bulut_bey79
Kıdemli Üye
- Katılım
- 28 Eki 2006
- Mesajlar
- 12,118
- Tepkime puanı
- 324
- Puanları
- 0
- Konum
- istanbul
- Web sitesi
- 3422unitedstates.spaces.live.com
Bütün ameller, niyete bağlıdır
18.10.2009
İnsan, bir işe başlarken, niyetine dikkat etmelidir. Niyeti iyi ise, o işi yapmalıdır. Niyeti, yalnız Allahü teâlâ için olmazsa, yapmamalıdır. Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, hayrat ve hasenatına, malına, rütbesine bakarak sevab ve ikram vermez. Bunları ne düşünce ile, ne niyet ile yaptığına bakarak, sevab veya azab verir. İnsanlar, birbirlerinin yüzüne, Allahü teâlâ ise, kalbe ve niyete bakar. İnsanlar, birbirlerinin ne yaptıklarına, Allahü teâlâ ise, neden yaptıklarına bakar. Bir işi ne için yaptığımızı en iyi bilen, Allahü teâlâdır. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza, bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar) buyuruldu. Günahlar, niyetsiz veya iyi niyet ederek işlenirse, günah olmaktan çıkmaz.
(Ameller, niyete göre iyi veya kötü olur) hadis-i şerifi, taatlara ve mubahlara niyete göre sevab verileceğini bildirmektedir. Bir kimse, birinin gönlünü almak için başkasını incitse veya başkasının malı ile sadaka verse, yahut haram para ile mekteb, cami yaptırsa, bunlara sevab verilmez. Bunlara sevab beklemek, cahillik olur. Zulüm, günah, iyi niyet ile işlenirse, yine günah olur. Böyle işleri yapmamak sevaptır. Bilerek yaparsa, büyük günah olur. Günah olduğunu bilmeyerek yaparsa, Müslümanların çoğunun bildiği şeyleri onun bilmemesi, öğrenmemesi de günah olur.
Bazı bilinmeyen ve görülmeyen hizmetler ve ibadetler vardır. Ama onun kazancını da kimse tahmin edemez. Bir gün Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize gelerek;
- Ya Resulallah, bu gece Ebu Bekr’in kazandığı sevap, kazandığı derece, kıyamete kadar gelecek bütün insanların kazancından daha fazladır. Ebu Bekir böyle bir ibadet yaptı, diye haber verdi. Ertesi gün Peygamber efendimiz, hazret-i Ebu Bekr’i yanına çağırdılar ve;
- Ya Eba Bekir, sen dün gece nasıl bir ibadet yaptın? diye sual ettiler. Hazret-i Ebu Bekir;
- Her zamanki gibi ya Resulallah, namaz kıldım, Kur’an-ı kerim okudum, yattım diye cevap verdi. Peygamber efendimiz;
- Başka ne yaptın? Sen dün gece öyle bir ibadet yaptın ki, kıyamete kadar gelecek Müslümanların sevapları toplamından daha fazla sevap kazandın. Anlat bakalım nasıl bir ibadet yaptın buyurdular. Hazret-i Ebu Bekir;
- Ya Resulallah şu olabilir mi? Yatağa yattığım zaman kendi kendime, “Ya Rabbi, sen her şeyin sahibi, yaratanısın. Cenneti, Cehennemi yaratıp dolduracağını bildirdin, öyle takdir ettin. Cehennem insanlar ile dolacağına göre, benim vücudumu öyle büyüt ki, Cehennemi ben doldurayım, başka kimse girmesin” dedim.
Hazret-i Ebu Bekir, kimseye söylemediği, kimsenin bilmediği bu niyeti sebebi ile kıyamete kadar kimsenin erişemeyeceği kadar sevap kazanmıştır.
Allahü teâlâ indinde kalbden yapılan ibadet, zikir, niyet, dil ile yapılandan efdaldir. Hatta niyet, dil ile olup, kalb gafil olursa, o niyet, niyet değildir. Dinimizin esası, kalbdeki niyettir. Namaza dururken, bir yere giderken insan içinden sürekli konuşur. O konuştukları, Allahü teâlâ indinde bilinir, ona göre de ecir verilir. Günah verilmesi için yapılması lazım, fiile dönmesi lazım. Ancak ecre sebep olacak işi, içinden geçirdiği anda sevap yazılır.
Nasiruddin Çırağ-ı Dehlevi hazretleri, kendisini ziyarete gelip nasihat isteyen bir çiftçiye; “Çiftçilik saygıdeğer bir meslektir ve pekçok Allah adamı bu meslekle hayatını kazanmaktadır. Tarlayı sürerken, kalb ve dil ile Allahü teâlâyı hatırla. Bu hal, senin iyi hasat almanı sağlar. İyi niyet olmadan, hiçbir işe başlama! Eğer bir kimse, başkaları namaz kılıyor diye namaz kılarsa, Allahü teâlâ bu namazı kabul etmez” buyurmuştur.
Netice olarak din demek, niyet demektir. Bütün ameller, bütün ibadetler niyete bağlıdır. Bir kimsenin ameli çok fakat niyeti bozuk ise, bu amelin, o kimseye bir faydası olmaz. Niyet güzel fakat yapılan amellerde eksiklikler varsa, Allahü teâlânın izni ile bu kimsenin kurtulması umulur.
osman ünlü makaleden alıntı
18.10.2009
İnsan, bir işe başlarken, niyetine dikkat etmelidir. Niyeti iyi ise, o işi yapmalıdır. Niyeti, yalnız Allahü teâlâ için olmazsa, yapmamalıdır. Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, hayrat ve hasenatına, malına, rütbesine bakarak sevab ve ikram vermez. Bunları ne düşünce ile, ne niyet ile yaptığına bakarak, sevab veya azab verir. İnsanlar, birbirlerinin yüzüne, Allahü teâlâ ise, kalbe ve niyete bakar. İnsanlar, birbirlerinin ne yaptıklarına, Allahü teâlâ ise, neden yaptıklarına bakar. Bir işi ne için yaptığımızı en iyi bilen, Allahü teâlâdır. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza, bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar) buyuruldu. Günahlar, niyetsiz veya iyi niyet ederek işlenirse, günah olmaktan çıkmaz.
(Ameller, niyete göre iyi veya kötü olur) hadis-i şerifi, taatlara ve mubahlara niyete göre sevab verileceğini bildirmektedir. Bir kimse, birinin gönlünü almak için başkasını incitse veya başkasının malı ile sadaka verse, yahut haram para ile mekteb, cami yaptırsa, bunlara sevab verilmez. Bunlara sevab beklemek, cahillik olur. Zulüm, günah, iyi niyet ile işlenirse, yine günah olur. Böyle işleri yapmamak sevaptır. Bilerek yaparsa, büyük günah olur. Günah olduğunu bilmeyerek yaparsa, Müslümanların çoğunun bildiği şeyleri onun bilmemesi, öğrenmemesi de günah olur.
Bazı bilinmeyen ve görülmeyen hizmetler ve ibadetler vardır. Ama onun kazancını da kimse tahmin edemez. Bir gün Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize gelerek;
- Ya Resulallah, bu gece Ebu Bekr’in kazandığı sevap, kazandığı derece, kıyamete kadar gelecek bütün insanların kazancından daha fazladır. Ebu Bekir böyle bir ibadet yaptı, diye haber verdi. Ertesi gün Peygamber efendimiz, hazret-i Ebu Bekr’i yanına çağırdılar ve;
- Ya Eba Bekir, sen dün gece nasıl bir ibadet yaptın? diye sual ettiler. Hazret-i Ebu Bekir;
- Her zamanki gibi ya Resulallah, namaz kıldım, Kur’an-ı kerim okudum, yattım diye cevap verdi. Peygamber efendimiz;
- Başka ne yaptın? Sen dün gece öyle bir ibadet yaptın ki, kıyamete kadar gelecek Müslümanların sevapları toplamından daha fazla sevap kazandın. Anlat bakalım nasıl bir ibadet yaptın buyurdular. Hazret-i Ebu Bekir;
- Ya Resulallah şu olabilir mi? Yatağa yattığım zaman kendi kendime, “Ya Rabbi, sen her şeyin sahibi, yaratanısın. Cenneti, Cehennemi yaratıp dolduracağını bildirdin, öyle takdir ettin. Cehennem insanlar ile dolacağına göre, benim vücudumu öyle büyüt ki, Cehennemi ben doldurayım, başka kimse girmesin” dedim.
Hazret-i Ebu Bekir, kimseye söylemediği, kimsenin bilmediği bu niyeti sebebi ile kıyamete kadar kimsenin erişemeyeceği kadar sevap kazanmıştır.
Allahü teâlâ indinde kalbden yapılan ibadet, zikir, niyet, dil ile yapılandan efdaldir. Hatta niyet, dil ile olup, kalb gafil olursa, o niyet, niyet değildir. Dinimizin esası, kalbdeki niyettir. Namaza dururken, bir yere giderken insan içinden sürekli konuşur. O konuştukları, Allahü teâlâ indinde bilinir, ona göre de ecir verilir. Günah verilmesi için yapılması lazım, fiile dönmesi lazım. Ancak ecre sebep olacak işi, içinden geçirdiği anda sevap yazılır.
Nasiruddin Çırağ-ı Dehlevi hazretleri, kendisini ziyarete gelip nasihat isteyen bir çiftçiye; “Çiftçilik saygıdeğer bir meslektir ve pekçok Allah adamı bu meslekle hayatını kazanmaktadır. Tarlayı sürerken, kalb ve dil ile Allahü teâlâyı hatırla. Bu hal, senin iyi hasat almanı sağlar. İyi niyet olmadan, hiçbir işe başlama! Eğer bir kimse, başkaları namaz kılıyor diye namaz kılarsa, Allahü teâlâ bu namazı kabul etmez” buyurmuştur.
Netice olarak din demek, niyet demektir. Bütün ameller, bütün ibadetler niyete bağlıdır. Bir kimsenin ameli çok fakat niyeti bozuk ise, bu amelin, o kimseye bir faydası olmaz. Niyet güzel fakat yapılan amellerde eksiklikler varsa, Allahü teâlânın izni ile bu kimsenin kurtulması umulur.
osman ünlü makaleden alıntı