Bu iki kişi aynı fiili yapmıyor
Çünkü rivayete göre İbni Mesud RA muavvezeteyn surelerinin kuranda olduğunu inkar etmiyor. Sadece unutma endişesi olmadığından mushafına almadı deniyor
Diğer kişi ise bir ayetin kuranda olduğunu reddediyor
Farkı farkedebildiniz mi?
Bak güzel kardeşim, burada mes'ele Felak ve Nas surelerinin Kur'andan olup olmadığı değil.
Hepimiz iman ediyoruz ki Felak ve Nas Kur'andandır.
Mes'ele bunu çözmek değil konu buraya gitmesin lütfen.
Mes'ele canlı canlı örneği gösterilen bir ikiyüzlülük.
Aynı fiili yapan iki insan, bizim ekolümüzden geliyosa başımızın üzerinde yeri var,
yok azılı düşman gördüğümüz biri ise, zındık Ebu Cehil.
Aynı fiil değil diyorsunuz.
Bu kanıya yine sadece kendi kaynaklarınızı okuyarak varmışsınız,
akıllı, zeki bir insan tartıştığı konu üzerinde önce karşı tezi tam olarak anlar ve delillerini araştırır,
tabi amacı gerçeğe dayanmak ve delilli konuşmak ise.
Yok mukalliklik yapıp, taraftar piskolojisi ile hareket edecekse, tabiki kendi kaynağından ilk bulduğunu bak işte böyle böyle diye hemen gözüne sokmaya çalışır.
İçtihad gerektiren, ya da tartışma unsuru hasıl olan bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da,
hasır altı etme, halının altına süpürme, yokmuş gibi yapma yolu ile basit, özensiz ve zorlama Te'viller üreterek, hatta insanları aptal yerine koyarcasına yapılan Te'viller ile konular güya açıklanmış ve çözüme kavuşturulmuş oluyor, bu tür Te'viller bizim külliyatımızın ayrılmaz methodlarından biri zaten.
Bunu sürekli gözüyoruz, okuyoruz, idrak ediyoruz.Yani kısaca ortada bir tezat var ve açamıyorsan, uydur bişey gitsin, bunun onlarca örneğini bulursunuz Külliyatta,
bunun en baskın örneklerinden biri mesela Said Nursi'dir açamadığı tüm çıkmazlarda, bu uydurma te'vil, yani hayal dünyasını çalıştırmış resmen senaryo yazmıştır.
Diğerlerininde ondan pek aşağı kalır yanı yok.
Sizin verdiğiniz Te'vilin babı böyle bir bab.
Yani nasıl açıklarız bunu diye söylenmiş bir söz.
Ama baktınız mı gerçekten Abdullah İbn-i Mesud bu konuda ne diyor.
Siz o konunun başkaları hakkındaki yorumlarından bahsediyorsunuz.
Buyrun tarihsel delilleri,
et-Taberâni'nin (v. 369/970) verdiği bilgiye göre,
Ebû Abdirrahmân Abdullah b. Hubeyb es-Sulemî, İbn Mesûd'tan şunu nakletmiştir: "Kur'an'dan
olmayanı ona karıştırmayın; Felak ve Nâs sureleri Muavvizetândır; Hz.Peygamber
onlarla taavvuzda bulunuyordu." Daha sonra râvî, İbn Mesûd'un
onları mushaftan sildiğini kaydetmektedir.
Bk, el-Mâverdî, VI/373; el-Arnaût, XXXV/117
İbn Hacer (v. 852/1448) de, İbn Mesûd'un bu iki surenin Kur'an'dan
olmadığını söylediği yönündeki rivayetlerin sabit olduğuna işaret ederek, sahih
rivayetlerle gelen bu haberlerin inkâr edilemeyeceğini belirtmektedir.
İbn Hacer, Fethul-Bârî, 11/2194; es-Suyûtî, el4tkân, 1/264.
İ
bn Kuteybe (v. 276/889) de, İbn Mesûd'un Muavvizeteyni diğer bazı
dualar gibi kendileriyle taavvuzda bulunulan dualar olarak değerlendirdiğini,
Hz. Peygamberi, Hasan ve Hüseyin'e onları okuyarak taavvuzda bulunurken
gördüğünü, bu yüzden de onları mushafma yazmadığını belirtmiştir
El-Bezzar, El Ya'La, Et-Taberani, Alkame b.Kays Abdullah İbn-i Mesud'un
Muavvizeteyni Mushafına almadıklarını ve Resulullah'ın bunlarla tavvuzda bulunmakla emrolunduğunu söylediğini nakletmişlerdir.,
Aynı görüşte olan alimler ve Referansları,
Bkz. İbn Kesîr, , VII1/531; İbn Hacer, Fethul-Bârî, 11/2190
Celaluddin es-Suyûtî (v.911/1505), ed-Durrul-Mensûrfll-Tefsîr bfl-Me'sûr, (Tash. N.Necib),
Kannûcî el-Buhârî (v. 1307/1889), Fethu'l-Beyân fı Makasidfl-Kur'ân, (Vad\ İ.Şemsuddîn)
Kadîr el-Câmi' Beyne Fenneyfr-Rivâyeti ve^d-Dirâyeti min İlmft-Tefsîr,
İstanbul Üniversitesinin bu konuda bir araştırması var.
Bu alimlerden hiçbiri unutulmaz nasıl olsa onun için Mushafa almamıştır demiyor,
bilakis Bunlar Kur'andan değildir, Resulullah'ın münacaat etmek için kullandığı lafızlardır,
bu amaçla Hz Hasan ve Hüseyine okuyup öğretmiştir," konusunda hepsi ittifak halinde.
Tekrar söylüyorum mes'ele Felak ve Nas'ın Kurandan olup olmadığı değil,
sahabe icma edip o kanıya varmasalar mushafa dahil edilmez, Allah buna izin vermezdi.
Ama ben burada insanların iki yüzlülüğüne vurgu yapmak istiyorum.
Bana göre Abdullah İbn-i Mesud yanılmış, içtihadında hata etmiş, hatta bazı kaynaklarda okuduğum kadarı ile
bu tezinde ısrarcı olmuş ve bu nedenle Kur'an çalışmasına davet edilmeyince Resulullah'ın çok değer verdiği bir sahabesi olması hasebiyle içerlemiştir bile.
Ben şimdi bu nedenden dolayı, Abdullah İbn-i Mesud haşa zındık oldu, bir kelimeyi inkar etsen kızıl kafir olursun, koskoca iki sureyi inkar etmiş, inkara düşmüş diyebilirmiyim, kesinlikle diyemem ve demem.
Siz de diyemezsiniz, şimdi bakın bunda delile rağmen yine yokmuş gibi yapacaksınız, taberi bir nakilci değil tarihçidir aslında,
bu tarihi delilleri değil, birnin durumu kurtarma adına yaptığı uydurma te'vili dikkate alıp bak öyle değil böyle diyeceksiniz.
Abdullah İbn-i Mesud'a bunu söyleyemeyeceğinizi bildiğiniz için te'vil yoluna gidiyor da, konu bir garip kendi halinde bir
Edip Yüksele gelince neden kafir zındık diyebiliyorsunuz.
Kusura bakmayın bu resmen, alenen, zahiren bir ikiyüzlülük.