğunu şöyle dile getirmektedir:

"Çocuk, hiç bir iyilikle babanın hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olmuş bir vaziyette bulur da satın alarak hürriyetine kavuşturursa hakkını öder." (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 6)


Abdullah b. Mes'ud (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.s.)'e sordu:

"-Ya Resulullah, amellerin hangisi daha üstündür?" Resulullah:

"- Vaktinde kılınan namaz" buyurdular.

Abdullah b. Mes'ud diyor ki tekrar sordum:

"-Sonra hangisidir?"

"-Anne-babaya iyiliktir" diye cevaplandırdılar.

"-Sonra hangisidir?" dedim.

"-Allah yolunda savaşmaktır. " diye buyurdular.

Hülâsa anneye ve babaya her türlü ikram ve ihsanda bulunmak, onların ihtiyacı olduğu takdirde bütün maddî ihtiyaçlarını gidermek, onlara "öf" bile dememek, onlara karşı daima tatlı dilli olmak, en güzel tavır ve davranışlarla karşılık verip en ufak bir şekilde onları üzmemek bıkkınlığı ifade edebilecek bir tavır takınmamak gerekir. Gönüllerini kıracak en küçük bir sözden bile kaçınmak, her hususta rızalarını kazanmağa çalışmak, onları kendisinden memnun etmek, yaşlandıklarında onların her türlü hizmetine koşmak, hastalık anlarında tedavî ve bakımlarını yaptırmak çocukların görevidir. Hasta veya yatalak hâllerinde onların hizmetlerinde bulunmak Cennet'in kapılarını aralayan bir davranıştır .
 

kızılkasırga

Profesör
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
1,708
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
istanbul
neyapın ne edın aranızı duzeltın o senın baban oldugu ıcın herseyı alttan almalısın zıra baba bedduası cok kotu ben canlı ornegını akrabalarımda goruyorum ıkı yaskanız bır araya gelmez bıdaha aman ha dıkkat edelım.
 

uzman2769

Üye
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
sevgili kardeşim!.. çocukluktan gençliğe giriş döneminde her çocukta bir takım agresif hareketler görülür... bunu hepimiz bir şekilde yaşadık... bu süreç en fazla iki yıl sürer. burada anne ve babalara büyük görevler düşüyor. tavsiyelere verdiğiniz cevaplarınıza bakıldığında (Babamla değil Kur'an, cin ali kitaplarını bile okumam) şeklinde yaklaşımınız, sizin adınıza içimi burktu.. ebeveynlerin mahrum olduğu dini bilgilerden kendi çocuklarını da mahrum bırakma yanlışı, buna karşılık televizyon ve sokak kültürünün insafına terk etmeleri, en değerli varlıkları olan çocuklarını bu tür düşünce ve yanlışların içerisine itmiş oluyorlar malesef... size tavsiyem, dini konularda uzman birinden manevi destek talebinde bulunun... bunun için doğru adres, bulunduğunuz yerleşim alanında Camii imamı veya müftülüklerdir... ben, bir derdi olduğunu anlayan ve bunun çaresi için arayış içerisine giren şahsınızı kutluyor, tebrik ediyorum.. inşallah arayışlarınız kısa sürede sizi ve ailenizi huzura kavuşturur. sevgilerimle..
 

Ehl-i Beyt

Üye
Katılım
30 Eki 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Antalya
En iyi benim durumum sanırım babamla fazla konuşmuyoruz, iki yabancı gibi;ama arasında kan bağı olan iki yabancı onun için herşeyi oluruna bırakmakta fayda olduğunu inanıyorum. Onlarında problemleri olabiliyor bizimle paylaşmak isteyemeyebiliyorlar, belkide sıkıntılarıyla bizleri üzmemek içindir. Neticede onlar bizim dünyaya gelmemize aracılık etmiş kıymetli varlıklar, daima bizi düşünürler ama belli etmiyorlar işte...
 
Üst