Ben Lübnan’ım

Kaf-Nun

Asistan
Katılım
14 Haz 2006
Mesajlar
544
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Yer_6
Hepimiz hiç olduk! Hiçlik, dayatıldı bize. Rabb’in karşısında yok olmayı, cüz’î irademizi dahi dönüp O’na hediye etmeyi beceremedik de, tankların, topların, buldozerlerin karşısında hiçlik dayatıldı bize.

Ağır geliyor Lâşey! Ruha ağır, nefse ağır, akla ağır, bedene ağır geliyor. Gazete mi açmak istedin? Al sana Lübnan’ın bağrına atılmış, ama senin bağrını yakan binlerce, on binlerce bomba! Televizyon seyretmek mi takıldı aklına? Al sana Lübnanlı çocukların, anaların, yaşlıların, sokakta bekleşen insanların bedenlerine sıkılmış, ama senin bedenine saplanan kurşunlar! Ağır geliyor Lâşey! Gücün, kuvvetin, işgalin, tankların karşısında insanın, insanı insan yapan hakkın, adaletin, saygının, güvenin bu kadar küçülmesi ağır geliyor…

Hepimiz hiç olduk! Her şeyler hiç! Ülkeler ufaldı zulmün karşısında, Arap Birliği kayıplarda! İslam Konferansı sağır kulaklara haykırıyor sessiz çığlıklarını. NATO yok! Birleşmiş Milletler yok! İnsan yok! Kalpler mühürlü, gözler mühürlü, kulaklara perde vurulmuş… Ve biliyor musun Lâşey, ne koyuyor asıl? ‘Ne günahın vardı da katledildin?’ diye sorulacak mev’ûdeler, küçücük çocuklar gönderiyoruz İlahi adalet divanına; işte bu koyuyor. Mahşerde Lübnanlı bebelere hesap vereceğimiz gerçeği koyuyor: Ne yaptınız vücutlarımız top mermileriyle parçalanırken? Ne yaptınız evlerimiz sahipsiz mezarlara dönüştürülürken? Ne yaptınız medinelerimiz, şehirlerimiz, mahallelerimiz mimsiz medeniyetin çarkları altında ezilirken?

İnsan zaten ölümlü Lâşey! Bana bu kadar ölümcül olabilmesi koyuyor. Bu millet Lâşey, insanı saymayı bile insana saygısızlık bilen peygamberler çıkarmıştı. Şimdi ceset saydırıyor cihana. Bu millet Lâşey, bilmem kaç defa hiçliğe itilmenin ıstırabını yaşamıştı. Şimdi hiçliğe itmenin intikamını dayatıyor insana. Bu millet Lâşey, nefretin, kıskançlığın, korkuların kurbanı olmuştu hep. Şimdi nefreti körüklüyor alev bombalarıyla; korkuları devleştiriyor uçaklarıyla. Bu millet Lâşey, Câlut’un karşısında küçülmenin ezikliğini yaşamış, Davud’unu bulana dek, Davud sapanını bulana dek, sapan taşını bulana dek kahrolmuştu. Şimdi tanklarını Câlut yapmış; taş taş üstüne koymuyor ki sapan bulsun taşını… Ve Davud yok! Ve işte bu kahrediyor Lâşey! Hiç olmak değil, hiç kimsesiz, yapacak hiçbir şeysiz, kaçacak hiçbir yersiz kalmak kahrediyor.

Sen ve ben Lâşey, insanın özündeki sevgiye inandık hep. Güzeli gösterirsek gelirler dedik. Ve bir söz verdik Allah’a, bu inancımızı Sana olan inancımız gibi kutsal, Sana olan inancımız gibi sarsılmaz tutacağız diye. Gözler kapalı evet! Basar basiretini kaybetmiş doğru! Fakat Lâşey, görmek istemeyenler zulmü görmek istemiyor; zulmün karşısındaki çaresizliklerini görmek istemiyor. Gel iki hiç, sen ve ben, hiçbir şeyliğimizin içinde bir şey yapalım. Gel iki bin hiç, sen ve biz, kalemlerimizi sapan yapıp duralım Câlut’un karşısında! Gel iki milyon hiç, sen ve şehrimiz, ‘Ben Lübnan’ım!’ diye haykıralım yerin yalancı hükümranlarına! Duvarlarımıza Beyrut fotoğrafları asalım, gönderlerimizde birkaç gün olsun Lübnan bayrakları sallandıralım. Gel yirmi milyon hiç, sen ve ülkemiz, duanın en yanıklarıyla yalvaralım Sahib-i Külli Şey’e: ‘Ben Lübnan’ım Allah’ım! Yaktırma beni Allah’ım! Yıktırma beni Allah’ım!’

Hepimiz hiç olduk! Ama küçülmek, hiçbir şey yapmamak için geçerli bahane midir?

Alıntı​
 
Üst