Bir Hadis Bir Yorum

inkişaf_

Doçent
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
1,124
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Eğer insanlar az su içerlerse, vücutlarının sıhhat ve afiyetini aynı istikamet üzerinde devam ettirebilir... (Hadis)

Bilimsel verilere göre erişkin erkeklerin vücutlarındaki toplam su miktarı şişmanlarda %55, zayıflarda %65 civarlarında; kadınlarda ise bu değerlerden %10 daha düşüktür. Az su içmek ancak az yemek ile mümkün!.Çünkü; az yemekle tuzun içindeki sodyum miktarı da az olarak alınacağından su içme ihtiyacı da azalır. Böylece çok yağ, glikoz, karbonhidrat gibi fazlası sağlık için son derece zararlı olan gıdaların da girdisi az olur. Bu da sağlıklı bir kan biyokimyasına sahip olan vücudu oluşturur. Ayrıca; suyun aşırı miktarlarda alımı, asit-baz dengesini bozarak, “su zehirlenmesi” ne neden olup hayati tehlike yaratabilmektedir...

Su içerken içtiğiniz kabın içine üfürmeyin, nefes vermeyiniz... ( Hadis )

Bedenimizden, sürekli oluşan kimyasal tepkimeler sonucu atık maddeler çıkar. Bunların çeşitli atılım yolları vardır: İdrar, gaita, ter ve nefes gibi... Bu maddeler karbondioksit, karbonmonoksit, çeşitli mineraller, üre v.s dir. Akciğerler yoluyla atılanlar genellikle gaz halindedir ve vücut için son derece zararlı bileşiklerdir. Bunların aldığımız gıdalara yeniden geçişi, üflenerek sağlandığından bu eylem son derece zararlı olmaktadır.

Et yemeklerin seyididir... ( Hadis )

Yediğimiz her şey bedenimizdeki çeşitli hücrelerde metabolik değişikliklere neden olarak, sadece fiziksel sağlığımızı değil düşünme biçimimizi de etkilemektedir. Son araştırmalar, beynimizdeki hatırlama, uyku, motor hareketleri, acı, depresyon, öğrenme yeteneği ve hatta gerçeğin algılanması gibi değişik zihinsel ve fiziksel fonksiyonların, alınan gıdalarla ilişkisini doğrudan doğruya ortaya koymuştur. Vücuda yeterli protein alınmadığı durumda vücut kendi hücrelerini kullanır. Bunun sonucunda önce büyüme durur daha sonra vücut ağırlığında azalma başlar. Hastalıklara karşı direnç azalır. Hastalıklar daha uzun süreli ve ağır seyreder. Kandaki kırmızı kan hücreleri ( Eritrosit ) içindeki hemoglobin üretilemediği için ciddi boyutlarda kansızlık görülür. Bu bakımdan haftada 2 - 3 gün et yemek zaruridir.

İmanın en üstünü, nerede olursan ol, Allah’ın seninle beraber olduğuna inanmandır. ( Hadis )

İman ehli için bundan daha güzel, daha anlamlı, tam yerine oturabilen bir sözün var olabileceğini düşünemiyorum. Evrende hangi eylemde olursa olsun onu müşahade edebilmek ne kadar keyif verici bir durum. Sizce de öyle değil mi..?
 

inkişaf_

Doçent
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
1,124
Tepkime puanı
3
Puanları
0
“Allah önce nurumu yarattı “Allah önce aklı yarattı” “Allah önce kalemi yarattı” ( Hadis )

Burada üç ayrı yaratılıştan bahsedilmiş gibi görülse de, kastedilen, tek bir şeydir. Nispet edildikleri makama göre ayrı ayrı sayılmıştır; fakat tek bir manâdır. Dolayısıyla “nur”, “kalem” veya “akıl” diye kastedilen, aynı şeydir.

“ Nalınınızın tasmasından, koyununuzun otuna kadar her şeyi Allah’tan isteyiniz. Allah'ın fazl-ı kereminden isteyiniz, çünkü istenilmesinden hoşlanır ve şüphesiz ki, Allah, ısrarla DUA eden kullarını çok sever. ” ( Hadis )


Bu hadisi şerifte özellikle duanın, insan yaşamında öncelik taşıması gerektiği vurgulanıyor. Hz.Muhammed (s.a.v), zorluklarla geçen insan yaşamında, bireyi huzura kavuşturacak nedeni dua olarak görmüş. Bir insanın düşünce boyutunda, dua etmek gibi bir niyeti varsa, bu ilham ona Mutlak Varlık tarafından verilmiştir. Bu düşünce tarzı, evrende her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve birbirini etkilediğini gösterir. Söylediğimiz her söz, aklımızdan geçen her düşünce, ihtimal ki, bir dua niteliğindedir.
Dua, insanların yaşamını çok etkileyebiliyor ve yön veriyor.

Hz. Enes (radyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "İnsanlara ne oluyor da namaz kılarken gözlerini semaya kaldırıyorlar? '' dedi ve bu hususta sert sözler söyledi. Sonra konuşmasını şöyle tamamladı:"Ya bundan vazgeçerler ya da gözleri çıkarılır." ( Hadis )

Öncelikle bilinmesi gereken husus, namazın bir erkânının olması. En basit hali, “Sen Allah’ı görmüyorsan da O seni görüyor ” denerek “ihsan hali” olarak ifade edilen ve kılınan bir namazdır.Anlaşılacağı gibi, burada fiziki bir edep-adap söz konusudur. Nitekim, Enes (b. Mâlik radyallahu anh) şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, "Namaz saflarınızı doğrultunuz ve sımsıkı birbirinize yapışıp aranızda boşluk bırakmayınız. Zira, ben sizi arkamdan (da) görüyorum." buyurdu.

Namazı kılanın -şayet cemaatle kılıyorsa- kulağının imamda olması, onun okuduklarını değerlendirmesi şarttır. Ayrıca, hareketlerde de kesinlikle imama uyulması gerekir. Kıyamda olan kişi; imama tabi olduğunda veya yalnız olarak namaz kıldığında, şayet boş gözlerle semaya bakıyorsa, bu hareketi bir kısır döngü içinde olduğunu, namazla ilgisi olmayacak şekilde hayal kurduğunu gösterir ki; bu, namazın bahsettiğimiz adabına uymadığı anlamına gelir. O kişi, imamı dinlemiyordur. Aklı başka yerlerdedir..Şayet tek başına kılıyorsa okuduklarının farkında değildir. Bu halde olan birine Allah Resulü’nün ikazı, kendisini toplamasıdır. Bu arada şunu söyleyebilirim: Gözlerini semaya, tanrıya dikerek ibadet etmenin mahsurlu olacağını ve bu nedenle bireyin böylesine katı bir uyarı aldığını düşünenlere verilecek yanıtımız şöyle: Allah yerlerde ve göklerde, kısaca her yerdedir ! Bu düşünce sistemi yanlıştır. Akılcı yaklaşımların değerlendirmelere daha yakın olacağı şüphesizdir.

Hz. Muhammed, bir başka olayda, bedene alelade yapılan bir girdiye de aynı sertlikle müdahale etmekte ve “ Sol elle yemek yiyenin eli kırılsın ” demektedir... Onun çok şefkâtli, rahmet dolu bir Nebi-Resul olduğunu kabul edenler veya öyle hayal edenler; yeri geldiğinde onun belli kalıplar içinde hareket etmediğini, çok acımasız olduğunu, bir anlamda, beşeri değer yargıları ile değil, sadece sistem doğrultusunda davranışlarda bulunabileceğini de düşünmelidirler.
 
Üst